TamSaha 127. Sayı - page 76-77

76
77
Mustafa Akkaya
Futbol romantikleri geçmişi anarken çoğu kez sadece hücum odaklı anlayışa alkış tutar.
Michels’in Hollanda’sını veya 1982’nin Brezilya’sını bu bakışın zirve noktası olarak görürüz.
Aynı şekilde Cruyff ve Socrates gibiler sanatçı mertebesindedir artık. Eğer savunma sanatını
tercih ettiyseniz, bunu Sacchi’nin Milan’ı gibi hakkıyla icra edemedikten sonra akıllarda
kalmak zordur. Hele bir de Van Basten’in öncülüğünde göz kamaştırıcı bir hücumhattınız
yoksa işiniz imkânsızdır. Bugün proaktif futbolu Barcelona gibi oynamaya çabalayan herkes
sempati görürken, reaktif bir anlayışı benimseyen hor görülür. Oysa ki defans da en az
hücumkadar bu oyunun bir parçası. Tarih, bu anlayış sayesinde ilhamverenlerle olduğu
kadar izleyenin içini bayıltanlarla da dolu.
İyi, Kötü, Çirkin
J
ose Mourinho’nun son Premier
Lig şampiyonluğu, Chelsea ta-
raftarları haricinde neredeyse
hiç kimse tarafından hoş görül-
medi. Portekizli teknik adam
ışıltılı kariyeri boyunca her
daim savunmasını mükemmele
yakın kurgulamaya çalıştı ve
hatta bazı maçlarda tek düşün-
düğü şey bu oldu. Kısacası o hiç
çizgisini bozmadı fakat yine de
hiçbir dönembu sezon olduğu
gibi “otobüs park etmek” tar-
zında terimler ön plana çık-
madı. Mourinho en iyi bildiği iş
konusunda günden güne daha
da ustalaşıyor ve hal böyleyken
tepkiler de yoğunlaşabiliyor.
“Belki de futbolun geleceği az
gollü ve iyi defans yapanın kazan-
dığı maçlarda yatıyor” diyerek so-
nunda eleştirilere cevap verme
gereği hissetti Mourinho.
Jose ve atalarının yaptığı gibi 90
dakikayı yüzde 30’larda gezinen
bir topa sahip olma oranıyla bitir-
mek, izleyenlerin hoşuna gitme-
yebilir. Yine de istisnalar yok
değil. 2012’deki Şampiyonlar Ligi
yarı finalinde Chelsea’nin Nou
Camp’ta ortaya koyduğu perfor-
mansı sıkıcı bulmakmümkün
mü? Veya İspanya’nın sürekli pas
yaparak topu rakipten uzak tut-
maya dayalı anlayışını beğenme-
yen ciddi bir kitle de mevcut.
Herkesin zevkine göre durumde-
ğişebilir ama şunu kabul etmek
gerekir ki defans bu oyunun
önemli bir parçası, hatta adeta
Ying ve Yang felsefesi misali hü-
cumun ikizi. Başka bir deyişle sa-
dece topla yapılan hareketleri
izleyip topsuz alanmücadelesini
es geçmek, futbolu yarımbırakı-
yor. Önemli olan nokta bu ikili
arasında bir denge bulabilmekken
Fabregas’ın asistleri, Diego
Costa’nın yırtıcılığı, Hazard’ın deli-
ciliği gibi noktalar Chelsea’yi as-
lında dengeli bir takımhaline
getiriyor. Yine de Mourinho’yu
yöneten aklın geçmişteki uygula-
yıcıları her zaman alkış sesi duy-
madı.
Eski otobüsler
Bugün playstation oyunlarında
bile kendine yer edecek kadar po-
püler olan “otobüs park etme”
hamlesi, 1960’lı yıllarda asma kilit,
yani Catenaccio olarak sahalar-
daydı. O günlere dek zayıf takım-
ların güçlü rakiplerine uyguladığı
bir taktikken ilk kez Helenio Her-
rera bu anlayışı Inter gibi köklü bir
kulübe taşıdı. Zira ilk iki sezo-
nunda sırasıyla 39 ve 31 gol yiye-
rek ligde üçüncü ve ikinci olabil-
mişti. Belki de takımın başındaki
son sezonu olabilecek bir döneme
girerken orta sahadaki bir ada-
mını defansın arkasına çekti ve
asma kilidi bu şekilde sigorta al-
tına aldı.
Herrera’nın 1-4-3-2 şeklinde tarif
edilebilecek dizilişi Inter büyüklü-
ğündeki bir kulüpte ilk etapta
eleştiri yağmuruna tutuldu. Art
arda gelen lig ve Avrupa kupaları,
tribünleri bu pragmatik anlayışa
ısındırsa da futbol âlemi tepkiliydi.
Yine de Herrera’nın durdurulama-
yan Inter’i, Catenaccio’yu antitezi
kolay bulunamayan bir taktik ha-
line getirdi. Takımda her oyuncu-
nun defansif bir görevi vardı.
Rakip ceza sahasına en fazla üç
pasla gitmeye çalışıyor, bir şekilde
öne geçerse kaleciye verilen sık
geri paslarla oyunu soğutuyordu.
O güne dek ilk kez büyük bir
takımbu denli reaktif oynamayı
düşündüğünden olsa gerek, Cate-
naccio uzun süre tartışmaya ve
eleştiriye tâbî oldu.
Adına otobüs veya kilit demek
fark etmeksizin Herrera’nın izin-
den gidip çarpıcı sonuçlar alan
diğer bir ekol de Otto Rehhagel’in
Yunanistan’ı. 2004 Avrupa Şam-
piyonası’na kadar yalnızca iki
büyük turnuvaya katılabilen
Komşu, EURO 1980 ve 1994 Dünya
Kupası’nda toplam 6maçta yal-
nızca bir gol atabilmiş ve tek be-
raberlik alabilmişti. EURO
2004’ün başlama düdüğünden
önce ise bahis şirketleri sadece
Letonya’ya Yunanistan’dan daha
yüksek oran veriyordu.
Rehhagel’in uyguladığı sistem as-
lında Herrera’nınkininmodern
kurallara uyarlanmış ve biraz
daha koyulaştırılmış bir haliydi.
Rakip kimolursa olsun Yunanis-
tan tümhatlarıyla topun arkasına
geçiyor, ani kontratak ve özellikle
duran toplar ile kenar ortaları sa-
yesinde sonuca gitmeyi umu-
yordu. Grup aşamasında evsahibi
Portekiz’i de yenerek İspanya ve
Rusya’nın önünde tur atladı Reh-
hagel’in ekibi. Bundan sonrası ise
Yunan taktiğinin zirveye yürüyü-
şünü daha iyi yansıtamazdı. Çey-
rek finalde son şampiyon Fran-
sa’yı sağ kanattan gelen ortayı
kafasıyla ağlara gönderen Charis-
teas yıktı. Yarı finalde Çek Cum-
huriyeti’ne attıkları gol bu kez
kornerden geldi. Finalde Portekiz’i
tekrar yenmeleri ise Fransa’ya
yaptıklarının aynısıydı. İster tesa-
düf deyin ister strateji, üç maç da
1-0 sonuçlandı. Kısacası 2004’te
Yunanistan’ı izlemek, futbol adına
Helenio Herrera
1...,56-57,58-59,60-61,62-63,64-65,66-67,68-69,70-71,72-73,74-75 78-79,80-81,82-83,84-85,86-87,88-89,90-91,92-93,94-95,96-97,...178
Powered by FlippingBook