takım sadece genç futbolculardan
oluşuyorsa bir takımproblemler
mutlaka yaşanır. Ama tecrübeli
bir futbolcu sana saha içi ve saha
dışında gerekli uyarıları yapabilir.
Az önce de anlatmaya çalıştığım
gibi hocalar her şeyi tek başına
yapamaz. Saha içinde liderlerin
bulunması da gerekir ki, onlar da
gençleri yönlendirerek gelişmele-
rini sağlayabilsin. Bugün Fener-
bahçe’de Emre Belözoğlu bu tip bir
oyuncu. Galatasaray’da da Hagi
gibi, Popescu gibi oyuncular aynı
işlevi gördü. Ben de İstanbulspor’a
geldiğimde tecrübeli oyuncularla
oynayabilme şansına eriştimve
onlar sayesinde kendimi geliştire-
bildim. Ama günümüzde artık
büyük takımlarda bile genç oyun-
cular kaptanlık yapabiliyor. Bu
kötü bir durumdeğil. Mesela Arda
Turan genç yaşta kaptan oldu.
Kaptan olduğu dönemde de kötü
değildi. Fakat bana kalırsa Arda
Turan şimdi kaptan olsaydı daha
faydalı olurdu. Altyapı konusuna
gelecek olursak, Türkiye Futbol
Federasyonu hâlâ iyi niyetiyle bu
konuda çalışmalarına devam edi-
yor. Çeşitli kulüplerde oynadımve
şunu gördüm, takımlar genel ola-
rak altyapı konusuna gereken de-
ğeri vermemiş. Düşünebiliyor
musunuz, bir Süper Lig takımının
kendi altyapısında yetiştirdiği bir
oyuncusu yok. Oyuncuyu geçtim,
oyuncu çıkmasına yönelik her-
hangi bir çabası da yok. Hepsi ta-
mamen A takıma yani o anlık
başarıya odaklanmış durumda.
Türkiye’de bütün takımlar hemen
sonuç almak istiyor. Belki burada
tek ayırabileceğimiz takımGenç-
lerbirliği olur. 15 sene önce geldi-
ğimde durum aynıydı, hâlâ da
aynı. Mesela örnek vermek gere-
kirse Arsenal büyük bir takımve
bu dönemde de büyük transferler
yaptı. Ama bir yandan da altyapı-
sından başarılı genç oyuncular
yetiştirebiliyor ve iyi bir genç
oyuncu yetiştirdiğinde elinde tu-
tabiliyor. Bir başka örnek de
Olympique Lyon. Lyon büyük
oyuncularla beraber 7 sene
Fransa Ligi’nde şampiyon oldu.
Altyapıdan genç oyuncu yetiştir-
meye de sürekli çabalayan bir
takım. Şimdiye kadar yetiştirdiği
oyunculardan biri Benzema. Şu
anda gelecek vaat eden oyuncu
olarak da Lacazette var. Olympi-
que Lyon hemA takımıyla başarılı
sonuçlara odaklanırken, bir taraf-
tan da alttan oyuncu yetiştirmeye
devam edebiliyor. Biliyorlar ki,
mevcut oyuncuları yaşlanıyor ve
bu oyuncular sürekli oynayıp ba-
şarı sağlamaya devam edemeye-
cek. Ayrıca tesisleşmeye de önem
veriyorlar, tesisleri mükemmel.
Kadın futbolunda da dünyadaki
en iyi takımlardan birisi. Bizdeki
büyük takımlar böyle bir şey ya-
pıyor mu? Yapmıyorlar. Kötü olan
bu işte. Bu takımların hepsi o anki
sonuçlara odaklanmış durumda.
Büyük takımlar böyle yapınca di-
ğerleri de onlara ayak uyduruyor.
Peki, tesisler açısından baktığı-
mızda o günden bugüne ne gibi
farklılıklar var?
Tesisler açısından bakıldığında,
devletin ve Türkiye Futbol Fede-
rasyonu’nun yardımları olma-
saydı şu anki hâline bile gele-
mezdi. Benimgeldiğim zamandan
bu zamana 15 yıllık bir süreçten
bahsediyoruz ki, aslında bu za-
mana kadar Federasyon bile geri-
den gelmiş. Eğer son dönemde
Riva’daki bu harika tesisler yapıl-
masaydı Federasyonun bile doğru
düzgün bir tesisi yoktu. Böyle bir
tesisten yalnızca bir tane mi ol-
malı? Bunun gibi en azından bir-
kaç tesisin daha olması gerekiyor.
Şu an her şey bir başlangıç ve
önemli olan başlamak, hiçbir şey
için geç değil. Belki biz faydalana-
madık ama çocuklarımız var ve
onlar böyle tesisler sayesinde biz-
den daha iyi bir yerlere gelebilir.
Bizler iki-üç sene öncesine kadar
çok ağır zeminlerde futbol oynu-
yorduk. Çimler çok kötüydü. Artık
bunun için de düzeltmeler yap-
58
59
maya çalışıyorlar ve her şey biraz
daha iyiye gidiyor. Yeni statlar ya-
pılıyor ve Türkiye artık statlar ko-
nusunda Avrupa’nın birçok ülke-
sinden daha iyi hale gelmeye baş-
ladı. Bence bütün bunlarla bera-
ber daha iyi yerlere ulaşacağımızı
düşünüyorum.
15 yıllık süreçte bir de Türk
hakemliğinin durumunu
kıyaslayalım...
Türkiye’nin genel olarak birçok
alanında ciddi gelişmeler mevcut.
Sadece futboldan bahsetmiyo-
rum. Buna ekonomi de dâhil ve
ben hepsinin birbiriyle ilişkili ol-
duğunu düşünüyorum. Eskiden
Galatasaray UEFA Kupası’nı,
Süper Kupa’yı kazanmadan ve
Türkiye Millî Takımı dünya üçün-
cüsü olmadan önce Türkiye’deki
hakemler kötümüydü? Elbette
değildi. Ama o zamana kadar Tür-
kiye futbolu dünyada bu kadar ilgi
çekmediği için Türk hakemleri de
şimdi olduğu kadar ön plana çıka-
mıyordu diye düşünüyorum. Tür-
kiye ve Türk futbolu geliştikçe
Türk hakemleri de ön plana çık-
maya başlıyor. Türk hakemleri bu
sayede dünyada iyi yerlere gel-
meye başladı. Bugün Riva’daki bu
tesislerin dünyada iki ya da en
fazla üç tane benzer örneği vardır
diye düşünüyorum. Ekonomik
anlamda bakarsak Türk Hava
Yolları’nın yükselişi örnek verile-
bilir. Bütün bu gelişmelerle bir-
likte Türkiye dünyada ilgi çek-
meye başladı. Cüneyt Çakır da
hakemolarak benzer bir başarıyı
gösteriyor. Bu noktaya ulaşma-
dan önce Türkiye’de sürekli eleş-
tiri alıyordu. Avrupa’da gayet
başarılı maçlar yönetip hep
olumlu tepkiler alıyor. Ama bu-
raya döndüğünde yine eleştirilere
maruz kalıyor. Bu eleştiriler de
Türk hakemliğinin gerektiği
kadar ilerlemesini engelliyor. As-
lında yapmamız gereken hakem-
leri gereksiz yere eleştirmeyi
bırakıp, onlara destek çıkmamız.
Kaliteli yerli oyuncu sayısı artsın
diye yabancı oyuncu sayısı 14’e
yükseltildi. Buradaki amaç reka-
beti artırarakyerli oyuncularımı-
zınkalitesininde buna paralel
olarakartmasını sağlamak. Senbu
kararı nasıl değerlendiriyorsun?
Ben değişimin gücüne inanan bir
insanım. Değişimdoğrultusunda
atılan adımlar her zaman destek-
lenmeli. Hâlihazırda zaten Av-
rupa’da buna benzer oturmuş bir
sistemvar. AB üyesi ülkelerdeki
takımların önünde bir yabancı sı-
nırlaması bulunmuyor. Türkiye de
AB’ye üye olsa zaten bu sistemi
kullanır. Üstelik 14 yabancıya izin
verilmesi sadece bir kural ve
bütün takımlar 14 yabancı trans-
fer edecek gibi bir mecburiyet de
yok. Kadrosunu yeterli gören ta-
kımlar isterse hiç yabancı oyuncu
da transfer etmeyebilir. Bazıları
ise daha az sayıdaki yabancı
oyuncuyla da yetinebilir.
Tabiî ki sistemin başarılı olup ol-
mayacağını denendikten sonra
göreceğiz. Federasyon bu konuda
yeni çözümler üretmeye çalışıyor
ve ben başarılı bir sonuç alınabi-
leceğine inanıyorum. Bu konuyu
tartışırken Avrupa’daki örneklere
bakmak gerekiyor. Aslında işin
sırrı başka bir noktada. Kendi ligi-
nizin dışındaki liglerde ne kadar
fazla oyuncunuz varsa, başarı
oranınız da o kadar yükseliyor.
Mesela bildiğimkadarıyla Fransa
AMillî Takımı’nda sadece iki
oyuncu Fransa Ligi’nde forma gi-
yiyor, diğerlerinin hepsi yurtdı-
şında oynuyor. Fransa Millî
Takımı başarılı bir takımmı?
Evet, başarılı bir takım. Diğer ta-
raftan İngiltere Millî Takımı’nın
bütün futbolcuları İngiltere Li-
gi’nde top koşturuyor. Peki, İngil-
tere Millî Takımı başarılı mı?
Hayır, değil. Örneğin Arda Turan
Avrupa’ya gitmeyip burada kal-
saydı, bugün onu bu kadar konu-
şuyor olmazdık. Daha önce de
Hakan Şükür, Tugay Kerimoğlu,
Emre Belözoğlu, Nihat Kahveci
Avrupa kulüplerinde oynadı ve