Türkiye’de futbol oynadığın dö-
nemin oyuncularından bir takım
yapsan kadroya kimleri koyar-
sın?
Zor bir soru, çünkü gerçekten çok
sayıda futbolcu var. Benimyapa-
cağımkadro daha yakından tanı-
dığımve çoğu birlikte oynadığım
oyunculardan, dolayısıyla da ağır-
lıklı olarak Galatasaraylılardan
oluşacak. Benim için en iyi kaleci
Rüştü. 1 numaraya onu koyarım.
Sağ bekimCapone, sol bekim
Hakan Ünsal olur. Stoperlerim ise
Bülent ve Uche. Takımı 4-4-2 oy-
natacağım için orta sahayı Hasan
Şaş, Selçuk İnan, Emre Belözoğlu
ve Hagi’den kurarım. Forvette de
Hakan Şükür-Ümit Karan ikilisi
harika olur. Benimdönemimde
yoktu ama Felipe Melo’nun da çok
iyi bir orta saha oyuncusu oldu-
ğunu eklemeliyim.
Peki, o yıllarda birlikte çalıştığın
teknik direktörlere bakarsan
sana en çok katkı sağlayan hoca-
lar kimlerdi?
Her teknik direktörün kendine
özgü farklılıkları var. Türkiye’de
Metin Türel’le çalışma şansım
oldu. Fatih TerimHocayla ne yazık
ki çalışamadım ama onunla bir-
likte olmayı çok isterdim. Şenol
Güneş Hocayı da çok beğeniyo-
rum. Aynı biçimde Abdullah Avcı
da hayranlık duyduğum teknik
adamlardan biri. Ama
onunla da çalışma şan-
sımolmadı. İstanbuls-
por’a geldiğimde
yardımcı ho-
caydı. Daha
sonra ça-
lıştırdığı takımlara beni istese de
transferimbir türlü gerçekleş-
medi. Birlikte çalıştığımhocalara
dönecek olursam, Ziya Doğan’la
kısa süre birlikte olduk. Aykut
Kocaman’ın ise başlangıç döne-
minde birlikteydik. Birbirimize
karşılıklı yardımcı olmaya çalıştık.
O bizi destekledi, biz de onu… Tec-
rübeli isimlere gelirsek; Eric Ge-
rets çok başarılı bir hocaydı. O
sezon Galatasaray kulübü ger-
çekten sıkıntılı bir dönemgeçiri-
yordu. Ekonomik anlamda
problemler vardı ve başkanlık dü-
zeyinde geçiş dönemiyle ilgili sı-
kıntılar yaşanıyordu. Ama hem
oyuncuların profesyonelliği hem
de Gerets’in etkisiyle mantalite
olarak hazır bir seviyeye gelebil-
dik ve sezonu şampiyonlukla
noktaladık.
Eric Gerets’in oyuncularla ilişki-
leri nasıldı?
Oynadığım süre boyunca gördü-
ğümkadarıyla hiç egosu olmayan
ve oyuncularıyla birebir her an-
lamda ilişki kurabilen bir
teknik direktördü.
Oyuncuyu nasıl kazanabileceğini,
nasıl motive edebileceğini çok iyi
biliyordu. Hep bizimyanımızda
olurdu ve birebir motive ederdi.
Güler yüzlü bir insandı ve oyun-
cusunu fazla sıkıp baskı yap-
mazdı. Oyuncunun bazen bir
sıkıntısı olabilir, antrenmana geç
kalabilir. Gerets böyle durum-
larda, bizimprofesyonel futbolcu-
lar olduğumuzu bilerek ona göre
davranır; üstüne basarak “Bir
daha bunu yapma” gibi sözler sarf
etmez, oyuncu gecikmişse mut-
laka geçerli bir nedeni vardır diye
düşünürdü. Buna ek olarak, oyun-
cularıyla birebir görüşür, ilgilenir
ve karşılıklı fikir alışverişlerinde
bulunurdu. Herkesi
birebir tanı-
56
57
Türkiye’nin genel olarak birçok
alanında ciddi gelişmeler mevcut.
Sadece futboldan bahsetmiyorum.
Buna ekonomi de dâhil ve ben
hepsinin birbiriyle ilişkili olduğunu
düşünüyorum. Türkiye ve Türk futbolu
geliştikçe Türk hakemleri de ön plana
çıkmaya başlıyor.
Riva’daki bu tesislerin dünyada iki ya
da en fazla üç tane benzer örneği
vardır. Ekonomik anlamda bakarsak
Türk Hava Yolları’nın yükselişi örnek
verilebilir. Bütün bu gelişmelerle
birlikte Türkiye dünyada ilgi çekmeye
başladı. Cüneyt Çakır da hakemolarak
benzer bir başarıyı gösteriyor.
Kendi liginizin dışındaki liglerde ne
kadar fazla oyuncunuz varsa, başarı
oranınız da o kadar yükseliyor. Fransa
Millî Takımı’nda sadece iki oyuncu
Fransa’da forma giyiyor ve Fransa
Millî Takımı başarılı. İngiltere Millî
Takımı’nın bütün futbolcuları
İngiltere’de top koşturuyor ve İngiltere Millî
Takımı başarılı değil.
Hayatımın en anlamlı dönemini
Türkiye’de geçirdim. Çocuklarımda
burada doğup büyüdü ve okullarına da
burada gitti. Bu düzenin bozulmasını
istemedimve Türkiye’de kaldım.
Üstelik Federasyonun açtığı
antrenörlük kurslarına katılıyorum.
Türk futbolundaki gençlere bir katkım
olacaksa Türkiye’de antrenör olarak kalmayı
istiyorum.
Başarılı ve gençlere örnek olabilecek eski
futbolcuların sonradan futboldan uzak
kalarak gençlere çok katkıda
bulunamadığını gözlemliyorum. Her genç
oyuncu eski yıldızlar gibi başarılı bir
futbolcu olmak ister ama dediğimgibi bu
oyuncuların futboldan uzak kaldığını
düşünüyorum. İlla ki antrenör olmak zorunda
değilsin, fakat genç futbolcuların takıldığı
yerlerde bilgilerini onlarla paylaşabilirsin.
“
“
“
“
dığı içinde bu gibi durumlarla karşılaşıldı-
ğında olayları kötü niyetle değerlendirmez,
oyuncularıyla arasında karşılıklı bir güven
ilişkisi oluştururdu. Bunlar çok önemli de-
taylar ve Gerets bu işte gerçekten çok ba-
şarılıydı. Bu sayede oyuncularının işlerini
kolaylaştıran bir hocaydı. Bunları yapan da
zaten her zaman bir yerlere geliyor. Dışarı-
dan bakan insanlar “Bu hoca çok iyi” de-
diği zaman aslında o hocayı iyi yapan pek
çok sebep var ve bu sebepleri de işin içeri-
sindeki insanlar daha iyi biliyor. Bir teknik
adamın başarılı olabilmesi için arkasında
güvendiği bir ekip oluşturabilmesi çok
önemli. Tıpkı iş hayatında olduğu gibi, her
işi tek başınıza yapamazsınız. Görevleri ve
sorumlulukları paylaştırabileceğiniz, gü-
vendiğiniz ve iş bilen insanlarla bir ekip
kurmanız gerekiyor. Gerets bunu yapabi-
len bir teknik adamdı. Aynı şeyi Başakşe-
hir’de birlikte çalıştığımAbdullah Avcı’da
da görüyorum.
15 yıldır Türkiye’de yaşıyorsun ve geldiğin
günden bugüne de futboldaki değişimleri
izliyorsun. Bu süreçte Türk futbolunda
neler değiştiğinden söz edebilir misin?
Saha içi başarılar, tesisler, altyapıdan ye-
tenekli futbolcuların yetiştirilmesi açısın-
dan nereden nereye geldiğimizi düşünü-
yorsun?
Türkiye’ye çok genç bir çağımda, 21 yaşın-
dayken geldim. O dönemde benim şansım
tecrübeli oyuncularla oynayıp onlardan
birçok şey öğrenebilmemoldu. O yıllarda
bütün takımlarda tecrübeli oyuncular
mevcuttu. Bu da benim için bir artı oldu. Bir