landiyalılarınmaneviyatlarının
kırıldığı görülüyor ve forvetlerin
ayağından topu almaktamüşkilat
çekiliyordu. Bu esnada sol açık
büyük bir süratle haf bek ve beki
geçerek güzel bir sayı yaptı. Bun-
dan sonra Finlandiyalılarınman-
eviyatı ziyâdeleşmişti. On beş bin
kişinin teşviki ile süratli ve tehli-
keli hücumlara başlayan hasım-
larımız mukâbil hücumlarımızla
yine şaşırmaya başladılar ve bu
esnada Zeki büyük bir soğukkan-
lılıkla üçüncü golü kaydediyordu.
İkinci haftaymda güneş gözümü-
zün içinde idi. Buna rağmen ilk
anlarda yine güzel hücumlarda
bulunuyor fakat bu hücumlar
Alâaddin’inmutâd (her zamanki)
çalımlarıyla akâmete (verimsiz-
liğe) uğruyordu. Diğer taraftan
ayağından rahatsız olan Muslih de
sol tarafı işletemiyordu. Onun için
forvet hattı işlememeye ve bütün
yük yine müdafaaya yüklenmeye
başladı. Bereket bu sefer sol açık
güzel bir arıza ile pek işleyemiyor,
ekseriyetle İsmet ve Cafer iyi bir
müdafaa usulüyle sol tarafı tevkif
ediyorlardı. Biraz sonra Nihad’ın
yaptığı bir penaltı golle netice-
lendi.
2-3 fena bir netice tevlîd edebilirdi
(doğurabilirdi). Esasen bir müd-
detten beri müdafaa oyunu
oynadığındanmağlubiyet ihtimali
bile görünüyordu. Fakat bugün
cidden candan oynayan Zeki,
golden biraz sonra güzel bir hü-
cumla dördüncü golünü ve golü-
müzü yaptı. Oyun bu suretle ikiye
karşı dört sayı ile, güzel bir oyun
ve çok iyi bir netice (ile) hitâma
erdi..."
Zeki Rıza Bey’in tamdört gol bir-
den atarak yıldızlaştığı ve galibi-
yetimizle biten bumüsabakadan
sonra özellikle İstanbul’da yayın-
lanan gazeteler gelen haberler ile
coştular. Başta Cumhuriyet,
Akşam, Vakit ve Vatan olmak
üzere bütünmemleket millîleri-
mizin büyükmuvaffakiyetini ko-
nuşmaya, yaşamaya başladılar.
Finlandiya zaferinden sonra Millî
Takımımız üç beynelmilel müsa-
baka daha yaptı. Bunlardan ilki
Estonya ile oldu. Müsabakadan
önce anlaşılan o ki; takım tertibini
teşkil etmek Hunter’ı epeymeş-
gul etmiş...
Türkiye 4 - 1 Estonya
“Öğleden evvel timin teşkili husu-
sunda ihtilâfat vâki olmuş ve
bunun neticesinde bazı arkadaş-
ların arası biraz açılmıştı. Bir gün
evvel Finlandiyalılara karşı yapı-
lan timde birkaç ihtiyât vardı.
Fakat Estonya’nınmemleketler
içinde (diğer memleketlere göre)
en iyi teknik sahibi bir takım ol-
duğu ve hattâ geçen sene Finlan-
diya’yı 2’ye 1 mağlup ettiği
anlaşıldığından timin en kuvvetli
bir hâlde teşkiline karar verildi.
Fakat bu şekil nasıldı: Antrenör en
kuvvetli şekli haf bek hattına in-
diriyor. Ve bu hattı da İsmet,
Nihad, Hamid şeklinde tespit edi-
yordu.
Bunun üzerine husule gelen ihtilâf
büyümek istîdâdını gösteriyordu.
Öğleyin uzun temaslardan sonra:
Nihad’ın sağdan oynayışları, bu
kavî (güçlü) gençten istifade et-
memek demek olduğu kanâatini
takviye etti. Aynı zamanda Nihad
sağdan oynayamadığı için feda da
edilemezdi. Onun için sağdamu-
vaffak olan İsmet’in sağda ve
sağa nispeten çok ziyâde muvaf-
fak olduğumerkeze de Nihad’ın
konulmasına karar verilmişti.
Millî bir gaye uğrunda timin en
kavî şeklini kabul etmemek kim-
senin aklından geçmezdi. Ve asıl
mesele, işin şeklinin izharından
ibaret olduğundan, oyundan evvel
araları biraz gevşemiş olan oyun-
cular öpüşerek yine samimiyetle-
rini takviye ettiler ve sahaya bu
Baltık ülkelerinde...
Futbol Federasyonu Başkanı Yusuf Ziya, idareciler ve futbolcular
Helsinki'de Finlandiyalı Türkler arasında...
server arasındamillî marşları ça-
lınırken dâhil oldular.
Burada Türk-Estonyamaçı da re-
korlarını kırmış. Küçük stat alabi-
leceği altı-yedi bin kişi ile serâpâ
(baştan ayağa) dolmuştu...”
Spor Âlemi’ninmuhabiri kafileye
pek iyi davranmadığı anlaşılan
Estonyalılara biraz içerlemiş:
“... Estonyalılar üzerimizde iyi bir
tesir bırakmamıştır. İsveç, Finlan-
diya’da daima en güzel otellerde,
rahatımız yerinde idi. Halbuki Es-
tonyalılar bir konferansı bahane
ederek bizi dispanserimsi bir yere
yerleştirdiler. Ve evet minderler
üzerinde yatırdılar. Ertesi gün ise
halkınmüthiş bir vâveylası ara-
sında oyun oynattılar.
Rozetlerini bile on bir oyuncu ile
(Yusuf) Ziya ve Hamdi’ye (Emin)
verdiler. Diğer arkadaşlarımız(ın)
elleri boş kaldı. Mağlup olduğu-
muz takdirde maruz olacağımız
muameleyi düşünüyor ve bura-
daki zaferimizden en ziyâde
memnun bulunuyorduk.
Zaferden sonra kalpaklarımız ba-
şımızda sokaklarda gezmek
kadar insanı memnun eden bir
şey hissetmedim. Finlandiya’da
galibiyetten sonra, sokaklara dö-
külmüş binlerce halkın şapkala-
rını çıkararak bizi selamladıkları,
alkışladıkları, şerefimize bağır-
dıkları dakikalarda göğüslerimiz-
deki ay-yıldızlara bakarak
hissettiğimiz saadeti hayatımın
sonuna kadar unutamayacağım
kanaatindeyim. Yarın Letonya ile
çarpışacağız...”
Beşinci beynelmilel maç
Türkiye 3-1 Letonya
22 Haziran 340
“Bugün beşinci millî maçımızı
yapmak üzere hakkımızda iyi bir
misafirperverlik gösteren Leton-
yalılarla dolu olan futbol sahasına
çıktığımız zaman galibiyetimiz-
den emin bulunuyorduk.
Saha küçük olduğundan ancak
beş bin kişi istî’âb edebilmişti (sı-
ğabilmişti). Kimi yeri çimen, kimi
yeri ise toprak olan bumeydan,
gayet gevşek bir hâlde olup, sıkı
bir ayak darbesi ile küçük bir
çukur olmak istidadında bulunu-
yordu
Bugünkü takımKâmil’in şiddetli
bir surette rahatsız olmasına ve
Hamid’in de pek yorgun bulun-
masına binâen şöyle teşekkül et-
mişti.
Hamid - Âli, Cafer - Kemâl, Nihad,
İsmet - Bedri, Sabih, Zeki,
Alâaddin, Mehmed.
Kemâl’in sol ayağına lüzumu
kadar hâkim olamaması dolayı-
sıyla sola konması bir hata idi. Ni-
tekimbu oyunda da görüldü.
Buraya sol ayağı ile de oynayabi-
len İsmet’in konması, Kemâl’in ise
sağda oynaması lâzımdı.
Spor Âlemi'nde bir sayfa. Millî Takım'ın oynayacağı takımların fo-
toğrafları yayınlanmış. Yukarıdan sıra ile; Letonya, Polonya ve
110
111