Previous Page  52-53 / 140 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 52-53 / 140 Next Page
Page Background

52

lardaydı Perez.

Uzun vadede Real Madrid’i sürünce-

mede bırakan unsurlar belli. Peki,

Benitez nerede hata yaptı? Aslında

bu sorunun cevabı, İspanyol teknik

adamın beş buçuk yıldır yokuş aşağı

inen kariyerinde gizli. Liverpool son-

rasında Inter ve Chelsea’de sadece

altışar ay görev yapan Rafa, bu iki iş

arasında iki yıl boyunca inzivaya çe-

kilmişti. Chelsea sonrası Napoli’yi bir

nebze toparlasa bile takıma o kritik

eşiği atlatamamıştı. Perez, Rafa’nın

Bernabeu kökenlerine de güvenerek

görevi ona teslimetmişti ancak

Benitez elit seviyede olduğunu

Madrid’de kanıtlayamadı.

Sırasıyla Xabi Alonso, Materazzi, John

Terry ve Higuain’le tartışma yaşayan

Benitez’in Galacticos ile kusursuz

ilişkileri olmasını zaten kimse

beklemiyordu. Hele ki Ancelotti’nin

gidişine takımaçık bir şekilde içerle-

mişken bu durumbir nebze daha

zordu. Fakat o, soyunma odasında

kendini hiç kabul ettiremedi. Birlikte

çalıştığı en iyi futbolcunun Cristiano

Ronaldo olup olmadığına dair bir

soruyumuğlak biçimde yanıtlaması

ve Gareth Bale’in sorumluluğunu

artırması, şüphesiz Portekizlinin

egosunu aç bıraktı. Ronaldo ve Beni-

tez hiç açık bir tartışmaya girmedi

fakat araları olması gerektiği kadar

iyi de olmadı. James ve Isco da yete-

neklerini bir türlü hocalarına beğen-

diremeyince Benitez ihtiyacı olan

kadro desteğini elbette bulamadı.

Kasımayındaki El Clasico’ya gelene

dek Benitez’in Real Madrid’i tatmin

edici bir oyun sergilemekten uzaktı.

Takım, Mourinho ve Ancelotti döne-

mindeki gibi yıldırımhızında atak

yapamıyordu ve nispeten kolay gol

yiyordu. Bernabeu’daki omaçta ise

bu eksiklikler iyice gün yüzüne çıktı.

Sakatlıktan yeni çıkmışMessi’nin

yedek soyunduğumaçta Suarez ve

Neymar, Iniesta’nın desteğiyle dört

gollü bir şov yapıyordu. Üstelik Ro-

naldo topa ancak birkaç kez doku-

nabilmişti. Maç sonundaMadridli

taraftarlar Iniesta’yı alkışlıyordu,

ki aslında o tribünler Ronaldinho’lu

günlerden bu yana neredeyse kendi

oyuncusu kadar bir Barcelonalı

yıldızı alkışlamaya çaresiz biçimde

alışmıştı! Benitez’in sonu aslında o

gece belli olmuştu. Ancak iki hafta

sonra Cadiz’e karşı oynanan Kral

Kupası maçında cezalı Cheryshev’i

sahaya sürerek turnuvadan diskali-

fiye edilişi, Benitez’inMadrid kariye-

rini “sancılı” seviyesinden “absürd”

hale düşürüyordu. O günden sonra

Zidane’ın nefesi Benitez’in ensesinde

iyice hissedilir hale gelmişti.

Eğer iki buçuk yıllık kontratının

sonunu görebilmek istiyorsa

Zidane’ın sıra dışı işler yapması şart.

Bu noktada elbette Guardiola karşı-

laştırması kaçınılmaz oluyor. Her ne

kadar Zizou daha ilk günden bu

kıyaslamanın yanlış olduğunu net

biçimde söylese bile Guardiola’nın

hayaleti onun her daimpeşinde

olacak. Yine de böyle bir karşılaştır-

manın yanlışlığı konusunda Zidane

haksız değil. Zira her şeyden önce

Pep, bizzat içinde yetiştiği güçlü bir

kulüp kültürü devralmıştı. Zidane’ın

elinde ise popüler yıldızlarla besle-

nen bir dev olmasına rağmen iki

dönem transfer yapma imkânından

mahrumkalacak. Ayrıca Guardiola

henüz Barcelona B’nin başında iken

taktik derinlik ve insan yönetimi

konusunda farklılığını hissettirmişti.

Zidane vakasında ise henüz böyle bir

belirginlik olmamasının yanı sıra

yeterince iyi idare edilememiş bir

Odegaard örneği bulunuyor. Elbette

bu tek başına bir gösterge değil ama

Zizou’nun işe Ronaldo’yu kazanarak

başlaması gerek. Bu konudaki

kararlığını ise onu “Madrid’in ruhu”

şeklinde betimleyerek ve kesinlikle

takımda kalacağını açıklayarak gös-

terdi.

Zidane’a dair diğer bir soru işareti de

çekingenliği vemedya ilişkileri.

Oyunculuk günlerindemaç sonla-

rında çok gerekmedikçe kameralar-

dan uzak kalmayı tercih ederdi Zizou.

Madrid’in genç takımı Castilla’nın

başındaki ilk yılında da tek bir basın

toplantısı yapmadı. Ne var ki dünya

spormedyasının en çok ilgi göster-

diği takımın başındaysanız sadece

mikrofonlara konuşmak bile yeterli

değil. Aynı zamanda akıl oyunlarına

ve ters köşe sorulara da hazırlıklı ol-

malısınız. Zidane’ın “direkt” karakte-

rinin bu tarz ince sanatlara pek

uygun olduğunu söyleyemeyiz. Zira

kariyerini dramatik bir kırmızı kartla

sonlandıran omaçtaMaterazzi’nin

iğnelemelerine yenik düşüvermesi

bile buna bir kanıt olabilir.

Del Bosque sonrası Real Madrid’e

en çok yakışan kelime kesinlikle

“kaos”. Kulüp hangi hedefinin yanına

bir tik işareti koyarsa koysun hiçbir

zaman yeterli olmuyor, çünkü Bar-

celona’nın aksine pahalı yıldızları

oyuncak gibi yan yana dizip gövde

gösterisi yapmaktan daha derin bir

felsefesi yok gibi. Hâl böyleyken

kulüpteki düzensizliği tek başına

teknik direktöre veya herhangi bir

aktöre yüklemek de yanlış.

Bu çarkın içinde Zidane’ın nasıl bir

katma değer yaratacağına da ister

istemez şüpheyle bakılıyor.