

utbolu sevmek için onlarca sebep
sayabiliriz ancak bunların hemen
hepsini özetleyebilecek unsur,
oyunun her zaman sürprizlere
açık olması belki de. Kazanmaya
giden çok sayıda yolun olması ve
taktik anlamda yeniliklerin her
daimaçık kalması, futbolumut-
lak kesinliklerden uzaklaştıran
nitelikler. Hal böyle olunca hiçbir
felsefe çok uzun süre baskın
halde kalamıyor ve onu alt eden
bir görüş illa ki ortaya çıkıyor.
Pep Guardiola, JoseMourinho,
Jürgen Klopp, Carlo Ancelotti ve
Diego Simeone’nin neredeyse bir
kartel oluştururcasına futbol
dünyasını domine etmesi de
böyle bir mücadeleye sahne
oluyor aslında.
Müthiş beşli
Beş ismin arasında yapıcı ve
üretken bir futbol anlayışını ön
plana koyan tek isimPep Guar-
diola. Katalan teknik adamBar-
celona’dan aldığı oyun kültürünü
bambaşka bir boyuta taşıdı. Nite-
kimBayernMünih gibi bir başka
köklü kulübe gittiğinde bile bu
anlayışı benimsetmesi uzun za-
manını almadı. Detaylara verdiği
önemve her rakibini ayrı ayrı in-
celeyerek onun zayıflıkları üze-
rinde yaptığı uzun çalışmalar,
Guardiola’yı döneminin en çalış-
kan hocası haline getiriyor.
Bu özelliğini henüz teknik adam-
lığa başlamadığı günlerdeMar-
celo Bielsa ve Johan Cruyff ile
yaptığı saatler süren dostane
futbol tartışmalarında belli
etmişti Guardiola.
Barcelona B’nin başında geçirdiği
bir sezon ise ona aklındakileri
uygulayabileceği sınırsız ve
deneysel bir ortamhazırlamıştı.
Üstelik genç takımda görev yapı-
yor olmak bunu bir kat daha ko-
laylaştırıyordu. Nitekim takımını
küme yükseltmiş olması ve
oynattığı oyunun kalitesi, bir
sonraki sezon o deneyselliği A
takımda da uygulamak için Gu-
ardiola’ya cesaret verdi. Bugün
Bayern’in herhangi bir maçından
hemen önce ilk 11’ler açıklandı-
ğında kimse takımın ne şekilde
sahaya dizileceğini tamolarak
tahmin edemiyor. Bu da Guardio-
la’nın ne kadar esnek ve yenilikçi
bir teknik adamolduğunun en
güzel özeti olabilir. Zira onun için
dizilişlerden daha önemli bir şey
varsa o da topa sahip olarak sa-
hadaki alanı her metrekaresine
kadar kontrol edebilmek.
Guardiola’nın takımları gole
giden yolda ne kadar sabırlı ve
bolca pas yapıyorsa, onun felse-
fesine antitez üretmeye çalışan-
lar tam tersini uyguluyor. Jose
Mourinho, Jürgen Klopp ve Diego
Simone’yi futbol sahnesinde ön
plana çıkaran anlayışın altında
öncelikli olarak disiplinli takım
savunması yatıyor. Bu isimlerden
özellikle son ikisinin takımla-
rında rakip kaleye giderken Gu-
ardiola’nınkini neredeyse
Futbol tarihinde her dönemin oyun anlayışını şekillendiren teknik adamlar ön plana çıkıyor.
Son yıllarda ise Pep Guardiola, Jose Mourinho, Jürgen Klopp, Carlo Ancelotti ve Diego
Simeone’nin oluşturduğu beşli, kendine etkileyici bir teknik direktör arayan her üst düzey
Avrupa kulübünün gündemine oturuveriyor. Temel olarak iki farklı görüş etrafında
şekillenen bu rekabet, elbette tarihteki tek örnek değil.
Teknik adamsavaşları
Mustafa Akkaya
aratmayan bir pas kalitesi izledik
zaman zaman. Ancak bunu öylesine
hızlıca ve rakibin hataya yatkın ol-
duğu bir zamanda yapıyorlar ki,
pozisyonun başlangıcı ve bitişi ara-
sındaki süre göz açıp kapayıncaya
kadar geçiyor. Bu özelliği ileri uçta
başlayan yoğun pres ve katı takım
savunması ile birleştirince, gol ye-
mesi vemağlup olması zor bir anla-
yışmeydana geliyor.
JoseMourinho’yu Guardiola’ya karşı
savaşan sınıfın en çalışkanı, en ba-
şarılısı ve aynı zamanda en yara-
mazı ve sivri dillisi olarak görebiliriz.
Zira Portekizli teknik adam taktik
anlamda sınıf arkadaşlarının birer
adım ilerisinde olmakla kalmıyor,
aynı zamanda saha dışında da der-
sine en iyi çalışan isimolarak öne
çıkıyor. Jose’nin uyguladığı akıl
oyunları ve kontrollü olarak başlat-
tığı lâf atışmaları pek kimsenin
hoşuna gitmese de çoğu zaman so-
nuca etki edecek cinsten. Çalıştığı
tümülkelerde rakip teknik adamve
medya ile sürtüşmelerine fazlasıyla
alıştık.
Carlo Ancelotti ise iki kalıptan hiçbi-
rine aslında tamolarak girmiyor.
Onu salt topa sahip olarak rakibe
üstünlük kuran bir teknik adam
şeklinde niteleyemeyeceğimiz gibi,
takımsavunmasına öncelik veren
biri olarak da tanımlayamayız. An-
celotti’nin anlayışının her şeyden
biraz içerdiğini söyleyebiliriz. Elin-
deki oyuncu havuzu ne olursa
olsun, oyuncularına karşı takındığı
babacan tavır ve onlardan bir şe-
kilde etkili bir ekip oluşturabilme
kabiliyeti, Ancelotti’yi pragmatiz-
min zirvesinde bir teknik adamha-
line getiriyor. Ülkemizde “enkaz
devraldık” şeklindeki klişe deyimin
tam tersini benimseyen Ancelotti,
oyun anlayışı fark etmeksizin ba-
şına geçtiği her takımı ileri taşıyabi-
liyor. Mourinho’danmiras aldığı Real
Madrid’e 10’uncu kez Şampiyonlar
Ligi’ni kazandırdıktan sonra önü-
müzdeki sezon Bayern’de Guar-
diola’dan boşalan koltuğa oturacak
Ancelotti. Başka bir deyişle, farklı iki
futbol ekolünün en önde bayrak
sallayan idol isimlerinin şekillendir-
diği takımları devralıp başarılı gidi-
şatı aynen devamettirmeyi biliyor.
Real Madrid’den önce Juventus,
Milan, Chelsea ve PSG’de de kupalar
kazanabilmiş olması, Ancelotti’yi
doğal olarak gözde bir lider haline
çoktan getirdi bile.
Beş teknik adamarasındaki en
büyük rekabet söz konusu oldu-
ğunda akıllara net biçimde Guar-
diola veMourinho geliyor. Aslında
birinin Barcelona’da takımkaptanı,
diğerinin de yardımcı teknik adam
olduğu yılları düşününce aynı kültür
içinden böylesine zıt iki yolun nasıl
çizilebildiğini anlamak güç gelebilir.
Zaten Guardiola veMourinho’nun
sahip olduğu sıra dışı zekânın al-
tında da bu esneklik yatıyor. Porte-
kizli, bir anlamda Anakin Skywal-
ker’dan Darth Vader’a dönüşürken
bu ikilinin rekabeti şekillenmeye
başlamıştı. Ancak 2008 yazı kesin-
likle ateşi körükleyen dönümnok-
tası oldu. Aslında o yazı dünya
futbolu için de bir kırılma anı
sayabiliriz.
Frank Rijkaard’ın ardından takıma
teknik adamarayan Barça yönetimi,
Ernesto Valverde ve Ronald Koeman
gibilerini eledikten sonra iki isim
arasında kalmıştı. Bir yanda Barce-
lona B’de sıra dışı işlere imza atmış
yenilikçi ve bir o kadar tecrübesiz
Guardiola, öteki yanda ise kendini
kanıtlamış fakat Vader’dan nasıl
tekrar Anakin’e dönüşeceği soru
işareti olanMourinho… Yönetimle
yaptığı görüşmelere çok iyi hazırla-
nan Portekizli bu işi gerçekten isti-
yordu ve kendi oyun anlayışını
Barcelona’nın 4-3-3’üne nasıl
adapte edeceğini açıklayan detaylı
bir sunumbile hazırlamıştı. Ne var
ki Başkan Joan Laporta’nın ağırlığını
koymasıyla beraber görevi Guar-
diola kaptı ve ilk yılında kazanma-
dık kupa bırakmadı. Sonraki sezon
Şampiyonlar Ligi’ni yarı finalde Bar-
ça’yı eleyerek kazanan Inter’li Mou-
rinho, bir anlamda intikamaldı.
Ardından El Clasico rüzgârını da
arkasına alan ikili, benzerine zor
rastlayacağımız türden bir rekabeti
futbolseverlere yaşattı.
43
42
F
Guardiola
Mourinho
Ancelotti
Klopp
Simeone