den yaklaşık 30 santimdaha
uzun, üstelik de ellerini kullanma
avantajına da sahip bir kalecinin
üzerinden kafayla topu ağlara
göndermesi pekmantıklı bir se-
naryo sayılmazdı. Zaten Mara-
dona da öyle yapmamıştı. Aradaki
boy farkını sıçrayarak kapatmış,
kalecinin ellerini kullanma avan-
tajını da kendi ellerini kullanarak
nötralize etmişti. Yani topu elle
ağlara göndermişti ve golün iptali
gerekirdi. Lâkin hakemBin Nasır
bu detayı yakalayamamıştı ve İn-
giliz oyuncuların uzun itirazlarına
rağmen golü vermişti.
Bu gol, tabiî ki Dünya Kupalarının
olumsuz manada en çok konuşu-
lan golüydü. Olumlumanada en
çok konuşulacak golse çok değil,
sadece üç dakika sonra gelecekti.
O dakikada topla kendi yarı saha-
sında buluşan Maradona, topun
etrafında şöyle bir dönmesinin
ardından gözünü karartıp futbol
tarihinin en görkemli dripling
gösterisini sergilemeye başladı.
Maradona rakip yarı sahaya bir
zıpkın gibi dalmıştı ve daha İngi-
lizlerin “ne oluyor” demesine
kalmadan Reid ve Stevens’a bası-
vermişti çalımı. Ardından San-
som’ı Halep’e yollarken, kendisi
Şam’a olan yolculuğuna devam
etmekteydi. Sonra, karşısına so-
yadının hakkını verircesine kasap
gibi oynamasıyla meşhur Terry
Butcher çıktı. Bir saniyeden daha
az bir süre içinde o kasap da za-
vallı bir kuzuya dönüşüvermişti.
Savunmadaki son adamFenwick,
felâketin geldiğini hissetmişti ve
topa umutsuzca müdahale et-
meye çalıştı. Hamlesini tamamla-
dığında suratındaki umutsuzluk
ifadesinin yerini komik bir sar-
hoşluk ifadesi almıştı adeta.
Top hâlâ süper bücürdeydi ve
karşısında kala kala bir tek kaleci
Shilton kalmıştı. Maradona, final
slalomunu da onun yanından
yaptı ve sonrasında da ardına
kadar açılmış olan İngiltere kale-
sinin kapısından içeri yollayıverdi
meşin yuvarlağı...
Tribünlerdeki İngilizler kendilerini
büyük bir karabasanın içinde bul-
muş ve uyanmak için birbirlerini
çimdikleyedururken, geri kalan
herkes ayağa kalkmış, az önce
“ben futbolun en üst noktasın-
daki adamım” diye haykırmış
olan Diego Armando Maradona’yı
çılgınca alkışlıyor ve Arjantin
lehine tezahürat yapıyordu.
Topu bir kez daha santra nokta-
sına diken İngilizler, bundan son-
raki bölümde oyunu rakip yarı
sahaya yıkmayı başardılarsa da
zaman onlar için çok hızlı akıp
gitmekteydi. Son 10 dakikaya
girilirken Lineker’ın attığı gol
neticeyi değiştirmeye yetme-
yince de maçın bitiminde küçük
ama dev bir adam, adeta yıldızlar
karması niteliğindeki bir takımı
tek başına yendiğini tümdünyaya
haykırıyordu. Süper bücürün, ilk
golü ile ilgili tartışmalara nokta
koyan sözü ise sahada yaptığı ha-
reketlerini aratmayacak derecede
şeytanîydi: “Biraz Maradona’nın
kafası, biraz da Tanrı’nın eli…”
Zaman içinde tambir futbol kla-
siği haline gelecek bumaç sonra-
sında Arjantin’in yarı finalde
karşısına çıkan ekip Belçika’ydı.
Meksika’da her geçen dakika
adeta biraz daha büyüyen ve bü-
yüklüğü artık insan aklının al-
makta çok ama çok zorlandığı bir
raddeye ulaşan Maradona, Belçika
karşısında da iki enfes slalomgo-
lüne daha imza atıyor ve takımını
adeta tek başına finale taşıyan
isimoluyordu.
Arjantin’in finaldeki rakibiyse, son
Dünya Kupası’nda da final oyna-
mış ama İtalya’ya kaybetmiş olan
Federal Almanya’ydı. Arjantin,
Maradona’nın zaman zaman iki,
zaman zamansa üç kişi tarafın-
danmarke edilmeye çalışıldığı ilk
yarıda golü bir duran topta, bek-
lenmedik bir isimle, Brown’la bu-
luyordu. İkinci yarı başladıktan
yaklaşık on dakika sonraysa Ma-
radona, aradığı fırsatlardan birini
yakaladı ve Hector Enrique’ye çok
güzel bir pas aktardı. Enrique de
topu çok bekletmeden Valdano’ya
geçirdi ve Schumacher’le karşı
karşıya kalan tecrübeli oyuncu
golü atmakta zorlanmadı.
Arjantinliler artık kupayı kucak-
lamak üzere olduklarını düşün-
meye başlamışlardı belki ama
karşı cephede oyuna sonradan
giren Rudi Völler adeta birdenbire
maçın kahramanlığına soyunuyor
ve birbirinin kopyası denebilecek
iki duran top organizasyonunda
önce kafayla Rummenigge’ye
asistini yapıyor, sonra da golü
kendisi atıyordu. 73. ve 80. daki-
kada gelen bu goller maçı bir anda
adeta yeniden başlatmıştı.
2-2’nin ardındansa Arjantin ken-
dini toparlamakta gecikmedi. Ma-
radona da kısa sürede inisiyatifi
eline aldı. İngiltere ve Belçika ma-
çındaki olağanüstü gösterilerin-
den sonra final maçını boş
geçmesinin yazık olacağının
farkındaydı. Maçın başından beri
peşinde gölge gibi dolanan rakip-
lerinden yine hepsini birbirlerine
düğümlercesine kurtuldu ve
boştaki Burruchaga’ya harika bir
pas çıkardı. Burruchaga da Valda-
no’nun golünün benzeri bir pozis-
yonda Schumacher’i bir kez daha
avladı ve nefesleri kesenmaçta
son sözü söyleyen isimoldu.
3-2’lik zaferle birlikte Arjantin
1978’den sonra ikinci dünya şam-
piyonluğuna ulaşmıştı. Kupayı
havaya kaldıran kaptan Maradona
da böylece bir futbolcunun Dünya
Kupalarında sergilemiş olduğu
belki de en büyük bireysel perfor-
mansı bu kupayla taçlandırmış
oluyordu.
Arjantin’den sonra
sıra Napoli’de
Maradona’nın Meksika’daki
Dünya Kupası’nda Arjantin’i şam-
piyonluğa giden yolda eşi benzeri
görülmemiş bir bireysel perfor-
mansla sırtlamış olması, Napo-
li’nin de Serie A’daki şampiyonluk
umutlarının iyiden iyiye artma-
sına neden olmuştu. Nihayet bu
noktada da beklentiler 1986-87
sezonu itibarıyla gerçekleşecek
ve Napoli, tarihinin ilk Serie A
şampiyonluğuna ulaşacaktı.
Üstelik bunun yanına bir de İtalya
Kupası zaferi eklenmişti.
Ertesi sezonsa Napoli, şampiyon-
lukmücadelesinde Milan’ın geri-
sinde ikinci sırada kalırken
Maradona’ysa bireysel açıdan ka-
riyerinin en büyük başarılarından
birine imza atıyor ve ligde oyna-
dığı 28maçta attığı 15 golle gol
krallığı yarışını ilk sırada tamam-
lıyordu. Bu ayrıca Maradona’nın
Avrupa kariyerinde kazandığı ilk
ve tek gol krallığı da olacaktı.
1988-89 sezonuna gelindiğin-
deyse Maradona, Avrupa kupala-
rındaki talihsizliğine de bir son
verecek ve Napoli ile UEFA Kupa-
sı’nı kazanmanınmutluluğunu
yaşayacaktı. Bu başarıyı, 1989-90
sezonunda elde edilen ikinci Serie
A şampiyonluğu takip etti.
İtalya ‘90 ve sonun
başlangıcı
1990 yazını Maradona yine İtal-
ya’da geçirecekti ancak bu sefer
üzerinde Napoli değil Arjantin
forması olacaktı. Kupada ilk turda
SSCB, Romanya ve Kamerun’la
aynı grupta yer alan Arjantin,
Kamerun’la oynadığı ilkmaçta
büyük bir şok yaşıyor ve sahadan
1-0’lıkmağlubiyetle ayrılıyordu.
Bunun ardındansa SSCB’yi 2-0
yenen Arjantin, Romanya ile de
1-1 berabere kaldı ve grubu
üçüncü sırada bitirse de en iyi
üçüncüler arasına girerek ikinci
turda Brezilya ile eşleşti.
Brezilya karşısında uzun süre
golsüz sürenmaçta gidişatı
değiştirecek isimse Marado-
na’dan başkası değildi. Dakikalar
80’i gösterirken yine kendine has
müthiş hareketlerle topu kaptığı
gibi birkaç Brezilyalıyı peşine
104
105