104
105
büyük fırsat vardı; 1990 Dünya Kupası.
Yugoslavya, her ne kadar turnuvaya 4-1’lik
Federal Almanya mağlubiyeti ile kötü bir
başlangıç yaptıysa da daha sonra toparlanmış ve
ikinci tura yükselmişti. Bu turdaki İspanya
maçıysa adeta Stojkovic’in gövde gösterisine
dönüşecekti. Bitime 12 dakika kala Katanec’in
pasında ceza sahası içinde topla buluşan ve
karşısındaki savunmacıdan nefis bir çalımla
kurtulduktan sonra topu ağlara gönderen
Stojkovic, takımını 1-0 öne geçirmişti. Buna karşın
pes etmeyen İspanyollar beraberliği yakalayıp
maçı uzatmalara götürdülerse de bu ek sürenin
başında Stojkovic, İspanyol ağlarını bu kez müthiş
bir frikikle sarsmış ve takımını adeta tek başına
çeyrek finale taşımıştı.
Çeyrek finaldeki Arjantin eşleşmesiyse yıldız
oyuncu için ikinci turdakinin tam tersi bir
atmosferde seyredecekti. Tarafların 120 dakika
boyunca gol kaydedemediği mücadele sonunda
geçilen penaltı vuruşlarında Stojkovic atışı
kaçırmış ve Yugoslavya’nın da olası bir yarı finali
ıskalamasına vesile olmuştu.
Turnuva sonrasında Stojkovic, Yugoslavya’dan
ayrılma kararı alacak ve Marsilya’ya transfer
olacaktı. Stojkovic’in kariyerindeki iki büyük
yanlış tercihten ilki buydu. Zira bir sonraki sezon,
ayrıldığı Kızılyıldız ile yeni takımı Marsilya,
Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde karşı karşıya
gelecek ve gülen taraf Kızılyıldız olacaktı. Dahası
Stojkovic sık sık sakatlanmaya başlamıştı ve bu
yüzden Marsilya’da da düzenli olarak forma
giyemiyordu. Marsilya iki yıl sonra Kupa 1’de
tekrar finale yükselmiş ve bu kez Milan’ı tek golle
devirerekmutlu sona ulaşmıştı ama Stojkovic bu
maçı da sakatlığı nedeniyle tribünden seyretmek
zorunda kalmıştı.
Marsilya’da sakatlıkların da etkisiyle bir türlü
istediği ortamı bulamayan Stojkovic bundan
sonraysa kariyerindeki ikinci büyük yanlış tercihi
yaptı ve 1994 başlarında, henüz 29 yaşındayken
Japonya Ligi’ne gitme kararı alarak o zamanlar
ArseneWenger’in çalıştırdığı ve Gary Lineker’in
da kısa bir süre formasını giydiği Nagoya Grampus
Eight takımına transfer oldu. Stojkovic böylece
futbol yaşantısını bütün dünyanın gözlerinden
ırak bir noktada sürdürdü. Yedi sene süren
Japonya macerasında ülkede Zico’dan sonra en
çok sevilen futbol figürü hâline gelen Stojkovic,
kariyerinin bu son döneminde 1998 Dünya Kupası
ile de son bir defa daha uluslararası futbol
vitrinine çıktı. İlk turda Almanya ile 2-2 berabere
kaldıkları maçta bir de gol atan Stojkovic buna
karşın takımının ikinci turda Hollanda’ya
elenmesine engel olamadı.
2001’de futbolu bıraktıktan sonra dört yıl kadar
Yugoslavya Futbol Federasyonu’na başkanlık
yapan Stojkovic, ardından da üç yıl kadar
Kızılyıldız’ın başkanlığını yürüttü. 2008’deyse
teknik direktörlük yapmaya karar veren
Stojkovic, yeniden Japonya’ya döndü ve beş yıl
boyunca Nagoya Grampus’u çalıştırdı ve bu
sürede bir lig şampiyonluğu kazandı.
JuanSebastian Veron
Ortasahanın büyük ustası
rjantin’in son yıllarda yetiştirdiği en önemli orta
saha oyuncularından biri olan Juan Sebastian
Veron, 9 Mart 1975’te La Plata’da, Arjantin
futbolunun 1960’lardaki yıldızlarından Juan
Ramon Veron’un oğlu olarak dünyaya geldi.
Baba Veron, kariyerinin en parlak yıllarını
Estudiantes’te geçirmiş ve kırmızı-beyazlı
ekibin 1960’ların sonunda üst üste üç
Libertadores Kupası şampiyonluğu
yaşamasında büyük pay sahibi olmuştu.
Oğlu Juan Sebastian da babasının izini takip
edecek ve futbol hayatına La Plata ekibinde
başlayacaktı. 1994’te Estudiantes’in A takımına
yükselen Veron, iki yıl sonraysa Boca Juniors’a
transfer olacak ancak burada yarım sezon
geçirdikten sonra bir transfer daha yaparak
rotayı Serie A’ya çevirecek ve Sampdoria ile
Avrupa macerasına başlayacaktı.
Kusursuz pasları, mesafe tanımaksızın çektiği
şutları ve mücadele gücüyle kısa sürede
İtalya’da da kendisini ispatlayan Veron, 1998’de
bu kez Parma’ya geçecek ve sarı-mavili
kulüpteki tek sezonunda da bir UEFA Kupası
şampiyonluğu yaşayacaktı. Bundan sonraysa
yeni adresi Lazio’ydu. İki yıl formasını giydiği
başkent ekibindeki kariyerine Manchester
United’a karşı UEFA Süper Kupası’nı kazanarak
başlayan Veron, o sezonun devamında da hem
ligi hemde İtalya Kupası’nı kazanmanın
mutluluğunu yaşayacaktı. Artık taraflı tarafsız
herkesin gözünde dünyanın en iyi orta saha
oyuncularından birisi oydu ve bu görüşte
olanların başında da Sir Alex Ferguson
geliyordu. Nitekim İskoç teknik adam, Arjantinli
yıldızı 2001 yılında rekor bir ücret karşılığında
Manchester United’a transfer edecekti.
Ne var ki Veron’un United’daki günleri, Lazio
veya Parma’daki performansının kıyısına bile
yaklaşamadı ve bir süre sonra Ada basını
kendisini en büyük transfer fiyaskoları konulu
tartışmalarda sıkça anar hâle geldi. Buna karşın
formasını giydiği iki sene içerisinde United ile
bir lig şampiyonluğu yaşayan Veron, 2003’teyse
Chelsea’ye geçti. Fakat burada sakatlıkların da
etkisiyle çok az oynayabildi ve sezonun
bitiminde İtalya’ya dönmek istemesiyle
birlikte Inter’e kiralandı.
Inter’de oynadığı iki yıl içerisinde sonradan
sevineceği bir şampiyonluk yaşayan (şike
skandalı sonrasında Juventus’tan alınıp Inter’e
verilen şampiyonluk) Veron, buna karşın ilk
İtalya dönemindeki seviyesine yine de
çıkamamıştı. Böylece tecrübeli oyuncu 2006
yılına gelindiğinde ülkesine dönme kararı aldı
ve yetiştiği yer olan Estudiantes ile anlaştı.
Estudiantes’te Veron adeta yeniden doğacaktı.
Kısa süre içerisinde Arjantin Ligi’ndeki en iyi
oyuncu hâline gelen Veron, takımını da hızla
yukarılara taşıyordu. Önce 2006 Apertura’da
Estudiantes ile bir şampiyonluk yaşayan Veron,
kulüpteki asıl büyük başarısınıysa 2009
yılındaki Libertadores Kupası zaferiyle elde
edecekti. Daha önce baba Veron’un zamanında
bu kupayı kazanmış olan Estudiantes, oğul
Veron zamanında da 39 yıllık hasretini sona
erdirerek bir kez daha Güney Amerika’nın en
büyüğü olmuştu. 2012’ye kadar Estudiantes
forması giymeye devam eden yıldız oyuncu, bu
süre içinde bir lig şampiyonluğu daha yaşadı.
Veron’unmillî takımkariyeriyse, çoğunlukla
Arjantin’in Maradona sonrası ve Messi öncesi
kriz dolu yıllarına denk geldiği için fazla
başarılarla dolu olamadı. 1998, 2002 ve 2010
Dünya Kupaları’nda boy gösteren Veron, iki kez
çeyrek final görebildi.
A
