TamSaha 124. Sayı - page 114-115

ve Fildişi’nin son sekizdeki rakibini değiştirecekti.
Ya da bir mucizeyi gerçekleştirip yarı finalde
Fildişi’nin rakibi olmaya çok yaklaşan Kongo,
DR Kongo karşısında 2-0 öndeyken paniklemese,
turnuva çok farklı ilerleyebilirdi. 4-2’yle yarı finale
yükselen DR Kongo’nunmeşhur kırılgan
savunması, o güne dek turnuvada hiçbir varlık
gösteremeyenWilfried Bony’yi durduramayacak ve
3-1’lik skorla, Fildişi’ne kolay lokma olacaktı. Finalde
Gana’yla nasıl eşleştiklerinin hikâyesiyse, apayrı bir
bölümü hak ediyordu.
Kökeni 70’lere kadar gitse de geçtiğimiz yaz yeniden
palazlanan, binlerce can alarak tümdünyayı
korkuturken, haksız şekilde Afrika’nın tamamına
mâl edilen uğursuz hastalık ebola, neredeyse
kupanın düzenlenmesine de müsaade etmeyecekti.
Ev sahibi Fas, önce ‘Seneye erteleyelim’ dedi; önerisi
kabul edilmeyince de çekildi. Anlaşılan Afrika
Futbol Konfederasyonu (CAF), bütün idari ve mâli
ayarlamaları yapılmış bu organizasyonda prestijini
ve de gelir kaynağını riske atmak istemiyordu.
Kısa sürede organize olabilecek yeni bir ev sahibi
gerekliydi ve dikta rejimiyle yönetilen, üstelik iki
sene öncesinden de tecrübeli petrol zengini Ekvator
Ginesi, bu önemli ‘görev’ için biçilmiş kaftandı.
Ev sahibi statüsüyle katıldığı için nispeten kolay bir
grupta yer alan Ekvator Ginesi, kupaya pek de iyi
başlamadı. İlk iki maçta alınan beraberliklerden
sonra iş, turnuvada sürpriz yapması beklenen
Gabonmaçına kalmıştı. Konuk ekibin baskısına
karşın, ikinci yarının hemen başına gelen bir penaltı
düdüğü, Ekvator Ginesi’ne aradığı şansı verdi. Golü
atıp, turnuvanın gizli favorisi Gabon’u eleyen ev
sahibi, kupayı kazanmışçasına seviniyordu. Kararı
tartışmalı bulanlar, bir de Tunus’a karşı oynadıkları
çeyrek finali izlemeliydi. Son saniyede gelen bir
penaltıyla önce maçı uzatan Ekvator Ginesi, pek de
ikna edici olmayan bir ‘düşüşün’ ardından
kullandığı serbest vuruşu gol yaptı ve rüya hedefe,
yarı finale ulaştı. Ev sahibi avantajı, böyle bir şey
olmalıydı. Fakat bu, belki en fazla Gana’nın işine
gelecekti.
Doğal favoriler kadrosunu tamamlayan Gana,
gruplara Senegal’e yenilerek girmiş ama Cezayir’i
kayıp zamanda attığı golle yenerek kazandığı
morali, geriden gelerek kazandığı Güney Afrika
maçıyla pekiştirmişti. Çeyrek finalde karşılarına
çıkan Gine’yse, ağır yaralıydı. ‘Direkten dönen
top’tan sonra gizemli bir biçimde sürekli sakatlıklar
yaşamaya başladılar. Puan ve averaj eşitliğinden
sebep çekilen kurada Mali’yi elemiş olsalar da, daha
önce hiç birlikte oynamamış bir dörtlüyle savunma
yapacakları maçta, Gana’ya rakip olmaları mümkün
değildi. Kimbilir, belki aynı kurayı kazanan Mali
olsa, 3-0’lık skor yerine bambaşka bir çeyrek final
sonucu çıkardı karşımıza. Benzer bir şansı yarı
finalde de yaşayan Gana, nispeten daha zayıf bir
rakibi, Ekvator Gine’yi buluyordu karşısında. Hakem
skandalının ayyuka çıkması ve anında kesilen
cezadan sonra ev sahibi, önemli bir itici gücünden
mahrum, 3-0’lık yenilgiyi kabullendi; kendisinden
bağımsız faktörlerin de araya girmesiyle Gana, finale
beklediğinden kolay gelmişti.
Vasattan kahramana: Boubacar Barry
Final penaltılarında kaleci kahramanlıklarını çok
gördük; fakat söz konusu Fildişi Sahili’nden
Boubacar Barry olunca iş biraz daha
karmaşıklaşıyor. Teknik direktör Renard’ın
1 numaradaki tercihi, yıllardır Fildişi’nin kalesini
koruyan Boubacar Barry değil, ülke yerel liginde
forma giyen Slyvain Gbohouo olmuştu. Renard,
turnuva boyunca tedirgin gözüken genç kaleciden
vazgeçmese de kader ağlarını örecekti. Yarı finalde
bir kaleci vuruşu kullanırken sakatlanan Gbohouo,
aslında şampiyonluk için kendisini feda ettiğinin
farkında değildi. Turnuvada hiç maç oynamayıp,
final maçında eldivenleri aniden geri kazanan
Barry’nin kaderinde, omeşhur final hikâyesini
torunlarına anlatmak vardı.
2008’de Fildişi kalesini devralan Lokeren kalecisi,
o günden bu yana,
ülkesinin futbolda
yaşadığı hayal
kırıklıklarının baş
sorumlusu gibi
gösterilir, takımdaki
en zayıf halka gibi
sunulurdu. Katıldığı
kupalarda diğer
meslektaşlarıyla
kıyaslandığında
‘en iyisi’ olmadığı bir
gerçekti; fakat takımın
yaşadığı
başarısızlıkları sadece
Barry’ye bağlamak,
düpedüz haksızlıktı.
Yedeğe düşmesine
rağmen yılmayan
Fildişili kaleci,
doyasıya sevinmek
için doğru zamanı
bekliyordu. Normal
süresi ve uzatmaları
golsüz biten finalde
talih, maç içinde ve
hatta penaltılar
sırasında bile sakatlık
yaşayan Barry’ye sonunda gülecekti. Fildişi ilk iki
penaltıyı kaçırınca yok olmaya yüz tutan hayaller,
Barry’nin Acquah’tan gelen vuruşu çıkarışıyla
yeniden yeşerdi. Finalin finali, daha muhteşem
olamazdı. Penaltılarda sıra kalecilere geldiğinde
Ganalı meslektaşı Razzak’ı durduran ve ardından da
genç rakibini ustaca bir vuruşla mağlup etmeyi
başaran Barry, 35 yaşında ‘umutsuz vaka’ dan
‘kahraman’ mertebesine yükselmişti, Fildişi
Sahili’yse 1992’den sonra ilk kez Afrika Uluslar
Kupası’nı kazanacaktı.
Son söz
Afrika Uluslar Kupası, kıtanın her an değişmeye ya
da dönüşmeye hazır ‘kırılgan dengesi’ni temsil
edercesine daima sürprizli ve tartışmalı. 30’uncu
kez düzenlenen turnuvanın geride bıraktığı onca
hikâye ve tonlarca ‘gariplik’lerin arasında herhâlde
en akılda kalanı, yarı finalde elenmeyi sindiremeyen
Ekvator Ginelilerin sahaya girip Ganalıları dövmeye
kalkması ve Angola’dan gelen ‘güvenlik(?)’
helikopterinin stadyum semalarında görülmesi
anıydı. Geçen senenin finalistlerinden Nijerya’nın
kupaya gelememesi bir yana, Burkina Faso’nun da
gruplarda elenmesi, tambir Afrika klasiğiydi.
Ev sahibi avantajı meselesini fazla abartıp,
Tunusluları çılgına çevirdikten sonra CAF tarafından
uluslararası kariyerine son verilen Maritiuslu hakem
Rajindraparsad Seechurn’sa, belki kupayı kazanan
Fildişi Sahili oyuncuları ya da teknik ekibinden bile
daha fazla konuşuldu.
Afrika’da hayat garip. Kimi zaman petrolle ya da
zenginmineral madenlerinin varlığıyla ayağa
kalkan ve çoğunlukla da ‘demir yumruk’ usulü
yönetilen ülkeler, o ayaklanmadan bu ayaklanmaya,
o salgından bu katliama savruluyor. ‘Beyaz adam’ın
pek az umurunda olan bu çalınmış hayaller ve
sakatlanmış yaşamların her biri, çok hassas bir
dengeyle bağlı birbirine. Hep unutuyoruz ama
Kara Kıta’da bugün her şey daha farklı olabilirdi.
Futbolunda ve tabiî ‘Kupası’nda da öyle.
114
115
1...,94-95,96-97,98-99,100-101,102-103,104-105,106-107,108-109,110-111,112-113 116-117,118-119,120-121,122-123,124-125,126-127,128-129,130-131,132-133,134-135,...138
Powered by FlippingBook