TamSaha 124. Sayı - page 112-113

utbol hikâyeleri aktarırken değişmez kuraldır;
şampiyon takımın yolu sorgulanmaz. Hatasıyla
kusuruyla, olabilecekler olmuştur ve üzerine
tekrar düşünmenin de bir anlamı yoktur. Kupayı
kazanan, zafer sarhoşluğu içinde olup biteni
destanlaştırır, iyi hatıraları abartır ve kötüleri de
siler. ‘Tarafsız’ gözlerle kupayı okuyanlarsa,
muzaffer takımın penceresinden bakar
turnuvanın bütününe ister istemez; hep nelerin
doğru yapıldığıdır ilgi alanı, küçük ayrıntılarla
ortaya çıkan büyük tesadüflerin, tümgidişatı
değiştirebilecek kimi anların şeceresini
çıkarmak pek rağbet görecek bir dert değildir
artık.
Geçtiğimiz ay sonlanan Afrika Uluslar
Kupası’nda, Fildişi Sahili’nin şampiyonluğuna
bakarken, yukarıda anlattığımızın tam aksi
yönünden konuya yaklaşalım istedik. Kupayı hiç
Her şey farklı olabilirdi
Afrika Uluslar Kupası
112
113
Uygar Karaca
‘Şampiyon takımın yolu sorgulanmaz’ ilkesinin tam tersini uygulayıp, geçtiğimiz
ay sonlanan Afrika Uluslar Kupası’nı ‘olanlar’ değil, ‘olabilecekler’ üzerinden
okuduk. Eğer ille de varmamız gereken bir sonuç varsa, o da kupanın, Afrika
gerçekliğinden nasibini aldığıydı; her şey ama her şey, çok daha farklı olabilirdi.
F
izlemeden, yalnızca kâğıt üzerinden takip edip, bir
de finali izleyen birinin rahatça ‘normal sonuç’
diyebileceği Fildişi zaferi, esasında hiç de
azımsanmayacak tesadüfler ve detaylarla geldi.
Ebola’nın gölgesinde, demir yumruk rejimiyle
yönetilen Ekvator Ginesi’nin son anda ev sahipliğini
üstlendiği kupada ana fikrimiz; her şey farklı
olabilirdi.
Direkten dönen talih
Büyük beklentilerle girilen turnuvaların başlangıç
kısmı her zaman zor, sıkıntı vericidir. Fildişi’nin genç
kadrosu, bu baskıları göğüsleyip takımı
sürükleyecek iki önemli oyuncusundan artık
faydalanamayacaktı; Didier Drogba ve Didier Zokora.
Üç yıl önce Zambiya’yı Afrika Uluslar Kupası
şampiyonluğuna taşıdıktan sonra ‘Afrika’nın
Büyücü Hocası’ lâkabını kazanan Herve Renard, zor
bir görevi kabul etmişti; lider kadrosu zayıflayan
Fildişi Sahili’ni yeniden şekillendirmek ve kısa
vadede, elbette kupayı bir kez daha kazanmak.
Saç stili ve dar kesimbeyaz gömleğinden asla
vazgeçmese de grupmaçları boyunca Fransız
hocanın gözlerindeki tedirginlik seviyesi hiç
azalmadı.
İlkmaç, ebolanın en büyük darbeyi vurduğu
ülkelerden Gine’yleydi. Belli ki rakibin kupada
kanıtlayacak çok şeyi vardı. Fildişi’yse rakibin
hevesine ve yüksek organizasyon seviyesine inat,
dağınık ve konsantrasyonsuzdu. Sol bekWilfried
Kanon ve stoper Eric Bertrand Bailly’li defans,
uluslararası maç deneyiminden yoksundu.
Devrenin bitime yakın, Fildişi’ni uyandıran ilk şok
dalgası geldi. Sağ bekteki Serge Aurier’yle başlayan
hatalar silsilesini, pusudaki Muhammed Yattara
golle sonlandırmıştı.
Gine işini şansa bırakmak istemiyordu. İkinci yarıda
güzel oyununu golle süslemeye kararlı kaptan
İbrahima Traore, favori meziyetiyle, sağdan
sürüklediği topu sol ayağıyla kaleye gönderdi ama
şanssızlığını yenemedi. Üst
direkte patlayan harika şutu gol
olsa, Fildişi muhtemelen teslim
bayrağını çekecekti. Kısaca, bir
adımgeriden bakıldığında Traore’nin ‘direği
dövdüğü’ şut, Fildişi’nin dönen talihini temsil
ediyordu. 65’te Salomon Kalou’nun forvetteki yerini
alan Seydou Doumbia önce beraberliği getiren golü
sonra da yüksek ücretli bir kontratla Roma’ya
transferini sonlandıran imzayı attı. Fildişi, çok kritik
olduğu daha sonralardan anlaşılacak bir puanı
almıştı. Grubun altı maçından beşi, tarihte eşine az
rastlanır biçimde 1-1 bitti. Sonmaçta yenilen,
elenecekti. Güçlü Kamerun’la kader buluşmasına
çıkan Fildişi’nde, Mali maçının son beş dakikasından
sahneye fırlayan Max Gradel’in fantastik vuruşu,
çeyrek finali müjdeleyen golü getirdi. St. Etienne’in
Gradel’i ‘sakatlık’ gerekçesiyle kupaya göndermek
istememesi, boşuna değildi.
Gervinho’nun ilkmaçtan atılışı da turnuvanın
seyrini değiştiren faktörlerdendir. Romalı yıldızın
beklenmedik biçimde mahkûmoynayan takımına
daha fazla sabredemeyip kendisini kaybetmesi o an
için takımını eksik bıraktı; fakat hakemin cebinden
çıkan kırmızı, tüm arkadaşları için bir uyarı rengiydi
adeta. Sanki Fildişililer, 10 kişi kalıp da işler ciddiye
binince daha bir farklı oynuyorlardı. Rakibine
sorumsuzca attığı tokattan sonraki iki maçı
tribünlerden izlemek zorunda kalan Gervinho da
kendi adına dersler çıkarmıştı belli ki. Öyle ki güç
bela gruptan çıktıktan sonra çeyrek finaldeki
Cezayir maçında yıldızlaşan ve takımı yarı finale
taşıyan golü atan oyuncu, haşarı kanat
oyuncusundan farklı değildi. Şampiyonluğa giden
yoldaki gayreti ve becerisi, adeta oyundan
atılışından sonra yaşadığı şokla aktive edilmişti.
Ebola ve diğer şeyler
Fildişi’nin finale giderken izlediği yol, bambaşka
biçimlerde de şekillenebilirdi. Mesela turnuvaya
iddiasız gelen genç ve tecrübesiz Güney Afrika,
Tokelo Rantie’nin kullandığı penaltıyı gole çevirse
belki de Cezayir’i daha gruplarda evine gönderecek
1...,92-93,94-95,96-97,98-99,100-101,102-103,104-105,106-107,108-109,110-111 114-115,116-117,118-119,120-121,122-123,124-125,126-127,128-129,130-131,132-133,...138
Powered by FlippingBook