TamSaha 124. Sayı - page 92-93

Gelmiş geçmiş en iyi kaleciler sayılırken genellikle Yashin, Maier, Zoff ve Banks gibi
isimler ön plana çıkmaktadır. 1970'lerin ortalarında dünyanın en iyi takımlarından biri
olan Polonya'nın üç direk arasındaki kahramanı Tomaszewski ise kendisini bizzat
izlemiş kişiler haricinde ne yazık ki çoğu futbolsever tarafından unutulmuş bir
kalecidir. Bundaki en büyük etkenlerden biri de Tomaszewski'nin Doğu Bloğu'ndaki
diğer birçok futbolcu gibi, yurtdışı transfer yasağındanmustarip olması ve
kariyerinin en verimli dönemini, ülkesinde, Avrupa'nın önemli takımlarından biri
olmayan LKS Lodz formasıyla geçirmesidir. Buna rağmen Tomaszewski
maharetlerini Polonya Millî Takımı forması altında defalarca sergilemiş ve özellikle de
1974 Dünya Kupası sürecinde Avrupa'da adından en çok söz edilen kalecilerden biri
olmayı başarmıştır. Futbolseverlerin Tomaszewski ismini duydukları ilkmaç, 1974
Dünya Kupası elemelerindeWembley'de oynanan İngiltere-Polonya maçıydı. Polonya
maça İngiltere'nin önünde lider olarak çıkmıştı ve bu konumunu koruyabilmesi için
de maçtan en azından bir
beraberlikle ayrılması
gerekiyordu. Maçta Tomaszewski
kalesine adeta duvar örmüş ve
İngilizler onu sadece son
dakikalarda buldukları bir penaltı
golüyle alt edebilmişti. Ancak bu
gol de İngiltere'ye yetmemiş ve
Dünya Kupası'na giden taraf,
1-1'lik skorla Polonya olmuştu.
Polonya asıl büyük sükseyiyse
kupada yapacaktı. İlk tur
gruplarında İtalya ve Arjantin gibi
iki devi mağlup eden, ikinci tur
gruplarındaysa sadece daha
sonradan kupayı da alacak olan
Federal Almanya'ya yenilen
Polonya, en sonunda da
üçüncülükmaçında Brezilya'yı
tek golle devirmiş ve tarihinin en
başarılı Dünya Kupası serüvenini
yaşamıştı. Oynadığı yedi maçta
kalesinde yalnızca beş gol gören
Tomaszewski de hâliyle
turnuvanın yıldızlarından biri
olmuştu.
Klasik dönemin gölgedeki yıldızları
92
93
Onur Erdem
Geçen ay, son çeyrek asırda futbol dünyasında hak ettiği değeri tam olarak bulamamış
yıldızları incelemiştik. Sırada, futbolun klasik döneminde oynayan ve müthiş başarılara imza
atmalarına karşın adlarını futbol tarihi kitaplarına yeterince kazıyamayan efsaneler var.
Futbolcuların uluslararası şöhrete
ulaşmalarının en kolay yolu Dünya Kupası'nda
ve Avrupa kupalarında boy göstermek, bunlar
olmamışsa da en azından Avrupa'nın büyük
liglerinde top koşturmaktır kuşkusuz.
Ancak bir oyuncu, futbol hayatı boyunca
Güney Amerika'nın dışına
çıkmamışsa ve kariyerinin en
parlak yıllarında da Dünya
Kupası, II. Dünya Savaşı
nedeniyle sekteye uğramışsa
o futbolcu hâliyle doğuştan
şanssız sayılmaktadır. Güney
Amerika futbolunun önemli
isimlerinden biri olan Lucho
Sosa da bu talihsiz isimlerden
birisi. 22 yaşında geldiği Boca
Juniors'ta 10 sezon boyunca sağ
bekte ve sağ kanatta takımın
değişmez ismi olan Sosa, bu
süre zarfında iki kez
Arjantin Ligi'ni
kazanmanınmutluluğunu da yaşamıştı.
Arjantin Millî Takımı'yla da 1945 ve 1946
yıllarında peş peşe iki Copa America
şampiyonluğu elde eden Sosa, az önce de
değindiğimiz gibi 1942 ve 1946 yıllarında savaş
nedeniyle Dünya Kupası'nın
düzenlenememesi üzerine
futbol dünyasının bu en büyük
vitrinine çıkma şansınıysa
kaçırmıştı. Genellikle sağ kanadı
bütünüyle kullanan ve bu alanda
adeta bir lokomotif gibi
çalışmasıyla dikkat çeken Sosa,
Avrupa'da forma giymeye ise
ancak 32 yaşına geldiğinde karar
vermiş ve Fransa'nın yolunu
tutmuştu. Burada da altı sene
boyunca RC Paris ve Red Star
formaları giyen başarılı oyuncu,
buna karşın ilerlemiş yaşı
nedeniyle adını kıtanın geneline
yeterince duyuramamıştı.
İskoç futbolunun altın yılı hiç kuşkusuz
1967 idi. O yıl Şampiyon Kulüpler
Kupası'nda fırtına gibi esen Celtic, finalde
Inter'i 2-1 devirerek bu kupayı bugüne
kadar kazanan ilk ve tek İskoç takımı
olmayı başaracaktı. Kupayı takımı adına
havaya kaldıran kaptan Billy McNeill da
elbette tarihe geçen yeşil-beyazlı
isimlerin başında geliyordu. Celtic'in
savunmasında rakip santrforlara göz
açtırmamasıyla tanınan McNeill, özellikle
hava toplarında o dönemin dünyadaki en
iyi birkaç savunmacısından biriydi.
1958'den 1975'e kadar tam 17 yıl boyunca
Celtic formasını sırtında taşıyan McNeill,
bu süre içerisinde Şampiyon Kulüpler
Kupası zaferinin yanı sıra hepsi üst üste
olmak üzere dokuz lig şampiyonluğu
kazandı. Bunlara yedi federasyon ve altı
da lig kupası zaferi ekleyen McNeill, kupa
kazanmak söz konusu olduğunda
dünyanın sayılı isimleri arasına girdi.
Ancak İskoç Ligi’nin hiçbir zaman çok ön
planda olmaması ve McNeill’ın İskoç Millî
Takımı’yla da herhangi bir Dünya
Kupası’nda boy gösterememesi, onun
futbol tarihinde kendisine daha sağlam
bir yer edinmesinin önüne geçti. 2002
yılında Celtic taraftarlarınca “kulüp
tarihinin en büyük kaptanı” seçilen
McNeill, en azından Celtic camiası
açısından gelmiş geçmiş en önemli
isimlerden biri olma şerefini her zaman
koruyacağa benziyor.
Futbolda “libero” dendiği zaman akla gelen ilk
isimFranz Beckenbauer’dir. Ondan sonra da
Scirea ve Baresi gibi isimler sıralanır ama Velibor
Vasovic’in adı nedense bu diğer büyük
oyuncuların yanında pek anılmaz.
Oysa ki kulüpler düzeyinde Vasovic’in
elde ettiği başarılar
Beckenbauer’ınkiyle de
Scirea’nınkiyle de kapışacak
seviyededir. Kariyerine Partizan’da
başlayan Vasovic, Yugoslavya’da
oynadığı sekiz sezonun yedisinde
siyah-beyazlı formayı taşırken bir
sezonsa ezeli rakip Kızılyıldız adına
mücadele etmişti. Bu süre içinde
dördü Partizan’da, biri de Kızılyıldız’da
olmak üzere beş kez lig şampiyonluğu
yaşayan Vasovic’in asıl başarısıysa
1966’da Partizan’la birlikte Şampiyon
Kulüpler Kupası’nda final
oynamasıydı. Hatta Vasovic, Real
Madrid karşısında takımını 1-0 öne de
geçirmiş ancak İspanyol ekibi maçı
çevirip 2-1’le kupaya uzanan taraf olmuştu.
Söz konusu finalin ardından Ajax’a transfer olan
Vasovic, Amsterdam ekibinin tarihinin en iyi
kadrosunda da kilit isimlerden biri
olacaktı. Hücumda Cruyff’un etrafında
şekillenen Ajax’ın savunmadaki beyni
de Yugoslav liberoydu ve Vasovic’in
oynadığı beş sezon içerisinde Ajax üç
kez Hollanda Ligi’ni zirvede
tamamlarken iki kez de Şampiyon
Kulüpler Kupası’nda final oynadı.
Bunlardan ilkinde Vasovic bir gol atsa
da takımı yine kaybederken
ikincisindeyse nihayet mutlu sona
ulaşan taraf oldu ve kupa da kaptan
Vasovic’in ellerinde yükseldi. Eğer
Vasovic o sezon sonunda astım
rahatsızlığı nedeniyle futbolu
bırakmasaydı muhtemelen Ajax’ın üst
üste üç Avrupa şampiyonluğundan
diğer ikisinde de sahada kaptan olarak
yer alacak ve adını futbol tarihine çok
daha kalın harflerle yazdırabilecekti.
Sağ Bek: Carlos ‘Lucho’ Sosa
Kaleci: Jan Tomaszewski
Stoper: Billy McNeill
Libero: Velibor Vasovic
1...,72-73,74-75,76-77,78-79,80-81,82-83,84-85,86-87,88-89,90-91 94-95,96-97,98-99,100-101,102-103,104-105,106-107,108-109,110-111,112-113,...138
Powered by FlippingBook