de selam çakıyordu.
Yugoslavya, Federal Almanya kar-
şısında yaşadığı şokun üzerinden
sadece iki gün geçmişken, yarı fi-
nalin diğer mağduru Hollanda ile
üçüncülükmaçına çıktı. Hollanda,
kırmızı kart cezalıları Neeskens ile
van Hanegemve sarı kart cezalısı
Cruyff’tan yoksun olsa da görünüşe
göre Yugoslavya’ya kıyasla bumaça
kafaca daha iyi hazırlanmıştı. Zaten
27. dakikada Geels, 39’da da van de
Kerkhof attıkları gollerle takımla-
rını iki farklı üstünlüğe taşıyordu.
Fakat devrenin bitimine iki dakika
kala Katalinski, Yugoslavya adına
farkı bire indirince, karşılaşmanın
ikinci yarısı beklenmedik bir çekiş-
meye sahne oldu. Son sekiz daki-
kaya girilirken Hollanda ceza sahası
önünde kazanılan frikiği Dragan
Dzajic’in ağlara göndermesiyle de
skora denge geldi ve iş yine yarım
saatlik uzatmalara kaldı. Uzatma-
lardaysa fiziksel açıdan artık bitme
noktasına gelen Yugoslavya raki-
bini daha fazla zorlayamazken 107.
dakikaya gelindiğinde Geels maç-
taki ikinci golünü atarak Hollanda’yı
tekrar öne geçiriyor ve Portakallar
bu golle maçı kazanarak turnuvada
bronz madalyanın sahibi oluyordu.
Yarı finalde Yugoslavya önünde fe-
lâket bir ilk yarı oynayan Federal
Almanya, benzer bir sorunu final
maçında da yaşıyordu. Maça yine
çok tutuk başlamışlardı ve Çekos-
lovakya da bu durumkarşısında
hücuma ağırlık verip oyunu Federal
Almanya yarı alanına yıkmıştı.
Henüz sekizinci dakikada da Sveh-
lik takımını öne geçiren golü kay-
detti. 25. dakikaya gelindiğindeyse,
Çekoslovakya’nın kazandığı bir ser-
best vuruşta Masny’nin kaleye
gönderdiği şutu Beckenbauer araya
girerek uzaklaştırmak istiyor
ancak seken topu önünde bulan
Dobias, Maier’i bir kez daha mağlup
edince fark ikiye çıkıyordu.
Ancak Almanlar, böylesi skorlarda
herhalde en son pes edecek ta-
kımdı. Turnuvaya yedek oyuncu
olarak gelen ama Yugoslavya karşı-
sında sonradan oyuna girip yaptığı
hat-trickle bir anda turnuvanın en
çok parlayan yıldızı olan Dieter
Müller de skorun 2-0’a gelmesin-
den yalnızca üç dakika sonra yine
kendini gösterecek ve farkı bire in-
direrek takımını yenidenmaça
ortak edecekti.
İkinci yarı başladığında, ilk yarıdaki
tempolu futbolun yerinde yeller es-
mekteydi. Almanlar, Çekoslovakya
savunmasını bir türlü aşacak bece-
riyi gösteremiyordu. Çekoslovakla-
rın da tek niyeti rakiplerini durdur-
maktı; ilk yarıdakinin aksine
hücumu hiç düşünmüyorlardı.
Ancakmaçın son dakikasına giril-
mek üzereyken Hölzenbein’ın ka-
leci Viktor’a faul yapıp yapmadığı
bir hayli tartışılan bir pozisyondaki
son vuruşu topu Çekoslovakya
ağlarıyla buluşturuyor ve böylece
karşılaşmanın normal süresi 2-2
sona eriyordu.
Dördüncü ve sonmaçın da 120 da-
kikaya uzadığı turnuvada, önceki
maçların aksine bu kez uzatma-
larda gol gelmeyecek ve kupanın
sahibinin belirlenmesi için ilk kez
seri penaltı vuruşlarına geçilecekti.
Burada da sırasıyla Masny, Bonhof,
Nehoda, Flohe, Ondrus, Bongarts ve
Jurkemik’in gole çevirdiği ilk yedi
penaltının ardından sekizinci pe-
naltıyı Uli Höness üstten auta gön-
derecek ve Çekoslovakya büyük bir
avantaj yakalayacaktı.
Son penaltılar öncesinde Çekoslo-
vakya’nın 4-3 üstünlüğü vardı ve
son atışı kullanacak olan Pa-
nenka’nın topu ağlara göndermesi
halinde şampiyonluk gelecekti.
Atışı gayet soğukkanlı bir biçimde
kullanan Panenka, topun dibine
nazikçe dokunuyor ve Maier’in so-
luna yatmasıyla birlikte, havada
hafif bir kavis çizen top kalenin or-
tasından içeri girerek Çekoslovak-
ya’nın şampiyonluğunu ilân
ediyordu. Çekoslovakya, 1934 ve
1962’deki dünya ikinciliklerinin ar-
dından, futbol tarihinin en önemli
üçüncü başarısını yaşamaktaydı.
Üstelik bu uğurda son dünya ve Av-
rupa şampiyonu Federal Almanya,
son dünya ikincisi Hollanda ve
-elemeler de hesaba katıldığında-
son Avrupa ikincisi SSCB’yi devir-
mişlerdi.
Maçtan sonra en çok konuşulan
noktaysa, hiç kuşkusuz Panen-
ka’nın penaltılarda aşırtma bir
vuruş denemesi ve bunda başarılı
olmasıydı. Bu penaltı golü öylesine
etkileyici olmuştu ki, daha sonraları
yapılan buna benzer penaltı vuruş-
ları da “Panenka penaltısı” diye ad-
landırılır oldu.
94