TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Kaledeki yeni umut: Sinan Bolat 30.06.2009
Kaledeki yeni umut: Sinan Bolat

Belçika'nın Genk takımında yetişip geçtiğimiz sezonun devre arasında transfer olduğu Standart Liege'de şampiyonluğun mimarı oldu. Takımı, onun oynadığı 7 lig maçında yenilgi yüzü görmedi. Sezonun son maçının uzatmalarında kurtardığı penaltıyla kahraman mertebesine yükseldi. 15 yaşından bu yana Belçika Genç Milli Takımlarında oynamasına rağmen Türkiye'den aldığı davet üzerine koşa koşa geldi. Henüz 20 yaşında ve Milli Takım kalesinde uzun yıllar görev yapmayı amaçlıyor.

Röportaj: Türker Tozar / TamSaha

Sinan, bize kısaca kendini tanıtır mısın? Nerelisin, futbola nasıl başladın, Belçika'ya gidişin nasıl oldu?

Aslen Kayseriliyim. Biz küçükken dedem ve babam madende çalışmak üzere Belçika'ya göç etmiş. Orada düzenlerini kurunca da bizi yanlarına almışlar. 5 yaşındayken Belçika'ya gitmişiz. 7 yaşında futbola başladım. Kulübe yazılmadan önce futbol oynuyordum ama kaleci değildim. Ama ilk girdiğim kulüpte kaleci oldum. Bir maçta Genk'in genç takımı ile karşılaştık. O maçta Genk antrenörleri performansımı beğendi ve beni denemeye çıkartmak istedi. Testlerde beğenilince onların altyapısına geçtim. 16 yaşında A takıma girdim, 17 yaşında profesyonel oldum. Tam 13 sene Genk Kulübü'nde kaldım. Ocak 2009'da da Standard Liege'e transfer oldum. Annem ve babam şimdi emekli. İki ağabeyim, bir de ablam var. Toplam 4 kardeşiz.

Ailende futbolla ilgilenen başka birisi var mı?

İki ağabeyim de futbolla ilgilendi ancak onlar amatör seviyede kaldı. Bir tanesi futbolu bıraktı, diğeri ise halen bir takımda oynamaya devam ediyor.

Bu kadar erken çağırılmayı beklemiyordum

A Milli Takım kadrosuna çağrılmak seni şaşırttı mı?

Öncelikle A Milli Takım kadrosuna çağrılmanın çok gurur verici bir şey olduğunu söylemeliyim. Aslında bu kadar çabuk A milli davet alacağımı düşünmüyordum. İyi oynadığımı ve Türkiye Futbol Federasyonu yetkilileri tarafından takip edildiğimi biliyordum. "Eğer performansımı üst seviyede tutarsam, 2009-2010 sezonu içinde kadroya çağrılırım" diye düşünüyordum. Nasip Kayseri'de oynanan bir milli maç öncesinde oldu. A milli takım kadrosunda bulunmak, ağabeylerimle tanışmak, bunların hepsi önemli şeyler. Bana bu fırsatı verdiği için Milli Takımlar Teknik Sorumlusu Fatih Hoca'ya çok teşekkür ediyorum.

A Milli Takım ortamını nasıl buldun?

Hiçbir stres yaşamadım ve hiç yabancılık çekmedim. Bilhassa ağabeylerim benimle ilgilendi, şampiyonluğumu tebrik ettiler.

Geçmişte hem Türkiye hem de Belçika Genç Milli Takımlarının formasını giydin. Karar vermek zor oldu mu?

Belçika için U15'ten U19'a kadar olan bütün yaş kategorilerinde forma giydim. Türkiye için de U19 kategorisinde 4 maça çıktım. Sonra da karar verme yaşım geldi ve ben Türkiye'yi tercih ettim. Bu konudaki kararım çok netti. Başından beri altyapımı Belçika'da almayı ve daha sonra da Türkiye A Milli Takımı'na yükselmeyi hedeflemiştim. Bütün planlamamı buna göre yaptım. Bu yüzden, karar verme aşamasında hiç tereddütte kalmadım.

Belçika'yı seçmen için sana herhangi bir baskı yapıldı mı?

A Milli Takımımızdan Azerbaycan ve Fransa maçları öncesinde davet almamdan iki hafta önce Belçika A Milli Takımı'na çağrıldım. Ama bu teklifi reddettim çünkü Türkiye için söz vermiştim ve ben sözünün arkasında duran bir insanım.

Belçika'da Türk oyunculara dönük bakış açısı nasıl?

A Milli Takım'ın kazandığı başarılar, Türk oyuncuların itibarını büyük ölçüde arttırdı. Takımların da Türk oyunculara ilgisi var. Örneğin bizim takımımızda, Ankaragücü'nden transfer edilen Sarper Kıskaç isminde genç bir defans oyuncusu var. Demek ki Turkcell Süper Lig, Belçika kulüpleri tarafından da mercek altına alınıyor.

En güzel cevabı sahada verdim

20 yaşında 7 lig maçında ilk on birde oynama fırsatı bulmuş olman, forma giydiğin hiçbir maçta takımının yenilmemesi ve takımdaki ilk sezonunda şampiyonluk yaşaman sence iyi birer istatistik olmalı.

Evet, 20 yaşında bir kaleciye kolay kolay nasip olmayacak şeyleri geride bıraktığımız bir sezon yaşadım. Ara transferde takıma katıldıktan sonra, teknik direktörümüzün bana güvenmesi ve kaleyi emanet etmesi en önemli gelişme oldu. Çünkü bazı kişilerin ve medyanın benimle ilgili tereddütleri vardı. Bana verilen bu fırsat sayesinde ben de kendimi gösterme imkânı buldum. Onlara en güzel cevabı sahadaki performansımla verdiğimi düşünüyorum. Takımdaki ilk sezonumda şampiyonluğa ulaştık. Her futbolcunun hayali olan bu duyguyu ben oldukça çabuk yaşadım.

Gent'e karşı oynadığınız, şampiyonu belirleyecek olan sezonun son maçında, Bryan Ruiz'in penaltısını kurtararak takımını hem galibiyete hem de şampiyonluğa taşıdın. Taraftarların gözünde artık ayrı bir yerin olmalı. O penaltıyı kurtarınca neler hissettin?

O karşılaşma tam bir dönüm noktasıydı. Eğer biz puan kaybedersek, Anderlecht şampiyon olacaktı. Bizim maçımızda da 90+2'de hakem penaltı noktasını gösterdi. Allah'a şükür o penaltıyı kurtardım ve şampiyonlukta kilit rol oynayan kişi ben oldum. Bundan sonra taraftarların gözünde büyüdüm. Herkes beni konuşmaya başladı. Gazeteler beni manşetlere taşıdı. Hakem penaltıyı çaldığında herkes "şampiyonluk gitti" diye düşündü ama ben kurtarınca herkes çılgınca sevindi. Taraftarlar benim ismimle tezahürat yaptı. Büyük bir mutluluktu. Bu maçı 1-0 kazandık. Anderlecht de rakibini mağlup ettiği için şampiyonu baraj maçları belirledi. Biz de 1-1 ve 1-0'lık sonuçlar alarak Anderlecht'i geride bırakıp şampiyon olduk.

Beğendiğin kaleciler hangileri?

Petr Cech, José Manuel Reina, Iker Casillas, Rüştü Reçber ve Volkan Demirel beğendiğim kaleciler.

İyi bir kaleci olabilmek için olmazsa olmaz özellik ne sence?

Öncelikli olarak bir kaleci mental olarak güçlü olmalı. Örneğin, maç içinde yediği bir golü hemen unutmalı ve kendini toparlamalı. Karşılaşma boyunca o gol aklından çıkmazsa, mücadelenin geri kalanında da başarılı olması mümkün değil. "O gol geride kaldı" diye düşünmeli ve maça konsantre olmalı. Aksi halde, kaleci ürkek olur, toplara çıkamaz ve her şey daha da kötüye gider.

Kendi beğendiğin özelliklerin neler?

Risk almayı çok seviyorum. Hava toplarına iyi yükseliyorum. Ayaklarıma da güveniyorum.

Belçika'da kaleci eğitimini biraz anlatır mısın?

Belçika'da, topu tutmanın önemi, kaleciliğin teknik yanları ve ayaklar üzerine önemle eğilen bir kalecilik eğitimi var.

Belçika ile oynayacağımız önemli bir 2010 Dünya Kupası grup eleme maçı var. Bu maçla ilgili sen ne düşünüyorsun? Belçika'da bu maçla ilgili nasıl görüşler dile getiriliyor?

Belçika'da futbol kamuoyu henüz bu maçı gündemine almadı. Basında şimdilik bu maç üzerine bir yoğunlaşma yok ama bu maçın A Milli Takımımız için ne denli önemli olduğu çok açık. Kesinlikle kazanmamız gereken bir müsabaka. Son bir-iki sezonda Belçika Milli Takımı bir düşüş içerisinde. A Milli Takım'da yaşı çok genç futbolcular oynuyor. Bu bakımdan şansımız büyük.

Rene Vandereycken'in Nisan ayındaki istifasından sonra yerine halen teknik adam bulunamadı. Erik Gerets'e teklif götürülmüştü ama o Al Hilal'ı tercih etti. Bu durum, Belçika için bir olumsuzluk, bizim içinse bir avantaj olarak görülebilir mi?

Kimin teknik direktör olacağı konusunda uzun bir belirsizlik oldu. Teklif götürülenler, olumlu yanıt vermedi. Oyuncular da yeni gelecek kişinin kendilerini milli takıma alıp almayacağı konusunda bir tedirginlik içinde. Bundan istifade edebiliriz. Bu durum bizim yararımıza olabilir.

Türkiye'nin Dünya Kupası'na katılma şansını nasıl görüyorsun?

Büyük başarılara ulaşmak kolay değil. 2010 Dünya Kupası elemeleri Türkiye için çok kolay geçmedi. Yine de Türkiye'nin geçmiş turnuvalarda sergilediği futbol ve başardıkları hâlâ hatırlanıyor. 2008 Avrupa Şampiyonası'nda tüm dünya gücümüzü görmüştü. Bunlar aklıma geldikçe Dünya Kupası'na katılma konusunda ümitsizliğe düşmüyorum. Bütün maçlarımızı kazanacak gücümüz var. Rakibimiz Bosna-Hersek'in de puan kaybetmesiyle amacımıza ulaşırız diye düşünüyorum.

Takım arkadaşların Salim Toama ve Mohamed Sarr bir dönem Türkiye'de kariyerlerini sürdürmüşlerdi. Onlarla hiç Türkiye ve Türk futbol üzerine konuştun mu?

Mohamed Sarr'la Galatasaray'da geçirdiği süreyle ilgili konuştuk. İsrailli Salim Toama ise Kayserispor'da oynadığı dönemdeki anılarını anlatıyor. Konuşmaları genellikle olumlu.

Bu sezon Turkcell Süper Lig maçlarını izlemeye fırsat bulabildin mi? Geride kalan 2008-09 sezonu ile ilgili görüşlerin neler?

Fırsat buldukça izlemeye çalıştım. Enteresan ve çekişmeli bir lig oldu. Büyük takımların alt sıralarda yer alan takımlara karşı oldukça zorlandığını gözlemledim. Demek ki küçük takımlar ciddi bir ilerleme kaydetmiş. Bence Turkcell Süper Lig her geçen sezon daha da zorlaşıyor. Bu da Avrupa'nın önde gelen ligleri arasında hak ettiğimiz yeri bulmamızı sağlayan bir faktör olacak.

Belçika'da ilerlemek istiyorum

Türkiye'ye gelmeyi düşünür müsün? Fenerbahçe ve Trabzonspor'un bir dönem seni transfer etmek istedikleri doğru mu?

Teklifler geldiği doğru. Ancak bu teklifler geldiğinde yaşım daha da küçüktü ve benim öncelikli amacım transfer yapmaktan ziyade, Belçika'da kendimi ispatlamaktı. Şimdi A takımda birinci kaleci oldum ve iyi bir yolda ilerliyorum.

Kariyerine nasıl yön vermek istiyorsun?

Şu an için tek düşüncem Standard Liege'in başarısı. Gelecek sezonda Şampiyonlar Ligi'nde oynayacağız ve o maçlarda da tüm dünyaya kalitemi göstermek istiyorum. Her futbolcunun hayali vardır. Benim de daha büyük liglerde forma giyme isteğim var. İngiltere Ligi benim için bir hedef. Ancak basamakları hızlı hızlı atlayarak çıkıp sonra ani düşüşler yaşamak istemiyorum. Bu yüzden kariyer adımlarımı düşünerek atıyorum. Şimdi Standard'da iyi bir durumdayım. Temkinli gideceğim.