TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Gustavo Colman: "İdeal yerim ön libero" 1.12.2008
Gustavo Colman: "İdeal yerim ön libero"

Trabzonspor formasını giyen ilk Arjantinli oyuncu. Her geçen gün takımına biraz daha ısınıyor. Hem uzaktan şutlarla attığı klas goller hem de adrese teslim ettiği gol paslarıyla beğeni topluyor. Orta sahanın farklı noktalarında oynasa da kendisini en rahat hissettiği ve verimli olduğu bölgenin dörtlü savunmanın önündeki ikili olduğunu söylüyor. En büyük idealleri Trabzonspor'un 24 yıllık şampiyonluk hasretini bitiren ekibin bir parçası olarak kariyerindeki ilk zaferi yaşamak ve "idolüm" dediği Maradona'nın yönetimindeki Arjantin Milli Takımı'nda oynamak.

Futbola başlamanı ve profesyonel futbola geçiş hikâyeni bize anlatır mısın?

Futbolla ilk ilişkim mahalle arasında arkadaşlarla maç yaparak başladı. Mahallemizde sürekli olarak takımlar arasındaki turnuvaları düzenleyen bir ağabeyimiz vardı. 13 yaşındayken yine böyle turnuvaların bir tanesinde beni izlemeye onunla birlikte başka bir kişi daha geldi. Oynadığım maçta, stilimi ve performansımı çok beğenip beni Platense Kulübü'nün altyapısına yazdırdı. Üç sene boyunca burada sürekli olarak genç takımda oynadım. Daha sonra, Platense'den Chacarita Juniors takımına gittim. Bu takımda da altı yıl forma giydim. Chacarita Juniors'taki ilk sezonumda, Birinci Lig'de mücadele ediyorduk ama takip eden senede İkinci Lig'e düştük. Bu ligde de takımımı bırakmadım ancak daha sonra Belçika'nın Germinal Beerschot takımına kiralandım. Sözleşmemdeki madde gereği, benden memnun kalmaları halinde transfer sürekli hale gelecekti ve bu da gerçekleşti, Belçika'da kaldım.

Küçük kardeşinin de senin gibi futbol oynadığını biliyoruz. Şu anda hangi takımda forma giyiyor? Ailende futbol oynayan başka kimseler var mı?

Kardeşim Velez Sarsfield takımının altyapısında oynuyordu ama okulu yüzünden futbolu bırakmak zorunda kaldı. Babam da küçükken futbol oynuyormuş ama benim elde ettiğim şansı bulması mümkün olmamış. Anneme bakmak zorunda olduğundan bir an önce çalışması gerektiği için futbolla olan ilişkisi erken bitmiş.

Yakında yedinci kardeşim doğacak

Kaç kardeşsiniz, bize biraz ailenden söz eder misin?

3'ü erkek olmak üzere altı kardeşiz. En büyüğümüz 26 yaşındaki ablam. Onu 25 yaşındaki ağabeyim takip ediyor. Ardından da ben geliyorum. Futbolu bırakan kardeşim dördüncü sırada. En küçüğümüz ise 5 yaşında. Yedinci de yolda şu anda. Yakında bir kardeşimiz daha olacak.

Futbolcu olmak istemenin sebebi neydi?

Hepimiz küçükken futbolcu olmak isteriz. Benimki de aynı hesap. Zaten futbolcu olmak, Arjantin varoşlarında futbol oynayan küçüklerin en büyük hayalidir. Ayrıca, Tanrı'nın bana verdiği yeteneği kullanmam gerektiğini hissediyordum.

Başlangıçta kendine örnek aldığın oyuncular kimlerdi? Arjantinliler genellikle bu soruya Maradona cevabını verir. Senin açından da bu sorunun cevabı Maradona mı?

Bu soruya hem ben hem de birçok Arjantinli oyuncu aynı cevabı veriyor. Maradona dememizin sebebi ise şu; eğer bugün ülke olarak tanınıyorsak, bunun önemli bir kısmını yaptıklarından, başardıklarından ve karakterinden ötürü Maradona'ya borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Hiç tereddüt etmeden onu kendimize örnek alıyoruz. Arjantinli bir oyuncu ülkesi dışında bir takıma gittiğinde ve iyi bir oyun çıkardığında "Vay canına! Maradona gibi oynuyor!" deniyor. Bu deyiş bile yeterince açıklayıcı bence.

Arjantin'den Belçika'ya, Germinal Beerschot'a gelişin nasıl oldu?

Germinal'den bir komite beni Chacarita'dayken izlemeye geldi. Aslında bir oyuncuyu daha takibe almışlardı ve hedefleri onu da izleyip karşılaştırma yapmaktı. Maçımı izledikten sonra bu kez de müsabaka kasetlerimi istediler ve beni transfer etmeye karar verdiler. Benim de takıma gelmemle ekipteki Arjantinli sayısı 5'e çıktı. Başkan, bizlerle bir konuşma yaptı ve bu sayıyı performansınızı değerlendirerek 2'ye düşüreceklerini söyledi. Şimdi Anderlecht'te oynayan Hernan Losada ile ben takımda kalmayı başardık.

Trabzonspor'un transfer teklifi sana ulaştığında Türkiye ve kulüp hakkında bilgi aldığın kimse oldu mu? Sözgelimi Delgado…

Buraya gelmeden önce Delgado'yu aramaya çalıştım ama bende ne Türkiye'de kullandığı telefon numarası ne de e-mail adresi vardı. Bu yüzden de ona ulaşamadım. En sonunda Türkiye'yi bilen başka insanlarla görüşme fırsatım oldu. Herkes burasının iyi bir ülke olduğunu ve güzel bir yaşam sürebileceğimi söyledi. Ben de bu konuşmaların ardından transferde olumlu bir karar verdim.

Delgado maçın ritmini değiştirebilen bir oyuncu

Bu arada, seninle Beşiktaş'ın Arjantinli oyuncusu Matias Delgado arasında bir ortak nokta var. İkiniz de Chacarita Juniors takımından farklı senelerde Avrupa'ya transfer olmuşsunuz. Onunla beraber oynadınız mı? Sence nasıl bir futbolcu?

Chacarita'dayken bütün idmanları beraber yapıyorduk. İkimiz de aynı dönemde takımdaydık. Fakat onunla Birinci Lig'deyken birlikte maç oynama imkânımız olmadı. Zaten takım küme düşünce o da kulüpten ayrıldı. Chacarita'da oynadığı dönemde bile en çok göze batan, skora etki eden bir oyuncuydu. Buraya geldikten sonra da niteliklerini kanıtlamış; takımına faydalı, maçın atmosferini ve ritmini değiştiren bir oyuncu olarak ön plana çıkmış.

Trabzon'a ve Türkiye'ye tam anlamıyla adapte olduğunu düşünüyor musun? Senin açından burada farklı olan neler var?

Öncelikle Belçika, Türkiye'ye göre insan ilişkileri çok soğuk bir ülke. Burada insanların bana ilgisi üst düzeyde. Herkes benimle ilgileniyor, komşularım bana yardımcı oluyor. Bunun yanında, Arjantin ile Türkiye arasında çok büyük bir benzerlik kuruyorum. Bu yüzden de Türkiye'ye adaptasyonum çok kısa sürdü. Belçika'daki insanlar kötü demek istemiyorum. Ancak, birbirleriyle bir şeyler paylaşmıyor, çeşitli ikramlar yapmıyorlar.

Turkcell Süper Lig'de geride kalan haftalar, Türk futboluyla ilgili bir görüşünün oluşmasına yardımcı olmuştur. Daha önce oynadığın Arjantin ve Belçika futboluyla Türk futbolunu karşılaştırdığın zaman ne görüyorsun?

Türkiye ile Belçika futbolu hemen hemen aynı diyebilirim. Sadece Türk futbolu biraz daha sert ve oyun daha yüksek bir hızda oynanıyor. Belçika'da da tıpkı Türkiye'deki gibi topun iki kale arasında gidip gelmesi durumu yaşanıyor ama burada işin fiziksel tarafı biraz daha ön plana çıkıyor. Arjantin'deki futbolda ise maç esnasında daha çok duraklamalar ve dinlenme anları var. Oradaki oyun ne Belçika'daki ne de Türkiye'deki kadar güce dayalı.

Trabzonspor taraftarları için neler söylersin? Taraftarların ilgisi seni şaşırtıyor mu?

Bu benim için şaşırtıcı bir ilgi. Taraftarlar bütün maçlarda stadı dolduruyor. İstanbul'da oynadığımız maçlarda bile stadyumda öyle bir atmosfer vardı ki, sanki Trabzon'da gibiydik. Umarım bu tutku ve arzuyla hepimizin beklediği, gerçekleştirmek istediği hedefe katkıda bulunmaya ve bizlere destek vermeye devam ederler.

Arjantin ve Belçika'daki taraftar davranışlarıyla mukayese edersen neler söyleyebilirsin?

Arjantin ve Türkiye bir tarafta, Belçika da karşı tarafta dursun. Arjantin ve Türkiye bu konuda birbirinin aynısı gibi. Fanatizm Arjantin'de de aynı ölçüde yüksek. Türkiye'de dikkat ederseniz, tribünler sahaya yakın ve taraftarların sahaya girmemesi için çeşitli önlemler alınıyor. Arjantin'de de bu böyle. Tribünlerin sahaya yakınlığına göre değişen güvenlik seviyeleri var. Mutlaka taraftarların önüne güvenlik görevlileri konuyor. Çünkü kimseyi koymazsanız taraftarlar aklınıza hayalinize gelmeyecek şeyler yapabilir. Belçika'da ise böyle değil. İnsanlar tribünde oturur ve maçlarını izler. Kimsenin kimseyi uyarmasına gerek bile yok. Çünkü taraftarların sahaya atlama durumu söz konusu değil. Ama Arjantin'de taraftarlar öylesine çılgın ki, sahaya girerlerse daha da ilginç şeyler yapabilirler.

Takımda top kullanma becerisine sahip orta saha oyuncularının ayrılması, taraftarların yerine gelenlerden benzer özellikleri beklemesine neden oldu. Taraftarların senin oyun karakterini yanlış bilmemesi adına, orta sahadaki ideal oyun anlayışını bize özetler misin?

Teknik olarak savunma dörtlüsünün önündeki ikiliden biri olarak ve sürekli ileriye-geriye gidip gelen bir oyun şekliyle oynamayı seviyorum. Belçika'dayken de böyle oynuyordum ve kendimi bu pozisyonda çok rahat hissediyorum. Ayrıca şimdi olduğu gibi orta sahanın solunda ve sağında da oynayabilme özelliğine sahibim. Ama esas mevkiim dörtlü savunmanın önündeki ikiliden biri olarak oynamak.

24 senelik hayali gerçekleştirmek istiyoruz

Trabzonspor'un bu sezon kurduğu iddialı bir kadrosu var. Açık şekilde şampiyonluk amacı ifade edilip oyuncular baskı altına sokulmak istenmese de bunun arzu edildiği ortada. Sen şampiyonluk şansınızı nasıl görüyorsun?

Trabzonspor'u üzerine hiçbir şey yazılmamış düzgün bir kum kitlesi gibi düşünürsek, hepimiz bu kumun üzerine bir şeyler yazabilmek için buraya geldik. 24 senedir gerçekleşmeyen bir hayali gerçekleştirmek için buradayız. Şampiyon olabileceğimize şüphesiz inanıyorum. Fakat daha ilk yarıyı bile bitirmiş değiliz ve önümüzde çok uzun bir süreç var. Şampiyon olabilmek için elimizden geleni yapacağız. Gerekirse ölümüne koşacağız. Ama şampiyon olamazsak da bu dünyanın sonu olmayacak. Yeter ki sonuna kadar gerekli dirayeti gösterelim. Rahat ve sakin olmamız gerekiyor. Geriye ne kadar kaldığını hesap etmek ve "Acaba şampiyon olabilir miyiz?" diye düşünmek yerine "Daha iyi nasıl oluruz?" sorusuna cevap bulmamız gerekiyor.

Yeni kurulan bir ekip olmanın zorluğunu yaşadınız mı veya halen yaşıyor musunuz?

Uyum anlamında artık yeni bir takım olmanın zorluklarını yaşamıyoruz. Takım içindeki arkadaşlık ve yardımseverlik üst düzeyde. Ben de dilini bilmediğim ve çok fazla tanımadığım bir ülkeye geldim. Benim için de buraya uyum sağlamak kolay değildi ama bunu geride bıraktım. Takımımız da giderek daha iyi işler yapmaya başladı.

Kariyerinde hiç şampiyonluk sevinci yaşamamış bir oyuncusun. Bunu ilk defa Trabzonspor'la elde edersen senin için nasıl bir anlamı olacak?

Herkesin rüyalarını süsleyen bir hedefi gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Umarım bunu başarabiliriz. Diyelim ki bunu gerçekleştirdik. O zaman hem benim hem de takım arkadaşlarımın önü müthiş bir şekilde açılacak. Daha iyi yerlerde oynamak, milli takımlara gitmek gibi imkânlara kavuşacağız. Bu da herkesin mutlu günler yaşaması demek olacak.

Avrupa'daki ikinci deneyimini yaşıyorsun. Bugüne kadar koyduğun hedeflerin ne kadarına ulaştın? Bundan sonrası için hedeflerin ne?

Bugüne kadar oynadığım takımlarda o takım için mümkün olanın en iyisini yapmaya çalıştım. Bundan sonrası için en büyük hedefim milli takımda oynamak. Milli takımda oynamak benim için büyük bir hayal. Hele de Maradona gibi büyük bir karakterin yönetimi altında milli takım forması giymek hayalimin en görkemli şekilde gerçekleşmesi olacak.

Maradona denince herkes içinde farklı duygular hissediyor. Maradona şimdi de Arjantin Milli Takımı'nın Teknik Direktörü oldu. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsun ve Maradona, Arjantinli taraftarlar için ne anlam ifade ediyor şu günlerde?

Maradona'nın milli takımda olmasının belirli sebepleri var. Bunları unutmamak gerekiyor. Onun varlığının milli takımın motivasyonu için çok güçlü bir kaynak olacağını düşünüyorum. Umarım işler yolunda gider ve onunla birlikte kazanabileceğimiz her şeyi kazanırız.

Dünya Kupası eleme gruplarında üçüncü sırada bulunan Arjantin'in Dünya Kupası'na yükselme şansını nasıl görüyorsun? İşin büyük bir kısmını kolayladılar mı sence?

Arjantin, böyle eleme gruplarında sonuçta daima kazanan taraf olur. Üst üste galibiyetler alarak öyle ya da böyle gruptan çıkar. Bu konuda herhangi bir tereddüdüm yok. Ben de elemelerde ya da finallerde bu takımın içinde olmak, Avrupa'da oynayan diğer futbolcularla bir şeyler paylaşmak, onların yanında olmak isterim.

A milli olma hayalini gerçekleştirmeye kendini ne kadar yakın görüyorsun?

Daha önce hiçbir düzeyde milli olmadım. A milli olmak için de öncelikli olarak Trabzonspor'da iyi işler yapmam lâzım. Ondan sonra gerisi gelecektir diye düşünüyorum. Önce performansımdan haberdar olacaklar ve beni izlemeye geleceklerdir. Yeter ki ben iyi oynayayım, en önemlisi bu.

Elinde bir akrep dövmesi var. Bu ne anlam ifade ediyor?

Bu dövmeyi 13 yaşındayken yaptırmıştım. Buna özel bir anlam atfetmiyorum. Bazıları bunu görünce benim akrep burcu olduğumu zannediyor ama öyle değil.

Boş zamanlarında gitar çalıyorsun. Favori şarkıların hangisi? Senin de tercihin Hırvatistan Milli Takım Teknik Direktörü Slaven Bilic gibi elektrogitar mı? Futbolu bıraktıktan sonra müzikte kariyer yapmayı düşünüyor musun?

Benim tercihim klasik gitardan yana. Gitar çalmayı en yakın arkadaşımdan öğrendim. Bir profesyonel gibi çalamasam da, eş-dost ve ailemle birlikteyken elime alıp çalıyorum. Futbolu bıraktıktan sonra bir müzisyen olarak gitar çalacağımı pek sanmıyorum. En çok sevdiğim müzik türü ise Cumbia. Cumbia, Arjantin'de genelde varoşlarda dinlenen, biraz melankolik bir tür. Popüler halk şarkıları diyebiliriz. Arjantinliler Pazar günleri kahvaltı etmeden önce radyolarını açıp bu türde şarkılar dinler.