TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Gökhan Güleç: "Genç oyuncularda problem var" 1.09.2008
Gökhan Güleç: "Genç oyuncularda problem var"

Merdivenleri çok çabuk tırmandı, İnegölspor, Gaziantepspor, Milli Takımlar derken çocuk yaşta kendisini Beşiktaş'ta buldu. Ancak geri dönüşü de çıkışı kadar hızlı oldu. Şimdi Bursaspor'da patlama yapmak için kendisine yeni bir rota çiziyor. Bu defa son derece olgun ve profesyonelce bakıyor hayata. Yeteneğin her şey olmadığını vurgularken çok çarpıcı örneklerle ülkemizdeki genç oyuncuların problemlerini ortaya koyuyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

İlginç bir kariyer çizgin var. Gaziantepspor'dan çok genç yaşta Beşiktaş'a gelen, Ümit Milli Takım'da oynayan ve Türkiye'nin gelecekteki önemli golcülerinden biri olarak gösterilen bir oyuncuydun ama sonrasında şansını yeniden Anadolu'da aramaya başladın. Beşiktaş'ta neler yaşadığından, neleri yanlış yaptığından söz eder misin?

Tecrübe para verip de satın alabileceğiniz ya da bazı insanların telkin edip sizin de kabullenerek olumlu bir şekilde kendinize yansıtabileceğiniz bir şey değil. Tecrübe yaşanarak elde ediliyor. Kendimi bu konuda çok şanslı hissediyorum. Henüz 23 yaşındayım. Büyük takımda, Anadolu takımında ve şimdi de Bursaspor'da oynamanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum. Bu tecrübelerimi bu sezondan sonra sahaya yansıtıp hedeflerime bir bir ulaşacağımı düşünüyorum. Başlangıçta da hedeflerim vardı. En başta A Milli Takım'da oynamak gibi… Bu hedeflerime ulaşamamamdaki tek sorun tecrübesizliğim. Süper Lig'de fazla oynamadan büyük bir takıma gitmem hataydı.

Sözünü ettiğin bu tecrübesizliğin somut yansımaları neler oldu?

Beni Beşiktaş'a getiren Tigana'dır. Başlangıçta takımda yer verdi. Ama bir-iki maç oynatmayınca insanda bir burukluk oluyor. Aslında iki sezon önce İnegölspor'da oynarken Beşiktaş'ta yedek bile olsanız büyük bir takımın futbolcusu olduğunuzu düşünebilmelisiniz. Ama o anda insanın aklına bunlar gelmiyor. İnsan kendisini belki de büyük görüyor. Halbuki o takımda Ricardinho yedek kalıyorsa sen kimsin yani, Gökhan Güleç kim? Ertuğrul Hoca, Ricardinho'yu Dünya Kupası'nda izliyordu ama yeri geldiğinde Beşiktaş'ta yedek bıraktı. Ricardinho kenarda oturmayı kabulleniyorsa Gökhan Güleç haydi haydi kabullenmeliydi. Genç Türk oyuncuların en büyük handikaplarından biri çok çabuk bir yerlere geldiğini sanması ve çok çabuk düşmesi. Ben 23 yaşımda artık tam bir profesyonel olduğumu düşünüyorum. Bundan sonra nerede oynarsam oynayayım, görev verilirse sahaya çıkıp en iyisini yapacağım, verilmezse de moralimi hiç bozmadan eksiklerimi gidermeye çalışacağım. Mesela bir dükkânınız vardır ve müşteri geldiğinde bir şeyler satmaya çalışırsınız. Müşteri eğer isterse o malı alır. Futbol da buna benziyor. Takımın başına bir teknik direktör geliyor, eğer isterse sizi oynatır. Oynatmazsa yapacağınız fazla bir şey yok. Sadece oynadığınız dakikalarda, satıcının malını beğendirmesi gibi siz de hocaya tabiri caize kendinizi satmaya çalışırsınız.

23 yaşındaki bir oyuncu için ciddi bir olgunlaşma.

Ben bazı şeyleri 23 yaşımda idrak ettim. Eğer Gaziantepspor'dan çok erken ayrılmak yerine bir-iki sezon oynasaydım daha farklı olabilirdi. Ama büyük takım tecrübesi yaşamak da çok farklı. Bunu yaşadığım için kendime daha fazla güveniyorum ve gereken çıkışı yakalayacağıma inanıyorum.

Yetenek tamam ama başka bir eksik var

Beşiktaş'ta kenarda kaldığın dönemde neyi eksik yaptın? Futbola mı küstün?

Oynamayan futbolcu her zaman mutsuzdur. Sizi bir takım istese koşa koşa gidersiniz ama oynamadığınız zaman mutsuz olursunuz. Bu insanın doğasında var. Avrupalı futbolcuların bizden farkı demek ki bu. İbrahim Akın benim iyi arkadaşımdır ve anlattığı bir olaya çok şaşırmıştım. Del Bosque, Beşiktaş'a geldiğinde aralarında geçen bir konuşmada İbrahim Akın, "Hedefim Raul gibi olmak" demiş. Del Bosque'nin cevabı "Senin yanında Raul da kim?" olmuş. Türk futbolcusunun yeteneklerini başka insanlar görebiliyor ama bizde bir problem var. Real Madrid'i çalıştırmış, şimdi İspanya Milli Takımı'nın başında bulunan çok önemli bir teknik direktör, İbrahim Akın'a "Senin yanında Raul kim?" diyebiliyor. Yetenek tamam ama demek ki bizde başka bir eksiklik var. Benim yaş grubumda Burak ve İbrahim Akın'la birlikte "Geleceğin Metin-Ali-Feyyaz'ı" olarak anılıyorduk ancak bakıyoruz hiçbirimiz oralarda değiliz.

Peki, Beşiktaş'tan ayrılışın nasıl oldu?

Beşiktaş'tan gitmek çok kolay. "Gidiyorum" dersiniz ve gidersiniz ama geri dönmek o kadar kolay olmuyor. Acele alınmış kararlar hiçbir zaman doğru sonuç vermiyor. Bir kelime söylerken bile birkaç kez yutkunmak gerekir derler ya… Hayatımla ilgili bir karar verirken aceleci davrandım ve Denizlispor'a gittim. Ama dediğim gibi tecrübeler yaşanmadan elde edilmiyor. Kendime güveniyorum ve bu güveni de kendime şöyle ispatladım. Bursaspor'un Beşiktaş'a ödemesi gereken bir yetiştirme tazminatı var. 160 milyar liralık bu meblağın 100 milyar lirasını cebimden ödeyeceğim. Eğer çıkış yapacağıma inanmasam böyle bir riske girmezdim.

Bursaspor'a transferin nasıl gerçekleşti?

Denizlispor'da kadro dışı kaldığımda Samet Hoca menajerimiz Adil Bey aracılığıyla beni aradı ve "Görüşelim" dedi. Ondan sonra telefonla sürekli irtibat kurduk. Geçen sezonki başarısızlığımın nedenini bildiğini, bana güvendiğini söyledi. Bildiğiniz gibi Denizlispor geçtiğimiz sezon sürekli yüksek toplarla oynayan bir takımdı. Benim o sistemde oynayamayacağımı, ancak Bursaspor'da başarılı olacağıma inandığını söyledi. Ben de kendisine teşekkür ettim. İnşallah Hocamı utandırmayacağım.

Denizlispor'da kadro dışı kalma sürecinden söz eder misin biraz?

Bildiğiniz gibi alacaklarımız ödenmediği için bir eylemimiz olmuştu. Eylemi takım olarak yaptık ama sonuçta bir suçlu bulunması gerekiyordu. Sözleşmesi bitecek olan Souleymanou, Bülent Ertuğrul ve kiralık oyuncu olarak ben kadro dışı bırakıldık. Ama bence futbolculara ceza veren bir kurum olduğu gibi yöneticilere ceza veren bir kurumun da bulunması gerekiyor.

Denizlispor'da performans açısından da bir sorun yaşadın. Bunu takımın oynadığı futbol sisteminin senin oyuncu özelliklerinle bağdaşmamasıyla mı açıklıyorsun?

Bana göre öyle. Ama Güvenç Hocama da teşekkür ediyorum, çünkü her zaman bana destek oldu. Bu sistemde sıkıntı yaşadığımı bildiğini söylüyordu. Eminim ki Samet Hoca beni transfer etmek isterken Güvenç Hocayı aramıştır. Demek ki Güvenç Hocam da olumlu bir referans verdi ki bu transfer gerçekleşti. Yoksa ligde bir, kupada iki olmak üzere bir sezonda toplam üç gol atmış bir forvetin transfer yapması zordur.

Bursaspor'u tercih etmenin sebebi neydi?

Ben zaten Bursalıyım. İnsan Mercedes'ten inip sonra başka bir arabaya bindiğinde bunu yadırgıyor. Beşiktaş'a gittiğiniz zaman bir basın ordusuyla idman yapıyorsunuz. Denizlispor'da ise halı sahada antrenmana çıkar gibi çıkıyorsunuz. Bunu ekmeğini yediğim takımı küçümsemek için söylemiyorum. Ama ne yazık ki Anadolu kulüplerinin gerçeği bu. Bursaspor ise çok farklı bir camia. Bunu içine girdiğiniz zaman daha iyi görüyorsunuz. İlgisi, organizasyonları, tesisleri, Türkiye çapında yayın yapan yerel TV kanallarıyla Bursa gerçekten çok farklı. Hazırlık maçlarımız bile Bursa'da canlı yayınlandı.

Bu ilgi futbolcu açısından itici bir güç mü?

İşler iyi giderken çok iyi ama kötü giderse ister istemez bir baskı olur. Ancak unutmak gerek, bir işte risk ne kadar fazlaysa kâr da o kadar büyüktür.

Bursaspor forvetinde önemli değişiklikler yaptı. Tum ve Sinan Kaloğlu gitti. Şimdi yeni transfer olarak sen ve Adriano, geçen sezondan da Zuniga ve genç Sercan Yıldırım var. Bu rekabet içinde kendini nerede görüyorsun?

Profesyonel bir futbolcuyum ve kendimi satmak için elimden geleni yapacağım. Diğer arkadaşlar da aynı çabayı gösterecek. Sonuçta patron kimi seçerse o oynayacak.

Kapasitesini bilen bir oyuncuyum

Bursaspor sezona teknik direktör değişikliği yapmadan başladı. Dolayısıyla oyun sistemi de belli. Sen kendini bu sisteme uyum açısından nasıl değerlendiriyorsun?

Zaten uygun olduğum için Samet Hocam beni seçti. Ben de kendi açımdan bu sistemin bana yararlı olacağını biliyorum. Özelliklerim belli. Kapasitesini bilen bir oyuncuyum. Topu alıp dört-beş kişiyi geçecek bir futbolcu değilim. Kafaya çıkarım, koşarım, stoperle mücadele ederim ve gol bölgelerinde olmaya çalışırım. Aslında tam bir pivot santrfor değilim. Fuleli bir oyuncuyum ve stoperlerin arkasına koşu yapabilirim. Ekstra avantajım ise kafa toplarına iyi yükselmem. Bu da Bursaspor'un sistemine uyuyor. Teknik adamların beni seçmelerinin en önemli nedeni ise defansı en uç noktadan başlatmam.

Yusuf Şimşek'le Denizlispor'da beraberdiniz, şimdi Bursaspor'da yine birlikte oynayacaksınız. Yusuf çok önemli özellikleri olan bir oyuncu. Böyle yetenekli bir oyuncunun önünde oynamak seni nasıl etkileyecek?

Yusuf ağabey gerçekten çok özellikli bir oyuncu ve onunla oynamak elbette avantaj. Ama bana göre Yusuf ağabeyin oynadığı forvet oyuncusu daha önemli. Yusuf ağabey, çok koşan, boş alanlar oluşturan bir forvet oyuncusunun arkasında oynadığı zaman sezonu 10 golün altında bitirmez.

O halde sen de Yusuf için bir avantaj sayılırsın.

Bunu kendim için söylemedim, koşan bütün forvetler Yusuf ağabey için avantajdır. Ligimizden örnek vermek gerekirse bir Umut Bulut, bir Gökhan Ünal yaptıkları koşularla arkadan gelenlere gol pozisyonları hazırlayabiliyor.

Anadolu'nun şampiyonu Bursaspor olmalı

Şampiyonluk yarışında hangi takımları avantajlı görüyorsun, Bursaspor bu yarışın neresinde olacak?

Açıkçası Anadolu'dan bir şampiyonun mutlaka çıkacağına inanıyorum. Mesafeler artık kısalıyor ama ortada bir İstanbul gerçeği de var. Eğer Anadolu'dan bir takım çıkacaksa bunun Bursaspor olması gerekir. Çünkü Bursa gerçekten tam bir futbol şehri. 2. Lig'de oynadığı dönemde 15 bin kombine satan bir kulüpten söz ediyoruz. Bu kolay değil. Şampiyonluğun en çok yakışacağı Anadolu takımı Bursaspor'dur. Taraftarı, medyası, altyapısı, 2.5 milyonluk nüfusuyla Bursa şehri şampiyonluğu rahatlıkla taşıyabilir.

Bir de sahip olduğunuz yeni tesisleriniz var.

Tesisleri ilk gördüğümde "Herhalde Real Madrid'in bile böyle tesisleri olamaz, çünkü en güzeli budur" demiştim. Dünyanın en iyi kulübünün tesislerini nasıl hayal edebilirseniz öyle bir tesis bizimkisi de. Bursaspor'un tesisleri bugün için son nokta. Ama elbette iki yıl sonra ortaya daha iyisi de çıkabilir.

Bundan sonraki hedeflerin neler?

Allah'ın izniyle önce bu sezon A Milli Takım'a yükselebilmek. İlk hedefim bu.

Ümit Milli Takım'da oynayan ve o havayı teneffüs eden bir oyuncu olarak Milli Takım'dan uzak kalmak nasıl bir etki bırakıyor?

Milli Takım'a sürekli çağrıldığınızda, oraya gitmek bazen zor gelebiliyor. Çünkü kulüp takımınızda zaten çok yoğun bir tempoda çalışıyorsunuz. Kamptan çıkıp evinize gitmeden Milli Takım kampına gidiyorsunuz. Ama uzak kalınca insan o ortamı o kadar özlüyor ki. Şimdi çağırsalar Voleybol Milli Takımı'na bile giderim. Milli Takım'da oynamak o kadar farklı bir gurur.

Milli Takım'ın 2010 Dünya Kupası elemelerindeki şansını nasıl değerlendiriyorsun?

Bana göre tüm büyük turnuvalara istikrarlı şekilde katılan bir takım olmamız gerekiyor. İbrahim Akın-Raul örneğinde de sözünü ettiğim gibi yetenek konusunda bir sıkıntımız yok. Her şey futbolcuda bitiyor. Futbolcu profesyonel olacak, kendisine bakacak, hocasının dediğinin dışına çıkmayacak, kapris yapmayacak, eksiklerinin üzerine gidecek. Bence Avrupalı oyuncudan farkımız bu.

Bundan sonra da yaşayarak mı tecrübe edineceksin, yoksa artık başkalarının tecrübelerinden faydalanmayı da düşüyor musun?

Anlatılanlardan tecrübe çıkarmak çok önemli bir şey ama insan bazı şeyleri yaşamadan öğrenemiyor işte. Derler ya "Bir musibet bin nasihatten evlâdır" diye.

Bundan sonra yeniden Beşiktaş'a veya bir başka büyük takıma gitmek gibi bir hedefin var mı?

Bursaspor şampiyonluğa oynarsa kesinlikle yerimden kıpırdamam. Mehmet Topuz niye Kayserispor'dan ayrılmıyor? Eğer başka bir takıma gitse çok farklı ve yabancı bir ortama uyum sağlamaya çalışacak. Eğer Kayserispor aynı maddi imkânları sağlıyorsa neden gitsin ki? Benim için de aynı durum söz konusu. Bursaspor sürekli yukarıya oynayan bir takım olursa kalacağım. Hedeflerinden uzaklaşırsa ve ben de iyi performans gösterirsem zaten başkanım anlayış gösterecek.

Ligde en beğendiğin oyuncular kimler?

Gökhan Ünal'ı çok beğeniyorum. Stoperleri çok rahatsız edici bir özelliği var. Sürekli dikine koşu yapıyor. Stoper ya onunla gelecek, arkası açılacak ya da kendisi gidecek ve gol atacak. Gökhan Ünal'ı çok faydalı buluyorum ve beni de yanıltmıyor. Burak Yılmaz'ın da bu tip özellikleri var ama zaman zaman başka bölgelerde de oynatıldığı için direkt forvet olarak düşünülmüyor.

Karşısında oynamaktan zorlandığın stoperler var mı?

Ben hep gezindiğim için stoperlerle hiç yan yana olmuyorum ki…