TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Mohamed Ali: "Bugünkü aklım olsaydı…" 3.12.2007
Mohamed Ali: "Bugünkü aklım olsaydı…"
Belçika'da doğdu, futbola orada başladı ve 1.Lig'de forma giydi. 10 yıldır Türkiye'de top koşturuyor ama bu sezon Sivasspor'da attığı gollerle şöhreti 33 yaşında yakaladı. Antrenman yapmayı sevmeyen bir oyuncu olduğunu ve bunun yanlışlığını 30 yaşından sonra anladığını söylüyor, bir oyuncunun ne kadar yetenekli olursa olsun çalışmadan belli bir noktayı aşamayacağını vurguluyor.

Mazlum Uluç

Öncelikle isme takıldım. TFF'nin kayıtlarında adın Mohamed olarak geçiyor. Bunun nedeni ne?

Ben Belçika'da doğduğum için Belçikalılar ismimi kendi telaffuzlarına göre yazmış. Adım Muhammet Ali ama kayıtlara Mohamed diye geçtiği için resmi yazışmalarda da bu şekilde kullanılıyor.

33 yaşında futbolunun baharını yaşıyorsun. Türkiye'ye ilk gelişin Sakaryaspor'a. O dönemde 23 yaşındaydın. İstersen biz daha öncesinden, Belçika döneminden başlayalım.

Beş yaşımda Gent takımında oynamaya başladım ve 23 yaşıma kadar da aralıksız o takımın formasını giydim. 17 yaşımda profesyonel oldum ve 6 sezon A takımda oynadım. Sonrasında da Sakaryaspor'a transfer oldum.

İlk maçımda Wilmots'u tutmuştum

Belçika Ligi'ndeki ilk maçını hatırlıyor musun?

Futbol hayatımdaki en önemli anılardan birisidir o. 17 yaşımdaydım ve Standart Liege'e karşı deplasmanda oynayacaktık. Standart Liege'in en etkili oyuncusu da Wilmots'tu. Onun en iyi dönemiydi. Teknik direktörümüz bana "Wilmots'la adam adama oynayacaksın" dedi. İlk maçına çıkan 17 yaşında bir çocuk için oldukça zor ve heyecan verici bir görevdi doğrusu. Maç çok iyi geçti, 1-0 yenildik ama ben Wilmots'a karşı oldukça başarılı olmuştum.

Sonrasında neden Belçika'da kalmak yerine Türkiye'ye gelmeyi ve Sakaryaspor'u tercih ettin?

O dönemde Gent takımında yabancılara karşı çok iyi davranmıyorlardı. Bu arada biz de Türkiye'ye kampa gelmiş ve hazırlık maçları oynamıştık. Türkiye'den birçok takım bana transfer teklifinde bulunmuştu. Ancak takımın menajeri beni vermek istemedi. Sonrasında ise para kazanma düşüncesiyle satışıma karar verdiler. Bu defa da ben karşı çıktım. Kulüple aramızdaki ipler iyice gerildi. Serbest kalabilmek için 2-3 ay futbol oynamadım. Sonunda ikna olup beni bıraktılar ve Sakaryaspor'a geldim.

Sakaryaspor'a geldiğinde teknik direktör kimdi?

Takımın başında Zeynel Soyuer vardı. Ancak benim transferime çok da sıcak bakmamıştı. Hatta neredeyse hiç ilgilenmemişti. Sonuçta ben Belçika 1.Ligi'nden gelmiş bir oyuncuydum ama o beni neredeyse antrenmana bile almıyordu. Birkaç gün sonra takımın başına İlyas Tüfekçi geçti, o sezon 2.Lig'de şampiyon olduk ve ben de iyi bir sezon geçirdim.

Belçika'da yabancılara iyi davranmama meselesine dönersek, Serhat Akın da Anderlecht'te aynı nedenle mi sıkıntı yaşadı?

Yok hayır. Bu genel bir sorun değildi. Gent takımının kulüp menajeri Türkleri sevmiyordu. Bana açıkça "Yabancılarla çalışmak istemiyorum" demişti. O dönemde Bosna'dan iki oyuncu transfer ettiler. "Bunlar yabancı değil mi?" diye sorduğumda, "Açık söyleyeyim, ben Türklerle çalışmak istemiyorum" karşılığını verdi.

Biz seni forvet olarak biliyoruz ama sen ilk maçına Wilmots'u durdurmak göreviyle çıkmışsın.

Aslında benim gerçek mevkiim forvet arkası. Ama Gent'te orta sahada da oynadım libero da oynadım. Bazen sol kanatta da görev yaptım.

Avrupa'daki futbolcularımız genellikle futbolla eğitimi bir arada götürebiliyor. Sen bu konuda ne yaptın?

Ben eğitimimi erken dönemde bıraktım.

Pişman mısın peki?

Şu anda pişman değilim çünkü sevdiğim bir işi yapıyorum, ama sanırım futbolu bıraktıktan sonra eğitimimi erken yaşta terk ettiğim için bir pişmanlık yaşayacağım.

Denizlispor, Çaykur Rizespor ve Diyarbakırspor tecrübelerin var. Bu şehirlerin hangisi senin için özel bir anlam taşıyor. Hangisinde çok mutlu olduğunu söyleyebilirsin?

Aslında Denizli'de ve özellikle de Sakarya'da çok güzel günler geçirdim. Ama herkesin önyargılarının aksine Diyarbakır'da da çok güzel günler yaşadım. Diyarbakır insanların kafasında düşündüğü gibi bir yer değil. Ben de ilk gittiğimde tedirgindim, "Burada nasıl futbol oynanır?" diye düşünüyordum. Ama Diyarbakır'da gerçekten çok rahat 1.5 sezon geçirdim.

Halkın takıma desteği nasıldı?

Geçtiğimiz sezon bizim farklı bir durumumuz vardı. Yönetimimiz yoktu, başkanımız yoktu. Dolayısıyla seyirci de bize fazla tepki göstermedi.

Sivasspor'un Süper Lig'e çıktığı sezon 20 golle büyük bir katkı yapmıştın. Sonrasında takımdan ayrılman ilginçti.

O dönemde öyle gerekiyordu. Aslında ben gitmek istememiştim ama futbolda var işte böyle şeyler.

33 yaşında da olsan yeniden Sivasspor'a, dolayısıyla Süper Lig'e geri dönmeyi başardın. Böyle bir çıkışı bekliyor muydun?

Kesinlikle bekliyordum. Çünkü ben kendisine inanın ve güvenen bir oyuncuyum. Çıtamı her zaman yüksekte tutarım. Zaten Sivasspor'dan çok üzülerek ayrılmıştım. Şampiyon olduğumuz sezonun ertesinde Süper Lig'de oynarken, devre arasında bir telefon geldi ve "Ayrılman gerekiyor" denildi. Ben de ayrıldım. Bu sezonun başında teklif aldığımda ise seve seve geri döndüm.

Kötü sonuçlarda rüzgâr değişmemeli

Sivasspor sezona oldukça iyi başladı. Sivas şehrinin takıma desteğini nasıl değerlendiriyorsun?

Bu sezon Sivas'ta herkesin kenetlendiğini görüyorum. Bütün şehir arkamızda. Ama bir başka korkum var. İşler iyi giderken bizi destekleyen insanlar, birkaç maç üst üste kötü sonuçlar aldığımızda nasıl bir tepki verecek, bunu bilemiyorum. Türkiye'de ne yazık ki böyle kötü bir gelenek var. İnsanlar iyi sonuçlara alıştıktan sonra futbolun içinde olduğunu bilseler de kötü sonuçları kabullenemiyor. İnşallah böyle bir şey yaşamayız. Dilerim kötü sonuçlar aldığımızda rüzgâr değişmez

Bu sezon seni başlangıçta ön libero mevkiinde gördük. Bu görev değişikliğinin nedeni neydi sence? Bülent Hoca sende nasıl özellikler gördü ki böyle bir görev yükledi sırtına?

Hocamız bana "O bölgede her oyuncuyu rahatlıkla devde dışı bırakabilirsin. Bununla da kalmaz, oyun kurabilir, takımı yönlendirebilirsin" demişti. Fiziksel olarak da beni yeterli buluyordu. Ben de o bölgede oynadığım maçlarda elimden geleni yapmaya çalıştım.

Sezona ön libero olarak başlayan bir oyuncu olarak bugün gol krallığı yarışında ön sıralardasın. Artık forvet arkası oynuyorsun ve iki forvetiniz Mehmet Yıldız'la Balili'den daha fazla gol atmayı başardın.

Ben dikine oynamayı seven bir oyuncuyum. Aklımda sürekli rakip kale var. Bu nedenle çok fazla pozisyona girebiliyorum. Gol bölgesini zorluyorum, Allah da yardım ediyor ve gol atıyorum.

Son dönemde Alex, Iliç, Gökdeniz gibi orta saha oyuncularının çok gol attığını gözlüyoruz. Ümit Karan bunu adam takip etmemeye ve konsantrasyon eksikliğine bağlıyor. Sen de bu görüşe katılıyor musun?

Kesinlikle katılıyorum. Sivasspor'a baktığımızda çok iyi iki forvetimiz var. Mehmet Yıldız topu çok iyi saklayan bir oyuncu. Balili de topu önüne attığınızda rakip kaleye çok çabuk gidebiliyor. Bu iki oyuncuya arkadan destek verdiğinizde çok fazla pozisyon bulabiliyorsunuz. Ben de bunu yapıyorum. Aynı şekilde Musa da orta sahadan destek veriyor ve çok sayıda pozisyona girip goller atıyor.

Gol krallığı konusunda iddialı olduğunu söyleyebilir misin?

Bu konuda konuşmaktan çok sahada işimi yapmayı seviyorum. Ben takımım için atabildiğim kadar gol atmaya çalışırım, sonuçta ortaya nasıl bir tablo çıkacağını ise bilemem.

Başarının mimarı Bülent Uygun

Sivasspor'un bu çıkışını nasıl açıklayabiliriz? Takımın bu noktalarda olması çok da beklenen bir şey değildi. Sonuçta geçtiğimiz sezonla bu sezonki kadroya baktığımızda birkaç oyuncu dışında takımda fazla bir değişiklik yok.

Bu başarıda öncelikle Bülent Hoca'nın çok önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Bu konuda takımdaki hangi arkadaşımızla konuşursanız konuşun benim söylediklerimi söyleyecektir. Bize inanılmaz bir güven verdi. Her konuda bize inanıyor, ne yapmak istediğimizi anlıyor. Adeta ruhumuzu biliyor. Bence bu çok önemli. Ayrıca takımda müthiş bir arkadaşlık var. Başkanımızı da zaten herkes biliyor. Bize bir başkan gibi değil, ağabey gibi davranıyor. Hocamız da öyle. Zaten herkes ona hoca diye değil "Bülent ağabey" diye hitap ediyor.

Bu biraz da Bülent Uygun'un yaşıyla ilgili galiba. Futbolu yeni bırakmış bir oyuncunun teknik direktör olması mı getiriyor bu avantajı?

Bülent ağabey, sanki şu anda hâlâ futbol oynuyormuş, takım arkadaşlarımızdan biriymiş gibi davranıyor bize. Antrenman programları inanılmaz keyifli. Aramızdaki bu ilişkinin sağlamlığı Sivasspor'un başarısının arkasındaki en önemli etken.

Anadolu'dan bir şampiyon çıkar mı sence? Mesela Sivasspor bu yükü taşıyabilir mi?

Kendi adıma buna inanıyorum. Hocalarıma da takım arkadaşlarıma da söylüyorum. Bizim rakibimiz Çaykur Rizespor, Denizlispor veya bir başkası değil. Beşiktaş'ı, Fenerbahçe'yi klasmanda altımıza aldık. Büyük düşünmemiz gerek. Ben bunu yapıyorum ve her maça da bu düşünceyle çıkıyorum. Benim rakiplerim Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş. Neden sezon sonunda biz şampiyon olmayalım ki?

Bu yükü sonuna kadar taşıyabilmek için sadece inanmak yeterli mi peki?

İnanç önemli ama tabii ki her şeyi inanmakla halledemezsin. Sonuçta büyük takımlara baktığınızda ciddi bir zenginlikle karşılaşıyorsunuz. Ama biz saha içinde elimizden geleni yapıp bu işi sonuna kadar götürmeye çalışacağız.

Rakip seçmiyoruz

Büyük takım oyuncuları, Anadolu takımlarının kendilerine karşı daha fazla konsantre olduğunu söylüyor. Sanırım Anadolu'dan şampiyonluk kovalamaya çalışan takımların temel sorunlarından birisi de bu. Büyüklere karşı iyi oynuyorlar ama kendi ayarlarındaki takımlar karşısında çok fazla puan kaybediyorlar.

Evet, genellikle böyledir. Beşiktaş, Galatasaray veya Fenerbahçe'ye karşı oynarken daha fazla konsantre olursunuz, daha fazla heyecan duyarsınız. Ama biz bu sezon her maça aynı ciddiyetle hazırlanıyor, aynı heyecan ve konsantrasyonla çıkıyoruz. Bu çok önemli ve Sivasspor'un bugün bulunduğu noktaya gelmesinin altında da bu anlayışın payı var.

Belçika'da oynayan, Avrupa'yı tanıyan bir oyuncu olarak Turkcell Süper Lig'i nereye koyuyorsun?

Belçika'dan geldiğim için özellikle orayı gayet iyi biliyorum. Belçika Ligi çok ciddi bir düşüş içinde. Bence Hollanda ve Fransa Ligleri de geriliyor. Türkiye Ligi bence bu liglerin üzerinde. Futbol bizim ülkemizde onlara göre biraz daha sert oynanıyor.

Bu arada Milli Takımımızın da yaşadığı bir sendeleme var. Acaba bizim futbolumuz da mı geriliyor?

Bence bu farklı bir konu. Bizim milletimizi rehavete sürüklemek çok kolay. İşi bir noktaya kadar getirdikten sonra aynı ciddiyetle götüremiyoruz. Ya da rakibi küçümsüyoruz. Mesela ülkemize gelen yabancı takımların "Buradan beraberlik çıkarırsak iyidir" gibi sözlerine çok çabuk inanıyoruz. Bunun örneklerini de son dönemde yaşadık. Çabuk havaya giriyoruz ve rakiplerimizi hafife alıyoruz.

Yabancı sayısının artmasının da Milli Takım'ı olumsuz etkilediğini düşünüyor musun?

Ben yabancı oyuncu alındığında çok kaliteli olması ve mutlaka oynaması gerektiğine inanıyorum. Ama takımlarımıza bakıyoruz, son derece sıradan yabancılar geliyor ve oynuyor. Bu durum da elbette futbolumuzu olumsuz etkiliyor.

33 yaşındasın ve artık sona doğru yaklaşıyorsun. Bundan sonrası için bir kariyer planlaman var mı? Diyelim ki bu sezon gol kralı oldun, sonrasında ne yapacaksın?

Bu sezonun sonunda sözleşmem sona eriyor. Ne olacağını da o zaman göreceğiz. Ama ben elbette Sivasspor'da kalmak isterim.

Yeniden Belçika'ya dönmek gibi bir niyetin var mı?

Hayır, hayır. Yeniden Belçika'ya dönmeyi düşünmüyorum. Futbolu Türkiye'de bırakacağım ve sonrasında da burada yaşayacağım. Ancak bıraktıktan sonra ne yapacağımı da bilemiyorum. Herhalde yine futbolun içinde olacağım.

Genç oyuncu yılmadan çalışmalı

Tecrübeli bir oyuncu olarak genç futbolcu kardeşlerine ne önerirsin?

Kendilerine inansınlar ve çok çalışsınlar. Bugün bazen yedek kalan veya sonradan oyuna giren genç oyuncuların yüzlerini görüyorum, hemen surat asıyorlar ya da antrenmanlarda kendilerini bırakıyorlar. Bunu yapmamaları lazım. Hiç yılmadan çalışmaları gerekiyor.

Sen bu dönemleri yaşadığın için kendinden örnek verebilirsin belki.

Evet, ben bu dönemleri yaşadım ama kendimi örnek verirsem onlara faydalı olamam. Çünkü ben antrenman yapmayı sevmeyen bir oyuncuydum. Ama bunun yanlışlığını sonradan anlıyorsunuz. 30 yaşıma geldikten sonra müthiş bir pişmanlık duydum. Keşke bugünkü aklım olsaydı diyorum şimdi. Halbuki beni de uyaranlar olmuştu. "Yeteneklisin, eğer çalışırsan büyük takımlarda da Milli Takım'da da oynarsın" diyorlardı. Ama ben antrenman yapmayı sevmeyen bir oyuncu olduğum için o noktalara gelemedim. O yüzden bütün genç oyunculara, oynasanız da oynamasanız da, kadroya girseniz de girmeseniz de futbola asla küsmeyin, çalışın, çalışın, daha çok çalışın diyorum. Antrenman yapmayı sevmeyen bir oyuncu ne kadar yetenekli olursa olsun kesinlikle belli bir noktanın üzerine çıkamaz.

Oyuncu yedek kaldığında yüzünün asıldığından bahsettin. Bir de oyundan alınan oyuncularda çok ağır tepkiler görebiliyoruz. Halbuki o oyuncu kenarda oturanlara göre öncelik bulmuş ve sahaya sürülmüş. Üstelik sahadan çıkarken yaptığı hareketler yerine giren oyuncuya da bir tür saygısızlık sayılmaz mı?

O anda oynamak istiyorsunuz veya aslında sizden önce oyundan alınması gereken başkaları olduğunu düşünüyorsunuz. Oyundan alındığınızda bir anda böyle refleksler verebiliyorsunuz. Aslında dediğiniz gibi kötü bir görüntü. Hem hocanıza hem de yerinize giren oyuncuya karşı saygısızlık yani.