Çocukluğundan bu yana peşinde koşturduğu topa büyük bir ustalıkla hükmediyor. 2010'dan bu yana giydiği ay-yıldızlı formayla farklı kategorilerde 20 gol kaydetti. Üst düzey tekniği ve oyunu okuma yeteneğiyle "Kadın futbolunun Sergen Yalçın"ı olarak biliniyor. O ise kendisine Galatasaraylı Sneijder'i örnek alıyor. Bu yıl Ereğli Lisesi ile Türkiye Şampiyonluğu yaşayan 19 yaşındaki genç yetenek, endişelerini yendiği takdirde Avrupa'da top koşturmak istiyor.
Röportaj: Mazlum Uluç / TamSaha
Röportajı E-Dergi formatında okumak için tıklayınız...
Kadın futbolunun en yetenekli oyuncularından biri olarak tanımlanıyorsun ve biz de seni futbol kamuoyuna daha yakından tanıtmak istiyoruz. Hikâyeni dinlemeye en baştan, çocukluğundan başlayalım istersen…
1996'da Karadeniz Ereğli'de dünyaya geldim. Madenci bir babanın kızıyım. Babam Armutçuk Kömür Ocakları'nda çalışmıştı, şimdi emekli. Annem ise ev hanımı. İki kardeşiz. 1 yaş büyük abim de benim gibi futbolcu. Ereğli Belediyespor'un altyapısından yetişti ve A takıma kadar çıktı.
Yakın zamanda Soma'da bir maden faciası yaşadık ve 301 işçimizi kaybettik. Bir madenci çocuğu olarak bu olay karşısında neler düşündün? Babanın madende çalıştığı dönemde onun eve dönüşünü beklerken neler hissediyordun?
Soma'daki faciada hemen babam geldi aklıma… O acıyı yüreğimin en derininde hissettim. Ancak babamın çalıştığı dönemlerde böyle korkular yaşamıyordum, çünkü çok küçüktüm ve madenciliğin ne kadar tehlikeli bir meslek olduğu konusunda bir fikrim yoktu. Soma'daki facianın ardından "Babam iyi ki emekli olmuş" diye düşündüm.
Futbola ilgin nasıl başladı? Türkiye'de kız çocuklarının futbolla çok fazla haşir neşir olduğunu görmüyoruz aslında…
Abimin çok küçük yaşlardan beri topun peşinden koşmasına özendim. Onunla birlikte ben de sokakta top oynuyordum. Şimdi Millî Takım'dan da arkadaşım olan Berna Yeniçeri ile kapı komşusuyduk. Berna ve ben sürekli abimlerle futbol oynardık. Evimizde de sürekli futbol konuşulur, televizyonda her zaman maç izlenirdi. Çocukluğum böylesine yoğun bir futbol ortamında geçti. Futbola olan ilgimi ve sevgimi gören babam, 10 yaşına geldiğimde, "Ereğli'de kadın futbolu takımı açılıyor, istersen sen de katıl" dedi. Babam da gençliğinde futbol oynamış ve futbolu çok seven birisi. Benim yetenekli olduğumu da görmüş doğal olarak. Onun da teşvik etmesiyle seçmelere katıldım, başarılı oldum ve o gün bugündür de futbol oynamayı sürdürüyorum.
10 yaşında bir çocukken antrenmanlara gidip gelmek zor olmadı mı?
Ailem en başından itibaren bana büyük bir destek verdi. Oturduğumuz yerle antrenman sahamızın arasında oldukça fazla mesafe vardı. Ama babam elini hiç üzerimden çekmedi, beni her antrenmana götürdü, getirdi. Zamanla da kendim gidip gelmeye başladım. Zaten abim ve kapı komşum olan Berna da aynı takımdaydı ve antrenmanlara birlikte gidiyorduk.
Futbola başladığın dönemde bugünkü noktalara gelebileceğini hayal ediyor muydun?
Futbola ilk başladığım dönemde Kadın Millî Takımlarının da varlığından haberdar olmuştum. En başından beri hedefim ay-yıldızlı formayı giymekti. Sonra U15 Millî Takımı'na davet edildim. Şanlıurfa'da Rusya ile oynanan maçlarda forma giydim. İlk maçımda Rusya'yı 6-2 yendik ve o gün üç gol atarak hat-trick yaptım. Benim için müthiş bir başlangıçtı. O günden itibaren de gözümü A takım formasına çevirdim. U17, U19 derken 2013'ün Ekim ayında da A millî olmayı başardım.
En başından beri A Millî Takım'da oynamayı kafana koyduğuna göre yeteneklerine güveniyor olmalısın. Biraz da futbolcu özelliklerden söz edelim. Hocalarının senin için "Sergen gibi" dediklerini biliyorum.
Teknik özellikleri yüksek bir oyuncuyum. Topla ilişkim çok iyi. Oyunu okumakta, asist yapakta, gol vuruşlarında, uzaktan şutlarda ve birebirde adam eksiltmekte iyi olduğum söyleniyor. Kdz. Ereğlispor'da forvet arkası, Millî Takım'da ise genellikle santrfor oynuyorum. Hız ve kuvvet konusunda ise eksiklerim var. 1996 doğumluyum ve benden yaşça oldukça büyüklerle oynuyorum. Onlara göre kuvvet eksikliğim var. Bu iki eksik yönümü geliştirmem gerekiyor ancak bu sezon ekstra çalışmalara pek fırsat bulamadım. Çünkü bir yandan lig ve Millî Takım, bir yandan da lise takımımızın maçları vardı. Çok yoğun bir dönemden geçtim.
Millî bir oyuncunun lise takımında oynaması oradaki sonuçları da olumlu etkilemiştir herhalde.
Bu yıl Ereğli Lisesi ile Türkiye şampiyonu olduk. Ereğli'de kadın futboluna altyapı anlamında çok önem veriliyor. Çok sayıda küçük oyuncu yetişiyor. Dolayısıyla o potansiyel lise takımına da yansıyor. Zaten lise takımını da Kdz. Ereğlispor'un oyuncuları oluşturuyor.
Liseden mezun oldun. Eğitim hayatında bundan sonrası için ne düşünüyorsun?
Üniversite sınavına girdim ve barajı geçtim. Beden eğitimi bölümünde okumak istiyorum. Ereğli'ye yakın bir yerde veya İzmir'de eğitim hayatımı sürdürmek amacındayım.
Bugüne kadar üzerinde emeği olan antrenörler kimler?
Kdz. Ereğlispor'da Ömer Faruk Varlık, Yıldıray Ağar, okul takımında Erkan Kılıçarslan hocalarımızın üzerimizde büyük emeği var. U15 Millî Takımı'na beni ilk olarak çağıran ekip ise Taygun Erdem, Necla Güngör ve Metin Akçevre'den oluşuyordu.
Millî Takımlara ilk seçildiğin günlere dönersek, böyle bir daveti bekliyor muydun? Daveti alınca neler hissettin?
Dediğim gibi en büyük hayalim Millî Takımlara seçilmekti ve bu daveti alınca büyük bir heyecanla birlikte daha da fazla sevinç ve gurur hissettim. Rusya'ya karşı oynadığım ilk maç öncesinde de içimde büyük bir heyecan vardı. Saha içinde heyecanımı çabuk yendim ve dediğim gibi üç gol attım. Ama açıkça söyleyeyim, benim için Millî Takım formasını giyebilmenin mutluluğu üç gol atmaktan çok daha fazlaydı. Elbette o üç gol de takımdaki yerimi sağlamlaştırdı, hem bana duyulan güveni hem de özgüvenimi artırdı. Zaten iki Rusya maçının ardından da hemen U17'ye çağrıldım.
Millî oyuncu olmanın sana neler kazandırdığını düşünüyorsun?
Her şeyden önce kendinizle büyük bir gurur duyuyorsunuz, özgüveniniz artıyor. Bugün yaptıklarınızdan daha iyilerini de gerçekleştirebileceğinizi düşünüyorsunuz. Diğer yandan baktığınızda farklı ülkeleri, insanları ve kültürleri tanıyorsunuz. Millî oyuncu olmanın ayrıca okul hayatınıza da katkıları oluyor.
Ereğli'de tanınan biri misin artık?
Evet, insanlar tanıyor, selam veriyor. Birçok insan maçımızı soruyor. Dediğim gibi Ereğli'de kadın futboluna büyük bir ilgi var. Futbolseverler bizim maçlarımıza erkek maçlarından daha fazla ilgi gösteriyor.
Millî oyuncu olmak okuldaki popülariteni de artırmıştır mutlaka. Arkadaşlarınla ilişkilerin nasıl?
Bir farkınız oluyor elbette. Öğretmenler bizimle ilgileniyor, yardımcı oluyor. Ben de onlara karşı son derecede saygılı davranıyorum. Sürekli kamplara gittiğim için bazen derslerden geri kalıyorum ama mezun olana kadar bir sorun yaşamadım diyebilirim.
Hem A millî hem de gençler kategorisinde yer alan oyuncular bu iniş-çıkışlarda sorunlar yaşayabiliyor. Psikolojik açıdan başa çıkılması kolay olmayan bu meseleyi sen nasıl idare ediyorsun? Bugün A Millî Takım'da oynadıktan sonra dönüp U19'a gitmek seni nasıl etkiliyor?
Benim açımdan hiçbir sorun yok. Karakter olarak hiç öyle bir yapım yok. Tamam, A Millî Takım en üst düzey ama sonuçta hepsinde ay-yıldızlı formayı taşıyorsunuz. Hangi takımda oynarsam oynayayım hocalarıma karşı da arkadaşlarıma karşı da hiçbir saygısızlığım olmaz, olamaz. Oynadığım her takıma olabildiğince uyum sağlarım ve en üst düzeyde performans göstermeye çalışırım.
Futbolculuğu bir meslek olarak düşünüyor musun? Yani sadece futbol oynayarak hayatını sürdürmen mümkün mü?
Futbolculuğu meslek olarak düşünüyorum ama Türkiye'de hayatınızı sadece kadın futbolundan kazanmanız pek mümkün görünmüyor. Bu imkânı ancak yurtdışında oynayarak sağlayabilirsiniz. Bir yandan öğretmenlik yapıp bir yandan da futbol oynayan ablalarımız var. Ben de bu nedenle beden eğitimi öğretmenliği okumak istiyorum.
Türkiye'de Kadınlar Ligi'nin durumunu nasıl değerlendiriyorsun?
Ne yazık ki yeterince rekabet yok. Takımlar arasındaki güç dengeleri arasında uçurumlar var. Konak Belediyespor ve Ataşehir Belediyespor çok ciddi anlamda transfer yapabilen takımlar. Dolayısıyla diğer takımların bu iki takımla rekabet etme şansı bulunmuyor. Ereğli'de kadın futboluna gerçekten büyük bir önem veriliyor ve altyapıdan çok sayıda oyuncu üretiliyor ama lig rekabetinde bu durumun henüz bir sonuç verdiğini söyleyemeyiz.
Oyuncunun performansını birlikte oynadığı arkadaşları büyük ölçüde etkiliyor. Bu anlamda Avrupa'nın iyi takımlarında birinde oynama fırsatı bulduğunda kaliteni artırabileceğini düşünüyor musun?
Takım arkadaşlarımın hepsi bana, "Yeteneklerin çok yüksek, mutlaka yurtdışına gitmelisin" diyor ama bu konuda henüz cesaretimi toplayabilmiş değilim. Avrupa'da yaşayabilme konusunda kendime güvenemiyorum. Hem dil konusu hem de farklı hayat tarzı endişe etmeme yol açıyor. Yetenek konusunda bir sıkıntı çekeceğimi sanmıyorum ve Avrupa'da oynamanın futboluma önemli katkılar sağlayacağına, beni birkaç gömlek daha iyi bir noktaya taşıyacağına inanıyorum ama sözünü ettiğim endişeler bu kararı vermemi erteliyor.
Fiziksel açıdan kadın futbolunun önde gelen ülkelerinin gerisinde olduğunuzu söylemiştin. Türkiye'de kadın futbolunun antrenman düzeni nasıl?
Aslında kulübümüzde haftanın dört günü antrenman yapıyoruz. Fitness'a giriyoruz, müsabakalardan iki gün önce erkek takımlarıyla hazırlık yapıyoruz. Ancak yine de dünyanın bu konuda ileri gitmiş ülkelerinin düzeyine yaklaşmış değiliz. A Millî Takım düzeyinde oynadığımız maçlarda aldığımız sonuçlar da bu farkın göstergesi. Onlar bize oranla çok daha fazla bir arada olabiliyor. Sadece millî takımda bir araya gelmiyorlar. Kulüp takımlarında da belli bir düzeydeki oyuncular bir arada oynuyor. Çok daha yüksek dozda antrenmanlar yapıyorlar ve fiziksel açıdan bizden oldukça üstünler. Hem kulüp takımlarında hem de millî takımlarında uzun süreler bir arada bulunmanın getirdiği oynama alışkanlıkları da onları iyi takımlar hâline getiriyor. Sahip oldukları tesisler, kullandıkları malzemeler ve antrenman düzenleri açısından bizden çok daha fazla imkânlara sahipler. Bizim o düzeyi yakalayabilmemiz için kulüpler arasındaki rekabeti artırmamız gerekiyor. Bu rekabet doğal olarak tesislerin, malzemelerin iyileşmesini, daha sıkı bir antrenman düzenini sağlayacak ve sonuçta da kaliteyi artıracaktır. Bütün bunların ardından Millî Takımlarda daha fazla bir araya gelebilirsek Türkiye'deki kadın futbolunu özlenen düzeye taşıyabiliriz.
Gelecekle ilgili hedeflerin neler?
Millî Takım'da kalıcı olmak, üniversiteyi bitirip beden eğitimi öğretmeni olmak istiyorum. Yurtdışında oynama meselesi ise biraz önce söylediğim gibi hep kafamın bir kenarında ama cesaretimi toplamam gerekiyor.
Beğendiğin ve özel olarak izlediğin oyuncular var mı?
Galatasaraylı olduğum için Drogba ve Sneijder'i çok beğeniyorum. İkisini de hem zevkle hem de saha içinde neler yaptıklarını görüp öğrenmek amacıyla izliyorum. Sonuçta ben de hem santrfor hem de forvet arkası oynayan bir oyuncuyum. Elbette Drogba gibi bir fiziksel gücüm yok ama Sneijder'in ara paslarından ve şut tekniğinden bir şeyler kapmaya çalışıyorum.
İyi şut atan bir oyuncu olduğunu biliyoruz zaten…
Geçen okul maçında orta sahadan bir gol attım (gülüyor). Kulüp takımında frikikleri de ben kullanıyorum. Sağ ayaklıyım ama sol ayağımı da kullanmaya çalışıyorum.
Futbol dışındaki hayatında neler var?
Açıkçası futbol hayatımın çok büyük bir bölümünü kaplıyor. Kulüptü, Millî Takım'dı, okul takımıydı derken kendime ayıracak bir boş vaktim pek olmuyor. Arkadaşlarımla bir araya geldiğimde de playstatiton oynuyorum.