TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Elif Keskin: "İşin sırrı hırs, sabır ve azim" 1.02.2022
Elif Keskin: "İşin sırrı hırs, sabır ve azim"

Henüz 20 yaşında ancak hem Şampiyonlar Ligi hem de A Millî Takım tecrübesine sahip. Ortaokulda takımını futsalda Türkiye şampiyonluğuna taşıdı. 2018-19 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde gol atan en genç oyuncu unvanını aldı. Beşiktaş'ta iki şampiyonluk yaşadı. Bugünlere gelmesini üç kelimeyle özetleyen genç oyuncu, kariyer hikâyesini TamSaha'ya anlattı.

Röportaj: TamSaha / Rasim Artagan

İstanbul Gaziosmanpaşa'da 12 Ocak 2002'de doğmuşsun. Öncelikle aileni tanıyabilir miyiz? Annen, baban, varsa kardeşlerin ne işle meşguller?

Aslen Samsunluyuz. Annem ev hanımı, babam marangoz. Dört kardeşiz. Bir ağabeyim, bir ablam ve bir de erkek kardeşim var. Abim ve ablam evli. Erkek kardeşim ise ilkokul öğrencisi. Abim elektrikçi, ablam ev hanımı… Hepimiz İstanbul'da yaşıyoruz.

Gaziosmanpaşa'da nasıl bir çocukluk geçirdin? Futboldan önce nasıl bir hayatın vardı?

Futbola 7-8 yaşlarında başladım. Sultangazi'de büyüdüm. Hiperaktif bir kızdım. Futbol oynamadan önce de sürekli atlayan, zıplayan, yerinde duramayan bir çocuktum. Kız arkadaşlarım genelde evcilik oynardı. Ama ben sıkılıyordum bu oyundan. Erkekler hareketli oyun oynadığı için hep onlarla oynuyordum. Hep erkek arkadaşlarım oldu. 10 erkeğin içinde bir bendim. "Erkek Fatma" derler ya… İşte öyle büyüdüm. Annem, babam beni her zaman özgür bıraktılar. İstediğim işi yapmam için her zaman desteklediler. Erkeklerle oynarken 8 yaşında futbola başladım. 2-3 yıl mahallede sadece futbol oynadım. Okuldan gelince hemen top oynardım. Asla eve girmezdim. Ne telefon ne bilgisayar umurumdaydı. Sadece top oynamak istiyordum. Daha sonra 10-11 yaşlarındayken ortaokulda okullar arası futsal maçlarımız olmuştu.

Okulda kız futsal takımı mı vardı?

Beden eğitimi öğretmenimiz Samet Koç, "Senin yürüyüşünden futbolcu olacağın belli" demişti bana. Sonra da bana, "Biz kız takımı kurmak istiyoruz, seni de dâhil etmek istiyoruz. Bu takımda oynar mısın?" diye sordu. Beni futbola teşvik eden ilk kişi oydu diyebilirim. Beni Samet Koç Hocam keşfetti. Beni her zaman destekledi. Ortaokulda tüm spor branşlarında vardım. Atletizm yaptım. Uzun mesafe koşularında açık farkla birinci çıkıyordum. Sonra basketbol oynattı hocam beni… Çünkü boyumun uzamasını istiyordu. Ben çok sevmiyordum basketbolu… Bunu da söylüyordum. Samet Hocam, "Hayır, sen bir sporcusun ve gelişme çağındasın. Basketbol da oynamalısın" demişti bana.

Samet Hocanı gönülden tebrik ediyorum. Çok bilinçli bir öğretmenimizmiş.

Daha sonra okullar arası futsal maçlarımız oldu. İlk önce Sultangazi'de ilçe birincisi, daha sonra da İstanbul Birincisi olduk ve Türkiye Şampiyonası'na katıldık. Farklı illere gitmeye başladık. Ailemden yeni yeni ayrı kalmaya başlamıştım. Aile özlemim oluyordu. O zaman çok küçüktüm. Çok duygusaldım. Ama hocam da bana baba gibi davrandı ve onu o şekilde görüp benimsedim. Onun yanında kendimi yalnız hissetmedim. Türkiye Şampiyonası'na katıldık. Tur atladık. İstanbul Sultangazi Mevlana Ortaokulu'ydu okulum… Son 8 takım arasına kaldık. Ece Tekmen'le yarı finalde karşılaştık. Onlar da çok iyiydi. Hepsi kulüpte oynayan kızlardı. O finallerde Ece ile savaştık resmen. Karşı takımda o çok iyiydi, bizim takımda da ben… Kazanan finale çıkıyordu. O maçı benim attığım golle 1-0 kazandık. Finalde de kazanarak futsalda Türkiye Şampiyonu olduk. Okullar arası oynadığımda Beşiktaş ve Galatasaray yeni takım kuruyordu. Hocalar izlemeye gelmişti. Benim göze çarptığımı söylediler. O zamanlar Galatasaray'ı tercih ettim ve bir yıl lisanssız oynadım. Sadece idmana çıktım. 50 kızı çağırmışlar seçmelere. Kazanan olursa altyapıya girecek. Seçildim ve 1 yıl boyunca idmanlara gittim ama lisansımız çıkmadı. Daha sonra Galatasaray, kadın futbol takımını kapattı. Beşiktaş ise beni çağırmayı sürdürüyordu. Lisansım olmadığı için geçişim çok kolay oldu. 2013-2014'te Beşiktaş'ta ilk lisansım çıktı. Minik takım, yıldız takım, genç takım kategorilerinde oynadım. A takımla idmanlara çıkıyor, sonra kendi takımıma dönüyordum. Minik takımda finallere kalıyorduk. A takımla idmana çıktığımda seviye benim için biraz daha yüksekti. Daha sonra yaşıtlarımla oynadığımda bana daha kolay geliyordu. Maçlarım güzel geçiyordu. 2015-2016 sezonunda A takımla maçlara çıkmaya başladım. İlk sahaya çıktığımda çok heyecanlıydım. Her maçta hoca beni bir şekilde oyuna sokuyorsa benim bu fırsatı çok iyi değerlendirmem gerekti. Ya asist yapmalı ya da gol atmalıydım. Şov yapmalıydım. Hoca beni alıyorsa benden bir şeyler bekliyor demekti. Kendimi hep böyle motive ettim. Zaten ya asist yaptım ya da gol attım. Hocam da çok mutlu oluyordu. Ben gol atınca ağlıyordu. Takımın en küçük oyuncusu olarak gol atmam Mutlu Can Zavotçu Hocamı çok mutlu ediyordu. Bu şekilde devam ettik ve ben de pişmeye başladım. Yedekten girip ilk 11'e yükselmiştim. 2018-2019 sezonunda şampiyonu olduk. Hollanda'ya gittik. İlk defa Şampiyonlar Ligi tecrübesi yaşayacağım. Hocam beni o zamanlar yine yedekte tutuyordu. Oyunun temposu düşünce beni soktuğu zaman patlayıcı güç olarak daha etkili olabileceğimi düşünüyordu. Twente'ye karşı 75'inci dakikada oyuna girdim. 88'inci dakikada 2-1 gerideydik. Sağ kanatta yüzde 100 koşuyla son iki dakika kala gol attım. O zamanın Şampiyonlar Ligi'nde gol atan en genç oyuncusu olmuştum. Şu an geçilmiş olabilirim tabiî. O zamanlar 17 yaşındaydım. Çok güzel bir anıydı benim için. Herkes üstüme atladı. Maç 2-2 bitti. Grup eleme maçıydı. Bizim için çok önemliydi. Hocama sarıldığımda ağlamıştı yine… Hatta fotoğrafımız da var. Ben böyle böyle özgüven kazandım. Aynı zamanda U15 Millî Takımı'na seçildim.

O kadar güzel anlatıyorsun ki, soru sormama gerek kalmadı.

Teşekkür ederim (gülüyor). U15 Millî Takımı'na seçilmiştim. Seçmelerden önce futbol köyleri oluyordu. O zamanlar Begüm Üresin Hocam düzenliyordu bu köyleri. 200 çocuk oluyordu. 200'den 50'ye, sonra 25'e düşüyordu. Sonra da kadroya giriyordun. O seçmelerin hepsini atladım. U15 Millî Takımı ile ilk Moldova'ya gitmiştim. 8-0 kazanmıştık, güzel bir galibiyetti. Daha sonra yaşım ilerledikçe Beşiktaş'ta oynamaya devam ettim. U17'ye yükseldim. Takım kaptanıydım. Çok güzeldi benim için. Ece Tekmen'le birlikte kaptandık. Çok önceden beri tanıyorum kendisini. U19'a yükseldim. Ama son dönem pandemiye denk geldi. Bu yüzden bir yıl oynayabildim. Geçen yıl Necla Güngör Kıragası Hocam beni A Millî Takım'a davet etti ve hayalim gerçek oldu. Ortaokulda Samet Hocam beni, "Millî Takım oyuncusu olursan üniversitede kolaylık sağlanacak. Önün her zaman açık olacak" diye motive ediyordu. Aileme de söylüyordu. "Kızınız çok iyi yerlere gelecek. Millî sporcu olunca önü açılacak, ataması kolay olacak" diyordu.

Hocan aslında her şeyi bilmiş…

Evet, Samet Hocam önüme haritayı koydu, "Bu yol senin yolun. Gitmek istersen git" dedi. Ben de çok hevesliydim tabiî. O zamanlar hayalim A Millî Takım'da oynayabilmekti. A Millî Takım'a geldiğimde çok heyecanlıydım. Necla Hocamı U17'den beri tanıyorum. Oyun stilimi bildiği için A Millî Takım'da da biraz rahattım. Heyecanım yatışıyordu. İlk idmanlara çıkınca çok heyecanlandım. Daha sonra maçlarımız oldu. Hoca beni sonradan oyuna sokmaya başladı. İlk girdiğim maçta çok heyecanlıydım. Elimden gelenin en iyisini göstermek istedim. Çünkü Türkiye formasını giymek büyük bir gurur. Özellikle İstiklal Marşı'nı okumak çok etkileyici. Tüm Türkiye'yi temsil etmek çok etkileyici. Bu konuda çok şanslıyım. En başta beden eğitimi öğretmenimin bana önderlik yapması, daha sonra A Millî Takım'da en genç oyunculardan birisi olarak bulunabilmem benim için büyük bir şans.

Öğrenim hayatına dönmek isterim. Bu süreç nasıl gitti?

Futbolla beraber okulu da yürütmek açıkçası benim için biraz zordu. Çünkü henüz ortaokula gidiyordum. Maçlarımız, idmanlarımız oluyordu. Sabah okula, öğlende idmana gidiyordum. Beşiktaş'a geçince okuldan çıkıp idmana gitmem gerekiyordu. İstanbul'da her yer her yere çok uzak. Otobüsler de çok fazla dolanıyor. Sabah 6'da evden çıkıp okula gidiyordum. 12'de eve gelip 1 saat kalıp, hemen idman için yola çıkıyordum. Akşam 7-8, bazen 9'da eve döndüğüm oluyordu. Otobüsler tıklım tıklım. Saatlerce yol gidiyoruz. Hep, "Allah'ım ne olursun bu emeklerimin karşılığını alayım" diye dua ediyordum. Sadece bunu istiyordum. Tevekkül ediyordum hep… Çok zor oldu benim için okul hayatı. Ama yürütebildim. Buralara kadar gelebildim. Şu an Avcılar'da Gelişim Üniversitesi'ndeyim. Birinci sınıftayım. BESYO'da Antrenörlük Bölümü'nde okuyorum. İnşallah 4 yılı bitirince fitness eğitmeni olmak istiyorum. Beden Eğitimi'nden formasyon alacağım. İki bölüm birden okumuş olacağım. Beden Eğitimi de okursam atamam kolay olacak çünkü 12 kez A millîliğim var. Küçüklüğümden beri tempoya alışkınım. Bir gün evde plansız oturup duracağım bir hayatım olmadı. Hep planlı, hep bir şekilde düşünerek adım attım. Diğer arkadaşlarım gibi evde oturmadım hiç. Evde TV izlemeye vaktim olmadı. Beni küçükken kulüplere çağırmaya başladıklarında annem çok fazla desteklemiyordu beni… "Kız futbolcu mu olur?" deniyordu. Annem bana, "Kızım gitme. Gitsen ne olacak? Sakatlanırsın. Nasıl para kazanırsın bu işten?" diyordu. Ben de, "Hayır anne ben gitmek istiyorum. Benim önümü açık bırak" dedim. Annem de bir şey demedi. Babam önceden futbolcuydu. Amatör oynamış Samsun'da… Daha sonra A takımlarla idmana çıkıyormuş. Sonradan oyuna giriyormuş o da. Çok başarılı olmuş bir maçta. Profesyonel takımlardan teklifler gelmiş. Dedem de bu teklifleri reddetmiş. İstememiş. "Gitmeyeceksin. Futbol oynamayacaksın" demiş. Babam da, "Ah baba beni bir kez gönderseydin hayatım kurtulmuştu" demiş. Babam Beşiktaş'tan bana ilk teklif gelince, "Bak kızım ben seni her zaman destekleyeceğim. Gerekirse arabayla idmanlara ben götürüp getireceğim. Ama sen bunu devam ettireceksin. Yarım bırakmayacaksın. Çünkü babam beni bırakmadığı için hep pişmanlığını yaşadım. Sana bunu yaşatmak istemiyorum. Kendin bir yolda gitmek istiyorsan ben de seni destekliyorum. İnşallah güzel yerlere gelirsin" demişti. Böyle bir konuşma yapmıştık. Şu an beni gururla izliyor. Ben de onu gururlandırdığım için çok mutluyum. İnşallah daha güzel yerlerde, güzel şampiyonluklar elde ederiz.

Kadın futbolu büyük bir aşama kaydetti. Sen bu gelişimi nasıl değerlendiriyorsun?

Beşiktaş'ta iki yıl önce 44 bin taraftarın önünde bir maç oynadık. O maçta ilk 11 oynamıştım. Çok heyecanlanmıştım. İlk kez profesyonel olduğumu hissettim. Manevi olarak çok güzeldi. Çok heyecanlanmıştım. Akrabalarım gelmişti. Beni tanımayan binlerce insan gelmişti. Bunu gördüm ve ben dedim ki, "Kadın futbolu gelişiyor. Daha güzel yerlerde, daha güzel şartlarda oynamaya başladık. Bilinilirlik arttı. Bunu görmek çok güzel bir şey. Benim yaşım genç. Bu patlama anında kadın futbolunun içinde olabilmek benim için çok güzel bir şey" dedim. 2-3 yıl sonra yaş gereği futbolu bırakmak isteyenler olabilir. Tam zamanında geldim diyebilirim.

Genç bir oyuncu olarak hayallerin neler? Nerede olmak istiyorsun?

Teklif gelirse Avrupa'da güzel bir takımda oynamak isterim. Eğer gelmezse de inşallah burada güzel takımlarda oynayıp antrenörlük ve beden eğitimi öğretmenliği yapmak istiyorum.

Yabancı dil eğitimi alıyor musun?

Yabancı dilimi geliştirmek istiyorum. Eğitim almam gerekiyor. Yaşım genç. Eğitim için tam zamanı. İlerleyen süreçte bana teklif gelirse daha rahat olmam açısından çok çalışıp öğrenmeliyim. Ablalarım da beni teşvik ediyor. Bir an önce dil öğrenmeliyim. Teklifin ne zaman, nerede geleceği belli olmaz.

Yağmur Uraz çok profesyonel bir oyuncu. Senin Beşiktaş'tan da takım arkadaşın. Seni hep Yağmur'un yanında görüyorum. Böyle profesyonel bir oyuncudan sen neler öğreniyorsun?

Fatma ablam ve Yağmur ablamla çok yakınım. Yağmur abla çok pozitif bir insan. Bana sürekli önderlik yapıyor. Mesela, "Şunu yiyelim, şunu içelim, daha iyi toparlanırız ablacım" diyor. Gerçekten öncülük yapan bir isim. Onun bu tavrını çok seviyorum. 1 saat önce Fatma ablayla konuştum, "Yağmur ablamı örnek alıyorum" dedim. Yağmur abla çok profesyonel düşünüyor ve onun izinden yürümek istiyorum.

Avrupa'dan teklif gelirse hayalin neresi? Kendini hangi ülkelerde ya da takımlarda görmek istersin?

Hedefim Chelsea, Real Madrid, Juventus gibi takımlarda oynamak. Çünkü çok profesyonel takımlar. Biz geçen yıl Şampiyonlar Ligi'nde Juventus'la karşılaşmıştık. Onların tesislerine bakmıştım; inanılmazdı. Saha olarak, konum olarak çok iyi. Bunları görmek beni daha da şevklendiriyor. İnşallah oralara gelebilmek için çok çalışıyorum.

Kendinde eksik bulduğun yönler neler?

Daha güçlenmem gerekir.

Ama bu biraz da yaşla alâkalı…

Evet, bu doğru. Bu zamanla olabilecek bir şey. Fitnessa girdikçe daha da güçleneceğim. Rakip arkamdayken topu daha iyi saklayıp dönüşleri daha hızlı yapabilirim. Eksiğim bu olabilir.

Dünyadan ya da Türkiye'den beğendiğin başka sporcular var mı?

Almanya'dan Klara Bühl'ü, Türkiye'den de Ebru Topçu'yu çok beğeniyorum. Tekniği çok iyi. Yağmur ablayı zaten örnek alıyorum.

Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın futbolcu olamadı. Ama sen 20 yaşında güzel işler başardın. Onlara göre neleri farklı yaptın?

Asla vazgeçmedim. Hep hırs yaptım. Onlarda bu hırs yoktu. Ben sabırlıydım. Onlar değildi. Sabır göstermediler. Ben bir şeylere yavaş yavaş erişeceğimi biliyordum. Ama onlar bir an önce olsun istediler. Hatta çalışmadan olsun istediler. Bu iş çalışmadan olmaz. Hiçbir şey çalışmadan olmaz. Ben sabırla çalıştım. Burada olmamı hırsıma, sabrıma ve azmime bağlıyorum.

Annen bugün ne diyor?

Annemle bunu çok konuştuk. Çok dalga geçiyorum. "Anne sen beni desteklemiyordun. Bak gördün mü? "diyorum hep. Bulgaristan maçımıza gelmişti. Mutluluktan ağlıyor. Çok gururlu bugün. Beşiktaş-Atletico Madrid maçında da çok ağlamıştı. Çok duygusal kendisi. "Keşke seni o zamanlar da destekleseymişim. İyi ki beni dinlememişsin" diyor bugün.

Millî Takım Teknik Direktörü Necla Güngör Kıragası ile nasıl bir ilişkin var?

Kendisini 14-15 yaşımdan beri tanıyorum. Çok enerjik ve pozitif bir insan. Sporcuları oyuncusu olarak değil, kendi kızı gibi görüyor. Çok iyi bir kontağımız var kendisiyle. Benimle çok konuşuyor. Benim ne yapacağımı çok iyi biliyor. 14 yaşımdan beri her maçımı, her antrenmanımı bilir. Kendisi çok yakınımdır. Onu bir anne gibi görüyorum. O da bir anne olduğu için beni evlâdı olarak görüyor. Bana çok güveniyor. Bana olan güvenini boşa çıkarmadım. Beni hep destekledi. Her zaman sıcak yaklaştı bize. Ona bir şey sormaktan, söylemekten hiç çekinmedim. Aklıma takılan bir soru olsun hemen soruyorum. Problemi çözüyoruz hemen. Bu benim için büyük bir şans. Her teknik direktör böyle yaklaşmıyor oyuncularına.

20 yaşındasın ama yaşından çok daha olgunsun.

Ablalarım bana, "Diğer gençlere göre çok olgunsun. Sürekli gelişime açıksın. Yaşıtların bu kadar dikkat etmiyor. Sen çok profesyonel yaşıyorsun" diyorlar. Bunun nasıl olduğunu ben de tam olarak bilmiyorum. Olgunluğu nasıl kazandığımı bilmiyorum. Kendiliğinden oluşan bir şey.

13-14 yaşında bir çocuk hangi yolda yürüyeceğini genelde bilemez. Ama sen o yaşlarda rotanı çizmişsin.

Benim şansım öncülük edenlerim vardı. Bunu bana aşıladılar. Beden eğitimi öğretmenim, Mutlu Can Hocam bana baba gibi yaklaştılar. Bu isimler bana öncülük ettiği için bu yolda yürüdüm. Bu da hayatın bana verdiği şanstı. Samet Koç ve Mutlu Can Zavotçu ile karşılaşmak benim için çok büyük şanstı. Onlar sayesinde bu olgunluğa ulaştım diyebilirim.

Almanya maçı bizim için kötü geçti ama öğretici bir maçtı da… Sen, Selda, Kezban, Yağmur gibi isimler ayakta kaldı maç boyunca… Böyle büyük maçlar insana bir şeyler öğretir. Sen neler öğrendin?

Ben kolay kolay pes etmiyorum. Son düdük çalana kadar neyin ne olacağı belli olmuyor. Mesela son dakikalarda iki atak oldu. Fiziksel durumum yetersiz olduğu için gidemedim. Tempo maç boyu çok yüksekti. Kendimi daha hazır hissedip o şekilde odaklansaydım belki o pozisyon gol olabilirdi. Son düdük çalana kadar pes etmeyeceğim hiçbir zaman. Antrenmanlara da maça çıkıyormuş gibi düşünerek çıkıyorum. Almanya maçı büyük bir maçtı, büyük bir tecrübeydi benim için. İlk defa bu kadar profesyonel bir takıma karşı oynadım. Mücadeleden hiçbir zaman vazgeçmedim. Hep bir umut vardı içimde… Kazanabileceğimizi düşündüm. Yenilsek de bizden level olarak çok yükseklerdi. Mücadeleyi bırakmadık ve çok şey öğrendik.

Yetenek olarak bence aşağı kalır yanımız yok. Onların fiziksel gücü çok yüksek ve takım oyunları çok iyi. Bir de çok profesyonelce bakıyorlar bu işe. Bizim ligimiz halen amatör statüde…

Onların bizden farkı çok kompakt oynamaları... Çok hızlı ve iyi şekilde kapanıp, çok iyi ve hızlı şekilde açılabiliyorlar. Biz bunu çok hızlı yapamıyoruz. Geçiş oyununu çok hızlı yapmamız lâzım. Biz geç yaptığımız için çok fazla topun peşinden koşup yorulduk. Onlar bunu iyi yaptı. Bizim de o seviyelere çıkmamız gerekiyor. Kadın futbolu geliştikçe bunu da başarabileceğimizi düşünüyorum.

Ben bu takımın Avrupa Şampiyonası'nda mutlaka olacağına inanıyorum. Çünkü o döneme kadar kadın futbolumuz daha da gelişecek.

Ben de böyle düşünüyorum. İnşallah o günler gelir de bugünleri anarız, "Konuşmuştuk" deriz.

Hobilerin ve fobilerin nedir?

Çıkıp koşarım. Denizi ve yüzmeyi çok severim. Mahallede hiçbir şeyim olmasın yine top alıp oynarım. Müzik dinlemeyi ve söylemeyi çok severim. Sesimi ben beğenmiyorum ama beğenen ablalarım var. Fobim ise yok.

Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız