

bu isimleri öneren yetkililerin, se-
çilecek ismin 15 sene içerisinde
dünyada belki de en çok bilinen
Macar ismi olacağından haberleri
yoktu.
Bozsik ile olanmüthiş
dostluk
Ferenc Purczeld, yeni adıyla Fe-
renc Puşkaş, futbol antrenörlüğü
için gerekli sertifikayı aldıktan
sonra Budapeşte’nin Kispest ta-
kımının altyapısında göreve baş-
layacaktı ve bu sayede farkında
olmadan oğlu Ferenc’in geleceğini
teşkil edecek yolda da çok önemli
bir kapı açacaktı. Zira küçük Fe-
renc, kısa bir süre sonra babasının
yanında futbol eğitimi almak
üzere Kispest altyapısına kaydını
yaptıracaktı.
Puşkaş’ın hayatını şekillendire-
cek olan bir başka büyük tesa-
düfse, uzun yıllar boyunca gerek
kulüpler gerekse millî takımlar
düzeyinde yan yana top koştura-
cağı Jozsef Bozsik ile komşu
olmalarıydı. Puşkaş ailesi, otur-
dukları mahallede 20 numaralı
evde kalırken, Bozsik ailesi de 19
numaralı evde ikamet etmek-
teydi, yani geleceğin iki yıldızı
karşılıklı iki evde yaşamaktaydı.
Bozsik, Ferenc’ten bir buçuk yaş
daha büyüktü ama ikilinin gün-
leri, sokakta futbol topunun pe-
şinde koşup durdukları için hep
birlikte geçmekteydi. Bozsik,
Puşkaş için sadece futbol saha-
sında bir yoldaş olmakla da kal-
mayacak, gerektiğinde çok yakın
bir arkadaş, gerektiğinde de bir
ağabey rolüne soyunacaktı. İkili,
Kispest altyapısına da birlikte
kaydolmuşlardı ve baba Puşkaş’ın
gözetiminde A takıma doğru yol-
culukları da başlamıştı.
Ancak 1939 sonlarında patlayan
II. Dünya Savaşı’yla birlikte mutlu
ve huzurlu günler de uzun bir
süreliğine geride kalacaktı. Savaş
esnasında Macar krallığı, Mihver
devletlerinin yanında yer almıştı.
Bu da özellikle savaşın ilk yılla-
rında ülkenin büyük bir yıkımdan
geçmesini engellemişti belki ama
ülkede yine teyakkuz durumu
vardı ve futbol da eskisi kadar
düzenli oynanmıyordu. Savaşın
sonlarındaysa Macarların kaybe-
den tarafta olması, işleri bir nebze
daha zorlaştıracaktı.
Bu şartlar altında da olsa, Puşkaş
ailesi, daha güvende olabilecekleri
düşüncesiyle taşranın ıssız köşe-
lerine kaçıp yerleşen birçok kom-
şularının aksine, Budapeşte’de
kalmayı sürdürmüşlerdi ve baba
antrenörlüğe, oğul da genç fut-
bolcu adaylığına devam ediyordu.
Bozsik ailesi de aynı şekilde Bu-
dapeşte’den ayrılmamıştı ve 1943
yılına gelindiğinde 16 yaşındaki
Ferenc Puşkaş ile 17’sindeki Jozsef
Bozsik, Kispest’in A takımına
yükselmeyi de başaracaklardı.
Kispest, 1943-44 sezonunda ligi
orta sıralarda tamamladıysa da iki
yıldız adayı da kadroda kendile-
rine kalıcı bir yer edinmeyi başa-
racaktı. Hatta Puşkaş, oynadığı 18
maçta yedi kez rakip fileleri sar-
sarak yıldız adaylığından yıldız-
lığa terfi etmesinin çok da uzakta
olmadığını göstermişti.
Nitekim savaşın sonuna kadar
oynanan iki sezon olan 1944 ve
1945 sezonlarında Puşkaş önce
yedi, sonra 10 gol daha atacaktı.
Savaş sonrası sosyalist yönetime
geçen Macaristan’daysa spora
çok daha sistematik bir önem
verilecek ve futbol da bundan
nasibini alacaktı. Hem fiziksel
hemde taktiksel açıdan çağın
ilerisine geçme çabaları, Macar
futbolunu çok geçmeden dünya-
nın en iyileri arasına sokacaktı.
Puşkaş da bu yeniden yapılanma
içerisinde parlayan yıldızların
başını çekecekti.
Millî formayla tanışma
Puşkaş’ın Macaristan Millî Ta-
kımı’na çağrılması da savaşın
hemen sonrasında olacaktı.
Ülkesi adına ilkmaçına 20 Ağus-
tos 1945’te, komşu Avusturya
karşısında çıktı. Karşılaşmadan
Macarlar 5-2’lik üstünlükle ayrı-
lırken Puşkaş da bir golle skora
katkıda bulunmuştu. Bundan
yaklaşık altı hafta sonra Romanya
ile oynanan ve Macarların 7-2
lehine sonuçlananmaçtaysa genç
yıldız fileleri iki kez havalandıra-
caktı. Puşkaş, Macaristan Li-
gi’ndeyse 1945’ten 1951’e kadar
geçirdiği altı sezon içerisinde 170
maça çıkıp 219 gol kaydederek
inanılması güç bir başarıya imza
atacaktı. 1947-48 sezonunda at-
tığı 50 golle o yıl Avrupa genelinde
de en çok gol atan isim olmuştu
ve şöhreti de artık Macaristan
sınırlarını fazlasıyla aşmıştı.
1949’da Macar futbolunda yaşa-
nan bir başka önemli gelişmeyse,
Kispest kulübünün Macar ordu-
sunun denetimine geçmesi ve
Budapesti Honved adını alma-
sıydı. Bu vesileyle ülkedeki birçok
yetenekli oyuncu Honved bünye-
sinde toplanacak ve Macarların
“Altın Takım”ının iskeleti de bu-
rada oluşturulacaktı. Puşkaş ve
Bozsik’in yanı sıra Zoltan Czibor,
Sandor Kocsis, Laszlo Budai,
Gyula Lorant ve Gyula Grosics gibi
isimler, söz konusu iskeletin baş-
lıca parçalarıydı.
Macaristan’ın “Altın Takım”ının
emekleme aşamasındaki ilk
önemli başarısı, 1947’de katıldık-
ları Balkan Kupası’nı kazanmaları
olmuştu. 1950’lerin başından iti-
baren iyice birbirine alışan takım,
dünya futbolunda bir süper güç
olma yolundaydı. Bu yoldaki ilk
ciddi adımda 1952 Helsinki Olim-
piyatları’nda atılacaktı. Turnuvada
sırasıyla Romanya ve Türkiye’yi
eleyerek yarı finale yükselen
Macaristan, bu turda bir önceki
oyunların altınmadalyalısı İs-
veç’in fiyakasını çok fena bozuyor
ve 6-0’lıkmüthiş bir galibiyet elde
ediyordu. Bumaçta takımının ilk
golünü kaydeden Puşkaş, Yugos-
lavya karşısındaki finalde de
perdeyi açan isim olurken, söz
konusu karşılaşmada bir gol de
Czibor’dan gelecek ve rakibini 2-0
mağlup eden Macarlar, altınma-
dalyanın sahibi olacaktı. Yaklaşık
iki yıla yakındır yenilmeyen Ma-
caristan’ın bu başarısını olimpiyat
altınmadalyasıyla taçlandırması,
itibarını da iyiden iyiye arttırmıştı.
Olimpiyatlardaki başarıyı, 1948-
1953 periyodundaki Orta Avrupa
Şampiyonası’nda elde edilen zafer
takip edecekti. Macaristan, ken-
disi haricinde İtalya, Avusturya,
Çekoslovakya ve İsviçre’ninmü-
cadele ettiği ve lig usulü oynanan
turnuvada, final niteliğindeki son
maçta İtalya’yı 3-0mağlup ederek
şampiyonluğa ulaşmıştı.
O dönemde henüz günümüzdeki
Avrupa Şampiyonası’nın organi-
zasyonu başlamadığından ve
Kıta Avrupası’ndaki takımlar içe-
risinde futbolda en ileri seviyede
olanların da Orta Avrupa’dan çık-
masından ötürü, bu turnuvayı ka-
zanan, genelde Kıta Avrupası’nın
en iyisi olarak da kabul görmek-
teydi. Tabiî Avrupa’nın en iyisi
olmak için bir de İngilizlerle boy
ölçüşmek gerekirdi ki İngiltere, o
tarihe kadar kendi topraklarında
henüz Kıta Avrupası’ndan bir
takıma boyun eğmemişti.
Wembley’de yazılan
destan
En nihayet, futbol kamuoyunun
merakla beklediği düello için de
tarih belirlenmişti. 25 Kasım
1953’te İngiltere, Wembley’deMa-
caristan’ı konuk edecekti. Maca-
ristan, bu karşılaşmadan önceki
dört yıl içerisinde çıktığı 36maç-
tan 28’ini kazanırken sadece iki
kez sahadanmağlubiyetle ayrıl-
mıştı. İngiltere ise biraz önce de
belirtildiği üzere, kendi evinde Kıta
Avrupası’ndan takımlarla yaptığı
Puşkaş, Wembley zaferinde
Macar takımının kaptanıydı.
94
95