

takıma transfer olmasına aracılık
etmekten ibaret değil. Var olan
kulübündeki bir kontrat yenile-
mesi de yine menajerin elinden
geçmek durumunda. Hatta oyun-
cunun ilgi çekiciliğine göre imza
attığı pazarlama anlaşmalarından
da menajerlerin nasiplenme şansı
var. Dolayısıyla bu isimler temsil
ettikleri futbolcuların bonservis
bedelinden yüzde 10, kimi zaman
da yıllık kontratının yüzde 4 ila
yüzde 10’u arasında pay alabil-
mekte.
Elbette bahsettiğimyüzde 10’luk
payı menajerler öylesine belirle-
yemiyor. Bu oran, FIFA’nın koy-
duğu bir üst limitten ibaret. Ne var
ki Forbes dergisinin bu konuya
dair her yıl yaptığı araştırmaya
göz atacak olursak FIFA’yı mena-
jerlere neredeyse iltimas geçecek
şekilde eli açık davranmakla
itham edebiliriz. NitekimAmeri-
kan Futbolu (NFL) söz konusu ol-
duğunda menajerlerin aldığı pay
yüzde 3’ü geçemiyor. Aynı şekilde
Amerikan Hokey Ligi (NHL) ve
NBA’de bu oran yüzde 4 seviye-
sinde. Son olarak Beyzbol Ligi
MLB’deki menajer payının yüzde
5’te kaldığını göz önüne alırsak,
futbol piyasasının takım sporları
bazında en yakın rakibini ikiye
katladığını görebiliriz. Tenis ve
golf gibi bireysel sporlarda ise
menajerlerin transfer aracılığı
yapma gibi bir şansının olmadığı
aşikâr. Bu durumda temsil ettik-
leri sporcunun reklamve pazar-
lama anlaşmaları, onların ekmek
kapısını oluşturuyor. Bu imzalar
sonucu elde ettikleri pay ise orta-
lama olarak yüzde 20 gibi parmak
ısırtan bir seviyede dolaşıyor.
Futbolun nispeten naif bir spor
olduğu o sade günlerde menajer-
lere pek ihtiyaç yoktu. Kulüp baş-
kanları veya yöneticilerden biri
oyuncuyu çağırır, belki de ayak-
üstü bir konuşma sonucu kontra-
tını yeniler veya kendisine gelen
bir transfer teklifini açıklar (ya da
hiç açıklamadan pazarlığa başlar)
ve hayat herkes için devam
ederdi. Fakat 1990’lı yılların başla-
rında futbol adına kritik bir
dönümnoktası yaşandı. Nitekim
Premier Lig kurulmuş, o günlerin
şartlarında elleri kaşındıracak
cinsten bir yayın anlaşması yapıl-
mış ve türlü sponsorların bu par-
tiye akın etmesi gecikmemişti.
Kulüp yöneticiliği basit bir iş ol-
maktan çıkmış, yeni görevler tü-
remeye başlamıştı. Artık kulüp
başkanları oyuncular için çok
daha ulaşılamaz bir konumdaydı
çünkü yönettikleri kurumbir
imparatorluğa evriliyordu. Tümbu
gelişmelerin üstüne Bosman
Kanunu yürürlüğe girince futbol-
cuların kaderi kökten değişti ve
adeta maden bulmuşçasına
menajerler ortaya çıktı. Zira bir-
kaç yıl önce herkese basit gelen
ortambir anda kalabalıklaşmış ve
futbolcunun kendi işine odaklan-
mak haricinde bir sürü faktörle
ilgilenmesi gerekmişti. Menajerler
bu yan görevleri halletmek adına
neredeyse bir zorunluluk haline
gelmişti.
Avrupa’da menajersiz futbolcu
kalmayıncaya dek bu ivme devam
etti. Kimi oyuncular başkasına
güvenmek yerine babasını veya
kardeşini tercih etti ki, Neymar ve
Guardiola gibi örneklerde olduğu
üzere bu halen geçerli bir eğilim.
Zaman geçtikçe profesyonelleşen
menajerler kulüplerin transfer
politikasını veya oyuncuların ka-
riyer gelişimini etkiler hale geldi.
Tabiî ki işleri organik olarak bü-
yütmenin yegâne yolunun yete-
nek keşfi olduğunun farkına
varmaları çok gecikmedi. Dolayı-
sıyla altyapıları takip etmeye ve
denizaşırı ülkelerdeki kritik ta-
kımlarla ortaklık kurmaya başla-
dılar. 500 bin euroluk bedelle
Güney Amerika’dan Avrupa’ya
gelen ve birkaç yıl içinde 35 mil-
yon euroya büyük takımlara
transfer olan bir genç yeteneğin
menajeri olmak, kâr etmenin
yanı sıra ciddi bir prestij meselesi
haline de dönüşüverdi.
Forbes’un spor menajerlerine dair
yaptığı araştırmaya geri dönecek
ransfer dönemlerinin klasik
dedikodu şablonu bellidir as-
lında. Kim takımında mutsuz,
nereye gitmek istiyor, hangi
kulüp hangi oyuncuya kancayı
taktı, pazarlıklar ne tür bir
rakamüzerinden ilerliyor, al-
ternatifler neler vs… Bazen
hayal ürünü, bazen de gerçekçi
istihbarat kökenli bu dedikodu
denklemine artıkmenajerler
de iyice entegre olmuş du-
rumda. Zira olası bir transfer-
den bahsedilirken oyuncunun
menajerinin kim olduğu bilgisi
de artık doğal olarak veriliyor,
aksi takdirde haberi okuyan
kişi çoğu zamanmerak edip
araştırabiliyor zaten.
Menajerin görevi sadece oyun-
cusunun bir takımdan başka
Futbol Ekonomi
Mustafa Akkaya
Menajerlerin dünyası
T
Futbol “piyasası” günden güne genişledikçe ondan beslenen yan dallar da yavaşça
yaprak vermeye başladı. Menajerlik kavramı bunlardan sadece birisi. Kimine göre
futbola zarar veren bir virüs, kimine göre ise oyuncunun gelişimine doğrudan katkıda
bulunan elzembir aracı kurummenajerler. Peki, bugün Jorge Mendes ve Mino Raiola
ekseninde dönenmenajerlik dünyası büyümesini neye borçlu?
Baba-oğul Neymarlar
Guardiola biraderler
76
77