Previous Page  76-77 / 126 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 76-77 / 126 Next Page
Page Background

takıma transfer olmasına aracılık

etmekten ibaret değil. Var olan

kulübündeki bir kontrat yenile-

mesi de yine menajerin elinden

geçmek durumunda. Hatta oyun-

cunun ilgi çekiciliğine göre imza

attığı pazarlama anlaşmalarından

da menajerlerin nasiplenme şansı

var. Dolayısıyla bu isimler temsil

ettikleri futbolcuların bonservis

bedelinden yüzde 10, kimi zaman

da yıllık kontratının yüzde 4 ila

yüzde 10’u arasında pay alabil-

mekte.

Elbette bahsettiğimyüzde 10’luk

payı menajerler öylesine belirle-

yemiyor. Bu oran, FIFA’nın koy-

duğu bir üst limitten ibaret. Ne var

ki Forbes dergisinin bu konuya

dair her yıl yaptığı araştırmaya

göz atacak olursak FIFA’yı mena-

jerlere neredeyse iltimas geçecek

şekilde eli açık davranmakla

itham edebiliriz. NitekimAmeri-

kan Futbolu (NFL) söz konusu ol-

duğunda menajerlerin aldığı pay

yüzde 3’ü geçemiyor. Aynı şekilde

Amerikan Hokey Ligi (NHL) ve

NBA’de bu oran yüzde 4 seviye-

sinde. Son olarak Beyzbol Ligi

MLB’deki menajer payının yüzde

5’te kaldığını göz önüne alırsak,

futbol piyasasının takım sporları

bazında en yakın rakibini ikiye

katladığını görebiliriz. Tenis ve

golf gibi bireysel sporlarda ise

menajerlerin transfer aracılığı

yapma gibi bir şansının olmadığı

aşikâr. Bu durumda temsil ettik-

leri sporcunun reklamve pazar-

lama anlaşmaları, onların ekmek

kapısını oluşturuyor. Bu imzalar

sonucu elde ettikleri pay ise orta-

lama olarak yüzde 20 gibi parmak

ısırtan bir seviyede dolaşıyor.

Futbolun nispeten naif bir spor

olduğu o sade günlerde menajer-

lere pek ihtiyaç yoktu. Kulüp baş-

kanları veya yöneticilerden biri

oyuncuyu çağırır, belki de ayak-

üstü bir konuşma sonucu kontra-

tını yeniler veya kendisine gelen

bir transfer teklifini açıklar (ya da

hiç açıklamadan pazarlığa başlar)

ve hayat herkes için devam

ederdi. Fakat 1990’lı yılların başla-

rında futbol adına kritik bir

dönümnoktası yaşandı. Nitekim

Premier Lig kurulmuş, o günlerin

şartlarında elleri kaşındıracak

cinsten bir yayın anlaşması yapıl-

mış ve türlü sponsorların bu par-

tiye akın etmesi gecikmemişti.

Kulüp yöneticiliği basit bir iş ol-

maktan çıkmış, yeni görevler tü-

remeye başlamıştı. Artık kulüp

başkanları oyuncular için çok

daha ulaşılamaz bir konumdaydı

çünkü yönettikleri kurumbir

imparatorluğa evriliyordu. Tümbu

gelişmelerin üstüne Bosman

Kanunu yürürlüğe girince futbol-

cuların kaderi kökten değişti ve

adeta maden bulmuşçasına

menajerler ortaya çıktı. Zira bir-

kaç yıl önce herkese basit gelen

ortambir anda kalabalıklaşmış ve

futbolcunun kendi işine odaklan-

mak haricinde bir sürü faktörle

ilgilenmesi gerekmişti. Menajerler

bu yan görevleri halletmek adına

neredeyse bir zorunluluk haline

gelmişti.

Avrupa’da menajersiz futbolcu

kalmayıncaya dek bu ivme devam

etti. Kimi oyuncular başkasına

güvenmek yerine babasını veya

kardeşini tercih etti ki, Neymar ve

Guardiola gibi örneklerde olduğu

üzere bu halen geçerli bir eğilim.

Zaman geçtikçe profesyonelleşen

menajerler kulüplerin transfer

politikasını veya oyuncuların ka-

riyer gelişimini etkiler hale geldi.

Tabiî ki işleri organik olarak bü-

yütmenin yegâne yolunun yete-

nek keşfi olduğunun farkına

varmaları çok gecikmedi. Dolayı-

sıyla altyapıları takip etmeye ve

denizaşırı ülkelerdeki kritik ta-

kımlarla ortaklık kurmaya başla-

dılar. 500 bin euroluk bedelle

Güney Amerika’dan Avrupa’ya

gelen ve birkaç yıl içinde 35 mil-

yon euroya büyük takımlara

transfer olan bir genç yeteneğin

menajeri olmak, kâr etmenin

yanı sıra ciddi bir prestij meselesi

haline de dönüşüverdi.

Forbes’un spor menajerlerine dair

yaptığı araştırmaya geri dönecek

ransfer dönemlerinin klasik

dedikodu şablonu bellidir as-

lında. Kim takımında mutsuz,

nereye gitmek istiyor, hangi

kulüp hangi oyuncuya kancayı

taktı, pazarlıklar ne tür bir

rakamüzerinden ilerliyor, al-

ternatifler neler vs… Bazen

hayal ürünü, bazen de gerçekçi

istihbarat kökenli bu dedikodu

denklemine artıkmenajerler

de iyice entegre olmuş du-

rumda. Zira olası bir transfer-

den bahsedilirken oyuncunun

menajerinin kim olduğu bilgisi

de artık doğal olarak veriliyor,

aksi takdirde haberi okuyan

kişi çoğu zamanmerak edip

araştırabiliyor zaten.

Menajerin görevi sadece oyun-

cusunun bir takımdan başka

Futbol Ekonomi

Mustafa Akkaya

Menajerlerin dünyası

T

Futbol “piyasası” günden güne genişledikçe ondan beslenen yan dallar da yavaşça

yaprak vermeye başladı. Menajerlik kavramı bunlardan sadece birisi. Kimine göre

futbola zarar veren bir virüs, kimine göre ise oyuncunun gelişimine doğrudan katkıda

bulunan elzembir aracı kurummenajerler. Peki, bugün Jorge Mendes ve Mino Raiola

ekseninde dönenmenajerlik dünyası büyümesini neye borçlu?

Baba-oğul Neymarlar

Guardiola biraderler

76

77