

Bir millî takım teknik direktö-
rünün yaşadığı en sıra dışı ayrı-
lıklardan biri, Glenn Hoddle’ın
başına gelmişti. Futbolculuk
yıllarında İngiltere’nin en iyi
orta saha oyuncularından birisi
olan Hoddle, teknik adamlığa
başladığında da çok geçmeden
Swindon Town’ı Premier Lig’e
taşımış, ardından o yıllarda
şimdiki gücünün çok gerisinde
olan Chelsea’ye de Federasyon
Kupası’nda final oynatmıştı.
Bu başarıların da etkisiyle
EURO 96 sonrasında İngiltere
Millî Takımı’nın başına geçti.
Hoddle’ın ilk sınavı olan 1998
Dünya Kupası, İngiltere’nin
ikinci turda Arjantin’e penaltı-
larla elenmesi sayesinde pek
parlak neticelenmemişti fakat
İngilizler, EURO 2000 için de
hazırlıklara yine Hoddle ile
başlayacaktı. Elemelerin
yaklaşık yarısı geride kalmıştı
ki Hoddle’ın The Times gazete-
sine verdiği bir röportaj, ortalığı
karıştırdı. Hoddle, söz konusu
röportajda engellilerin, önceki
hayatlarında işledikleri günah-
larından ötürü, Tanrı tarafından
bir şekilde cezalandırıldığını ve
o yüzden dünyaya eksik geldik-
lerini düşündüğünü söylüyordu.
Bu sözler, kamuoyunda büyük
infial yaratacaktı. Özellikle
engellilerin oluşturduğu sivil
toplum kuruluşları Hoddle’ı boy
hedefi haline getiriyor ve bu
gafın bedelinin istifa ile öden-
mesi gerektiğini vurguluyor-
lardı. Çok geçmeden Hoddle’ı
eleştirenlere Başbakan Tony
Blair ve Spor Bakanı Tony
Banks de katılmıştı. Bir grup ise
Hoddle’ın kendi dini inançları
doğrultusunda düşüncelerini
ifade ettiğini ve bu yüzden
cezalandırılmaması gerektiğini
savunuyordu. Yine de eleştiriler
çok daha baskındı ve Hoddle,
söz konusu açıklamaları yap-
tıktan birkaç hafta sonra,
İngiltere Futbol Federasyonu
tarafından görevden alındı.
Hoddle sonrasında EURO 2000’e
Kevin Keegan yönetiminde
giden İngiltere ise burada
Almanya’yı yenmesine karşın
Portekiz ve Romanya’ya
yenilerek turnuvaya ilk turdan
veda edecekti.
Ribbeck, 1980’lerde Federal
Almanya’da kalburüstü bir kari-
yer yapmıştı. Önce millî takımda
Jupp Derwall’in yardımcılığını
üstlenmiş, ardından Borussia
Dortmund ile Bayer Leverku-
sen’i çalıştırmıştı ve bunlardan
ikincisine bir de UEFA Kupası
zaferi yaşatmıştı. Ancak bu
başarı sonrasında kulüpten
ayrılmış ve Hamburg’da sportif
direktörlük yapmaya başlamıştı.
Zirveye çok yaklaştığı bir
esnada teknik direktörlüğü
askıya alan Ribbeck’in önüne,
yaklaşık dört sene sonra büyük
bir fırsat daha çıkacaktı. Bayern
Münih tarihinin en başarısız se-
zonlarından birini yaşamaktaydı
ve kalan bölümde takımın ba-
şına Ribbeck’i getirmeye karar
vermişti. Ribbeck de bu teklifi
kabul etti fakat Bavyera ekibini
çalıştırdığı yaklaşık bir buçuk yıl
içerisinde bir lig ikinciliğinden
fazlasını kazanamadı. Ardından
da iki yıl boşta kaldı, sonrasında
da bir yıl daha Leverkusen’i
çalıştırdı ve nihayet emekliliğini
açıklayarak Kanarya Adaları’na
yerleşti.
Almanya Millî Takımı, her ne
kadar EURO 96’da zirveye çık-
tıysa da 1994 ve 1998’de kötü iki
Dünya Kupası geçirmiş ve iki
turnuvada da çeyrek finalde
Balkan ekiplerine (1994’te Bul-
garistan, 1998’de Hırvatistan)
yenilerek elenmişti. Bunun üze-
rine de 1990’dan beri takımın
başında olan Berti Vogst bu
görevini bırakmıştı. Vogst
sonrasında millî takımın teknik
direktörünün, kariyerinin zirve-
sinde bir isimolması bekleni-
yordu belki ama Almanya Futbol
Federasyonu, çoğu kişiyi şaşır-
tan bir karar alarak Erich Rib-
beck’in Almanya’nın yeni teknik
patronu olduğunu açıklıyordu.
Ne var ki Ribbeck dönemi,
Almanya Millî Takımı’nın yakın
geçmişteki en başarısız dönemi
olacaktı. EURO 2000’de ilk turda
sadece Romanya ile 1-1 berabere
kalan ve İngiltere’ye 1-0, Porte-
kiz’in rotasyona gitmiş yedek
ağırlıklı kadrosuna da 3-0 yeni-
len Almanya, bir puanla gru-
bunu son sırada tamamlıyordu.
Bu büyük başarısızlık üzerine
Ribbeck bir kez daha Kanarya
Adaları’nın yolunu tutarken
Alman Futbol Federasyonu da
iki yıl önce oynadığı kumarın
pişmanlığını yaşamaktaydı.
Erich Ribbeck
İngilizler sadece futbolu icat etmekle
kalmamış, söz konusu futbol skandalları
olunca belli ki onda da başı çekmiş.
Zira sırada yine İngiltere Millî Takımı’ndan
olaylı bir biçimde ayrılan bir teknik adam,
Don Revie var. Revie, 1961’den 1974’e kadar
çalıştırdığı Leeds United’da kulübe tarihinin
en başarılı günlerini yaşatmış ve takıma
ikişer lig ve Fuar Şehirleri Kupası şampi-
yonluğu kazandırmıştı. Öte yandan Leeds’li
futbolcuların aşırı sert oynamaları ve çoğu
zaman rakibi bozmak adına oyunu ellerin-
den geldiğince çirkinleştirmeleri, takımın
kazandığı başarılara karşın negatif bir
itibara sahip olmasına da yol açmıştı ve
haliyle takımın patronu Don Revie de İngiliz
futbolunun tartışmalı figürlerinden biri
haline gelmişti.
Bu duruma karşın İngiltere, 1974 Dünya
Kupası’na katılma hakkını elde edemeyince
İngiltere Futbol Federasyonu, çareyi Don
Revie’yi teknik direktörlüğe getirmekte
bulacaktı. Ne var ki Revie’nin gelişiyle de
millî takımpozitif bir ivme yakalayamadı.
1976 Avrupa Şampiyonası elemelerinde,
daha sonra şampiyon olacak Çekoslo-
vakya’nın gerisinde kalan İngiltere, 1978
Dünya Kupası elemelerinde de grupta
İtalya’nın gerisine düşmüş ve şansını bir
hayli zora sokmuştu.
İşte o sıralarda, Arap sermayesinin belki de
futbol dünyasına ilk nüfuz etme teşebbüs-
lerinden birinde, Birleşik Arap Emirlikleri
Futbol Federasyonu’ndan birtakımyetkili-
ler, Revie’yi millî takımlarının başına geçir-
mek için gizlice görüşmeye başlayacaktı.
Üstelik görüşmeler ilerliyor ve Revie,
takımının Brezilya ile yapacağı önemli bir
hazırlıkmaçında kulübede yer almayıp,
elemelerdeki rakipleri İtalya’yı izleyeceği
bahanesiyle Dubai’ye gidiyordu (elbette
İtalya’nınmaçı Dubai’de değildi).
Araplardan aldığı teklif, Revie’nin aklını
fazlasıyla çelmişti ve bir süre sonra İngil-
tere Futbol Federasyonu’ndan, kontratını
feshetmelerini isteyecekti. Ancak federas-
yon buna yanaşmadı. Bunun üzerine de
Revie, Daily Mail gazetesine, BAE Millî Takı-
mı’nın başına geçmek içinmevcut görevin-
den ayrılacağını açıkladı. Bu açıklamaların
sonrasında federasyon, Revie ile devam
etmekte ısrarcı olmayıp kendisine yol vere-
ceği gibi, üstüne bir de futbolun itibarına
gölge düşürdüğü gerekçesiyle Revie’ye 10
yıl futboldanmen cezası verdi. Her ne kadar
Revie daha sonra bu cezayı mahkeme kara-
rıyla bozdurduysa da İngiltere’nin başında
yaşadığı deneyim, millî takımlar düzeyin-
deki en büyük teknik adamlık fiyaskoların-
dan biri olarak kayıtlara geçti.
Don Revie
Glenn Hoddle
70
71