

Passarella, futbolculuğu döne-
minde adını tüm zamanların en
iyileri arasına yazdırmayı başar-
mıştı. Arjantin’in ilk dünya şam-
piyonluğunda takımkaptanıydı
ve futbolu bıraktığında da gelmiş
geçmiş en golcü defans oyun-
cusu konumundaydı (daha sonra
bu unvanı Ronald Koeman dev-
raldı). Ne var ki Passarella’nın
teknik adamlık kariyeri, futbol-
culuğunun aksine, başarıların
ışıltısından ziyade büyük tartış-
maların gölgesinde geçecekti.
Teknik direktörlüğe 1989 yılında,
efsanesi olduğu River Plate’te
başlayan Passarella, burada
geçirdiği beş yılda üç şampiyon-
luk görünce bir basamak daha
yukarı çıkacak ve 1994 Dünya
Kupası sonrasında Arjantin Millî
Takımı’nın başına getirilecekti.
Fakat göreve geldikten sonra
millî takımda uzun saçlılara,
küpelilere ve homoseksüellere
yer olmadığı açıklamasını
yaparak bir anda büyük ve bir
o kadar da anlamsız bir tartış-
manın fitilini ateşleyecekti.
İşin garibi, o yıllarda Arjantin
kadrosundaki birçok yıldız
oyuncu uzun saçlı ve küpeliydi.
Takımın en önemli gol silahı
Gabriel Batistuta, Passarella’nın
huyuna gidip saçlarını kısalttıysa
da dönemin en iyi orta sahala-
rından Fernando Redondo ve
Boca Juniors’ta eski günlerine
dönmekte olan Claudio Caniggia,
Passarella’nın bu anlayışı altında
millî takımda görev yapmak
istemediklerini açıklayacaklardı.
Passarella yönetimindeki
Arjantin, 1995 ve 1997 yılların-
daki Copa America’larda çeyrek
finallerden öteye gidemese de
takım 1998 Dünya Kupası’na da
yine onun yönetiminde katıl-
mıştı. Gelgelelimönemli
yıldızlarından yoksun Arjantin,
Fransa’daki turnuvada da çok
önemli işler başaramayacak ve
çeyrek finalde Hollanda’ya
son dakika golüyle boyun eğerek
ülkesine erken dönüş yapacaktı.
Tahmin edilebileceği üzere de
Passarella ile turnuva sonunda
yollar ayrıldı.
Futbol dünyasında taktisyen-
liği belki de en çok övülen tek-
nik adamlardan biri olan
Marcelo Bielsa, buna rağmen
geçimsiz, aksi yapısı nedeniyle
bir türlü bu engin bilgisini
somut başarılara dönüştüre-
medi. Yine de kendisi 1998’de
Arjantin Millî Takımı’nın ba-
şına geçtiğinde bu aksi yönü
pek ön plana çıkmayacaktı
çünkü biraz yukarıda da
bahsedildiği üzere kendisinin
halefi, çok daha aksi olan
Passarella’ydı. Bielsa yöneti-
mindeki Arjantin, 2002 Dünya
Kupası’na favorilerden biri ola-
rak katıldı. Takım, ilkmaçında
Nijerya’yı tek golle geçmesine
rağmen daha sonra İngilte-
re’ye aynı skorla yenildi ve son
maçında da İsveç ile berabere
kalınca grupta üçüncü olup
elenmekten kurtulamadı.
Bu, Arjantin’in, katılamadığı
1970 Dünya Kupası’ndan beri
Dünya Kupalarında elde ettiği
en kötü sonuçtu.
Yine de buna rağmen Arjantin
Futbol Federasyonu, Bielsa ile
yollarını ayırmadı. Takımda
zaman geçtikte daha iyi bir
çizgiye geldi. 2004 Copa Ame-
rica’da final oynarlarken iki
kez öne geçtikleri maçta
kupayı Brezilya’ya penaltılar
neticesinde kaybediyorlardı.
Aynı yıl yine Bielsa yönetimin-
deki olimpikmillî takım ise
Atina Olimpiyatları’nda altın
madalya kazandı. Ancak tam
işler rayına girmek üzereymiş
gibi görünürken Bielsa, o yılın
sonunda federasyonla yaşa-
dığı anlaşmazlıkların da etki-
siyle görevini bıraktı.
Marcelo Bielsa
Fransa her ne kadar 2006 Dünya
Kupası’nda final oynayıp kupayı
penaltılarla kaçırdıysa da elde edilen bu
başarıda teknik direktör Domenech’in
ne denli pay sahibi olduğu hemen hemen
her futbolsever tarafından tartışılmıştı.
Çoğunluk, başarıda aslan payının,
turnuvada olağanüstü bir performans
ortaya koyan Zinedine Zidane’a ait
olduğunu düşünüyordu. Zidane’ın
ardından da diğer yıldızların isimleri
zikredilmeye başlıyor, lâkin sıra bir türlü
Domenech’e gelmiyordu.
Domenech’in eleştiri oklarını iyice
üzerine toplayacağı noktaysa, EURO 2008
olacaktı. İlk turda Hollanda, İtalya ve
Romanya ile aynı grupta yer alan Fransa,
sadece Romanya ile berabere kalıyor ve
grubunu son sırada tamamlıyordu.
Artık Domenech’in görevde kalmasını
isteyen Fransızlar hayli azınlıktaydı fakat
Fransa Futbol Federasyonu da o azınlığın
bir parçası olduğundan “persona non
grata” 2010 Dünya Kupası için de dümenin
başındaki yerini aldı.
Ne var ki Fransa daha elemelerden
itibaren sorunlarla boğuşacaktı. Önce
grubunu ikinci sırada tamamlıyor, sonra
da İrlanda Cumhuriyeti’ni uzatmalara
giden eşleşmede Henry’nin eliyle kontrol
edip Gallas’a attırdığı gol sonrasında
eleyebiliyordu. Dünya Kupası’na Uruguay
önünde golsüz beraberlikle başlayan
Fransızlar, ikinci maçlarında Meksika’ya
2-0mağlup olduklarındaysa bardak
taşacaktı. Maçın ardından Nicolas Anelka
ile sert bir tartışma yaşayan Domenech,
bunun neticesinde Anelka’yı kadro dışı
bırakıyordu. Ertesi gün de Patrice Evra,
Domenech’in yardımcısı Robert Duverne
ile kavga ediyor, bunun üzerine de
futbolcular Domenech’i protesto etmek
amacıyla antrenmanı terk ediyordu.
Her ne kadar Fransa Futbol Federasyonu
bu gelişme üzerine futbolcuları uyardıysa
ve bunun sonucunda futbolcular mütea-
kip antrenmanlara çıktıysa da Fransa son
maçında da Güney Afrika’ya yenilmekten
kurtulamadı ve bir kez daha grubunda
son sırada kalarak turnuva defterini ilk
turdan kapattı. Turnuva sonunda
görevinden ayrılan Domenech ise o
günden sonra bir daha profesyonel
düzeyde takım çalıştırmadı.
Raymond Domenech
Daniel Passarella
68
69