74
75
iraz daha gerilere, 1980’li yıl-
ların başlarına gittiğimizde,
karşımıza o dönemin en
büyük transfer yanlışlarının
başında gösterilen Luther
Blissett çıkıyor. Jamaika asıllı
İngiliz golcü, altyapısından
yetiştiğiWatford’un
1970’lerin sonlarında Dör-
düncü Lig’den beş sezon içe-
risinde birinci lige (şimdiki
Premier Lig) yükseldiği dö-
nemde takımın 1 numaralı
santrforuydu. Watford, baş
döndürücü yükselişini Birinci
Lig’de de sürdürürken bura-
daki ilk sezonunu şampiyon
Liverpool’un ardından ikinci
sırada tamamlamış ve Blis-
sett da 41maçta attığı 27 golle
hemWatford’un bu başarısının başlıcamimarların-
dan olmuş hemde ligde gol krallığını kazanmıştı.
Aynı dönemde İngilizMillî Takımı’nda da görev al-
maya başlayanBlissett’ın bu çıkışı, kendisineMilano
kapılarını da açacak ve 25 yaşındaki oyuncu 1983
yazındaMilan’a transfer olacaktı.
AncakMilan o yıllarda önemli bir kriz
içerisindeydi. Takım1980’de ortaya
çıkan bir şike skandalı sonrasında
küme düşürülmüş, bir sene sonra-
sında SerieA’ya dönse de bu kez de
normal yollardan tekrar Serie B’ye git-
mişti. Blissett transfer edildiğinde kır-
mızı-siyahlılar SerieA’ya ikinci kez
geri dönmüş bir haldeydi fakat henüz
şampiyonluk yarışı içerisine girecek
seviyede de değildi. Bunun da etkisiyle
BlissettMilan’da aradığı ortamı bir
türlü bulamadı. Tabiî İngiliz oyuncula-
rın yurtdışında çok uzun süreli uyum
sorunları yaşamaları da bir başka
önemli faktördü. Sonuçta Blissett,
Milan’da sezonu sadece beş gol atarak
tamamladı. OdönemSerieA’da
basının en çok dalga geçtiği oyuncu
oldu ve çoğu kişi tarafından da kulüp tarihinin en
kötü transferi olarak gösterildi. Başarısızlığın yanına
bu olumsuz yaklaşımlar da eklenince Blissett
duruma daha fazla dayanamadı ve bir sezonun
ardından yenidenWatford’a döndü.
B
LUTHER BLISSETT
(
Watford Milan
)
ir futbolcunun kariyerinin
şekillenmesi ne yazıkki her zaman
saha içerisinde yaptıklarına bağlı
kalmıyor. Saha dışarısında yapılan
hatalar, dikkatsizlikler bazen çok
büyük başarılarla geçecek bir
kariyeri bir anda başlamadan bitme
noktasına bile getirebiliyor.
Bu alanda verilebilecek en trajik
örneklerden biri de Gianluigi
Lentini’nin hikâyesi olsa gerek.
1980’lerin sonunda ve 1990’ların
başındaMilan, Avrupa’nın en güçlü
takımı konumundaydı. Zaten
yıldızlar topluluğu niteliğinde olan
Milan’ın kadrosuna yapılan nere-
deyse her transfer de büyük
sansasyon yaratıyordu. Hele ki bu
transfer dünya rekorunu kıracak
düzeyde olursa zaten çok uzun
süreler futbol kamuoyunun
gündeminde ilk sıraya oturması
kaçınılmazdı. 1992 yazında Gianluigi
Lentini’nin Torino’danMilan’a
transferi de tamböyle bir etki
yaratmıştı. Torino’da gösterdiği
performansla SerieA’nın en çok
parlayan sol açığı haline gelen
Lentini’yi Milan 13milyon sterlin
bedelle transfer etmişti ve bu, o
güne kadar bir futbolcu için öden-
miş en yüksek bonservis ücretiydi.
Maalesef Lentini’ninMilan kariyeri
sadece bir sene başarıyla geçecekti.
1993 yazında geçirdiği trafikkazası,
Lentini’nin futbol hayatını adeta bir
çıkmaz sokağa sokacaktı. Kazada
ölümden dönen Lentini’nin vücu-
dunda önemli hasarlar oluşmuştu;
başlıcası da kafatasındaki kırıklardı.
Yıldız oyuncu birkaç ay sonra yeni-
den sağlığına kavuşup yeşil saha-
lara döndüyse de performansı hiçbir
zaman eskisi gibi olmadı. Artık ne-
redeyse hiç ilk on bire giremiyordu.
Bu şekilde üç seneye yakınMilan
yedekkulübesinde sönük bir yıldız
olarak kaldı, sonrasındaysa nor-
malde en verimli olacağı dönemde,
27 yaşında, Atalanta’ya transfer ola-
rak üst düzeydeki günlerini resmen
noktaladı. Dünya rekoru kıran
transferininMilan’a katkısıysa sa-
dece bir sezonla sınırlı kalmış oldu.
B
GIANLUIGI LENTINI (
Torino Milan
)
emen her ülkede, o ülkenin
gelmiş geçmiş en büyük
futbolcusu emekli olduktan
sonra onun veliahdı aranmaya
başlar. Hele bir de söz konusu
isimPele gibi tarihin belki de en
büyük futbolcusuysa, bu arayış
çok daha büyük telaşa sahne
olur. Haliyle Brezilya’da, 16-17
yaşlarında büyük bir çıkış
gerçekleştiren siyahi
futbolcuların çoğundan
“yeni Pele” olmaları beklenir.
H
ROBINHO
(
Real Madrid Manchester City
)
2000’lerin başında bumanada futbol ka-
muoyunu en çokmeşgul eden isim, Ro-
binho’ydu. 2002-2005 yılları arasında
Santos’ta başlayan profesyonel futbol ka-
riyerinin bu ilk yıllarında sürekli Pele ile
kıyaslanmaya çalışılan Robinho, zaman
zaman bizzat Pele’nin övgülerine bile
mazhar olmuştu. Ancak 2005’te gittiği
Real Madrid’de bu beklentileri bir türlü
karşılayamadı. Yine de en iyisi olamasa
bile Real Madrid’in önemli oyuncularından
biri haline gelen genç Brezilyalının futbol
piyasasındaki değeri de her gün biraz
daha artmaktaydı. 2008’de Abu Dhabi
Group’un Manchester City’yi satın alması-
nın hemen ardındansa ilk büyük transfer
bombası Robinho olacak ve onu Manc-
hester’a getirebilmek için 33 milyon ster-
lin ödenecekti. Lâkin Manchester City’nin
yaptığı bu harcama büyük ölçüde boşa gi-
decekti. Brezilyalı yıldız, ilk sezonunda iyi
sayılabilecek bir performans sergilese de
ikinci sezonunda adeta yokları oynuyordu.
Bunda geçirdiği bir sakatlığın da etkisi
vardı ama sonuçta Robinho takımın ilk on
birindeki yerini kaybetmişti. Bunun ar-
dından da çok geçmeden takımdan ayrıl-
mak istedi. Önce Santos’a kiralandı, sonra
da Milan’a transfer oldu. Milan’a giderken
Manchster City’nin aldığı bonservis ücre-
tiyse, iki sene evvel onun için ödediğinin
yarısından bile azdı.