Previous Page  70-71 / 132 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 70-71 / 132 Next Page
Page Background

fazlasını yapabileceğini düşünmü-

yordu.

Üstelik Portekiz turnuvaya da bir

hayli tutuk başladı. İlkmaçlarında

İzlanda ile 1-1, ardından da Avus-

turya ile 0-0 berabere kaldılar.

Gruptaki sonmaçlarındaysa Maca-

ristan karşısında adeta ölüp ölüp

dirildiler. Maçta Macaristan tamüç

kez öne geçti ve Portekiz bu karşı-

laşmayı kaybetmesi halinde turnu-

vaya ilk turdan veda edecekti.

Ancak üç seferde de beraberliği

yakalamayı başaran Portekiz bu

maçtan da 3-3’lük skorla bir puanı

çıkardı ve üç puanla grup üçüncüsü

olarak zor da olsa bir üst tura yük-

seldi.

Bu kadar bozuk durumdaki Porte-

kiz’e ikinci turda Hırvatistan karşı-

sında da şans tanıyanların çok ol-

duğu söylenemezdi. Fakat 90

dakika boyunca oyunu çok iyi

kilitleyen Portekiz maçı uzatmalara

taşıyor, burada da son dakikalarda

Ricardo Quaresma’nın attığı golle

1-0 kazanarak adını çeyrek finale

yazdırıyordu. Çeyrek finaldeyse

Portekiz, Polonya engelini 1-1

biten 120 dakika sonrasında

penaltılarla aştı.

Futbol kamuoyunu hâlâ ikna

edebilmiş sayılmazlardı fakat bir

şekilde turları geçmekte, finale

doğru ilerlemektelerdi. Yarı finalde

de Galler’i 2-0mağlup ettiler ve

böylece 12 yıl sonra, tarihlerinde

ikinci kez finale kaldılar. Ne var ki

finalde karşılaşacakları taraf,

ev sahibi Fransa’ydı ve Fransızlar

bir önceki turda son dünya şampi-

yonu Almanya’yı 2-0’la geçmeyi

başarmıştı. Dolayısıyla Portekiz’in

yine çok şans tanınan tarafta

olduğu söylenemezdi.

Dahası, Portekiz’in her şeyi konu-

mundaki Cristiano Ronaldo da final

maçının başlarında sakatlandı ve

25’inci dakikaya gelindiğinde de

oyundan çıkmak zorunda kaldı.

Kalan 65 dakika içerisinde Fran-

sa’nın, Ronaldo’suz Portekiz karşı-

sında kupaya uzanmaması için

artık görünürde hiçbir sebep yoktu.

Fakat Fernando Santos’un öğrenci-

leri takım olarak çok iyi bir sa-

vunma ortaya koyup Fransa’ya

istediği fırsatları neredeyse maç

boyunca vermedi. Son dakika

içinde Gignac bir şans yakaladı

yakalamasına ama onda da vuruşu

direğe takıldı ve normal süre golsüz

sona erdi.

Yarımsaatlik uzatma bölümünün

de ilk yarısı golsüz sona ermişti.

İkinci yarının başlarındaysa, oyuna

79’uncu dakikada girmiş olan

Eder’in ceza sahası üzerinden çek-

tiği şut yakın direk dibinden ağlarla

buluşuyor ve Stade de France’ın da

büyük bölümü buz kesiyordu.

İşin daha da ilginci, Eder kulüpler

düzeyinde kariyerinde dört maçta

bir gol ortalamasıyla oynayan, millî

takımdaysa o güne kadar 28maçta

sadece üç gol atabilmiş bir isimdi.

Kalan süre içinde de Fransızların

çabaları skoru değiştirmeye yetme-

yince Portekiz, belki de en beklen-

medik zamanda ve en beklen-

medik biçimde tarihinin ilk Avrupa

şampiyonluğunu elde ediyordu. Hiç

kuşkusuz bu, 1992’de Danimarka ve

2004’te Yunanistan’dan sonra Av-

rupa Şampiyonalarındaki üçüncü

sürpriz şampiyonluk hikâyesiydi.

Onur Erdem

Sonuna gelmekte olduğumuz 2016’da futbol dünyasında birçok sürpriz yaşandı. Leicester City’nin

Premier Lig’de şampiyonluğa uzanması, Portekiz’in EURO 2016’dan zaferle dönmesi, Libertadores

Kupası finalinde Atletico Nacional ile Independiente del Valle’nin karşılaşması gibi… Hayretleri en

çok zorlayansa, İzlanda’nın Avrupa Şampiyonası’nda çeyrek finale kadar ilerlemesiydi.

ortekiz, futbol dünyasına ağırlı-

ğını ilk olarak 1960’larda koy-

muştu. Eusebio, Mario Coluna,

Jose Augusto ve Antonio Simoes

gibi isimlerle hemBenfica peş

peşe Avrupa şampiyonlukları

kazanmış hemde Portekiz Millî

Takımı dünya üçüncülüğüne

uzanmıştı. Ancak o dönemlerde

Avrupa Şampiyonası’na sadece

dört takımın katılmasının da et-

kisiyle o jenerasyon, bir Avrupa

Şampiyonası’nda boy göstere-

memişti. 1980’lerin sonunda

Portekiz Genç Millî Takımının üst

üste iki dünya şampiyonluğu

elde etmesiyle birlikte bu oyun-

cuların en olgun dönemlerini

yaşayacakları 1990’lar sonu ve

2000’lerin başı için Portekiz Millî

Takımı ile ilgili beklentiler de

tavan yapmıştı. Ancak Luis Figo,

Manuel Rui Costa, Joao Pinto,

Paulo Sousa ve Fernando Couto

gibi oyunculardan oluşan ve

‘altın jenerasyon’ olarak anılan o

takım, EURO 96’da çeyrek,

EURO 2000’de de yarı final

görmekle yetinecekti.

EURO 2004’ün ev sahipliğini

Portekiz üstlenmişti. Az önce

saydığımız yıldızlardan Figo ve

Rui Costa dışındakiler artıkmillî

takımda yer almıyordu, bu iki

oyuncuysa 32 yaşına gelmişlerdi.

Fakat birkaç hafta önce Şampi-

yonlar Ligi şampiyonluğuna

ulaşan Porto’dan Deco, Maniche,

Ricardo Carvalho, Paulo Ferreira

gibi isimler millî takıma taze kan

olmuşlardı. Dahası, geleceğin en

büyük yıldızlarından biri olması

beklenen Cristiano Ronaldo da

19 yaşında olmasına karşın artık

Amillî takımda kendisine yer

bulmaktaydı. Fakat bu iddialı

kadro, seyirci desteğine de sahip

olmasına karşın finalde Yuna-

nistan engeline takılmaktan

kurtulamayacaktı.

Yıllar geçtikçe Portekiz yıldızları

azalan ve tamamen Cristiano

Ronaldo’nun etrafında şekille-

nen bir takımgörünümüne

büründü. Bu süre zarfında EURO

2008’e çeyrek, EURO 2012’ye de

yarı finalde veda ettiler. EURO

2016’ya gelindiğinde de nere-

deyse kimse, Portekiz’in geç-

mişte yaptıklarından daha

2016’nınsürprizleri

P

70

71

EURO 2016’da Sürpriz Şampiyon: Portekiz