

Ancak bu noktada birçok kişinin
gözden kaçırdığı bir takımvardı;
Blackburn Rovers. Lancashire tem-
silcisi, 1966’da veda ettiği en üst se-
viye lige 1992’de Kenny Dalglish
yönetiminde dönmüş ve bu ilk se-
zonunda ligi dördüncü sırada ta-
mamlarken ertesi sezon da puan
cetvelinde ikinci sırayı almıştı. Yine
de bu sezonların ilkinde şampiyon
Manchester United’ın 13, ikincisin-
deyse sekiz puan gerisinde kaldık-
ları için 1994-95 sezonu öncesinde
çok az kişi tarafından şampiyonluk
adayı olarak görülmekteydiler.
Blackburn, özellikle bir gol makine-
sine dönüşen ve sezonu da 34 golle
kapatacak olan Alan Shearer’ın
müthiş formunun da yardımıyla,
sezon boyunca zirvede Manchester
United ile başa baş bir mücadele
sergileyecekti. Son haftaya gelindi-
ğinde de mavi-beyazlı ekip, Uni-
ted’ın iki puan önünde liderdi fakat
onları zorlu Liverpool deplasmanı
beklemekteydi. United ise Lon-
dra’daWest Ham’a konuk oluyordu.
Blackburn, Anfield’da Liverpool’a
tek golle yenilecekti belki ama Uni-
ted da Upton Park’ta 1-1’lik bera-
berlikten fazlasını elde edemeyecek
ve böylece Blackburn, 81 yıl aradan
sonra İngiltere’de şampiyonluğa
uzanarak Premier Lig tarihinin en
büyük sürprizlerinden birisine imza
atacaktı.
Newcastle United (1995-96)
Blackburn’ün açtığı yolda,
1995-96 sezonunda bu kez de
Newcastle United ilerlemeye
niyetli gözüküyordu. Yeni
transfer Les Ferdinand’ın ta-
kıma müthiş uyumu ve hemen
gerisinde oynayan Peter Be-
ardsley ile David Ginola’nın da
ekstra performanslarıyla bir-
likte şahlanan Newcastle, Ocak
ayının başında ligde 12 puan
farkla liderdi. İkinci sıradaki
Manchester United’ın bile şampi-
yonluk beklentileri asgari seviyeye
inmişti.
Ancak bu noktadan sonra New-
castle sert bir şekilde tökezledi.
Sekiz maçlık periyotta beş mağlubi-
yet alan siyah-beyazlılar (bumağ-
lubiyetlerin içinde takipçileri
Manchester United’a 1-0 kaybedi-
lenmaç da vardı) bir anda o 12 pua-
nın yok olup gidişine tanıklık etti.
Şubat ayında yapılan sansasyonel
Faustino Asprilla transferi de New-
castle’ı ligin ilk yarısındaki çizgisine
yeniden çıkaramazken filmin ta-
mamen kopmasıysa sonmaçlarda
oldu.
Nisan ayının sonuna gelinirken,
ligde Manchester United 36
maçta 76 puan ve artı 30 averajla
liderdi. Newcastle United ise 35
maçta 73 puan ve artı 28 averaja
sahipti. Şanslar neredeyse eşit
gözüküyordu fakat United, son
iki maçında NottinghamForest’ı
5-0, Middlesbrough’yu da 3-0’la
geçerken Newcastle son üç ma-
çından sadece ilkinde Leeds’i
tek golle yenebilecek, diğer iki kar-
şılaşmadaysa NottinghamForest ve
Tottenham’la 1-1 berabere kala-
caktı. Böylece siyah-beyazlılar bir
dönem zirvesinde yalnız kaldıkları
sezonu, Manchester United’ın dört
puan gerisinde, ikincilikle yetinmek
zorunda kalarak kapatıyordu.
dad izliyordu. Nihat, gol yollarında
Sırp forvet Darko Kovacevic ile
müthiş bir ortaklık kuruyordu. Öyle
ki ikili, dünya futbolundaki bir
uzun-bir kısa forvet ikililerinin o
dönemdeki en iyi örneklerinden
biri olarak gösterilmeye başlan-
mıştı. Bu ikiliye orta sahadan da
Valeri Karpin, Xabi Alonso ve Javier
De Pedro’nun çok iyi destek ver-
mesiyle birlikte Sociedad, La Li-
ga’nın zirvesini altıncı haftada ele
geçiriyor ve 24. haftaya kadar da
aralıksız liderlik koltuğunda oturu-
yordu.
Söz konusu haftada zirveyi Real
Madrid’e kaptıran Sociedad, yine de
pes etmiyor ve 10 hafta aradan
sonra, bir başka deyişle bitime dört
hafta kala tekrar liderliğe yükseli-
yordu. Ne var ki sondan bir önceki
hafta gidilen Celta deplasmanında
hayaller yıkılacaktı. Celta, karşılaş-
madan 3-2 galip ayrılırken Real
Madrid de ezeli rakibi Atletico Mad-
rid’i 4-0’la geçiyor ve son haftaya
lider giriyordu. Son maçlarda iki
taraf da hata yapmayınca Real
Madrid 78 puanla şampiyonluğa
ulaşacak, Sociedad ise 76 puanla
ikinci sırada kalacaktı. Nihat ise at-
tığı 23 golle gol krallığı sıralama-
sında da bir ikincilik elde ediyordu.
Real Sociedad (2002-2003)
Türk futbolunun yakın dönemde
Avrupa’ya yaptığı en başarılı ihra-
catlarından biri olan Nihat Kah-
veci’nin de formasını giydiği Real
Sociedad, tarihindeki iki şampiyon-
luğu da 1980’lerin başında peş peşe
elde etmiş, sonrasındaysa çoğu
zaman orta sıralarda yer alan,
zaman zaman da küme düşmeme
mücadelesi veren bir ekip haline
gelmişti. Nihat’ın, ortasında trans-
fer olduğu 2001-2002 sezonunda da
takım ligi 13. sırada, düşme hattının
yedi puan yukarısında bitirmişti.
2002-2003 sezonundaysa futbol-
severler bambaşka bir Real Socie-
Hoffenheim-Wolfsburg (2008-2009)
2008-2009 sezonu, Bundesliga ta-
rihinin en sıra dışı sezonlarından
birisi olarak kayıtlara geçecekti.
Tarihinde ilk kez Bundesliga’ya
yükselen Hoffenheim, müthiş bir
performans ortaya koyarak ilk
haftadan itibaren zirve mücadele-
sinin içinde yer alıyor ve sezonun
ilk yarısını da 35 puanla lider ta-
mamlıyordu. Özellikle ofansif zen-
ginliği ile dikkat çeken takım,
Ibisevic, Salihovic, Demba Ba ve
Obasi gibi isimleriyle skor üret-
mekte zorlanmıyordu. Özellikle ilk
yarıda 17 maçta 18 gol atan Ibisevic,
sadece Bundesliga’nın değil, Avru-
pa’nın en çok konuşulan santrfor-
lardan biri haline gelmişti.
Ancak Ibisevic, devre arasında bir
hazırlık maçında ciddi biçimde sa-
katlanıp sezonu kapatıyor ve bu
belki de Hoffenheim’ın da şampi-
yonluk şansını büyük ölçüde örse-
liyordu. Zaten 20. haftada liderliği
de Hertha Berlin’e kaptıracaklar ve
kalan 14 haftada da yavaş yavaş
zirveden uzaklaşacaklardı. Sezon
bittiğinde Hoffenheim yedinci sıra-
daydı. Elbette ilk kez bu seviyede
oynayan bir takım için bu da büyük
bir başarıydı ama sezonun yarısın-
daki konumu ve Ibisevic’in sakat-
lığı düşünüldüğünde herhalde son-
rasında Hoffenheim’ın yaşadığı
düşüş, en hüzünlü futbol öyküle-
rinden biri olarak kayıtlara geçi-
yordu.
Hoffenheim’ın yaşadığı talihsiz-
likse dönüp dolaşacak ve Wolfs-
burg’a kısmet olarak geri
dönecekti. Onlar da 1997’den beri
Bundesliga’da yer alan bir takımdı
ve en büyük başarıları da bir sezon
önce elde ettikleri beşincilikti.
2008-2009 sezonuna da çok iyi bir
giriş yapamayan Wolfsburg, Hof-
fenheim’ın zirvede tamamladığı
sezonun ilk yarısını da puan cetve-
98
99