45
44
baskı yapmaya başla” dedi. Bu
kadar yani…
Teknik adam-oyuncu ilişkileri
açısından bir kıyaslama yapabilir
misin?
İngiltere’de böyle bir analiz yapa-
bilecek kadar uzun süre kalma-
dım. Ama Genk’teki hocam için
konuşabilirim. Peter Maes çok
tutkulu bir insan. Genk’e gitme-
den önce onunla görüşmüş, ken-
disini tanıyanlardan da hakkında
bilgi edinmiştim. Bana söylenen,
Maes’in genç oyuncuları inanıl-
maz biçimde geliştirdiği, ama
saha içinde tâbiri caizse oyuncu-
nun canına okuduğuydu.
Canına okumak derken, bağırıp
çağırmaktanmı söz ediyorsun?
Evet, evet. En ufak bir hatada bile
bağırıyor. Maes’in oyuncusuysa-
nız sürekli koşacak, basacaksınız.
Genk’e gittiğim ilk bir haftada
bana bir kere ufaktan bağırdı.
Oyuncular, “Yavaş yavaş ısınıyor,
hazır ol” uyarısında bulundu. Ger-
çekten de ikinci haftada bana o
ünlü yüzünü gösterdi. İkinci haf-
tada biraz yorgundum, bazı so-
runlarımvardı, ikili mücadeleye
giremiyor, top kaybediyordum; o
antrenman boyunca bana sürekli
bağırdı. Ama dürüst ve art niyeti
olmayan bir insan olduğunu bili-
yoruz. Çünkü antrenman biter
bitmez yanınıza geliyor ve “Bugün
bir sorununmu vardı, seni biraz
tutuk gördüm” diyor. Siz ona der-
dinizi anlatıyorsunuz ve dinliyor,
çözümbulmaya çalışıyor. Oyun-
cusundan sürekli istiyor ve genç
bir oyuncu için böyle bir hocaya
sahip olmak büyük bir şans.
Çünkü ancak karşınızda sizden
sürekli isteyen bir hocanız varsa
kendinizi geliştirebilirsiniz.
Doğru söylüyorsun ancak ben her
oyuncunun senin gibi düşündüğü
ve sürekli isteyen hocalardan
hoşlandığı kanaatinde değilim.
Gelişmeyi istiyorsanız, hocanızın
da bu taleplerinde art niyetli değil
iyi niyetli olduğunu, sizin daha iyi
olmanız için böyle taleplerde bu-
lunduğunu biliyorsanız hiç sorun
yaşamıyorsunuz. Hocanın sizin
kapasitenizi ölçtüğünü, daha iyi-
sini yapabileceğinize inandığını
ve bunun için zorladığını düşünü-
yorsunuz. O zaman da bu durum
hoşunuza gidiyor.
Manchester City’nin oyun anlayı-
şında klasik anlamda bir pivot
santrfor yok. Teknik direktör Pel-
legrini; Navas, David Silva ve
Sterling’in önünde 1.72’lik Agüe-
ro’yu oynatıyor. Bu oyun tarzı
içinde yer bulmakta sıkıntı çeke-
ceğini düşündünmü? Kulübün
seni kiralaması da bu oyun siste-
miyle mi ilgiliydi sence?
Manchester City beni transfer et-
tiğinde, A takımla antrenmanlara
çıkartıp ölçmeyi, başarılı olursam
A takımda oynatmayı, aksi tak-
dirde Rezerv Lig’deki ikinci ta-
kımlarında maç tecrübesi kazan-
dırmayı düşünüyordu. Tesisle-
rinde kaldım, 15’in üzerinde fizyo-
terapist çalıştırıyorlar. Genç bir
oyuncunun kendisini geliştirmesi
için inanılmaz bir yer. Ben de A ta-
kımda olmasa bile rezerv takımda
oynamayı isterdim. Ancak benim
için farklı bir problemvardı. İngil-
tere’de oynayacak oyuncunun ül-
kesinin Amillî takımında son iki
senede maçların yüzde 70’ine çık-
ması gerekiyor. Bu kriteri karşıla-
yamıyorsanız İngiltere’de oyna-
yabilmeniz mümkün değil. Benim
bu kriteri karşılayabilmem için 16
yaşından beri AMillî Takım for-
masını giyiyor olmamgerekiyor.
Kısacası Genk’e kiralanmamın
Manchester City’nin oyun düze-
niyle bir ilgisi yok. Ne kadar iyi
olursam olayım, bu kriter gereği
zaten Manchester City’de oyna-
yamayacaktım. Çalışma izni alma
imkânımyoktu.
Genk’e transferini konuşalım
biraz da…
Onlar beni bonservisimle isti-
yordu. Ama Manchester City bon-
servisimi elinde tuttu ve beni
kiralamayı tercih etti. Genk bir
oyuncunun yetişmesi için çok iyi
bir kulüp. Kevin de Bruyne, Cour-
tais, Benteke, Origi gibi çok kaliteli
oyuncuları futbol dünyasına ar-
mağan etmişler. Beni Manchester
City’den alabilmek için de çok
yoğun bir çaba harcadılar.
O zaman sen Genk formasını giy-
diğin süre içinde AMillî Takımı-
mıza seçilip oynamayı ve 2 yıl
sonra da Manchester City’ye dön-
meyi bekleyeceksin, öyle mi?
Gerçekten benim açımdan sıkın-
tılı bir durum. Bunu yapabilmek
kolay değil ama AMillî Takımı-
mızda oynayabilmek ve Premier
Lig’in aradığı kriteri karşılayabil-
mek için çok zorlayacağım. Ne
olursa olsun Avrupa’nın üst düzey
takımlarında forma giymek isti-
yorum. Tabiî ki ilk hedefim
City’nin oyuncusu olmak ve ba-
şarılara imza atmak, ama olmazsa
da başka ligleri deneyeceğim.
Sadece Genk’in değil, Belçika
Ligi’nin de sana iyi gelebileceğini
söyleyebiliriz. Kompany, Eden
Hazard, Fellaini, Witsel gibi üst
düzey oyuncular da yine o ligden
çıktı…
Kesinlikle öyle… Oyuncularının da
İngiltere Ligi’ne çok kolay adapte
olabildiği bir lig. Mesela Hollan-
da’dan giden oyuncular Premier
Lig’de zorluk yaşarken Belçi-
ka’dan gelenler daha çabuk uyum
sağlıyor. Bunun da nedeni Hol-
landa Ligi’nin daha düşük tem-
polu, yumuşak ve hücum futbolu
oynanan bir lig olması. Belçika
Ligi ise daha çok Fransız oyuncu-
ların yer aldığı, atletik oyuncula-
rın ağırlıkta olduğu, çok daha
tempolu, fizik güce dayalı ve tak-
tik disiplini yüksek bir lig. Bu ne-
denle Belçika Ligi’nden giden
oyuncular İngiltere’de daha başa-
rılı oluyor.
Genk’te takım içindeki durumunu
nasıl değerlendiriyorsun?
Kendimi hocama kanıtlamamge-
rekiyor. Şu ana kadar aldığım sü-
relerde iyi işler yaptım. Bir derbi
maçta ilk on birde yer aldımve 90
dakika oynadım. Takımhalinde
kötü oynadık ve kaybettik ama
Belçika medyası beni takımın en
iyisi olarak gösterdi. Hocamız da
maçtan sonra beni özel olarak
tebrik etti. Ancak takımın 32 ya-
şındaki usta santrforu Igor de Ca-
margo iyileşince hoca bir sonraki
maçta onu oynattı. Hocamız oyun
sistemi ve takımkurgusu konu-
larında arayışta. Bu süreçte gö-
züne girmemve vazgeçilmezle-
rinden biri olmam için çok çalış-
mamamgerekiyor.
Peter Maes’in senden beklentileri
neler. Tabiî ki gol atman dışında…
Takımda de Camargo ile birlikte
iki santrforuz. Benden 9.5 numara
olarak da yararlanmak istiyor. De
Camargo’nun arkasında daha çok
kenarlara giden bir forvet olarak
görev yapmamı istiyor. Belçika Li-
gi’nde oyun orta sahadan zor ku-
rulduğu için kenarlara gönderilen
topları benim almamı ve oyunu o
bölgeden kurmamı istiyor. Tabiî
ikinci adamolarak gol atmamı,
asist özellikleri kullanmamı isti-
yor ve bir de gençlik enerjimden
yararlanmayı arzuluyor. De Ca-
margo 32 yaşında ve sık sakatla-
nabilen bir oyuncu olduğu için de
onun yokluğunda beni takımın
santrforu olarak kullanmak
istiyor.
Belçika’daki daha doğrusu
Genk’teki sosyal hayattan bize
biraz bahseder misin? Oradaki
yaşama kültürüne ayak uydur-
mak senin için kolay oldumu?
Açıkçası ilk 1 ay hemen hemen hiç
dışarı çıkmadım. Bir keresinde ta-
nıdığımbir abimbeni Hollanda’ya
götürüp gezdirdi. Genk çok küçük
bir şehir. Şehir merkezini yürüye-
rek 5 dakikada gezebiliyorsunuz.
Şehirde çok sayıda Türk var.
Tesislerden ayrılıp bir ev tuttum.
Eve bir sinema sistemi kurmayı
planlıyorum. AilemBursa’da yaşı-
yor ama annem arada gelip 15 gün
kadar yanımda kalıyor.
Aslında ailen Genk’te sürekli se-