26
27
salar da dünyada tahmin edilmesi
en zor futbol mucizelerinden bi-
rine imza attılar ve İsviçre’deki
Bern deplasmanında 4-1 geriye
düşmelerine rağmen, son dakika
golüyle 4-4’ü kurtardılar. İngiltere
ve Almanya’da kısa süreler şan-
sını denedikten sonra, düzenli oy-
nama zamanını AZ Alkmaar’da
bulan Johann Gudmonnson, son
18 yılda hat-trick yapabilen ilk İz-
landalı olarak tarihe geçti. Ülke
futbolunun uluslararası alanda
büyük üne kavuşması, nihayet bu
maçla gerçekleşti. Norveç ve Slo-
venya’yı geride bırakıp, belki de
sonuncu olmaları beklenen bu
grupta play-off’a ulaşmaları pek
çoklarınca öngörülemez, olağan-
üstü bir gelişimi sembolize edi-
yordu. Peki, İzlanda’nın bir Dünya
Kupası’na bu kadar çok yaklaşa-
bilmesi için neden bu kadar çok
zaman geçmesi gerekmişti? On-
lara sınıf atlattıran girişimler ne-
lerdi?
Goal Projeleri ve
Tesisleşme
İzlanda’nın futboldaki en büyük
problemlerinden biri, kuzey ülke-
lerinin karakteristiğine uygun
olarak, sahalar ve zeminleriydi.
Soğuk iklimde çimlerin bakımı
zordu; maçlar ve antrenmanlar
top kontrolünün zor olduğu toprak
örtülerinde, sakatlık riskini artı-
ran ve genç oyuncuların teknik
özelliklerini geliştirmesinin
önünü kesen zeminlerde yapıl-
maktaydı. Dahası, sadece Hazi-
ran-Ekim arası oynanan, yedi ay
tatil yapılan bir yerel ligleri vardı.
Sezonun bu kadar kısa olması,
ülke kulüplerinde top koşturan
futbolcuların seviye atlamasını
engelliyordu; mutlaka yurtdışına
gitmek zorundaydılar. Altyapıyı
geliştirecek finansman gücü
yoktu; tesisleşme adımlarını ata-
mıyorlardı.
1999’da başlayan ve futbolunu ge-
liştirmek için rehberliğe ihtiyaç
duyan ülkelere maddi ve beyin
gücü takviyesi yapan FIFA Goal
Projeleri’nin İzlanda’daki ilerle-
meye katkısı şüphesiz çok büyük.
FIFA, 2001’de söz konusu prog-
rama İzlanda’yı da dâhil etti ve fe-
derasyonca organize edilen bir
dizi proje, ülkede gençler futbo-
lunu geliştirdi. 2002’deki ilk proje
maddi imkânsızlıklar yüzünden
reddedilse de toplam 18milyon
dolarlık proje, 2006’da nihayet ha-
yata geçirildi. Önce başkent Revj-
kajvik’te federasyon binası
yenilendi, ulusal stadyumun da
bulunduğu bu alana yeni ofisler ve
teknikmerkezler açıldı. Hem tesis
altyapısını güçlendirme hem an-
trenör yetiştirme hemde çok
küçük yaşlardan itibaren futbola
başlayan gençleri geliştirme
amacı taşıyan projeler birbirini iz-
leyecekti.
İzlanda 2000’lerle birlikte, bu
problemin üzerine gitmeye baş-
ladı. Alexander Freyr Einars-
son’un, 2010’da yazdığı bir maka-
lede değindiği konuyu, teknik di-
rektör Lars Lagerback play-off
elemelerinde hatırlattı; üstü ka-
palı futbol sahaları, İzlanda’nın bu
spordaki kaderini değiştirdi. İz-
landa Futbol Federasyonu’nun
2007’de yayınladığı rapora göre,
son on yılda, 6 kapalı saha, yakla-
şık 20 yapay çim zeminli saha,
okul çevrelerine yapılan 100’e
yakınmini sahayla çocuk ve
gençlerin spor yapabileceği alan-
lar genişletildi.
Çok geçmeden İzlanda, genç yaş
gruplarında bu girişimlerinin kar-
şılığını görmeye başladı. Erkek-
lerde, 17 Yaş Altı Avrupa Şampi-
yonası finallerine kalmayı başar-
dılar. 19 yaş altı takımları da aynı
şekilde... Ülke tarihinde ilk kez,
Danimarka’da düzenlenen 21 Yaş
Altı Avrupa Şampiyonası’na, ele-
melerde Almanya’yı 4-1’le yene-
rek geldiler ve burada da Sigurds-
son, Aron Einar Gunnarsson ve
Kolbeinn Sigthorsson gibi oyun-
cularla, ev sahibini 3-1’le geçmeyi
başardılar. İzlanda turnuvayı ilk
grupları geçemeden bitirse de
ayak seslerini duyuruyordu.
Gudjohnsen ve diğerleri
İzlanda’nın asla dünya futbol pa-
zarından izole bir ülke olduğunu
iddia edemeyiz. Birçok futbolcu-
ları, yıllarca Premier Lig’de, Nor-
veç’te, İsveç’te yahut son dönem-
de Hollanda’da top koşturmak-
taydı. Ülkenin önde gelen teknik
adamlarından, yıllarca Norveç ve
ABD’de takım çalıştıranTheidur
Thordson, 2006’da verdiği bir de-
meçte İzlanda’nın sahip olduğu
yüksek futbolcu potansiyelini çok
şaşırtıcı bulduğunu söylüyordu:
“Ülke potansiyeli yüksek, yete-
nekli gençlerle dolu. Bunu açıkla-
mak zor; ülkede futbola müthiş
bir ilgi var. Zaten büyük bir futbol
ülkesi olmak için illa ki 20milyon
insana ihtiyacınız yok. İzlanda’dan
şaşırtıcı derecede başarılı futbol-
cular yetişti ve dünyanın ilgisini
çekmeyi başardılar.”
Elbette yurtdışına çıkıp birçok
gence esin kaynağı olan ana figür,
Eidur Gudjohnssen’di. Valur’da
başlayan kariyerinde hızlı ve sağ-
lam adımlarla çabucak ilerledi;
Bolton ve hemen ardından da
Chelsea’de kült bir oyuncu haline
geldi. Barcelona’nın “joga boni-
to”yu dünyaya tekrardan hatırlat-
tığı dönemde, fiziksel gücüyle üç
sezon Katalanlar için oynadı;
ancak Pep Guardiola döneminden
sonra Avrupa’yı dolaşmaya baş-
ladı. Yunanistan’da ayağı kırıldık-
tan sonra emekliliğini açıkladı
ancak beklenmedik bir geri dö-
nüşle tekrar millî takımdaki yerini
aldı. Millî takımdan jübilesini, kay-
bedilen Hırvatistan play-offma-
çından sonra, gözyaşlarıyla
açıkladı ama kendisine ihtiyaç du-
yulduğunda geri dönüp EURO
2016 elemelerinde yeniden takım-
daki yerini almaktan kaçınmadı.
Peki, nasıl oluyor da İzlanda küçü-
cük yüzölçümü ve İstanbul’un bir
ilçesi kadarlık nüfusuyla Avru-
pa’ya bu denli fazla oyuncu gön-
derebiliyor? Reading akademisine
katılan, Hoffenheim’la Bundesliga
macerasından sonra Swansea’yle
Premier Lig’e dönen Gylfi Sigurds-
son, Tottenham’ı çalıştırmaya
başlayan Andre Villas Boas’ın ilk
transfer ettiği oyunculardan biri
olmuştu. Sigurdsson, NewYork
Times’ta çıkan bir röportajında,
“Neden bilmiyorum, sanırım iyi bir
düşünce yapısına sahibiz, çok ça-
lışıyoruz ve iyi İngilizce konuşabi-
liyoruz” diyor. TeiturThordarson
ise ülke çapında yayın yapan
Frettabladid gazetesine, “İzlandalı
gençler, yurtdışında oynayan
diğer çocuklardan daha farklı bir
yaklaşıma sahip. Başarıya ulaş-
mak için çok daha fazla çalışıyor-
lar” yorumunu yapıyor. Bu söyle-
nenlerde doğruluk payı var çünkü
yurtdışında futbol oynamaya
başlayan İzlandalı oyuncular, bir
şekilde, işin sonunda takımkap-
tanı olup çıkıyor. Eidur Gudjohns-
sen Chelsea’de, Asgeir Sigurvins-
son Stuttgart’ta, Gudni Bergsson
Bolton’da, Eyjolfur Sverrisson da
Hertha Berlin’de takımkaptanı
oldular ve bu alanda çoğaltılabile-
cek örneklerin sadece bir kısmını
oluşturdular. İzlandalı oyuncula-
rın bu denli tercih edilmesinin
“duygusal” sebepleri arasındaysa,
biraz da ucuza mâledilmelerinin
payı var. İzlanda’ya 2000’lerin ba-
şından beri futbolcu bakmaya
giden Red Bulls Genel Menajeri ve
Sportif Direktörü Erik Soler, nere-
deyse bedavaya çok kaliteli fut-
bolcular bulabildiğini söylüyor.
Reading’de yıllarını geçiren Heldar
Helguson, yine Gudjohnsen örne-
ğindeki gibi, “Yurtdışında nasıl
kalıcı olunur?” sorusuna cevap
olabilecek veteranlardan biri. Yıl-
larca Fulham, Bolton ve QPR’da
oynadı, 50’nin üzerinde gol attı.
Yine AZ Alkmaar’dan Premier
Lig’e 2007’de geçen ve geçtiğimiz
sezon sonunda emekliye ayrılan
sağbek Gretar Rafn Steinsson,
akla gelen ilk örneklerden.
Gelecek parlak
Son dönemde, yukarıdan saydığı-
mız yıldızların yolunda gidip genç
yaşta Avrupa’nın kaliteli liglerin-
den birçok kulüp tarafından fark
edilen ve kadroya eklenen isimler
de bir hayli fazlalaştı. İzlanda Millî
Takımı’nın kadrosunu ağırlıklı
olarak İsveç, Norveç ve Dani-
marka Liglerinde oynayan isimler
oluştursa da kaleci Hannes Hall-
dorsson, Hollanda’da NEC’in file
bekçiliğini yapıyor. Emil Hallf-
redsson, İtalya’nın Verona, Rurik
Gislason Almanya’nın Nürnberg,
Birkir Bjarnason İsviçre’in Basel,
Kolbeinn Sigthorsson da Fran-
sa’nın Nantes takımlarında forma
giyiyor. Olafur Skulason ise sezon