142
143
maçında da Polonya’ya 3-2 mağ-
lup olacaktı.
Platini, Dünya Kupası sonrasın-
daysa Juventus kariyerine adeta
fırtına gibi başlamıştı. Yıldız
oyuncu, Serie A’daki ilk sezo-
nunda gol kralı oldu. Juventus
buna karşın ligi Roma’nın geri-
sinde ikinci sırada tamamlarken
İtalya Kupası’ndaysa zafere ulaş-
mayı bildi. Ancak siyah-beyazlılar
Avrupa’da, Şampiyon Kulüpler
Kupası’nda finale kadar gitmele-
rine karşın bu son virajda, favori
de olmalarına rağmen Hamburg’a
tek golle boyun eğmekten kurtu-
lamadı.
Bir sonraki sezon ise Platini’nin
kariyerindeki en görkemli dö-
nemdi belki de. Juventus ligde
şampiyonluğa ulaştığı gibi, Avru-
pa’da da Kupa Galipleri Kupası’nı,
finalde Porto’yu 2-1’le geçerek
müzesine götürmeyi bilmişti. Ay-
rıca Platini, 20 golle, Serie A’da bir
kez daha gol kralı olmuştu. Ancak
Platini’nin, gelmiş geçmiş en
büyük futbolculardan biri oldu-
ğunu taraflı tarafsız herkese kabul
ettirdiği asıl mecra, 1984 Avrupa
Şampiyonası olacaktı.
Fransa, turnuvanın ev sahipliğini
de üstlenmişti ve tarihinin ilk
somut başarısı için de hayli iddialı
konumdaydı. Açılış maçında Dani-
marka önünde zorlansalar da ki-
lidi açan isim, bitime 12 dakika
kala attığı golle Platini oluyordu.
Yıldız oyuncu bir sonraki maç-
taysa adeta gövde gösterisinde
bulunuyor ve Belçika önünde alı-
nan 5-0’lık görkemli galibiyete,
yaptığı hat-trickle damgasını vu-
ruyordu. Gruptaki sonmaçta
Fransa, Yugoslavya’yı 3-2 ile
geçerken bir hat-trick daha yapan
Platini böylece turnuva tarihinin
gol rekorlarını da alt üst ediyordu.
Fransa’nın yarı finaldeki rakibi
Portekiz’di ve maç, Fransızlar
adına beklenenden çok daha zor
geçti. Karşılaşmanın normal sü-
resi Domergue ve Jordao’nun kar-
şılıklı golleriyle 1-1 sona erdikten
sonra uzatmalarda da aynı oyun-
cular birer gol daha kaydetmişti
ve 120 dakika da 2-2’lik skorla ta-
mamlanmak üzereydi. Ancak son
anda sahneye çıkan isimyine Pla-
tini oldu ve attığı golle Fransa’yı fi-
nale taşımayı başardı.
İspanya’ya karşı oynanan final
maçında da Platini, 57. dakikada
takımının ilk golünü frikikten
kaydediyordu, her ne kadar bu gol,
kendisinin becerisinden çok İs-
panya kalecisi Arconada’nın yu-
murtlamasıyla hafızalara kazın-
dıysa da sonuçta Fransa 1-0 öne
geçen taraf olmuştu. Bitime sani-
yeler kala da Bellone skoru ilân
edecek ve 2-0’lık galibiyet, Fran-
sa’ya tarihinin ilk Avrupa şampi-
yonluğunu getirecekti. Platini ise
turnuvada beş maçta attığı dokuz
golle hayallerin bile ötesinde bir
rekorun sahibi oluyor ve çoğu ki-
şinin gözünde de Fransa’yı da
adeta tek başına şampiyon yap-
mış sayılıyordu.
Millî takım formasıyla yaşanan bu
başarıyı, ertesi sezon Juventus
forması altında elde edilen Şampi-
yon Kulüpler Kupası zaferi izleye-
cekti. Juventus, Liverpool’u,
Platini’nin penaltı golüyle 1-0 ye-
nerek kupaya uzanmıştı. Fakat ta-
rihe “Heysel Faciası” olarak geçen
tribün olayları sonucunda 39 se-
yircinin yaşamını yitirmesi, bu za-
feri ne yazık ki gölgede bıraka-
caktı. Aynı sezon Juventus Serie
A’daysa aradığını bulamamıştı
belki ama Platini üst üste üçüncü
kez gol kralı olmuştu. Yıldız
oyuncu sezon sonunda Altıp Top
ödülüne de benzer bir biçimde, üst
üste üçüncü kez lâyık görülecekti.
Platini, Juventus ile son lig şampi-
yonluğunu, 1985-86 sezonunda
yaşadı. Aynı sezonun sonundaysa
Meksika’daki Dünya Kupası’nda
ülkesini son kez temsil etti.
Turnuvanın ilk turunda SSCB, Ma-
caristan ve Kanada’nın bulunduğu
gruptan çıkan, devamında da önce
son şampiyon İtalya’yı, sonra da
Brezilya’yı devirerek yarı finale
yükselen Fransa, bu aşamadaysa
tıpkı dört yıl önce olduğu gibi yine
Federal Almanya engeline takılı-
yordu. İtalya ve Brezilyamaçlarında
birer kez ağları havalandıran Pla-
tini, Almanlar karşısında durunca,
Fransa’nın da daha fazlasını yapma
şansı kalmamıştı. Dört sene önce-
sine kıyasla farklı olansa, Fran-
sa’nın üçüncülükmaçında bu kez
işini daha çok ciddiye alması ve
Belçika’yı 4-2mağlup ederek kür-
süye çıkmasıydı.
1986-87 sezonunda son kez yeşil
sahalara çıkan Platini, bu sezonun
sonunda kramponlarını duvara
asmasının ardındansa teknik
adamlığa soyunacaktı. Ancak
sahanın kenarında işler, sahanın
içinde olduğu kadar iyi gitmedi.
Kasım 1988’de Fransa Millî Ta-
kımı’nın başına geçen Platini, Ho-
rozları 1990 Dünya Kupası’na
taşımayı başaramadı. Ardından
1992 Avrupa Şampiyonası’na ele-
melerde oynadığı bütünmaçları
kazanarak gittiyse de burada
İsveç, Danimarka ve İngiltere ile
birlikte yer aldığı ilk tur grubunda
tek bir galibiyet dahi göremedi ve
erkenden elendi. Yaşanan başarı-
sızlıklar sonrasında Platini bir
daha teknik direktörlük yapmama
kararı aldı. Tabiî bu kararın ne
denli hayırlara vesile olduğu hayli
tartışma götürür zira kendisi daha
sonra yöneticiliğe merak sardı ve
UEFA ile FIFA’da çeşitli görevler
üstlendi. En nihayetinde de
2007’de UEFA başkanlığına seçildi.
İcraatlarıysa hep tartışma konusu
oldu. Şampiyonlar Ligi’nde klas-
manda üst sıralarda yer almayan
ülkelerin şampiyonlarına yer aça-
cak bir düzenle- meye gitmesi,
çoğu kişi tarafından oy yatırımı
olarak değerlendirildi.
Türkiye’de en çok tepki çektiği
noktaysa, 2016 Avrupa Şampiyo-
nası’nın ev sahipliği için yapılan
oylamada Fransa, Türkiye’yi kıl
payıyla geçerken kendisininma-
kamının gerektirdiği tarafsızlığı
unutup adeta Fransa adına kulis
yapmaya çalışması olmuştu.
Daha sonra 2020’deki şampiyona-
nın ev sahipliği için Türkiye uzun
süre tek aday konumunda olunca
turnuvayı Avrupa’nın farklı farklı
şehirlerinde düzenleme kararını
çıkartmasıysa tümbunların üze-
rine tuz-biber eken bir hamle oldu.
latini ile hemen hemen aynı dönemde forma
giydiği için Tigana’nınmillî takımda elde ettiği
başarıları ayrıca anlatmaya gerek yok belki
ama kulüpler düzeyinde kendisi hiçbir zaman
efsane 10 numara ile aynı takımda yer alma-
masına karşın yine hatırı sayılır başarılar ya-
kaladığından ve teknik direktörlük
kariyerinde de hayli uzun süre futbola emek
verdiğinden ötürü bu bölümler için ayrı birkaç
paragraf açmak da olmazsa olmazdı.
Günümüzde Batı Afrika ülkelerinden Mali’nin
başkenti olan, 60 sene evvelse Fransız Sudanı
olarak bilinen bölgenin aynı şekilde başşehri
görevini gören Bamako’da, 23 Haziran 1955’te
doğan Tigana, üç yaşındayken ailesinin Mar-
silya’ya göç etmesi sonrasında Fransa anak-
arasına ayak basacaktı. O dönemde Afrika
kökenli her göçmen aile gibi, Tigana’nın ailesi
de kentin en yoksul kesimi içerisinde yer al-
maktaydı ve yoksul ailelerin erkek çocukları-
nın da bu sefaletten kurtulabilmeleri için
önlerindeki başlıca seçeneklerden birisi, dün-
P
Ortasahada ne iş olsa yapanlardan
Jean Tigana