144
145
yanın birçok ülkesinde olduğu
gibi, futboldu. Tigana da henüz 10
yaşındayken bu yolu seçmiş ve
Marsilya’da oturdukları bölgenin
mahallî takımlarında futbol alt-
yapısı eğitimini almaya başla-
mıştı.
Tigana’yı profesyonel futbolla
tanıştıran kulüpse, ondaki yete-
neğin ve gücün farkına ilk varan
kulüp olan Toulon’du. Tigana, o
yıllarda ikinci ligde oynayan yeni
takımına imzayı attığında 20 ya-
şındaydı ve aslında Fransa şart-
larında genç bir yeteneğin keşfi
açısından bu geç sayılabilecek
bir yaştı. Ancak bunun sebebi de
yine bir bakıma Tigana’nın yok-
sul bir aileden geliyor olmasıydı
zira genç oyuncu bir yandan fut-
bol oynamaya çalışırken diğer
yandan da para kazanmak için
makarna fabrikasında işçilikten
posta dağıtıcılığına kadar birçok
farklı alanda ter dökmekteydi.
Bu da onun futbola yeterince
vakit ayırmasını engellemişti.
Yine de Toulon ile başlayan pro-
fesyonel kariyerinde Tigana
şöhret basamaklarını çok hızlı
çıkacak ve bu açığı kapatacaktı.
Orta sahada defans hattının
önünden hücumhattının geri-
sine kadar hemkesiciliğiyle hem
servisleriyle ve belki de hepsin-
den önemlisi bitmek tükenmek
bilmeyen enerjisiyle takımının
neredeyse bütün yükünü tek
başına omuzlayabilecek kapasi-
tede bir oyuncu olmasıyla sivri-
len Tigana, Toulon’da geçirdiği üç
sezonun ardından Lyon’a trans-
fer olacak, buradaysa gösterdiği
performansla millî takıma yük-
selecekti.
Tigana’nın kulüpler düzeyinde
asıl büyük başarılara ulaşacağı
adresse, 1981 yılında transfer ol-
duğu Bordeaux idi. Sekiz sezon
taşıdığı Bordeaux forması al-
tında üç lig, iki de kupa şampi-
yonluğu kazanan Tigana, kulü-
bünün tarihinin en parlak dö-
nemlerini yaşamasına katkıda
bulunmuş ve haliyle Borde-
aux’nun efsaneleri arasına da
girmişti. Tabiî bu başarıların yanı
sıra az önce Platini ile ilgili bö-
lümde de aktardığımız üzere bu
yıllarda kendisi Fransa Millî Ta-
kımı’yla bir Avrupa şampiyon-
luğu yaşamış, iki kez de Dünya
Kupası’nda yarı final görmüştü.
Haliyle Avrupa’nın da en iyi orta
saha oyuncuları arasına girmişti.
1989’da Bordeaux’dan ayrılan Ti-
gana için futbolculuk yılların-
daki son durak, aynı zamanda bu
maceraya ilk atıldığı noktaydı.
Marsilya’ya transfer olmuştu.
Güney ekibiyle geçirdiği iki se-
zonda da ligde şampiyonluk se-
vinci yaşayan Tigana, 1991’de
futbolculuğu bırakması sonra-
sındaysa teknik direktörlüğe
geçiş yaptı.
1993’te Lyon’da başlayan teknik
adamlık kariyerinde Tigana’nın
ilk büyük başarısı, 1995’te gö-
reve geldiği Monaco’da bir son-
raki sezon lig şampiyonluğuna
ulaşması oldu. Ardından, 2000
yılında, dönemin ilk zengin pat-
ron takımı projelerinden biri olan
Fulham’ın başına geçti. Fulham o
zaman, Harrods mağazalar zin-
cirinin sahibi olan Mısırlı işadamı
Muhammed El Fayed tarafından
satın alınmıştı ve El Fayed’in
amacı da takımın önce Premier
Lig’e çıkması, ardından da ligin
iddialı takımlarından birine dö-
nüşmesiydi. Tigana bu doğrul-
tuda ilk sezonunda takımını
birinci ligde zirveye taşıyarak
yeni patronunun ilk isteğini ger-
çekleştirmiş oldu. Hatta sonra-
sında Intertoto Kupası üzerinden
UEFA Kupası’na dahi katılmayı
başardı. Ancak takımın ligde üst
sıraları zorlamak yerine daha
çok küme düşmeme mücadelesi
vermesi, Tigana’nın 2002-2003
sezonu sonlarına doğru görevin-
den alınmasına yol açtı.
Ünlü futbol adamının bir sonraki
durağıysa hayli tanıdıktı. 2005
yılının Ekim ayında Tigana, Be-
şiktaş’ın başına geçti. Siyah-be-
yazlı kulüpte görev yaptığı iki
sezon içerisinde iki kez Türkiye
Kupası’nı kazanma başarısı gös-
teren Fransız teknik direktör,
buna karşın 2007’de, sezonun
bitmesiyle beraber görevine
devam etmeyeceğini açıkladı ve
üç yıl boyunca da kısa süreli bir
emeklilik hayatı yaşamayı tercih
etti.
2010’da Bordeaux’nun başına
geçerekmesleğe geri dönüş
yapan Tigana, burada taraftar-
larla yaşadığı birtakım tartışma-
lar sonrasında sezon sonuna
doğru görevini bırakırken, yak-
laşık yarımyıl sonra işbaşı yap-
tığı Çin’in Shanghai Shenhua
takımında da aradığını bulamadı
ve burada da sezonu tamamla-
yamadı. Yaklaşık üç yıldır ikinci
emeklilik dönemini yaşamakta
olan Fransız teknik adam, yeni
bir geri dönüşe ise pek sıcak
bakmıyor.
Jose Antonio Camacho
Carlos’tan önce o vardı
R
eal Madrid’in 1980’li yıllardaki
en önemli oyuncularından bi-
riydi. Hatta Roberto Carlos ge-
lene kadar kendisine Beyaz
Şimşeklerin gelmiş geçmiş en
iyi sol beki gözüyle bakılıyordu.
8 Haziran 1955’teMurcia’da
doğan ve futbola da Albacete
altyapısında başlayan Camac-
ho, henüz 18 yaşındayken Real
Madrid’in kapısından içeri gir-
meyi başarmıştı. Kulüpteki ilk
sezonunu, B takımı statüsün-
deki Real Madrid Castilla’da ge-
çirmesinin ardından da 1974-75
sezonuyla birlikte A takıma
yükseliyor ve kısa sürede Real
Madrid’in vazgeçilmez isimle-
rinden birisine dönüşüyordu.
Real Madrid’deki ilk sezonunda
La Liga’da şampiyonluk sevinci
yaşayan Camacho, bundan
sonraki beş sezonun dördünde
de bu başarıyı tekrarlayacaktı.
Ancak 1978 yılında geçirdiği ağır
bir sakatlık, onu iki yıla yakın
yeşil sahalardan uzaklaştırınca,
bu şampiyonlukların son iki-
sinde genellikle takımarkadaş-
larını saha kenarından izlemek-
le yetinmek zorunda kalacaktı.
1980’lerin başında sakatlığını
tamamen geride bırakan ve fi-
ziksel olarak yeniden fit hale
gelen Camacho, sadece Real
Madrid için değil, İspanyaMillî
Takımı adına da vazgeçilmez
isimlerden birisi olmuştu. Millî
takım formasıyla katıldığı ilk
büyük turnuvaysa, İspanya’nın
ev sahipliğini de üstlendiği ve
haliyle şampiyonluk parolasıyla
yola çıktığı 1982 Dünya Kupa-
sı’ydı. Ancak İspanyollar, ilk
turda Kuzey İrlanda, Yugos-
lavya ve Honduras’la birlikte yer
aldıkları gruptan güç bela çıka-
bildikten sonra, ikinci grupla-
rındaysa Federal Almanya ve
İngiltere’nin gerisinde kalacak
ve turnuvaya beklediklerinden
çok daha erken bir biçimde
veda edeceklerdi.
İki yıl sonraki Avrupa Şampiyo-
nası’ndaysa İspanya bu kez
uzun yıllar sonra ilk kez parlak
bir neticeyle karşı karşıyaydı.
Gruptan Federal Almanya gibi
bir takımı yenerek çıkmalarının
ardından yarı finalde de döne-
min en güçlü takımlarından Da-
nimarka’yı saf dışı bırakmışlar
ve finalde Fransa’nın rakibi ol-
muşlardı. Ancak Platini’yle ilgili
bölümde de bahsettiğimiz
üzere, kaleci Arconada’nın yap-
tığı inanılmaz hata, İspanya’nın
ikincilikle yetinmesine yol aça-
caktı. 1986 Dünya Kupası’n-
daysa İspanya çeyrek finale
kadar geliyor ve bu turda Belçi-
ka’ya penaltı vuruşları sonu-
cunda teslimoluyordu.
Tekrar kulüpler düzeyine döne-
cek olursak, Camacho 1980’ler
süresince de Real Madrid’le üst
üste dört şampiyonluk yaşadı.
Yetmedi, bunların yanına iki
tane de UEFAKupası zaferi ek-
ledi. 1989’da aktif futbolculuk
yaşantısını noktaladığında
dokuz La Liga, beş İspanya Ku-
pası ve iki de UEFAKupası şam-
piyonluğumadalyası kazanmış
durumdaydı.
Futbolculuk sonrasında teknik
adamlığa soyunan Camac-
ho’nun kariyerinin bu kısmıysa,
ilkine zıt bir görünümdeydi.
Yaklaşık 20 sene içerisinde 10’a
yakın takımda çalıştı. Bunlar-
dan en önemlileri Benfica, İs-
panyaMillî Takımı ve tabiî ki
Real Madrid’di. Ne var ki yuva-
sında teknik adamolarak geçir-
diği süre, sadece birkaç haftayla
sınırlı kaldı. İspanya’yı EURO
2000’e götürdüyse de çeyrek fi-
nalde daha sonra kupayı da ala-
cak olan Fransa’ya son dakika
golüyle teslimoldu. Bu dönemde
kazandığı tek kupaysa, Benfica
ile 2004’te uzandığı Portekiz
Kupası’ydı.