TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Tevfik Köse:"İstediğim noktaya gelemedim" 2.07.2007
Tevfik Köse:"İstediğim noktaya gelemedim"

U17 Genç Milli Takımımız Avrupa Şampiyonluğu'nu kazanırken o da gol krallığı tacını taktı. Dünya Şampiyonası'nda ise bronz ayakkabının sahibi oldu. Ancak Bayer Leverkusen'de geçirdiği son iki sezonda aradığını bulamadı. Avrupa'da kalmayı çok istemesine rağmen Türkiye'ye, Ankaraspor'a geldi. Bu tercihini açıklarken, "Oynayacağım bir takımın formasını giyip kimliğimi yeniden bulmak ve A Milli Takım için alternatif olmak istiyorum" sözleriyle açıkladı.

Mazlum Uluç

U17 Takımıyla Avrupa Şampiyonluğu yaşarken gol kralı oldun. Ardından Dünya Şampiyonası'nda takım dördüncü olurken sen de bronz ayakkabının sahibiydin. O dönemde Chelsea, Arsenal ve Inter'in seni istediği haberleri çıktı. Ama Leverkusen'de kaldın. Aradan geçen iki yılda hayatında neler değişti? Hayal ettiğin noktalara geldiğini düşünüyor musun?

Dediğiniz gibi o dönemde Avrupa'dan ciddi teklifler almıştım. Sadece Avrupa'dan değil, Türkiye'den de güzel teklifler vardı. Ama o dönemdeki hedefim öncelikle kendi takımım Bayer Leverkusen'in A takımına yükselebilmekti. Çünkü tanıdığım, bildiğim bir ortamda daha rahat yükselebileceğimi düşünmüştüm. Ancak A takımda oynama şansı bulamadım. Şimdi geriye dönüp baktığımda "Gitseydim daha mı iyi olurdu?" diyorum ama bunu da bilemezsiniz. Yani Chelsea'de olmak da kolay değil. Benim oynadığım mevkide Drogba, Shevchenko gibi oyuncular forma giyiyor. Daha küçük bir takımda kendini göstermek ve o süreçte pişmek benim açımdan avantajlı görünmüştü.

İstediğim noktaya gelemedim

Peki, o pişme sürecini yaşayabildin mi Bayer Leverkusen'de? A takımda olmasan da ikinci takımda forma giyiyorsun.

Aslına bakarsanız benim istediğim olmadı. Çünkü amacım A takımda oynamaktı. Antrenörlerim de böyle söylemişti. Ancak şanssız bir sakatlık yaşadım.

Aslında yaşın çok genç ama iki önemli turnuva geçirdin. Unutamadığın maç ve unutamadığın bir golün var mı?

Dünya Şampiyonası'nda Brezilya'ya kaybettiğimiz yarı final maçını unutmam mümkün değil. 3-0 geriye düştüğümüz maçı 10 kişiyle 3-3'e getirmek inanılmaz bir şeydi. Yenildik ama o maçı hayatım boyunca unutmayacağım. Gollere gelince, ben anlı-şanlı goller atmadım. Normal goller atan bir forvet oyuncusuyum.

Anlı-şanlı golle normal gol arasındaki ayrımı anlatır mısın bize?

Bir forvet oyuncusu genellikle ceza sahasında topla buluşur, bir hareket yapar, vurur ve gol atar. Ben de böyle bir golcüyüm işte. 20-25 metreden vurmak, voleyle gol atmak benim işim değil. Öyle gollerim de var ama çok nadir.

Leverkusen'in ikinci takımında oynadın. İlk sezonunda 13 maçta 3, geçtiğimiz sezon ise 28 maçta 7 gol attın. Bu performans senin için yeterli miydi?

Hayır değil elbette. Özellikle bu sezon benim için zor geçti. Önce bir sakatlık yaşadım, sonra da teknik direktörüm görev vermedi. Benim açımdan hiç yeterli bir performans değildi.

Kafa vuruşlarım zayıf

Leverkusen'in sportif direktörlüğünü Rudi Völler yapıyordu. Senin oynadığın ikinci takımın başında da Ulf Kirsten vardı. İkisi de çok önemli golcüler. Bu durum seni yönlendirmeleri açısından bir avantaj olmadı mı?

Völler daha çok A takımla ilgiliydi, onunla iki-üç kez konuştum. Ama Kirsten benim hocamdı ve çok da yardımcı oluyordu. Kendisi de ceza sahası içinde etkili bir golcü olduğu için benim stilimi kendisine benzetiyordu. Ancak onun artısı kafayla da gol atabilmesiydi. Benimse bu konuda zaafım var. Özellikle kafa vuruşlarımı geliştirmem konusunda ısrarla üzerimde duruyordu.

Kirsten'in sende gördüğü artı yönler nelerdi?

Dediğim gibi o tipik bir ceza sahası golcüsüydü. Benimse topla oynayabilen ve tekniği yüksek bir oyuncu olduğumu söylüyordu. Ceza sahası içindeki çabukluğumu ve gol vuruşlarımı beğeniyordu. Kuvvet açısından da kendimi geliştirmem gerektiğini söylüyordu.

Bayer Leverkusen'de ikinci takımda oynayan oyuncunun kazandığı paranın ölçüsü neydi?

Çok fark var tabii.

Demek istediğim şu; belli bir düzeyin üzerindeki futbolcular oldukça iyi paralar kazanır ve hem kendi geleceklerini hem de ailelerinin geleceğini kurtarır. İkinci takımda oynayan bir oyuncu olarak böyle bir imkâna sahip miydin?

İkinci takımda oynuyordum ama sözleşmem profesyonel olduğu için profesyonel oyuncular gibi para kazanıyordum. İkinci takımın konumu ise farklı. Türkiye'deki 3.Lig takımlarında olduğu gibi 28-29 yaşında oyuncular vardı kadroda. Onların da işi sadece futbol oynamak, geçimlerini bu meslekten sağlıyorlar. Ama tabii kazandıkları paralar açısından A takım oyuncularıyla aralarında büyük farklar var.

Almanya'da Türk olmak zor

Almanya'da futbol oynarken Türk oyuncu olmanın sıkıntısını çektiğini düşünüyor musun?

Son sezonumda böyle bir sıkıntıyı biraz hissettim. Benimle aynı seviyedeki bir Almanı bana tercih edebiliyorlardı. Mesela Schalke 04 takımında bu sezon ilk onbirde oynatılan Mesut Özil var. Eğer Türk Milli Takımı'nda oynamayı seçseydi bu kadar şans bulabileceğini hiç sanmıyorum. Ama Alman Milli Takımı'nı seçti ve çok daha fazla oynama fırsatı bulabiliyor. Hamit ve Halil Altıntop çok kaliteli oyuncular olmalarına rağmen Schalke'de gerektiği kadar oynayamadılar. Eskiden böyle bir ayrım olmadığını düşünüyordum ama şu son gelişmelere bakınca maalesef Almanların daha öncelikli olduklarını görebiliyorum.

Irkçı tavırlarla karşılaştığın oldu mu hiç?

Hayır, böyle bir şey görmedim.

Avrupa Şampiyonu olduğunuz finallerde attığın bir golden sonra formanı çıkardın, içindeki atlette "Allah" yazıyordu.

Evet, Hollanda'yla oynadığımız final maçındaydı. O dönemde Bayer Leverkusen'de oynayan Brezilyalı Lucio'da görmüştüm. Gol attıktan sonra formasını çıkardığında göğsünde "100 % Jesus" yazıyordu. O olay aklımda kaldı. Oda arkadaşım Nuri'ye final maçından önce "Biz de böyle bir şey yapalım mı?" diye sordum. "Olur" dedi ve o kendisi bir şey yaptı, ben de bunu yaptım. Golü attıktan sonra da formamı sıyırdım ve o yazı göründü. Ama böyle tepkiler alacağımı bilseydim yapmazdım. Oysa Lucio hiç kimseden tepki görmemişti.

Alman Ligi'nde hangi oyuncuları beğeniyorsun? Kendine kimi örnek alıyorsun?

Beğendiğim Alman futbolcu yok. Kendime örnek aldığım oyuncu Van Nistelrooy. Alman Ligi'nde de Halil ağabeyi beğeniyorum. Benim tarzım da ona benziyor biraz. O da tekniği iyi, topu alıp verebilen, çok koşan ve net gol vuruşları yapabilen bir oyuncu.

Ceza sahası içinde topla çok çabuk hareket edebiliyorsun. Seni ön plana çıkaran ilk özelliğin bu mu?

Süratim önemli. Oynama tarzım da zaten ceza sahasında karşımdaki adamı geçip kaleyi gördüğüm anda şut atmak biçiminde. Öyle üç-dört kişinin arasına girip çıkayım tarzında bir oyuncu değilim. Zaten hocalarım da "Karşındaki adamı geç, kaleyi görünce vur" diyor.

Peki, Turkcell Süper Lig'i izliyor muydun, burada beğendiğin oyuncular var mı?

Geçtiğimiz sezon Turkcell Süper Lig'i çok az izledim. Ama Fatih Tekke'yi eskiden beri çok beğeniyorum. Topu saklaması ve uzun boylu olmamasına rağmen hava toplarındaki hâkimiyeti mükemmel.

Türk Milli Takımı Almanya'dan nasıl görünüyor?

Alınan sonuçlar bir yana, Fatih Hoca'nın benimsediği futbol anlayışı, gençlere şans tanıması beni çok mutlu ediyor.

Sen kendini o Milli Takım'a ne kadar yakın görüyorsun?

Bugünkü halimle oynayamam. İşte o nedenle sürekli oynayabileceğim bir takıma gitmek ve kendimi yeniden bulmak istiyorum. Milli Takım'a baktığımda çok sayıda kaliteli forvet olduğunu görüyorum ve "Onların arasına girmek kolay değil" diyorum. Ama hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadım. En önemli hedefim bir gün Milli Takımımızda yer almak.

Aslında bu kadar çok sayıda kaliteli oyuncunun bulunması seni daha fazla motive etmeli.

Elbette, kimlerle yarışacağımı bildiğim için hep daha iyi olmaya çalışıyorum.

Milli Takım kampına gelmek, ay-yıldızlı formayı giymek neler hissettiriyor sana?

Büyük gurur veriyor. Davet aldığımda severek, isteyerek geliyorum. 1988'liler grubu zaten ekstra bir grup. Buradaki arkadaşlarımla beraber olmak da bana ayrıca mutluluk veriyor.

Alman Milli Takımı'nı hiç düşünmedim

Almanlar sana milli takımlarında oynama teklinde bulunmuş muydu?

3 sene önce hem Türkiye'den hem de Almanya'dan teklif aldım. Benim kafamdaki takım Türkiye'ydi. Yine de babama danıştım, o da Türkiye'yi tercih etmemi söyledi.

Alman Milli Takımı kariyer açısından daha cazip gelmemiş miydi sana?

Hayır, ben bu konuları hiç düşünmeden Türkiye'yi seçtim. Bugün Alman Milli Takımı'nda oynasam ve mesela Türkiye ile karşılaşsak hiç de hoş olmazdı. Düşünsenize, seremoni için diziliyorsunuz, siz Alman takımının formasını giyiyorsunuz, bir yandan da İstiklal Marşı çalıyor. Böyle bir şeyi asla yapamazdım.

Futbol hayatına yön veren en önemli antrenör kim?

U17 Milli Takımı'nda oynadığım dönemdeki hocam Abdullah Avcı. Bana çok yardım etti. Bazen gol atamadığım maçlar oluyordu ama bana her zaman sahip çıkıyor ve moral veriyordu. Futbolun dışında da bana her zaman destek verdi. Bugün bile "Ne problemin olursa olsun beni ara" der. En değerli ve en önemli hocam odur.

Bayer Leverkusen'deki en iyi arkadaşın kimdi?

En iyi arkadaşlarım yabancılardı. Bizim kulüpte yabancılar bir yanda, Almanlar diğer taraftaydı. A takımda da böyleydi. Aslında ben iki grubun ortasında bir konumdaydım ama yine de yabancılara daha yakındım.

Futboldaki nihai hedefin nedir?

Türkiye'de ya da Avrupa'da büyük bir takımda sürekli oynamak ve sonunda A Milli Takım'ın değişmez oyuncusu olmak. Dört-beş sene içinde bu hedeflerime ulaşmayı planlıyorum.

Babam hep yanımdaydı

Ailenin futbolcu olmana bakışı nasıldı?

Eğer babam ve amcalarım arkamda olmasaydı buraya kadar gelemezdim. Beni futbola yazdıran zaten amcam. Babam da nerede olursa olsun her maçıma mutlaka geldi ve bana destek verdi. Babamın tribünde olduğunu bilmek beni müthiş motive ederdi. Şimdi ben de iyi bir oyuncu olarak bunun karşılığını babama vermek istiyorum.

Almanya'da ailenle mi yaşıyordun?

Evet, ailemle birlikteydim. Dedem Bayburt'tan Almanya'ya gitmiş. Ben üç kardeşin ortancasıyım.

Hobilerin, ilgi alanların neler, futbolun dışındaki hayatında neler yapıyorsun?

Çok yoğun bir tempoda çalışıyorum ancak fırsat buldukça sinemaya gitmeyi, arkadaşlarımla bir arada olmayı seviyorum. En beğendiğim sinema oyuncusu Will Smith. Çünkü çok farklı rollerin altından başarıyla kalkabiliyor.

Başka sporlarla ilgin var mı?

Basketbolu seviyorum. NBA'i izliyorum. Tracy McGrady döneminde Orlando Magic'i tutuyordum. Bu arada Mehmet Okur ve Hidayet Türkoğlu'nun başarılarını da gururla izliyorum. Dünyanın en büyük ligine gittiler ve kendilerini orada da kanıtlamayı başardılar. "Demek ki olabiliyormuş" diyorum ve onların başarısını kendime örnek alıyorum.