TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Ramazan Kurşunlu: "Kaleciler Hücuma Katılmalı" 1.11.2023
Ramazan Kurşunlu: "Kaleciler Hücuma Katılmalı"

2000'lerin başında Altay'da çok genç yaşta parladıktan sonra Beşiktaş'ın kalesini korudu. Diyarbakırspor'dan Rizespor'a, Ankaraspor'dan Adana Demirspor'a pek çok takımın formasını giyerken Ümit Millî Takımımızla da beş maça çıktı. Şimdilerde bir yandan teknik direktörlük yaparken bir yandan da Millî Takımlara kaleci antrenörü olarak destek veren usta eldivenle kariyer hikâyesini, etkilendiği teknik adamları ve oyuncuları konuştuk.

Röportaj: TamSaha / Rasim Artagan

Beşiktaş'ta kalecilik yaptığınız 2000'lerin ilk yarısında tüm Türkiye'nin tanıdığı ve beğendiği bir oyuncu olmuştunuz. O günleri nasıl anlatırsınız?

19-20 yaşında Süper Lig'de Altay forması giyiyordum. Ligin en genç kalecisi bendim. Genç bir ekiptik. Sezonun son haftası küme düştük. Ama altyapıdan yetişen beş oyuncu ilk 11'de oynuyorduk. Sinan Kaloğlu ile Ümit Millî Takım'a gidiyorduk. Ümit Millî Takım bize büyük avantaj sağladı. Öyle bir jenerasyon yakalanmıştı ki; 24 kişilik kadro dört büyük takıma transfer yaptı sonrasında… Başımızda Raşit Çetiner vardı. Çok sevdiğimiz, değerli bir büyüğümüzdür. Üzerimizde emeği çoktur. Selamlar gönderiyorum. Sezon sonuna doğru Altay'la Fenerbahçe deplasmanına konuk olmuştuk. Tarihimizde uzun yıllardır Fenerbahçe'yi deplasmanda yenemiyorduk. O maçı Sinan Kaloğlu'nun golüyle 1-0 kazandık. Sinan'la birlikte ben de Beşiktaş Teknik Direktörü Mircea Lucescu'nun dikkatini çekmişiz. Beşiktaş'ın menajeri Sinan Engin devamlı bizim maçlarımızdaydı. O dönemde Beşiktaş'ın futbol şube sorumlusu olarak görev yapan Yıldırım Demirören Başkanla da havalimanında bir temasımız olmuş ve bana, "Ramazan seni düşünüyoruz. Bize gelir misin?" demişti. Böyle bir teklif alınca çok mutlu olmuştum. Kulübümle irtibata geçtiler ve böylece Beşiktaş'a transferim gerçekleşti.

O dönemde Beşiktaş'ın kalesini Oscar Cordoba gibi önemli bir kaleci koruyordu. Ancak onun olmadığı maçlarda gösterdiğiniz performansla Cordoba'nın yokluğunu hissettirmemiştiniz.

İlk transfer olduğum gün Lucescu beni çağırdı ve "Geçen sezondaki performansını seni Beşiktaş'ta oynattığım her maçta bekliyorum. Ama bir maç, ama 10 maç, ama 30 maç… Ben seni bu sezon en az 10 maçta oynatacağım. Önümüzdeki sezonlar için seni hazırlamam lâzım. Gençsin, önün açık" dedi.  Bu sözleri beni çok mutlu etti. Cordoba gibi büyük bir ismin yanında olmak bana büyük mutluluk veriyordu.

Cordoba'dan neler öğrendiniz?

En önemlisi Cordoba büyük bir tecrübeye sahipti. Kaledeki soğukkanlılığı, ayak tekniğinin yüksekliği, oyunu geriden çok iyi okuması, tam bir lider karaktere sahip olması en önemli özellikleriydi. Sadece saha içinde değil dışarıda da büyük bir liderdi. Tam bir babaydı… Örnek alınacak bir insandı. Maç oynanırken devamlı kendisine bakıyordum. Top üçüncü bölgede Sergen abide veya İlhan abide olsa bile ben devamlı Cordoba'nın ne yaptığına bakıyordum. Topsuz ve toplu oyunda çok iyiydi. Ondan çok şey öğrendim. Bize sürekli uyarılarda bulunuyordu.   

Lucescu da size verdiği sözü tuttu değil mi?

Evet, söylediği gibi beni 10 maç oynattı. Cordoba Cuma günü millî takım kampından dönerdi, Lucescu da beni oynatırdı. Çoğu hocanın yapmayacağını yapıyordu Lucescu… Maç sabahı millî takımdan dönen oyuncuyu oynatan hocalar gördü bu ülke… Lucescu bana inandı. Kulübün geleceğine inandı. Ben de ilk sezonda elimden geleni yaptım. Büyük takımda oynamak gerçekten çok zor. Altay büyük camia. Büyük bir camiadan bambaşka bir camiaya geliyorsunuz. Gerçekten kolay değil. Önemli bir kadroya geldim. 100. yıl şampiyonluğu üzerine transfer olmuştuk. Bu benim için çok onur vericiydi. Hâlen daha açıp açıp izliyor ve gurur duyuyorum o dönemlerle…

O dönemin kalecileri ile bu dönemin kaleciler arasındaki temel farklar neler? Benim gözlemime göre kalecilerin bedenleri büyüdü…

Kesinlikle doğru bir gözlem. Bizim dönemimizde Mondragon çok uzun boylu ve geniş bir kaleciydi. Cordoba ise benim kadardı. 1.86-1.87 boylarındaydı. Ama çok yetenekli kalecilerdi. Ben de 1.90 üzeri olmak isterdim. Ama eksikleriniz oluyor işte… Şu anki kalecilerin de dezavantajları olabiliyor. Teknik anlamda, altyapı anlamda sıkıntı yaşayabiliyorlar. Kalıplı kaleciler de dezavantajlı olabiliyor. Standart boylu kaleciler daha atletik. Kalecilik boya değil yeteneğe bakıyor. Yeteneğin varsa oluyorsun; yoksa olamıyorsun. Bu kadar basit. Genç kalecilerimiz üzerlerine koyuyor son dönemde. Bunun örneklerini görüyoruz. Mesela Altay Bayındır, Manchester United'a gitti. Kendisiyle gurur duyuyoruz. Daha fazla kaleci ihraç etmemiz lâzım. Genç kalecilere de çok büyük işler düşüyor. Oynaya oynaya üzerlerine koymaları lâzım. Hem Millî Takım hem Avrupa seviyesinde ülkemizin kaleci açısından önü açık bence.

Hocam sizin zamanınızdaki futbol hızıyla günümüz arasında bariz oranda bir hızlanma görüyorum. Siz bu hızı nasıl yorumluyorsunuz?

Global futbolda artık her yerde hızlı oyun var. Oyun geçişleri çok hızlı. Kaleciler buna ortak olmalı. Hem ayak hem pozisyon olarak artıya geçirmeleri lâzım takımlarını. Geriden oyunu kurmaları lâzım…

Şampiyonlar Ligi'nde Lazio kalecisi Ivan Provedel, son dakikada kafayla attığı golle takımına Atletico Madrid karşısında 1 puanı getirdi. Attığı gol de santrfor golüydü aslında…

Kesinlikle öyle… Kaleciler fizikliler ama oyuna ekstra katkı yapmaları lâzım. Provedel'in golü buna çok güzel bir örnek. Önde oynamak gerek. Kale içinde kaldığı zaman takıma katkı sağlayamıyorsun. Öne çıkman lâzım. Benim en çok güvendiğim şey ayaklarımdı. Mübalağa etmiyorum; kaleciliğimi övmem ama ayaklarımı net olarak övebilirim. Bütün hocalarım bunu biliyor ve takdir de ediyordu. Bütün kaleciler ayaklarını geliştirmeli. Bu dönemde ben oynasaydım hakikaten aranan bir kaleci olurdum. Futbol artık kaleciyi de işin içine sokuyor. Kalecini kullanamıyorsan eksik kalıyorsun. O yüzden kalecilerin sistem, teknik, oyun formatı, pozisyon bilgisi olarak daha fazla çalışması gerekiyor. Kalecinin top sendeyken hücuma geçmesi lâzım.

Sizin döneminizin biraz daha öncesinde kalecilerin yavaş olduğunu hatırlıyorum. Ama bugün öyle bir durum yok.

Ben 1995'te kaleci antrenörünü yakaladım. Öncesinde kaleci antrenörü yoktu. Kaleciler takımla çalışır, sonra da birbirlerini çalıştırırlardı. Şimdi kaleci antrenörleri daha üst seviyedeler. Çok çalışıyorlar, gelişiyorlar, teknolojiyi de işin içine sokuyorlar. Kalecilerin artık çok daha çabuk olması gerekiyor.

Futbolu bırakma zamanınızın geldiğini nasıl anladınız? O kararı nasıl verdiniz?

Futbolu bırakmak aklımın ucundan geçmiyordu; ta ki aşil tendonum kopana kadar… Büyük bir sakatlık geçirdim. 1 seneye yakın futbol oynayamadım. Zar zor yürüdüm hatta. Doktorum Allah rahmet eylesin Bülent Zeren, "Ramazan futbol oynamayı düşünmeyeceksin, sadece yürümeyi düşüneceksin" dedi. Futbol benim için çok önemli bir şeydi. Hayat kaynağıydı. Tedavi sürecinden sonra ayağım iyileşti ama istediğim gibi teklifler de gelmedi açıkçası. Ben de üst seviyede bırakmak istedim. Alt liglere düşmeden bu işe noktayı koydum. Çünkü 2-3 sene bana bir şey katmayacaktı. Antrenörlük çok büyük hayalimdi. Önümde uzun yıllar olduğu için bir an önce antrenörlüğe başlamak istedim.

Sertifikasyona hemen mi başladınız?

Futbolu bıraktıktan sonra 1-2 sene hiçbir şey yapmadım. Ne yapabilirim diye düşündüm. Ticareti hiç bilmiyordum. Sporun içinde olmam gerekiyordu. Sağlıklı karar almam gerekiyordu. Allah kendisinden razı olsun, Levent Eriş Hocam bir gün telefon açtı. "Oğlum ne yapıyorsun?" dedi. "Antrenörlük yapmak istiyorum hocam ama belgem yok" diye cevap verdim. Hemen beraber başvurularımızı yaptık. Beni yanına aldı ve kaleci antrenörü olarak başladım. UEFA B Belgemi aldım. Profesyonel Kaleci Antrenörü belgemi de aldım. Federasyon hemen bana görev vermeye başladı. 2015'ten beri gönüllü olarak görevler gelmeye başladı. A millî hâriç tüm kategorilerde görevlere gittim. Ümit Millî Takım dâhil… O arada Levent Hocanın yanında Manisa FK'da çalışırken Hikmet Karaman Hocam aradı. Levent Hocamla bir plan yaptık ve kendi yolumuza gittik. Hikmet Hoca ile takım kaptanlığı yaptığım Çaykur Rizespor'da göreve başladım. Ardından Alanyaspor'a gittim; orada da görev yaptım. Hikmet Hocamdan çok şey öğrendim. Hikmet Karaman, Ankaraspor'dan da hocamdı zaten…

Kaleci antrenörlüğünden teknik direktörlüğe evrilme süreci nasıl gelişti?

Futbolu çok seviyordum. Okul takımında forvet oynuyordum. Hafta sonlarında Altay'da kalecilik yapıyordum. Keşke futbolcu olsaydım, kaleci olmasaydım dediğim anlar oldu. Hedefim de teknik direktörlüktü. Yıllarca kaptanlık yaptım, liderlik vasfımız da var. Bandırmaspor'dan bir teklif geldi. 2018-2019 sezonuydu ve 9 puanla ligin en altındaydılar. Hikmet Hocam, "Oğlum takım düşmüş sen normal misin?" dedi. "Hocam hayalim var. Bana lider takım teklifte bulunmaz. Başka bir güzide kulübümüz çağırmış; benim için fırsat. Bir yerden başlamam lâzım. O takımı ligde bırakırsam yürüyeceğim" karşılığını verdim. Devre arası kampında Antalya'da kulüp yönetimiyle beraber radikal kararlar aldık. Ligin ikinci yarısına gümbür gümbür başladık ve sezonun son maçında da ligde kaldık. Batuhan Karadeniz'i almıştık… Çok önemli emekleri oldu. Gecemizi gündüzümüze kattık. Büyük bir iş başardık.

Beşiktaş'ı, Millî Takımları görmüş bir oyuncusunuz. Bandırmaspor'da hangi şartlarda çalıştınız?

O zaman maddî anlamda çok büyük sıkıntılar yaşıyordu kulüp. Şu anki Başkan Onur Göçmez'in dışarıdan büyük destekleri oldu. Biz zor şartlarda gittik. 6 ay hiç para almadık. Parayı getirdiler, oyunculara dağıttık. Hepimiz sponsor bulmaya çalıştık. Ben o takımı ligde bırakırsam, önüm açılacaktı. O süreci öyle tamamladık. Bandırma benim için çok önemli bir yer. İlk göz ağrım diyebilirim. İnşallah bir gün tekrar geri dönerim.

Plaj futboluna da değinelim. Futbolun çok değişik bir kolu… Plaj futbolunu bir kaleci ve antrenör olarak siz nasıl yorumluyorsunuz ve buraya nasıl dâhil oldunuz?

En önemli faktör Sayın Oğuz Çetin Hocamız… Bizlere her zaman destek oldu. Teknik direktörlük yapmadığımız dönemde bize görevler verdi. Bu armayı en iyi şeklide temsil etmeye çalışıyoruz. Teknik direktör Ozan Yılmaz Hocamla aynı kursu bitirdik. "Bana destek olur musun?" dedi. Ben de seve seve kabul ettim. "Şeref duyarım Hocam" dedim. Her türlü desteğe hazırım. Teknik direktör de olsam bu millî dava. Görevin hepsi kutsal. Elimizden geleni yaparız. Bambaşka bir branş. Ama baktığınız zaman çok keyifli. Atraksiyonu çok yüksek. Oyuncuları kutlamak gerekiyor. Gönüllülük esasıyla mücadele veriyorlar. Amatör ruhla oynuyorlar. Bu arma için inanılmaz çalışıyorlar. Baktığınız zaman bir futbolcunun kuvvet anlamında kumdan alabileceği çok şey var. Devre arası kampına gitsem bir takımla, takımı iki günde bir kuma sokarım. Bambaşka bir sistem…

Tam değineceğim yere geldiniz. Kaleciler özelinde refleksleri inanılmaz geliştiren bir branş plaj futbolu. Top yerden sekiyor ve gol olabiliyor. Sizin bir çalışmanızı hatırlıyorum. Araya adam koyup topu göstermeden atıyordunuz.

Evet, her dakika reaksiyon var. Dışarı giden top gol olabiliyor. Hep tepki vermeniz gereken bir spor.

Bu yüzden gelişime de çok katkı sağlıyor plaj futbolu. Nasıl ki Ronaldinho, Ronaldo, Romario gibi büyük yıldızlar futsaldan çıktı; plajda da aslında çok büyük bir potansiyel var.

Az önce siz de söylediniz zaten. Kalecinin çabuk olması gerek. Kumda yapılacak reaksiyon çalışmaları kaleciyi hızlandırır ve gelişimini sağlar.

Avrupa'nın büyük takımları kuma giriyorlar.

Bence her takımın girmesi lâzım. Kum bambaşka bir şey... Eskiden bizi sahilde koştururlardı. Biz isyan eder, "Ne işimiz var?" derdik ama öyle değilmiş. Üç büyüklerin en iyi oyuncuları getirin buraya kuma çıkartın; Plaj Millî Takımımız onlara fark atar. Çünkü burası bambaşka... Burada öyle takımlar izliyoruz ki, ülkelerinde 10-11 ay sadece bu işi yapıyorlar. Orada profesyonel bakıyorlar. Bizim oyuncularımız iki aylık çalışmalarla mücadele ediyor. Bunun ülkemizde anlatılması gerek. Ülkemizde daha fazla yaymamız lâzım plaj futbolunu… Sezon boyu süren bir ligimiz olsa biz dünya şampiyonu oluruz. Oyuncuların hepsi yetenekli. Motor özellikleri çok gelişmiş. Genlerimizde var, yetenekli insanlarız.

Kalecilik döneminizle bu dönem arasındaki futbol vizyonu nasıl gelişti?

Antrenörlüğe başladığımda futbolu bambaşka bir seviyeye getirdim. Ama işin içine antrenörlük olarak girdiğinizde, teknolojiyi de işin içine soktuğunuzda olay bambaşka yerlere gidiyor. Oğuz Çetin Hocamla birlikte bu işler çok ilerledi. Babamın bir maç izleyişi var, benim başka bir maç izleyişim var. Ben sistemlere bakıyorum, mesafelere bakıyorum, pas oyununa, geçişlere, kenar oyunlarına bakıyorum. Maçı izlerken bunları takip ediyorum. UEFA A Eğitimi'ni almamla bunlar gelişti. Teknoloji de işi geliştirdi. Saha içinde olmak gerekiyor. Ülkemizde genç oyuncular ne kadar önemliyse genç teknik adamlar da o kadar önemli… Kolay yetişmiyor iyi bir teknik adam… Gençler şimdi çalışıyor. Ben gurur duyuyorum. İnşallah Türk antrenörler olarak Avrupa'da çalışmamız gerekiyor. Hiçbir eksiğimiz yok.

İngiltere, İtalya, İspanya, Almanya'ya baktığınız zaman aramızdaki temel farklar neler?

Ben Beşiktaş'la üst düzey takımlara karşı oynadım. Hepsinin bir şablonu var ama benim en çok zevk aldığım lig İngiltere Premier Ligi… Çok atak… Futbol çok hızlı oynanıyor. İtalya katı savunmasıyla biliniyor. Almanya geçiş oyununu iyi yapıyor, İspanyollar pas oyununu tercih ediyor. Benim için en önemli şey hız ve hücum… İngiliz stili… En iyi defans her zaman hücumdur.

Hocam hedefleriniz, hayalleriniz, ulaşmak istediğini noktalar neler?

İnanın alt liglerde çalışmak çok zor. Ülkemizde antrenörlük yapmak, mâli açıdan sıkıntılı kulüplere gittiğiniz zaman çok zor. İyi bir takım yakalarsanız bu sizi geliştiriyor. İyi bir takım yakalayıp, ben de üst liglerde çalışmak istiyorum. Kendimce yakaladığım başarıyı, antrenörlükte de yakalamak istiyorum. Önce kendi ülkemizde bir şeyler verelim ki hedef yurt dışı olsun. İnşallah Rabbim bize de kapılar açar.

Sizi en çok etkileyen ve katkı sağlayan teknik adamlar kimlerdi?

Çok teknik adamla çalıştım ama Mircea Lucescu beni çok etkilemiştir. Vincento Del Bosque de öyle… Beni çok etkilemiştir. Oyuncuya yaklaşımıyla, kişiliğiyle örnektir.

Del Bosque'ye ayrı bir parantez açalım isterseniz…

Tabiî ki antrenörün de şansı olacak. Del Bosque başarıdan başarıya koşan bir isim. Egosu sıfır… Oyuncuyla iletişimi çok iyi. Adaletli davranan bir isim. Herkese forma şansı verir. Hikmet Karaman'ın çalışma disiplini inanılmazdır. Bütün ülkeleri birlikte araştırırdık. İş ahlâkı olarak hocayı bir numaraya koyarım. Herkes agresif der. Beni 8 ay kadro dışı bıraktı. Ama sonra kaleci antrenörü olarak yanına aldı. Aykut Kocaman büyük bir karakter. Bambaşka bir kişilik. Oyuncuya yaklaşımı, beyefendiliği, antrenör duruşu benim için idoldür.

Bugünkü Ramazan Kurşunlu, futbolcu Ramazan'a ne söylerdi?

20-21 yaşında cahil çocuklardık. Ayaklarımızın üzerinde durmaya çalışıyorduk. Bugün Beşiktaş'ta olsam, kendime psikolog tutardım. Dertleşebileceğin bir ağabeyin olacak. Gençsin, cahilsin çünkü. Ağzından çıkan bir kelime hayatına büyük etki eder. Hakikaten 20-21 yaşında Beşiktaş'a gelmişsin. Göz önündesin. Şu anki hâlimle benim ayaklarım çok rahat oynardı. Bunu özellikle eklemek istiyorum. Del Bosque beni Carew ile forvet oynatıyordu. Emre Aşık, Çağdaş Atan, Ahmet Yıldırım beni tutamıyorlar diye yelek değiştiriyorlardı. Del Bosque, "Seni kim kaleci yaptıysa bana getir" dedi… Kaleden çıkartıp, John Carew'in yanına koyuyordu. Kaleciliğimi övmem ama ayaklarımı överim. İzmir'de Göztepe maçına gittik. Beni yetiştiren Erol Çamkıran Hocamın yanına gittim, "Hocam seni Del Bosque çağırıyor. Sana çok kızdı. İfadeni alacakmış" dedim. Öyle bir tanıştırma oldu. Bosque, "Bunu neden kaleci yaptın?" diye sordu. Hatta bir gün Sergen ağabeye, "Sergen sen aramızda en yeteneklisin. Cordoba mı, Ramazan mı yetenekli?" diye sordular. Sergen abi de, "Cordoba çok yetenekli, Ramazan futbolcu" dedi. Ayaklar çok önemli.

Şu an bile idmanlarda şutlarınız ne kadar iyi olduğunu görüyorum.

Ben çok çalıştım. Sıddık Özarslan Hocam vardı. Çok büyük emekleri vardı bende. Altay'da yetişen bütün oyuncular elinden geçti. Ben kaleciydim ama iki ayağımı da çalıştırıyordum duvarda… Hangi ayaklı olduğumu çözemiyorlardı.

Birçok yıldızla çalıştınız. Sizi en çok etkileyen hangisiydi diye sorsam?

Sergen Yalçın… Çok iyi bir abiydi. Çok rahattı. Çok seviyorum onu. Bize ağabeylik yapıyordu. Egosu hiç yoktu. Ama biz de ona karşı saygımızı hiç bozmazdık. Çok futbolcuyla oynadım ama Sergen Yalçın üzerine bir yetenek görmedim. Sergen abi şimdi oynasaydı parayı koyacak yer bulamazdı.

Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız