TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Hilal Başkol: Ablalarının Antrenörü 1.04.2024
Hilal Başkol: Ablalarının Antrenörü
Kadın Millî Takımı Teknik Direktörü Necla Güngör Kıragası'nın 28 yaşındaki yardımcısı, oyuncuyken "abla" dediği eski takım arkadaşlarına antrenörlük yapıyor. Yetenekli bir oyuncuyken geçirdiği sakatlıklar sebebiyle futboldan erken kopan genç antrenörle kariyer hikâyesi, kadın futbolunun gelişim süreci ve gelecekle ilgili hedefleri üzerine sohbet ettik.

Röportaj: TamSaha / Rasim Artagan

28 yaşınızı yeni geride bıraktınız ama genç yaşınıza rağmen Kadın Millî Takımlarında antrenör olarak görev yapıyorsunuz. Aynı zamanda eski bir millî oyuncusunuz. Sizi daha yakından tanımak istiyoruz. Öncelikle ailenizden başlayalım isterseniz…

Amasyalıyız; annem ve babam halen Amasya'da yaşıyor. Babam belediyeden, annem ise özel bir şirketten emekli… Üç kardeşiz. Bir abim ve bir de erkek kardeşim var. Evli olan abimin bir çocuğu var. Kardeşim ise esnaflık yapıyor. Bense 14 yaşında Amasya'dan ayrılıp Kocaeli'ne gittim.

Futbol öncesi nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

Aslında futbol öncesini hatırlamıyorum diyebilirim çünkü kendimi bildim bileli hayatımda futbol vardı. Okula gitmeden önce mahallede futbol oynuyordum. O dönemde Amasya'da kadın futbolu hiç yoktu. Bu sebeple atletizm yaptım, basketbol oynadım. Halk oyunlarına katıldım. Spora yatkınlığım vardı ve ben de bu işten çok keyif alıyordum. Beden eğitimi dersinde erkeklerle futbol oynuyordum.

Amasya'da kadın futbolu yoktu dediniz, o dönemde siz kendinize nasıl bir mecra buldunuz?

Sadece Amasya'da değil, yakın çevrede de kadın futbolu yoktu. Beden eğitimi öğretmenimiz Mustafa Demir basketbol antrenörümdü. Bir anda kadın futbol takımı kurmaya karar verdi. Yaşadığımız mahallede potansiyel yüksekti çünkü çok sayıda kız çocuğu futbola yatkındı. Bu potansiyeli görünce takım kurdu. Ben de basketbolu çok seviyordum. Hâlâ oynar ve takip ederim. Mustafa Hocam bana, "Gel bir sene futbol oyna. Sonra basketbola dönersin. İyi bir takım kurdum, sana ihtiyacımız var. Türkiye şampiyonluğunu hedefliyoruz" dedi. Öyle de oldu. Yeşilırmak İlköğretim Okulu ile önce üçüncü, sonra dördüncü, üçüncü senemizde ise Türkiye şampiyonu olduk. Benim için bir senelik heves gibiydi ama sonra kendimi burada buldum.

Ortaokul bitince ne yaptınız?

Lisede ya da şehirde kadın futbolu yoktu. Türkiye şampiyonu olduğumuz için Mustafa Demir Hocam, Ülker Futbol Köyleri Projesi'ne antrenör olarak davet edilmişti. Benim yaşım tutmuyordu, bu nedenle katılamamıştım. Ama hocam benim bir maç CD'mi dönemin Kadın Millî Takımlar Sorumlusu Hamdi Aslan'a götürüp izlemelerini rica ediyor. Necla Güngör Kıragası Hocam da o dönemde yardımcı antrenörler arasında… İzliyorlar ve beni yeni kurulacak U15 Millî Takımı'nın seçmelerine çağırıyorlar. Riva'nın eski dönemiydi. Seçmelere katıldım ve seçildim. Ama lisansım yoktu. Beni isteyen Gölcükspor'la anlaştım. Beni özel lisede okutacaklardı ve yurtta kalacaktım. Aslında kulüp takımından önce Millî Takım'a seçilmiş oldum… Singapur'daki Gençlik Olimpiyatlarına katılacaktık. Onun öncesinde İsviçre'de eleme maçlarına çıktık. İlk defa büyük sahada maç yapacaktım. Saha gözüme çok büyük gelmişti. İsviçre'deki iki maçı kazanıp Gençlik Olimpiyatları için Singapur'a gittik. Şampiyon olacak bir takımımız vardı ama yarı finalde şanssız bir şekilde yenildik. Sonra üçüncülük maçını kazandık ve U15'te Olimpiyat üçüncüsü olduk.

Bu başarının arkası geldi mi?

2012'de Brezilya'da Dünya Liselerarası Futbol Şampiyonası düzenlenmişti. Kocaeli Karşıyaka Koleji ile Türkiye şampiyonu olduk ve Brezilya'ya gittik. Orada da okullararası dünya ikincisi olduk. Grupta yendiğimiz Almanya temsilcisine finalde yenilmiştik.

Genç yaşta büyük tecrübeler edinmişsiniz. Sonrası nasıl devam etti?

Gölcükspor'un imkânları kısıtlıydı ve taliplerim de vardı ama ben orada kalmak istedim. Sonra Derince Belediyespor aldı bizi. En alt ligden başlayacaktık. Şampiyon olduk ve en üst lige yani bugünün Süper Lig'ine yükseldik. Sonra Konak Belediyespor'a transfer oldum. Aynı anda Ege Üniversitesi Beden Eğitimi Yüksek Okulu'nu kazanınca okul ve futbol bir arada 5 yıllık İzmir periyodu başladı benim için.

Konak Belediyesi'nde neler yaşadınız?

Konak Belediyespor dönemin en üst düzey takımıydı. Takımdaki dokuz oyuncu A millîydi. Yurt dışından millî oyuncular vardı. O takımın şampiyon olmama ihtimali yok gibi bir şeydi. Çok küçük yaşta gitmiştim. Kendi yaş grubumun en iyilerinden birisiydim ama üst yaş grubunda seviye daha yüksek oluyor tabiî.  Çok çabuk adapte oldum. Fakat bu defa sakatlıklarla dolu bir serüven başladı. Derince'de dizimden ameliyat olmuş, sonra düzelmiş ve Konak Belediyespor'a'a gitmiştim. İlk 6 ayım mükemmel geçti. Takımın en küçüğü olmama rağmen beklenmeyen bir performans gösteriyordum. Sonra art arda ameliyatlar geçirdim. Geri dönüşlerimde U19 Kadın Millî Takımı'na gidiyordum. Yaşım dolduktan sonra A Millî Takım'a da seçildim. Ama oradaki serüvenim kısa oldu. Çünkü dizim futbol oynamama izin vermiyordu ve bırakmak zorunda kaldım. 21 yaşında, "Bu sene futbolu bırakacağım" dedim. O sene oynadım ve Konak Belediyespor da o sezon son şampiyonluğunu yaşadı.

O yaşta bırakma kararı almak çok zor olmalı. Bu kararın ardından neler yaşadınız?

Açıkçası yetenekli bir sporcuydum. Hep el üstündeydim. Elit bir futbolcu için bir anda çökmek beni çok yıprattı. Haziran ayında futbolu bıraktım. Aynı anda okulum da bitmişti. Bir anda her şey sona ermişti. Amasya'ya dönmem gerekiyordu. Ama oradan 14 yaşındayken ayrılmıştım ve geri dönersem benim için futbol da tamamen bitecekti. O yüzden İzmir'de kalmayı tercih ettim. Çünkü oradaki imkânlar ve bakış açısı daha farklıydı. Futbolu bırakmadan iki ay önce arkadaşlarımın desteğiyle antrenörlükte UEFA B Lisansı'nı almıştım. Aslında aklımda antrenörlük yapmak yoktu. Arkadaşlarım beni zorla kaydettirmişti. Bugün geriye dönüp bakınca iyi ki olmuş diyorum. 6 ay hiçbir şey yapmadım. Sahaya gidemiyordum çünkü bana çok kötü hissettiriyordu. O 6 ayda futbolun benim için ne kadar önemli olduğunu anladım. Futbol benim için su gibi, yemek gibi zaruri bir ihtiyaçtı. Aslında başlangıçta çok farklı şeyler yaptım. 60 yaş üstü insanlara egzersiz eğitimi yaptırdım. İlkokul çağındaki çocuklara eğitim verdim. Spor okulundaki çocuklara futbol dersi verdim. Direkt antrenör olamadım.

Antrenörlük hayatınız nasıl başladı?

İzmir 2. Amatör Küme'de bir U19 takımında başladım. Lisanslı bir hocaya ihtiyaçları vardı.  İki gün idman yapıyor, bir gün de maça çıkıyorduk. Antrenmanlar akşam 21.00'de başlıyor, 22.30'da bitiyordu. Çocuklar beni eve bırakıyordu. Tatlı bir sürecim var onlarla. Ergenlik dönemindeki çocuklar, agresifler, amatör bir şekilde futbol oynuyorlar. Çok korkutucuydu ama çok güzel deneyimler elde ettim. Orada antrenman yaptırmayı öğrendim. Ertesi sene 2. Amatör Küme'ye A takımla katılan Ekonomi Üniversitesi beni istedi. Kendi yaşımdaki erkek sporculara antrenman yaptırdım. Çok güzel bir sezondu. Play-off'a kaldık, finalden önce elendik. Bir sonraki sezon Konak Belediyespor'daki hocam, "Buraya yardımcı olarak gelebilirsin" dedi. Oraya gittim ama araya pandemi girdi. Pandemiden sonra İstanbul'a atandım. Necla Hoca Kadın Millî Takımı'nın başına geçince ben de yardımcı antrenör olarak buraya gelmeye başladım.

Millî Takımlarda göreve başlayalı ne kadar oldu?

2020'de geldim. Benim için ayrı bir süreçti. Arkadaşlarım hâlâ futbol oynamaya devam ediyordu ve Millî Takım seviyesindeydiler. Abla dediklerim oyuncu, ben antrenördüm. Çok değişik bir süreçti. Onların hocası olmuştum. Adapte olmak, onlara kendimi kabul ettirmek başka bir süreçti. Kabullenmeleri çok zaman almadı. Bana ya da Millî Takım'a olan saygılarından çok çabuk kabul ettiler beni. Daha sonra her şey daha kolay oldu tabiî…

Dört senedir Kadın Millî Takımları bünyesindesiniz. Arada bir de Galatasaray tecrübeniz var…

Millî Takımlara antrenör olarak dışarıdan gidip geliyordum. O dönem Galatasaray'dan bir teklif almıştım. Beni teknik sorumlu olarak istiyorlardı ama ben bunun erken olduğunu düşünüyordum. Bu nedenle tekliflerini reddettim. Sonra tekrar aradılar ve ısrarla beni istediklerini söylediler. Yardımcı hoca olarak gelebileceğimi söyledim. 8 aylık bir Galatasaray serüvenim var. Sonra tamamen Millî Takımlara geçtim.

Bundan sonraki hayalleriniz ve hedefleriniz neler?

Çok hayal kuran biri değilim. Kısa vadeli hedeflerle ilerliyorum. Millî Takımlarda olmaktan çok mutluyum. Burada birçok teknik sorumlunun kariyerindeki hedeflerine ulaşmalarına yardımcı oluyorum. Bu sebeple çok şanslıyım. Ben de çok tecrübe ediniyorum. En büyük hedefim Millî Takımların ve Necla Hocanın başarısı. Burada çok değerli ve özel antrenörlerle çalışıyorum. Herkesten bir şey öğrenmeye çabalıyorum. Benim için hep bir meraktır futbol. Çünkü her gün gelişiyor. Bir yere vardım desem olmaz çünkü kendimi geliştirmem lâzım. 50 yaşına da gelsem her gün bir şeyler öğrenmem gerekiyor. Uzun vadeli konuşursak kendimi sahanın kenarında görmek istiyorum. Ama orada bulunabilmem için en az bir atletik performansçı kadar atletik kısmı bilmeliyim, en az bir analizci kadar analizi bilmeliyim. Bir teknik sorumluysam o teknik ekipteki herkesin görevini biraz bilmeliyim. Böylece çok iyi bir teknik sorumlu olabilirim. Bu yüzden de zamana ihtiyacım var. Antrenörlüğümde bazen analize, bazen performansa kaydım. Ama karar verici olmam gerektiğini düşündüğüm için yardımcı antrenör olmayı seçtim. Karar vermeyi ve o kararların arkasında durmayı seviyorum. Saha kenarını hedefliyorum ama nerede, nasıl olur bilemiyorum.

Kadın futbolunun son dönemde bu kadar sıçrama yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunun birçok sebebi var. Bence birinci sebep Süper Lig'in kurulması. Erkek takımlarının işin içine girmesi ve bu sayede kadın takımlarının daha profesyonel yönetilmesi her şeyi değiştirdi. Maddî, manevî imkanlar, antrenman imkanları, oyuncuların profesyonel bir ortamda bulunmaları çok önemli… Sürdürülebilir olması çok önemli. Heves olarak kalırsa çok büyük problem yaşarız. En gerideki ülkeler bile kadın futbolunda gelişim içinde. Eksik kaldığımız nokta ise altyapılar diyebilirim. Biz U15 takımında oyuncuyu antrenman için sahaya çıkartırken rakiplerimiz 6 yaşından beri oynayarak maça geliyor. Futbola başlama yaşını aşağı indirmemiz gerekiyor.

Rakam veremeyiz ama belki de 6 yaşında futbola başlayan çocuk, bizdeki gibi 14-15 yaşında futbola başlayandan 5-6 milyon kez daha fazla topa dokunuyor.

Kesinlikle öyle… Aslında çocuk futbolunda çok taktiksel bir olay da yok. Futbol kavramı yok. Sadece çocuk topa dokunsun istiyoruz. Biz bunu "15 yaşında topa dokunsun"a getiriyoruz maalesef. Playmakers projesiyle çok fazla ilgi çektik. Okullara girdik. Şu anda küçük çocuklara daha fazla ulaşabiliyoruz.

Halkın kadın futboluna bakışındaki değişimi nasıl görüyorsunuz?

Aslında halktaki değişim benim en çok şaşırdığım olay… Kadın A Millî Takımı'nın maçlarında görüyoruz; Çorum'da, Elazığ'da, Mersin'de tribünler doldu. Daha önce kadın futbolunu bilmeyen bir kesimin bu kadar yoğun ilgisi bizi çok sevindiriyor.

Artık halkımız, "Aman sen kızsın. Futbolda ne işin var" demiyor. Bu algıdan çıkılıyor yavaş yavaş…

Bizim Millî Takım olarak o şehirlerde oynamış olmamız, bu algıyı çok değiştirdi. Önümüzdeki maçlarda inşallah daha güzel şeyler olacak. Orada çocukların hiç bilinmeyen tarafını gün yüzüne çıkardık. Bizim orada olmamız çok büyük bir keyifti.

Hakkari'de kadın futbolu takımı olması bile algının değiştiğinin göstergesi.

Kesinlikle… Biz rol model olmalıyız. Bunun için artık hem Millî Takımlar hem de teknik heyetler çalışıyor. Yönetilme açısından da artık çok profesyonel bir ortam var. Bunu gören oyuncu da ona uyum sağlıyor. Ona göre çalışıyor. Bu ortamın içinde kalmak için ekstra çalışıyor. Biz de aynı şekilde, her gün kendimizi revize etmek zorundayız. Benim oynadığım dönemde bu kadar profesyonellik yoktu. Ama şu an herkes profesyonel olmak zorunda.

Örnek aldığınız sporcu ya da sporcular var mı?

İspanya Millî Takımı'nın orta saha oyuncusu Aitana Bonmati var. Tek yönlü oynayan hücum oyuncusuydu. Ama kendisini geliştirdi. Eskiden sadece hücum yapabilirken şimdi sahanın her yerinde oynayabilen bir oyuncu hâline geldi. Bunu kendisi fark etti ve başardı.

Hayran olduğunuz antrenör?

Ben biraz Jürgen Klopp'cuyum. Onun saha kenarındaki enerjisine ve oyuncularıyla iletişimine hayranım. Dışarıdan gördüğüm kadarıyla oyuncularıyla iletişimi çok iyi. Oyuncu direkt saha kenarına bakıyor. Oradaki duruş ve enerji çok önemli bence… Kadın olarak örnek verecek olursam iki isim var. Birisi İngiltere'nin teknik sorumlusu Sarina Wiegman, diğeri de Necla Güngör Kıragası. Millî Takım'a geldiğimde Necla Hoca antrenörümdü. Antrenörlük belgemi de Necla Hocanın elinden aldım. Onun yaptığı her şeyi kafamın bir kenarına yazıyorum. Onun takımı yönetme şeklini ve iletişimini çok beğeniyorum. Neden yaptığını bilmek ve öğrenmek için, aldığı kararları ona soruyorum. Çünkü verdiği kararlar çok değerli. Biraz da küçük yaştan beri hep yanında olduğum için ona hayranlığım var.

Futboldan uzaklaşmak için neler yaparsınız?

Futboldan uzaklaşmak istediğimde genellikle arkadaşımla görüşüyorum. Ama futbol konuşmak dışında bir şeyler yapmayı tercih ediyorum. Arkadaşlarımla olmaktan çok keyif alıyorum. Yalnız yaşıyorum ve çok fazla maç izliyorum. Futbolla ilgili kitaplar okuyorum. Antrenörlerin biyografilerine yoğunlaşıyorum. Futboldan uzaklaşamıyorum açıkçası. Denedim ama olmuyor.

Kariyer yolculuğunuza başlamak için 14 yaşında yanlarından ayrıldığınız aileniz bugünkü konumunuzla ilgili neler söylüyor?

Beni en çok mutlu eden taraf, ailemin benimle gurur duyması... Aldığım her karara çok saygı duyuyorlar. TRT Spor'a çıktığımda onların heyecanını bildiğim için çok mutlu oluyorum. Bütün ailem beni takip ediyor. Onlara bu gururu yaşatmak beni çok mutlu ediyor. Beni her zaman desteklediler. 14 yaşımda Kocaeli'ye geldiğimde de beni desteklediler. 10 saatlik yolu iki haftada bir geliyorlardı. Beni çok özlüyorlar. Ailedeki tek kız çocuğuyum. Annem her gün ağlıyordu belki ama beni desteklemekten vazgeçmiyordu. Futbol oynamama hiç karşı çıkmadılar.

Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız