Lig’e yükseldik.
Alanyaspor, Saffet Susiç’le Süper
Lig’de hem iyi futbol oynayan hem
de yukarıları zorlayan bir takıma
dönüştü. Bu sezon pek çok kişiye
sürpriz gelecek sonuçlar aldınız.
Bu işin sırrı nedir sence?
Saffet Hoca takımı daha çok hücum
özellikleri yüksek oyunculardan
kuruyor. Biz de hücumoynayan,
dolayısıyla izleyenlere keyfi veren
bir takımız. Ama tabiî aynı zamanda
çok da gol yiyoruz. Yediğimizden
fazlasını attıkça problemyok.
Susiç’i çalıştığın diğer antrenör-
lerden ayıran özellikleri nasıl
sıralarsın?
Saffet Hoca oyuncularını rahat
bırakan tarzda bir teknik adam. Son
derece sakindir ve oyuncularına
kızmaz. İlk geldiğinde bana, “Seni
tanıyorum, en yetenekli Türk oyun-
culardan birisin” demişti ve bu söz-
leri özgüvenimi oldukça
yükseltmişti.
Bir forvet arkası oyuncusu için
Vagner Love gibi bir santrforla
oynamak da avantaj olmalı…
Elbette… Vagner Love devamlı ça-
balayan, efor sarf eden ve sürekli
koşular yapıp pozisyon araştıran bir
santrfor tipi. Tek bir pasla onu gol
pozisyona sokmanız mümkün.
Hücumbölgesinde oynayan
Fernandes de çok kuvvetli, süratli
ve gol pozisyonlarına kolay giren bir
oyuncu.
Alanyaspor’un ilginç maçlar
oynadığından bahsetmiştik. Senin
kariyerindeki unutamadığınmaç
hangisi?
İki sezon önce play-off’ta Adana
Demirspor’a penaltılarla üstünlük
sağlayarak Süper Lig’e çıktığımız
maç benim açımdan unutulmazdı.
Normal süresi 1-1 bitenmaçta takı-
mın beraberlik golünü atmış, sonra
da üstünlük sağladığımız seri pe-
naltılarda da atışımı gole çevirmiş-
tim. Bu sezon 3-0 geriden gelip 4-3
kazandığımız Trabzonspor maçı da
unutulmaz ama o maçta sadece
3 puan kazandık; Adana Demirspor
karşılaşmasında ise Süper Lig’e
çıkmak gibi çok önemli bir başarı
elde etmiştik.
Trabzonspor maçını konuşalım
istersen biraz. Trabzon gibi bir
deplasmanda 3-0 geriden gelip 4-3
kazanmak konuşulmayı hak ediyor
çünkü… Omaçın nasıl döndüğünü
anlatır mısın?
Henüz 32 dakikada 3-0 geriye
düşmüştük. İlk yarının bitimine beş
dakika kadar kalmıştı, hocamız iki
savunma oyuncusunu çıkartıp
hücuma dönük iki oyuncuyu daha
sahaya sürdü ve devre bitmek üze-
reyken Vagner Love’la bir gol bulup
farkı ikiye indirdik. Devre arasına
o golle girmek bize ikinci yarıda bir
şeylerin değişebileceğini gösterdi.
Ama ikinci yarıda bir gol daha ye-
seydik her şey biterdi. Trabzonspor
yakaladığı pozisyonları değerlendi-
remeyip biz ikinci golü bulunca
sahadaki çok şey değişti. Fark bire
indikten sonra rakibimizin oyun
düzeni bozuldu, paniklediler. Bizim
de puan almaya inancımız arttı ve
herkesin bildiği gibi iki gol daha atıp
maçı 4-3 kazandık.
Bugün Süper Lig’de çizdiğin perfor-
mans sayesinde AMillî Takımımı-
zın kadrosundasın. Seninle birlikte
futbola başlayan pek çok arkadaşın
ise bugün oyunun dışında kaldı.
Seni onlardan ayırıp bugünlere
gelmeni sağlayan farkın neydi?
Futbolda en önemli şey bence yete-
nekten de önce mental anlamda
güçlü olmak. Fransa’da olsun An-
talya’da olsun altyapıda hiç kolay
şartlarda çalışmadım.
O dönemde gelen benim
gibi gurbetçi oyuncular da
vardı ama hepsi bıraktı.
İnanmak, çalışmak ve her
antrenmana kendini
yüzde yüz vermek
gerekiyor.
Burası önemli. 10 numara
tabir edilen oyuncular
genellikle yeteneklerine
güvenir ve antrenman-
larda kendilerini fazla
sıkmaz, maçlarda da
topun kendilerine
gelmesini beklerler.
Asla o tip bir oyuncu
olmadım. Top rakipteyken
benim seyretmemmüm-
kün değil. Mutlaka top
kapma mücadelesinin
içinde yer alırım, aksi
durumda kendimi kötü
hissederim. Sahada yürü-
yen bir oyuncu olamam.
Bunu kendi adıma hem
arkadaşlarıma saygısızlık
hemde egoistçe bir tutum
olarak görürüm.
Aslında uzun zamandır
dikkat çeken bir oyuncu-
sun ama sadece bir defa
A2 Millî Takımı’nda oyna-
dın, Haziran ayında da
AMillî Takımkadrosuna
çağrıldın ama forma
giyme şansın olmadı.
Ay-yıldızlı formaya
uzaktan bakarken neler
düşünüyordun?
Millî Takım’a çağrılmadı-
ğımdönemlerde orada
çok kaliteli ve yetenekli
oyuncuların bulunduğunu
düşünüyor, kendi ken-
dime, “Demek ki sen
henüz oraya çağrılacak
seviyede değilsin. Daha
çok çalışman, daha fazla
gayret göstermen gereki-
yor” diyordum.
Millî Takım’ın Mircea
Lucescu yönetimindeki
bu yeniden yapılanma
sürecinde kendini nerede
görüyorsun? Bu jeneras-
yonun neler yapabilece-
ğini düşünüyorsun?
Bu jenerasyonda çok
yetenekli oyuncular var
bana göre. Ben de gerek
maçlarda gerekse antren-
manlarda kendimi göste-
rip kabul ettirmeye
çalışacağım. Futbol haya-
tımboyunca zaten her
gittiğim takımda aynı
çabayı gösterdimve
“
“
Fransa’da üniversiteye gidiyordum.
Dil üzerine eğitim alıyordum.
Ama Türkiye’ye gelince okulumu
bırakmak zorunda kaldım. Türkçe,
Fransızca ve İngilizce olmak üzere
üç dil biliyorum. Fransa’da doğup
büyüyen bütün gençler gibi ben de
Zidane hayranıydım.
Altyapıdayken 6 numara da
oynadım. Zaman zaman santrfor
olarak da görev yaptım. Yani ille de
10 numara oyuncusuyumdiye bir
durumumyok. Ben oyunu iki yönlü
oynamayı seven bir oyuncuyum.
1 yıllık evliyim. Düzenli bir hayatım
var ve böyle yaşamayı seviyorum.
Saffet Hoca oyuncularını rahat
bırakan tarzda bir teknik adam. Son
derece sakindir ve oyuncularına
kızmaz. İlk geldiğinde bana, “Seni
tanıyorum, en yetenekli Türk
oyunculardan birisin” demişti ve
bu sözleri özgüvenimi oldukça
yükseltmişti.
Futbolda en önemli şey bence
yetenekten de önce mental anlamda
güçlü olmak. Fransa’da olsun
Antalya’da olsun altyapıda hiç kolay
şartlarda çalışmadım. O dönemde
gelen benimgibi gurbetçi oyuncular
da vardı ama hepsi bıraktı.
İnanmak, çalışmak ve her
antrenmana kendini yüzde yüz
vermek gerekiyor.
Bu jenerasyonda çok yetenekli
oyuncular var. Ben de maçlarda ve
antrenmanlarda kendimi gösterip
kabul ettirmeye çalışacağım.
Millî Takımımızda oyuncu grubu
arasında iyi bir ortam oluşur ve
hepimiz oynadığımız oyundan zevk
alırsak, EURO 2020’ye
katılmamamız için hiçbir sebep yok.
“
“
32
33