TamSaha 129. Sayı - page 46-47

46
47
“Takımın farklı kişisi’’ tanı-
mına katılıyorum. Kurallar
gereği, ceza alanında eliyle
de oynayabilen tek kişi ol-
ması bunu doğrular. “Takım-
dan ayrı” olmasına kesinlikle
katılmam. Çünkü kendisinin,
dolayısıyla takımının başa-
rısı, birlikte oynayabilmeyi
gerçekleştirebilmeleri ve
bunu yüksek kalitede yap-
malarıyla doğru orantılı. Ceza
alanında, kurallar gereği ge-
nellikle yalnız! Ama gerçekte
değil. Maçlarda, önündeki 10
kişinin, neredeyse hisleriyle
eşgüdüm içinde oynuyor.
“Biraz deli” tanımına katılmı-
yorum. Tamdeli! Bunu aça-
yım isterim. İsyankâr olması
manasına; sıra dışı olarak ta-
kımı gerektiğinde ateşleyici
olması adına tamda deli ol-
ması iyidir. Sunay Akın’ın
kalecilerle ilgili tanımını da
çok severim:
“Son derece hijyen! 3 direk
arasında eldivenle çalışır.
Nazik! Önündeki oyuncu kardeş-
lerine asla arkasını dönmez.”
Kaleci, yalnızlığı ile barışık, sürekli
büyük resmi gören, zor ve bilin-
mez olanla yüzleşmek duru-
munda. Örneğin oyuncununmaç
içinde “Bana bir süre top verme-
yin, dinleneyim” deme şansı ola-
bilir. Peki ya kaleci? Ya da oyuncu
rakip kaleye gol atmak için gitti-
ğinde, şut, çalım, pas, dripling gibi
seçeneklere sahiptir. Peki ya ka-
leci? Saniyenin çok altında süre-
lerde karar vermek zorunda ve
onu geçen top gol oluyor. Özetle,
son derece akıllı olmak zorunda.
Futbolu yakından takip edenler
sizin kalecilik geçmişinizi iyi bili-
yor ama asıl tanınırlığınızı antre-
nörlük kariyeriniz sırasında
sağladığınızı da söyleyebiliriz.
Trabzonspor’da Tolga Zengin ve
Onur Kıvrak’ın yakaladığı başa-
rıda payınız büyük. Biri defterden
silinmek üzere olan, diğeri ise alt
liglerden gelen iki kalecinin Türk
futboluna kazandırılma süre-
cinde neler yaşandığını anlatır
mısınız?
Kısa cevap, “Ben onlara inandım,
onlar da bana.” Meslek sahibi in-
sanların yapması geren en basit
kuralı hep birlikte gerçekleştirdik.
Üzerimize düşeni lâyıkıyla ve
yüzde 100 yerine getirdik. Bana
göre bumatematik gibi; 2+2=4.
Bahçıvanlık gibi; ne ektiysek onu
biçtik. İstekli, arzulu, özverili, sa-
bırlı, konsantre, adanmışlıkla, dü-
rüstlükle, çok ve doğru çalıştık.
İşin gereğini, gereği gibi yaptık.
Başarılı olma yolunda bu özellik-
lerin dışında davranma seçeneği-
miz yoktu. Hepimiz aynı dili
konuşup birbirimizi destekledik.
Aramızda, başarımızı oluşturan
olağanüstü bir birliktelik vardı.
Hepimizin uyması gereken ilkele-
rimize sımsıkı bağlanıp, işin
ucundan tutmak yerine, kökün-
den kavradık. Sonucunda aynı ta-
kımın iki kalecisi aynı anda Millî
Takım’a birlikte gitti. Trabzon-
spor’da göreve başladığımda,
“Kalecimiz yok, bize yabancı ka-
leci bul” dediler. Yabancı kaleci
denince, ülkemizde “kaliteli ka-
leci” gibi maalesef yanlış bir algı
var! Yerlinin de yabancının da
güçlüsü ve zayıfı var. Ama Sunay
Akın’ın yorumuyla, “Süper Lig’de
yeteneksiz kalecinin ne işi var?”
Kaleci ve antrenörü bir elmanın
diğer yarısı gibi. İyi performans bu
iki birimde işini düzgün yapabil-
diğinde oluşabiliyor. Aklıma gel-
mişken; göreve geldiğimin ikinci
günü ikinci başkan Sayın Hayret-
tin Hacısalihoğlu’na “Kalecilerin
performansı her geçen gün arta-
cak, roket hızıyla yükselecek,
gözlerinize inanamayacaksınız,
olduktan sonra üstüne konuşmuş
olmayayımdiye şimdiden söyle-
yeyim” dedim (gülüyor). Onur
süper çıkışını, Türkiye’de Amillî
olup, İngiltere’de Liverpool’a karşı
iyi oyun ve penaltı kurtarışıyla
süsledi, Avrupa’da en değerli ka-
lecilerin arasına girdi. Sakatlandı-
ğında tabiî çok üzüldük ve birçok
kişi “Eyvah, yandık” gibi yorumlar
Üç-dört yılda, üç kalecimizi
AMillî Takım’a göndermiş olduk!
Bu soruyla bana iyi bir orta
yaptınız. Ben de gelişine vuruyor
ve gururla soruyorum; “Lütfen
araştırın, dünyada başka örneği
var mı?” Bunu “kalecilik takımı”
olarak, işini meslek olarak gören
insanlar olarak yaptık.
Sayın Fatih Terim, “Kaleci
departmanı kuruyorum, başına
da seni getiriyorum, programını
yap” dedi. Hocamızın bu
güveninden çok etkilendim.
Kendimi en iyinin en iyisi
denizinde yüzüyor buldum.
Programımı hazırlayıp
heyecanla sundum. Yine kısaca
“Geç yap” dedi. Hemfikir olarak
sözleştiğimiz gibi devam
ediyoruz.
Türk kalecilik ekolünü
oluşturmak için girdiğimiz yolu,
departman hocalarımla,
kulüplerde görev yapan kaleci
hocalarımızla, hep birlikte
yürüyerek oluşturuyoruz.
Kaleciliğin veri tabanını
oluşturma çalışmalarımızda,
1700 video görüntüsü kaydettik.
Hepsi bize özel, başka hiç bir
yerde olmayan antropometrik
ölçümler, raporlar...
Ne ekersen onu biçersin. Hayat
gibi. Olmadıysa, gereği gibi
yapılmadığındandır. Bana göre,
matematik gibi bir yapı
kurarsak hayallerimizi
gerçekleştirmek için tek
ihtiyacımız zaman olur. Kursun
oluşmasına önderlik edenlerin
ülkesi İngiltere, aynı kursa
bizden tam 1 yıl sonra
başlayacak! “Çağ” ile
kastettiğiniz öncülük ise,
1 yıl öndeyiz.
Ben onlara
(Tolga ve Onur) inandım, onlar da
bana. Üzerimize düşeni lâyıkıyla
ve yüzde 100 yerine getirdik. Bana
göre bumatematik gibi; 2+2=4.
Bahçıvanlık gibi; ne ektiysek onu
biçtik. İstekli, arzulu, özverili, sabırlı,
konsantre, adanmışlıkla,
dürüstlükle, çok ve
doğru çalıştık
.
1...,26-27,28-29,30-31,32-33,34-35,36-37,38-39,40-41,42-43,44-45 48-49,50-51,52-53,54-55,56-57,58-59,60-61,62-63,64-65,66-67,...180
Powered by FlippingBook