Previous Page  122-123 / 164 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 122-123 / 164 Next Page
Page Background

122

yedi kez yenilen ve kalesinde

28 gole izin veren Nevio Scala’nın

öğrencileri, bu sefer de ligi yedinci

sırada tamamlayacaktı.

Asıl büyük başarıysa, İtalya

Kupası’nda geliyordu. Sırasıyla Pa-

lermo, Fiorentina ve Genoa’yı eleye-

rek yarı finale yükselen Parma, bu

turda Serie A’nın son şampiyonu

konumundaki Sampdoria’yı 1-0 ve

2-2’lik sonuçlarla saf dışı bırakmayı

başararak finalde Juventus’un

rakibi olmuştu. İki ayak üzerinden

oynanan finalde de Torino’daki ilk

maçı Roberto Baggio’nun penaltı

golüyle 1-0 kaybetmesine rağmen

kendi evindeki rövanşı Osio ve

Melli’nin golleriyle 2-0 kazanarak

tarihinin ilk büyük kupasını

müzesine götürmüştü. Öte yandan

Parma, Avrupa kupalarındaki ilk

sezonundaysa hayal kırıklığı

yaşıyor ve UEFA Kupası ilk turunda

Bulgar temsilcisi CSKA Sofya’ya

0-0 ve 1-1’lik skorlarla eleniyordu.

Ancak bunun da telafisi çok kısa

sürede gerçekleşecekti.

Avrupa’da durdurulamayan

bir Parma

Sarı-mavili ekip, 1992-93 sezonuna

girilirken, transferlere de önceki

yıllara göre daha çok ağırlık ver-

mişti. Takımlar ilk on birlerinde üç

yabancı oynatmayı sürdürecek olsa

da artık kadrolarında beş yabancı

bulundurabiliyorlardı ve açılan iki

yeni kontenjanı doldurmak için

Atletico Nacional’den Kolombiyalı

forvet Faustino Asprilla ile River

Plate’ten Arjantinli orta saha oyun-

cusu Sergio Berti transfer edilmişti.

Berti fazla forma şansı bulamaya-

cak olsa da Asprilla kısa süre içinde

muazzambir çıkış göstererek bir

anda Serie A’nın en çok alkış alan

hücumcularından birisine dönüşe-

cekti. Bu isimlerin yanı sıra orta

sahaya Inter’den Pizzi ve Lazio’dan

Pin, savunmayaysa Foggia’dan

Di Chiara ve Fiorentina’dan

Matrecano takviyeleri yapılmıştı.

Kadronun alışılandan fazla bir

revizyon görmesi, ilk haftalarda

Parma’nın ligde biraz bocalamasına

ve ilk sekiz maçında beş mağlubiyet

almasına yol açtıysa da takımkalan

26maçta sadece dört kez yenile-

cekti. Üstelik eskiye kıyasla gol yol-

larında daha üretkenlerdi ve kısır

giden birçokmaçta beraberliğe razı

olmaktansa artık bu tipmaçları

lehlerine daha rahat çevirebiliyor-

lardı. Bunun sonucunda Parma,

Serie A’da sezonu üçüncü sırada

bitirecek ve tarihinin o ana kadarki

en iyi derecesini elde edecekti.

Fakat elde edilen bir başka başarı

vardı ki, onun yanında lig üçüncülü-

ğünün üzerinde neredeyse durul-

mayacaktı bile.

Evet, Avrupa’daki başarıdan söz

ediyoruz. Bir önceki sezon iki bera-

berlikle veda ettiği Avrupa arena-

sında Parma bu kez çok daha fazla

ses getirmeye kararlıydı. Kupa Ga-

lipleri Kupası’nda sırasıyla Ujpest,

Sparta Prag, Boavista ve Atletico

Madrid’i devirmeyi başaran

sarı-mavililer, böyleceWembley

Stadı’nda oynanacak olan finale de

adlarını yazdırmıştı. Belçika’nın

Royal Antwerp ekibiyle karşılaştığı

finalde henüz ilk dakikalarda

kaptanı Minotti ile öne geçen

Parma, bu golden sadece iki dakika

sonra kalesinde bir gol gördüyse de

çabuk toparlanmış ve ilk yarım saat

dolmak üzereyken de golcüsü Melli

ile skoru yeniden lehine çevirmişti.

Ardından da maçın sonuna kadar

kontrolü elinden hiç bırakmayan

Parma’da son dakikalarda Cuoghi

skoru ilân etmişti: 3-1. Henüz üç

sene öncesine kadar mazisinde

herhangi bir Serie A tecrübesi dahi

bulunmayan bir takım, böylelikle

Avrupa’nın en büyük ikinci kupa-

sını müzesine götürme hakkını elde

ediyordu. Bu, hiç kuşkusuz futbol

tarihinin en hızlı yükseliş öyküle-

rinden birisiydi.

Daha büyük hedefler

peşinde

Kupa Galipleri Kupası’nın kazanıl-

ması, kulübün destekçisi ve ülkenin

en büyük gıda firmalarından biri

olan Parmalat’ın da kesenin ağzını

daha rahat bir biçimde açmasını

sağlayacaktı. Böylece Parma, 1993

yazında kulübü çok daha üst sevi-

yeye taşıyacak transferlere de imza

atıyordu. Örneğin savunmaya, Ar-

jantin Millî Takımı’nın da değişmez

isimlerinden olan Udineseli Sensini

alınırken, orta alana da zaman

zaman İtalya Millî Takımı’na da se-

çilen Napolili Crippa takviyesinde

bulunulmuştu. Kaledeyse önceki yıl

gözden düşen Taffarel, Reggiana’ya

gönderilmiş, yerine aynı takımdan

Bucci alınmıştı. Ancak hiç kuşku-

suz Parma adına yılın transferi,

Napoli’de “Maradona’nın veliahtı”

gözüyle bakılan Gianfranco Zola’nın

artık sarı-mavili formayı giyecek

olmasıydı.

İddialı bir şekilde girilen sezonda

takımbir kez daha Serie A’da üst

sıraları fazlasıyla zorluyor ve ligi

beşinci sırada bitiriyordu. Kupa

Galipleri Kupası’nda da sarı-mavili-

lerin son ana kadar gittiğini görü-

yorduk. Degerfors, Maccabi Haifa,

Ajax ve Benfica, Parma’yı durdura-

bilmek için yeterli olmamışlardı.

Ancak Kopenhag’da oynanan fi-

nalde şans bu kez Parma’dan yana

değildi ve İtalyan ekibi, Arsenal’e,

Alan Smith’in attığı tek golle mağ-

lup oldu. Yine de Parma, sezonu Av-

rupa’da kupa almadan bitirmemişti.

Zira UEFA Süper Kupası’nda, Milan’ı,

kendi evlerindeki ilkmaçı 1-0 kay-

betmelerine karşın San Siro’daki

rövanşta, iki yeni transferi Sensini

ve Crippa’nın golleriyle 2-0

yenmeyi başarmışlar ve kupa

koleksiyonlarına yeni bir parça

daha eklemişlerdi.

Sezon bitiminde ABD’de düzenlene-

cek Dünya Kupası için İtalya Millî

Takımı’nın kadrosuna Parma’dan

Benarrivo, Minotti, Apolloni,

Bucci ve Zola çağrılmıştı. Parma,

Milan’dan sonra Gök Mavililere en

çok oyuncu veren ikinci takım

haline gelmişti. Parma’nın ayrıca

Asprilla, Brolin, Sensini ve Grün gibi

yabancıları da ülkelerinin Dünya

Kupası kadrolarında kendilerine yer

bulmuştu.

Üç yılda üçüncü

Avrupa kupası

Görüldüğü üzere sarı-mavililer

artık dünya üzerindeki en değerli

kadrolardan birine sahipti. Aynı yaz,

transfer döneminde de fazla kan

kaybetmeyecek, tam tersine kad-

rolarını biraz daha zenginleştire-

ceklerdi. Kayıp hanesinde Milan’a

giden golcü Melli vardı belki ama

onun yerine Udinese’den Branca

alınmıştı. Dahası, savunmaya millî

takımda da yer alan Torinolu Mussi

ve Porto’dan Fernando Couto, orta

sahaya da Juventus’tan bir diğer

milli yıldız, Dino Baggio getirilmişti.

Yapılan bu yatırımlar, sahada da

karşılığını vermeyi sürdürüyordu.

Takım, Serie A’da sezonu iki yıl

önceki gibi yine üçüncü sırada

tamamlarken 18 galibiyet ve yedi

mağlubiyetle her iki alanda da

kulüp tarihinin en iyi rakamlarına

ulaşmıştı. İkinci sıradaki Lazio, Par-

ma’yı sadece averajla geride bırak-

mıştı (Eğer o sezon ikili averaj

uygulaması olsaydı lig ikinciliği Par-

ma’nın olacaktı). Avrupa’daysa

artık alışılagelmeye başladığı üzere

durdurulamayan bir Parma vardı.

UEFA Kupası’nda Vitesse, AIK,

Athletic Bilbao, Odense ve

Leverkusen engellerini zorlanma-

dan aşan sarı-mavililer, bir kez

daha son düzlüğe çıkmayı bilmişti.

Parma’nın finaldeki rakibiyse, o

sezon Serie A’da şampiyonluğa ula-

şan Juventus’tu. İki takım arasında

ligde oynanan iki maçı da Juventus

kazanmış ve bu bir bakıma şampi-

yonluğun hangi tarafa gideceği

noktasında da belirleyici olmuştu.

Fakat UEFA Kupası finalinde aynı

senaryo işlemeyecekti. Parma,

kendi sahasında oynanan ilk

ayakta, Dino Baggio’nun tek golüyle

kazanmıştı. Torino’daki rövanş-

taysa Juventus, Vialli’nin golüyle

öne geçmesine karşın Dino Baggio

bir kez daha sahneye çıkmış ve

skora dengeyi getirerek kupayı

Parma’ya kazandıran isimolmuştu.

Avrupa’da üç yılda üç farklı kupa

123

Parma’nın efsane

oyuncularından

Thomas Brolin

Parma’yı başarıya taşıyan

oyunculardan Asprilla

Dev kupa

Zola’nın

ellerinde