Previous Page  72-73 / 124 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 72-73 / 124 Next Page
Page Background

Büyük çekişmeye sahne olan

maçta Baggio yine rakip ağları

buluyordu fakat bu kez de hatalı bir

ofsayt kararıyla attığı gol güme

gidiyordu. Buna karşın İtalya’nın

Schillaci ile bulduğu galibiyet golü-

nün de hazırlayıcısı Baggio olacak

ve takımının yarı finale yükselme-

sinde önemli rol oynayacaktı.

Yarı finalde İtalya, son şampiyon

Arjantin ile kozlarını paylaşıyordu.

Gelgelelimbumaçta Baggio bir kez

daha kendisini yedek kulübesinde

bulmuştu. İtalyanlar karşılaşmanın

17’nci dakikasında Schillaci’nin go-

lüyle 1-0 öne geçse de 67’nci daki-

kada Arjantin Caniggia ile skora

dengeyi getirmişti. Teknik direktör

Vicini ise anca bu golden sonra Bag-

gio’nun yanında oturduğunu hatır-

lamış ve onu oyuna almıştı. Ancak

kalan sürede skorda değişiklik ol-

mamış ve maç penaltılara gitmiş,

burada da gülen taraf Arjantin ol-

muştu. İtalya ise üçüncülükma-

çında İngiltere’yi 2-1 yenip bronz

madalya ile teselli bulacaktı.

Turnuva sonrasında Baggio için

Juventus günleri de başlıyordu.

Ancak siyah-beyazlılar, Baggio

takviyesine karşın ligde hiç de

beklemedikleri kadar kötü bir

sezon geçirecek ve yedinci sırada

kalacaktı. Baggio yine de 14 golle

takımının en golcü oyuncusu olmuş

ve en azından sorunun kendisinde

olmadığını göstermişti. 1991-92 se-

zonundaysa Juventus toparlanmıştı

belki ama karşılarında da tarihin en

iyi Milanlarından biri vardı. Nitekim

sezon sonunda Milan namağlup

şampiyon olurken Juventus da ikin-

cilikle yetiniyordu. Baggio ise 18 gol

atmış ve 25 gollü Marco van Bas-

ten’den sonra ligin en çok gol atan

ikinci ismi olmuştu.

Altın Top’un sahibi

1992-93 sezonunda da Juventus,

Milan’ın şampiyonluğuna tanıklık

edecekti. Hatta ligde Inter ve

Parma’nın da gerisinde, dördüncü

sırada kalıyorlardı. Baggio ise 21

golle önceki sezonkinden bile daha

verimli olmuş fakat bu kez de gol

krallığını 26 gol atan Laziolu

Giuseppe Signori’ye kaptırmıştı.

Ligde aradığını bir türlü bulamayan

Juventus’un neyse ki bu esnada

imdadına UEFA Kupası yetişiyordu.

Turnuvada Anorthosis, Panathinai-

kos, Sigma Olomouc, Benfica ve

Paris St. Germain’i eleyerek finale

çıkan Juventus, kupa için Borussia

Dortmund ile karşı karşıya gele-

cekti. Almanya’daki ilkmaçın baş-

larında Michael Rummenigge’nin

golüyle yenik duruma düşen Juven-

tus, buna rağmen rakibine üstünlü-

ğünü kabul ettirmiş ve ilk yarım

saat dolduğunda da 2-1 öne geç-

mişti. Gollerin ilki, o dönem çoğu

kişinin Roberto Baggio’nun kardeşi

zannettiği ama aralarında herhangi

bir akrabalık bağı olmayan Dino

Baggio’dan gelirken, ikinci golü de

bizzat Roberto atmıştı. Roberto

ikinci yarıda bir gol daha kaydede-

cek ve deplasmanda 3-1’lik galibi-

yete uzanan Juventus, neredeyse

ilkmaçtan kupayı garantilemiş va-

ziyette İtalya’ya dönecekti. İki hafta

sonraki rövanşta da beklenen olu-

yor ve 3-0 kazanan Juventus,

kupayı müzesine götürüyordu.

Bu başarı, Baggio’nun 1993’te hem

Altın Top ödülünü kazanmasına

hemdeWorld Soccer dergisi

tarafından dünyada yılın futbolcusu

seçilmesine de vesile olacaktı.

Baggio’nun Juventus’taki dördüncü

sezonu da ligde hayal kırıklığına

sahne olacaktı. Bir kez daha Milan

engelini aşamıyorlar ve ligi ikinci sı-

rada tamamlıyorlardı. Yıldız oyuncu

17 golle takımının en golcü ismi ol-

muştu belki ama bu Juventus’un

Milan’ı geçmesine yine de yetme-

mişti. Baggio’nun kariyerinin en

önemli anlarıysa, sezon sonunda

ABD’de düzenlenen Dünya Kupa-

sı’nda yaşanacaktı.

İtalya, Dünya Kupası’nda ilk turda

İrlanda, Norveç ve Meksika ile aynı

grupta mücadele ediyordu. Turnu-

vaya kötü bir başlangıç yapan Gök

Mavililer, ilkmaçlarında İrlanda’ya

tek golle boyun eğmişti. İkinci maç-

taysa kâbus devam edecek gibiydi

zira henüz 21’inci dakikada kaleci

Pagliuca kırmızı kart görmüştü.

Bunun sonucunda Baggio da oyun-

dan çıkıp yerini yedek kaleci Marc-

hegiani’ye bırakmıştı. Buna rağmen

İtalya ikinci yarının ortalarında Dino

Baggio’nun attığı tek golle kazan-

mayı bilecek ve karabasandan çı-

kacaktı. Sonmaçtaysa Meksika ile

1-1 berabere kalan İtalya, averajla

grubunu üçüncü sırada bitirse de en

iyi üçüncüler arasına girerek bir üst

tura yükseliyordu.

İtalya’yı finale taşıdı ama…

İkinci turda İtalya, Afrika’nın

yükselen yıldızı Nijerya ile karşıla-

şıyordu. Nijerya maçın ilk yarısını

1-0 önde tamamladığı gibi İtalya,

son 15 dakikaya girilirken Zola’nın

atılmasıyla 10 kişi de kalmıştı.

Fakat bu noktadan sonra Baggio

oyuna ağırlığını koyuyor ve önce

88’inci dakikada attığı golle maçı

uzatmalara götürüyor, ardından da

102. dakikada penaltıdan İtalya’nın

galibiyet golünü filelere göndererek

takımının çeyrek finale çıkmasını

sağlıyordu.

Çeyrek finaldeki İspanya mücade-

lesinin yıldızı da Roberto Bag-

gio’dan başkası değildi. 1-1 devam

edenmaçta yine son dakikalarda

sahneye çıkmış ve takımına yarı

finali getiren golü atarakmaçın 2-1

bitmesini sağlamıştı. Yarı finaldeyse

karşılarında bu kez turnuvanın

sürpriz ekibi Bulgaristan vardı.

Onlar da bu noktaya gelirken son iki

dünya şampiyonu Arjantin ve Al-

manya’yı devirmeyi başarmışlardı.

Ancak Bulgarları rüyadan uyandı-

ran da yine Baggio olacaktı. Karşı-

laşmanın ilk 25 dakikası içerisinde

iki gol birden atan yıldız oyuncu,

takımının 2-1’lik galibiyetine adeta

tek başına imza atıyordu.

Baggio’nun; Nijerya, İspanya ve

Bulgaristanmaçlarında hep galibi-

yeti getiren isimolduğu düşünüldü-

ğünde aslında İtalya’yı tek başına

finale taşıdığı dahi iddia edilebilirdi.

Bu üç maçta attığı beş golle turnu-

vada da Salenko ve Stoichkov’dan

sonra en çok gol atan isimhaline

gelmişti. Maradona’nın sekiz sene

önce Meksika’da sergilediği bireysel

performansa yakın bir performans

vardı ortada ve çoğu kişinin

gözünde Roberto Baggio artık tüm

zamanların en iyilerinden biri

haline gelmişti.

Ancak bu göz kamaştırıcı tablo,

finalde birden kapkara bir hal

alacaktı. Brezilya ile oynanan final

maçı, en sıkıcı Dünya Kupası

finallerinden biri olarak kayıtlara

geçerken tarafların golsüzlüğü

bozabilmesi için değil 90, 120 da-

kika dahi yeterli olmamış ve

Dünya Kupası tarihinde ilk kez

şampiyonun belirlenmesi, penaltı

atışlarına kalmıştı. Dördüncü

penaltıların ardından Brezilya 3-2

öndeydi ve İtalya’da beşinci pen-

altı için topun başına Roberto

Baggio geliyordu. Aslında Baggio

atışını gole çevirse dahi Brezilya

son penaltısını atması halinde

yine kupaya uzanacaktı. Fakat

buna dahi gerek kalmadı zira

Baggio kariyerinin en kötü penal-

tılarından birini kullanarak topu

üstten auta gönderdi ve Brezil-

ya’nın şampiyonluğunu tescilledi.

Kendisinin bireysel performansı

haricinde İtalya’nın genel an-

lamda bir türlü keyif vermeden

finale gelmiş olması nedeniyle de

çoğu kişi bu kaçan penaltıyı “Bu

kadarına Baggio bile razı gelmedi”

şeklinde yorumlayacaktı.

Juventus’la şok ayrılık

Şaka bir yana, İtalya’nın kıl payıyla

kaçırdığı bu şampiyonluk, Bag-

gio’nun da dünya futbol tarihinde

hak ettiği değeri bulamamasına yol

açacaktı. Bunun özellikle aradan 20

yıldan fazla bir süre geçtikten sonra

geriye dönülüp bakıldığında çok

daha net bir şekilde görüldüğü

söylenebilir. Öte yandan 1994-95

sezonu, Dünya Kupası’nda yaşanan

bu travmaya rağmen Baggio’nun

Juventus kariyerindeki en başarılı

sezonu olacaktı. Her ne kadar sezo-

nun ilk yarısında sakatlık nedeniyle

72

73