TamSaha 125. Sayı - page 90-91

2006 Dünya Kupası’nda turnuvanın en çok konuşulan
hadisesi herhalde final maçının uzatma dakikalarında
Zinedine Zidane’ın Marco Materazzi’ye kafa atması ve
bunun neticesinde de kırmızı kart görmesiydi. Penaltı-
lara kalanmaçta Fransızlar belki de 1 numaralı penaltı-
cısından da yoksun kalmanın etkisiyle İtalya’ya teslim
olunca hâliyle Zidane ile Materazzi
arasında yaşananlar çok daha
fazla spekülasyonu da berabe-
rinde getirmişti. Tümbu spekü-
lasyonların arasında Materazzi
adına neredeyse unutulan bir
diğer gerçekse, karşılaşmanın 1-1
biten normal süresi içinde İtal-
ya’nın tek golünü kaydeden isim
olmasıydı. Turnuva esnasında 33
yaşında olan Materazzi aslında 28
yaşına gelene kadar üst düzey bir
kariyere sahip olmamıştı.
Serie A’da Perugia forması giymiş,
arada bir yıl kadar da Premier
Lig’de Everton’da oynamıştı.
2001’de transfer olduğu Inter’de
de ilk yıllarında genellikle bir ro-
tasyon oyuncusuydu. Ancak Dünya Kupası ile birlikte
geç de olsa şansı dönecekti. Kupada Alessandro
Nesta’nın sakatlığı sonrasında ilk on birde kendisine
yer bulan tecrübeli oyuncu, final maçında da İtalya’nın
kahramanı olurken aynı yıl Serie A’da yaşanan şike
skandalı nedeniyle şampiyonluğun Juventus’tan alınıp
Inter’e verilmesiyle birlikte kulüpler düzeyinde de ilk
büyük başarısını yaşı-
yordu. Dahası, Inter son-
raki dört sene içerisinde
de lig şampiyonluklarına
ambargo koyarken bu
başarıları 2010 yılındaki
Şampiyonlar Ligi şampi-
yonluğuyla taçlandırı-
yordu. Futbol hayatının
son yılları gelene dek
çoğu kişinin dikkatini
çekememiş bir oyuncu
olan Materazzi, bu son
evredeyse adeta dünya-
nın en kariyerli birkaç
savunmacısından birisi
olmuştu.
Hiç kuşkusuz bir futbolcunun kariyeri üzerinde en
az yetenekleri kadar doğru zamanda, doğru yerde
bulunması da etkilidir. Bundan önceki iki sayıda,
sahip oldukları yeteneğe rağmen hak ettikleri öl-
çüde başarıya ulaşamamış başlıca oyuncuları
mercek altına almıştık. Hemen hepsinin ortak
özelliği, oynadıkları dönemde kulüpler veya millî
takımlar seviyelerinin en az birinde, büyük başa-
rılar kazanma şansını yakalayamamış takımlarda
yer almalarıydı.
Bu ay ise resmi tersine çeviriyor ve doğru zamanda
doğru yerde bulunmaları sebebiyle, taşıdıkları po-
tansiyele kıyasla çok daha parlak bir kariyere sahip
olan futbolcuları inceliyoruz. Ancak şunu da belirt-
mekte fayda var, resmi tersine çeviriyoruz dediysek
inceleyeceğimiz oyuncuları yeteneksiz addetmek
gibi bir amacımız yok. Aksine bu oyuncuların da ne-
redeyse hepsi yetenekli ve önemli oyuncular. Fakat
başlıkta da dediğimiz gibi, doğru zamanda doğru
yerde bulunmaları sayesinde normalde kazanabile-
ceklerinden de çok daha fazlasını kazanmış isimler.
İşte bu isimlerden oluşturduğumuz onbir...
Doğru zaman, doğrumekân
90
91
Onur Erdem
Futbolda başarı elde etmek için sadece saf yetenek veya
çok çalışmak yeterli değil. Bazen başarıyı kazanacak
takımda bulunmak da önemli. İşte futbol tarihinin “doğru
zamanda, doğru yerde” bulunmayı başarmış en iyi on biri.
Futbol tarihinin en iyi sağ bekleri sayılırken bir çır-
pıda dillendirilen, genellikle adı anılan oyunculardan
biri değildir van Aerle. Zaten kariyerinin çoğunu ge-
çirdiği PSV’de de çoğu zaman sağ bekte Eric Ge-
rets’in kullanılması nedeniyle stoper veya ön libero
olarak da görev yapmıştı. Sağ bekte daha çok tercih
edildiği yerse millî takımdı. Çalışkanlığı ve pozisyon
bilgisi sayesinde her takımın kadrosunda görmek is-
teyeceği türden bir askerdi belki ama takımı adına
aşırı derecede bir fark yaratabilecek türden bir yıldız
da değildi. Buna karşın van Aerle Hollanda futbolu-
nun yakın zamanlardaki belki de en parlak jeneras-
yonuna denk gelerek gıptayla bakılacak bir kariyere
sahip oldu. Van Aerle, 1988 yılında bir değil, tam iki
Avrupa şampiyonluğu birden yaşadı.
İlk olarak PSV formasıyla Şampiyon Kulüpler Ku-
pası’nı, finalde Benfica’yı penaltı vuruşları sonu-
cunda geçerek kazanırken, yaklaşık iki ay sonra da
bu kez Hollanda formasıyla Avrupa Şampiyona-
sı’nda, finalde SSCB’yi 2-0’la geçerek zafere ulaştı.
Bunların yanına PSV ile kazandığı beş lig ve üç
kupa şampiyonluğunu da eklersek van Aerle’nin
ne denli görkemli bir futbolculuk geçmişi olduğu
iyice netleşiyor.
Jose Luis Brown’ın adını 1986 Dünya Ku-
pası’na kadar ülkesi Arjantin dışında
pek duyan yoktu. Arjantin’de de en
uzun süre Estudiantes forması giymiş,
ülkenin en önemli iki takımından biri
olan Boca Juniors’taysa sadece yarım
sezon oynamıştı. 1986 Dünya Kupası
öncesindeyse vasat altı bir takımolan
Deportivo Espanol’da top koşturmak-
taydı ve 10 yılı aşan kariyerinde de sa-
dece Estudiantes yıllarında kazandığı
iki şampiyonluk bulunuyordu. 29 yaşına
gelmiş, ortalama bir Arjantinli defans
oyuncusunun bir Dünya Kupası’nda ku-
panın kaderini belirleyecek bir isme dö-
nüşeceğiniyse kendisi dâhil kimse
beklemiyordu. Hatta Brown’ın Dünya
Kupası kadrosuna alınması dahi son
dakikada gerçekleşmiş ve kendisi, Da-
niel Passarella’nın dizindeki sakatlığın
tam olarak geçmemesi üzerine Meksi-
ka’ya götürülmüştü. Ancak turnuvada
her maçta forma şansı bulan Brown,
Federal Almanya ile oynanan ve 3-2
kazandıkları final müsabakasında da
takımının ilk golünü kaydetmiş ve
Arjantin’in dünya şampiyonluğunda
büyük pay sahibi olmuştu. Tabiî bu aynı
zamanda kendisini de bir anda vasat bir
kariyeri olan bir stoperden, dünyanın en
görkemli başarısına erişmiş bir oyun-
cuya dönüştürmüştü.
Son yıllara damgasını vuran Barcelona takımında en çok tartışılan
oyuncu oydu. Tepeden tırnağa yıldızlarla dolu bir ekipte yer alan fakat
yıldız statüsüne giremeyecek bir isim olması nedeniyle kendisine hep
Barcelona’nın en zayıf halkası gözüyle bakıldı. Hatta birçok kişi işi bir
adımdaha ileriye götürerek Valdes’i alay konusu bile yaptı. Evet, Barce-
lona, özellikle 2009-2011 yılları arasında dünyanın en iyi takımıydı fakat
Valdes dünyanın en iyi kalecisi değildi. Ancak alay edildiği kadar kötü bir
kaleci olduğunu söylemek de insafsızlık olur. Buna karşın Valdes’in kari-
yeriyse herhangi bir vasat üstü oyuncuyu geçelim, dünyadaki birçok yıl-
dız oyuncunun bile sahip olamadığı türden başarılarla süslü. Altı La Liga
ve iki Kral Kupası şampiyonluğunun yanı sıra üç kez de Şampiyonlar
Ligi’ni kazanan Valdes, bir futbolcunun iyi bir adreste ikamet etmesi du-
rumunda madalya dolabını nasıl donatabileceğine dair verilebilecek belki
de en çarpıcı örnek.
Sağ bek: Berry van Aerle
Kaleci: Victor Valdes
Stoper: Jose Luis Brown
Stoper: Marco Materazzi
1...,70-71,72-73,74-75,76-77,78-79,80-81,82-83,84-85,86-87,88-89 92-93,94-95,96-97,98-99,100-101,102-103,104-105,106-107,108-109,110-111,...126
Powered by FlippingBook