TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Barış Başdaş: Kapı gibi stoper 31.10.2009
Barış Başdaş: Kapı gibi stoper

Giresunlu bir ailenin Köln doğumlu tek oğlu. Fortuna Köln, FC Köln ve Allemania Aachen deneyimlerinin ardından geldiği Kasımpaşa'da Yılmaz Vural'ın işbaşı yapmasından sonra banko oynamaya başladı. 1.88'lik boyu, sürati ve geçmişte forvet oyuncusu olmanın getirdiği tekniğiyle ideal bir stoper tipi çiziyor. Ümit Milli Takım'daki yerini basamak değil, hedef olarak görüyor ve bir gün İngiltere'de oynamanın hayalini kuruyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

Yılmaz Vural'ın teknik direktörlüğe gelmesinin ardından seni Kasımpaşa savunmasında banko oynayan genç bir oyuncu olarak tanıdık. Bize biraz kendinden söz eder misin?

17 Ocak 1990 Almanya doğumluyum. İki kardeşiz. Evli bir ablam var. Annem, babam Köln'de yaşıyor ve Ford fabrikasında çalışıyor. Aslen Giresun Keşaplıyım.

Futbola nasıl başladın?

Zaten sokaklarda futbol oynuyordum. 5 yaşındayken bir gün babama beni futbola yazdırmasını söyledim ancak "Henüz küçüksün" diyerek karşı çıktı. Ama annem benim üzülmeme dayanamadı ve götürüp kulübe yazdırdı. Babam üç gün sonra durumu öğrendi ve o da bu sefer izin verdi. Sonrasında ise ailemin büyük desteğini gördüm.


Almanya'daki kariyer gelişimin nasıl oldu?

İlk takımım bir kasaba takımıydı. 8 yaşındayken 2. Lig takımı Fortuna Köln'e transfer oldum. Orada bir sezon kaldım. Ardından FC Köln'e geçip 6 sene oynadım. Sonrasında Allemania Aachen'da 3 sezon oynayıp Kasımpaşa'ya transfer oldum.

Allemania Aachen'da hangi kategorilerde forma giymiştin?

U17'de başladım ve U19'un ardından rezerv takımda oynadım. Son sezonumda A takımla antrenmanlara çıktım ama o takımda hiç forma giymedim.

Peki, futbolun yoğunlaştığı bu süreçte eğitimini nasıl yürüttün?

Liseden mezun olana kadar eğitimimi sürdürdüm. Sonrasında tamamen futbola döndüm.

Futbola başladığında da stoper mi oynuyordun?

Hayır. Başlangıçta forvet oynuyordum. Köln de beni forvet olarak transfer etti. Süratli olmam hoşlarına gitmişti. Ancak Köln'e gittikten sonra orta sahada görev almaya başladım. Zaman zaman forvet arkasında bazen de ön libero oynadım. Allemania Aachen'a da ön libero olarak transfer edildim ama stoper mevkiinde sıkıntı yaşanınca beni defansta değerlendirdiler.

Almanya'da bir Türk oyuncu olarak zorluklar yaşadın mı? Sence Almanlarla Türkler arasında futbolda bir fırsat eşitliğinden söz edebilir miyiz?

Türkler için Almanya'da profesyonel olabilmek kolay değil. Altyapıda pek bir sıkıntı yaşamıyorsunuz ama iş profesyonel olma aşamasına geldiğinde rakibiniz olan bir Alman oyuncudan birkaç gömlek üstün olmanız gerekiyor. Aynı düzeydeyseniz kesinlikle Alman oyuncuyu tercih ediyorlar.

Son dönemde Almanya'da yetişen birçok genç Türk oyuncunun Turkcell Süper Lig'e geldiğini görüyoruz. Onları bu yola yöneltenin fırsat eşitsizliği olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bir Türk oyuncu için Türkiye'de oynamak daha kolay. Çünkü onlara burada daha fazla fırsat tanınıyor. Almanlar kendi futbollarının gelişmesi için genç Alman oyuncuları daha fazla ön plana çıkarmak istiyor ve bu da normal.

18 yaşından itibaren Türkiye'nin genç milli takımlarını tercih ettin. Bu arada Almanlardan da teklif almış mıydın?

Benim sadece Türk pasaportum olduğu için Almanlar adına oynayamam. Bölge takımlarına seçildim ve Alman pasaportu çıkarmam için teklif de aldım. Ancak böyle bir şeyi istemedim. Çünkü Türkiye adına oynamak istiyordum. Zaten babam da Almanya adına oynamama izin vermezdi.

Genç Milli Takımlara ilk gelişini hatırlıyor musun? Seni beğenen ve Milli Takımlara öneren kimdi?

O dönemde Futbol Federasyonu'nun Almanya sorumlusu Metin Tekin'di. Maçlarımı izledi ve sonra bana İstanbul'daki seçmelere gideceğimi söyledi. Çok sevindim, heyecanlandım. İstanbul'a gittiğimde takımın teknik direktörü Abdullah Ercan'dı. Kampta iyi bir dönem geçirince beni Slovakya'daki turnuvaya davet ettiler. Ancak sakat olduğum için o turnuvaya katılamadım. Sonrasında Almanya ile oynanan iki hazırlık maçının kadrosuna alındım. Bu formayı giymek gerçekten bambaşka bir duygu. Kelimelerle anlatılacak gibi değil. Ben de ailem de büyük bir gurur duyduk.

Bu sezon başında Kasımpaşa'ya transfer oldun. Başka takımlardan da transfer teklifleri almış mıydın?

Almanya'dan, Hollanda'dan ve Belçika'dan kulüplerin yanı sıra Gençlerbirliği ve Ankaraspor da beni izliyordu. O dönemde Bank Asya 1. Lig'de bulunan Kasımpaşa'nın Sportif Direktörü Süha Sidal da beni izlemeye gelmişti. Turkcell Süper Lig'e çıktıkları zaman transferim için çok ısrarcı oldu. Açıkçası bu kadar çok istenmek her oyuncunun hoşuna gider. Ben de Kasımpaşa'nın benim için iyi bir şans olabileceğini düşündüm ve tercimi bu yönde kullandım.

Almanlar daha profesyonel ve disiplinli

Almanya'da bir oyuncunun yetişmesi için sağlanan imkânlarla Türkiye'dekini karşılaştırırsan neler söylersin?

Almanya'daki sistem daha profesyonelce ve disiplinli. Antrenman sahaları, eğitim sistemi ve beslenme konusunda Almanlar son derece ciddi ve profesyonelce çalışıyor. Ama Türkiye'de de son yıllarda bir gelişme olduğunu söyleyebilirim.

Peki, yetenekli oyuncular anlamında bakarsak nasıl bir tablo var ortada?

Türkiye'deki oyuncular kesinlikle daha yetenekli. Ama Türkiye'de genç futbolcuların çoğunun kendilerine yeterince baktığını söyleyemeyiz. Almanya'da yetenek olarak daha geride olan oyuncuların daha fazla çalışarak, daha iyi beslenerek ve daha iyi eğitim alarak kendilerini geliştirdiğini görüyoruz.

Kasımpaşa'ya geldiğinde hemen oynamayı bekliyor muydun?

Oynama umuduyla gelmiştim ama bu kadar çabuk olacağını beklemiyordum. Futbolda her şey çok çabuk gelişiyor. Bir gün en üstte olan oyuncu bir gün sonra kendisini en altta bulabiliyor. Hagi'nin dediği gibi, "Futbolda dün yok, bugün var."

Kasımpaşa'ya geldiğinde ilk 4 haftada hiç oynamamıştın, sonrasında ise sürekli ilk on birdesin. Sence ne değişti de böyle bir gelişme yaşandı?

Aslında Kasımpaşa'ya ilk geldiğimde Besim Durmuş Hocamız da benim üzerimde çok duruyordu. Bana "Seni yavaş yavaş oynatacağım. Formayı verdiğimde sürekli sırtında kalmasını istiyorum" diyordu. İlk haftadaki Bursaspor maçında kadroya alınmıştım ama lisansım yetişmediği için kadrodan çıkarıldım. Sonra Yılmaz Vural Hoca geldiğinde beni bir A2 maçında, bir de hazırlık karşılaşmasında izledi. İkisinde de iyi oynadım. Bunun üzerine Hocam, "Seni oynatmayı düşünüyorum. Gençsin ve gelişmeye açıksın. Rahat ol" dedi. Sağ olsun oynattı da. Ona çok teşekkür ediyorum. Çünkü genç oyunculara güvenip forma vermek pek kolay değil. Üstelik takımın ligde bulunduğu kritik duruma bakarsak, böyle bir karar vermenin daha da zor olduğunu söyleyebiliriz. Yılmaz Hocama gerçekten minnettarım.

Süper Lig'deki ilk maçında neler hissettin?

İlk maçıma Gaziantepspor karşısında çıktım. Çok heyecanlanmıştım. 1-0 yenilmiş ama iyi oynamıştık. Ben de o gün iyi bir performans sergiledim ve sonrasında takımda kalmayı sürdürdüm.

Yılmaz Hocayla konuşmalarınızda sana neler söylüyor? Senin hangi özelliklerini beğeniyor?

Kafa toplarına iyi çıktığımı, süratli olduğumu söylüyor. Kademeleri iyi yapmam gerektiğini, pozisyonumu kaybetmemem gerektiğini öğütlüyor. "Ekstra şeyler yapmana gerek yok, bildiğin futbolu oyna, ağabeylerin de sana yardım eder" diyor. Zaten Ali ağabey, Koray ağabey, Emre ağabey, Cenk ağabey bana gerçekten çok yardımcı oluyor.

Savunma oyuncularından sadece topu durdurmaları değil, oyuna da iyi sokmaları bekleniyor. Geçmişte forvet ve orta sahada oynamış bir oyuncu olarak top kullanma becerin gelişmiş olmalı.

Topu çok iyi kullandığım söylenemez. Buna gayret ediyorum. Yaşım genç olduğu için gelişmeye ve öğrenmeye de açığım. Yılmaz Hocamız bizden uzun toplarla değil, kısa paslarla ve ayağa oynamamızı istiyor. Ben de onun isteklerini yerine getirmek için çaba harcıyorum. Zamanla daha iyi olacağımı biliyorum.

Bundesliga'yı yakından izleyen bir oyuncusun. Alman Ligi ile Türkiye'de oynanan futbol arasında bir kıyaslama yaparsan neler söylersin?

Turkcell Süper Lig'de tekniğe dayalı bir futbol oynanıyor. Almanya'da ise taktik çok önemli. Orada her oyuncu kendisine verilen görevi yapmaya çalışıyor ve 90 dakika boyunca oyun disiplininden kopmuyor. Türkiye'de ise herkes hücum etmeye çalışıyor, oyuncuların teknik özellikleri ön plana çıkıyor ve sertlik dozajı da oldukça yüksek. Ancak taktik uyum açısından eksiklikler var. Başlangıçta bu anlayışa uyum sağlamakta zorlandım ama yavaş yavaş adapte oluyorum.

Almanya'daki futbolcu ilişkileri ile Türkiye'deki futbolcu ilişkileri arasında ne gibi farklar var? Mesela Türkiye'deki genç oyuncular, takımdaki yaşı büyük oyuncular tarafından baskı altında tutulduklarını söyler. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?

Türkiye'ye gelmeden önce bu tip şeyler duymuştum. Ama Kasımpaşa özelinde söylemem gerekirse ben hiç böyle bir sıkıntıyla karşılaşmadım. Takımdaki ağabeylerimizin hepsi genç oyuncularla son derece sıcak ilişkiler kuruyor. Takım içinde kendimi son derece rahat hissediyorum.

Takımdaki ağabeyleriniz futbol anlamında da size yardımcı oluyor mu?

Hocalarımız da ağabeylerimiz de antrenmanlar sırasında bana neleri yapmam, neleri yapmamam gerektiğini söylüyor. Bunu söylerken de kırıcı olmamaya çalışıyorlar. O anda niyetlerinin sadece bana yardımcı olmak olduğunu net biçimde hissediyorum.

Kendini sorgulayan bir oyuncu musun? Oynadığın maçların ardından kendinle ilgili değerlendirmeler yapar mısın?

Elbette. İyi de oynasam kötü de oynasam kendimi mutlaka değerlendiririm. İyi oynadığımda daha iyisini nasıl yapabileceğimi, kötü oynadığımda ise hatalarımın neden kaynaklandığı bulmaya çalışır, bir sonraki maça buna göre hazırlanırım. Bu konuda ailemle ve hocalarımla da konuşur ve kendime bir yön çizmek için uğraşırım.

Takımla birlikte yaptığın çalışmaların dışında özel antrenmanlar da yapar mısın?

Ekstra antrenmanlarımı topla çalışmalardan çok kuvvet idmanları üzerine yapıyorum. Kadroya giremediğim maçlardan sonra uzun mesafeli koşular ve salonda ağırlık çalışması yaparım.

Servet ağabey gibi olmak istiyorum

Futbola başlarken hangi oyunculardan etkilenmiş, kimleri örnek almıştın?

8 yaşındayken kendime Hagi'yi örnek alırdım. Ama artık saha içindeki pozisyonum değişti. Şimdi Manchester United'lı Vidic'i ve Servet ağabeyi çok beğeniyorum. Onlar gibi olabilmek için önümde çok uzun bir yol var. İnşallah bir gün ben de onların düzeyinde bir oyuncu olabilirim.

U21 Milli Takımımız grup maçlarına iyi başladı ama sonrasında Gürcistan'dan beklenmedik bir yenilgi aldı. Bu gruptaki şansımızı nasıl değerlendiriyorsun?

Ben daha önceki maçlarda oynamamıştım. Ama grubun favorisi biziz. Gürcistan'dan aldığımız yenilgi tam bir futbol şanssızlığıydı. Onlarla 20 maç oynasak 4 gol yemeyiz. Ben hedeflerimizin büyük olduğunu düşünüyorum. Gruptan çıkma konusunda hiçbir endişemiz yok. Son derece kaliteli bir kadroya sahibiz. Oyuncularımızın büyük bölümü Turkcell Süper Lig'de oynuyor.

Kendini A Milli Takım'a ne kadar yakın görüyorsun?

Ben Ümit Milli Takım'ı bir basamak değil, bir hedef olarak görüyorum. Ümit Milli Takım'a girmek de çok önemli bir başarı. İnşallah burada kendimi gösterip A Milli Takım'da da oynarım.

Kariyer planlamanda neler var? Bundan sonraki hedeflerin neler?

Bir gün A milli olmayı ve Kasımpaşa ile bu sezon iyi bir performans gösterip takımımın kümede kalmasına katkı sağlamayı istiyorum. Şu andaki tek düşüncem Kasımpaşa. İleride ise İngiltere'de oynamak gibi bir hedefim de var.

İstanbul'da yaşamaya alışabildin mi?

Akrabalarımın çoğu burada yaşıyor. Yaz tatillerimin büyük bölümünü İstanbul'da geçirdiğim için hiç yabancılık çekmedim. Ama İstanbul genç bir oyuncunun kendisine çok dikkat etmesi gereken bir şehir. Bunun farkındayım. Tesislerde takım arkadaşım Şahin Akgüneş'le kalıyorum. Sancak ağabeyin de katılmasıyla üçümüz zaman zaman dışarı çıkıp geziyoruz ama profesyonel bir oyuncu olarak yaşamaya çok dikkat ediyorum.

Ailenden ilk kez mi ayrılıyorsun?

Evet. Bu da zor bir durum aslında. İnsanın ailesiyle birlikte olması bambaşka bir şey. Size sürekli destek veren insanları yanınızda hissettiğinizde daha güçlü oluyorsunuz. Zaman zaman ben gidiyorum, zaman zaman onlar geliyor. İleride onların da İstanbul'a yerleşmesini istiyorum.