TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Serkan Kırıntılı: "Tecrübenin yaşı yok" 1.10.2009
Serkan Kırıntılı: "Tecrübenin yaşı yok"

Turkcell Süper Lig'de çok genç yaşta forma giyen ve giderek istikrar abidesine dönüşen genç bir kaleci. Zaman zaman eleştirilere hedef olsa da belirli bir çizginin altına inmiyor ve Milli Takım seçicilerinin gündeminden hiç düşmüyor. Örnek olduğu jenerasyon için "Bence yaşı ne olursa olsun, bir kaleci hazırsa oynayabilir. Genç, tecrübesiz gibi etiketlemelere gerek yok. Tecrübe yaşla değil, oynadığın maç sayısıyla, kişiliğinle, karakterinle ölçülür" diyor.

Röportaj: Türker Tozar / TamSaha

Ankaragücü'nde neler oluyor. Kulüp ciddi bir değişimden geçiyor. Bu durum siz futbolcuları nasıl etkiliyor?

Bildiğiniz gibi Ankaragücü bu sene 100. kuruluş yılını kutlayacak. Türkiye'deki en eski spor kulüplerden bir tanesi. Çok büyük bir kulüp ve geniş bir camia. Bundan birkaç ay öncesine kadar gerek maddi gerekse manevi yönden kulübümüz büyük sıkıntıdaydı. Şimdi yeni başkanımız Ahmet Gökçek oldu. Onun gelmesiyle birlikte Ankaraspor'dan birçok futbolcu transfer edildi. Kadromuz daha da güçlendi. İnşallah bundan sonra daha iyi sonuçlar alacağız. Gökçek'in gelişinden sonra herkes kulübe mali kaynak aktarımı olmasının beklentisi içerisinde.

Aranıza Ankaraspor'dan katılan birçok yeni futbolcu oldu. Takımın iskeletiyle ilgili bir değişiklik gündeme gelebilir. Adaptasyon sıkıntısı yaşayacağınızı düşünüyor musun?

Yeni gelen arkadaşlarımız bizim eksiklik duyduğumuz bölgelerin oyuncularıydı. Muhakkak hocamızın isteği ve bilgisi dâhilinde aramıza katılmışlardır. Onların gelmesi gücümüze güç kattı.

Taraftarlarla olan ilişkin düzeldi mi? Sezon açılışında yaşanan tatsız olay hâlâ akıllarda.

Bunlar her futbolcunun başına gelebilecek olaylar. Taraftarlarımızla aramızda herhangi bir sıkıntı yok. Onların her zaman bizlerin arkasında olduğunu biliyoruz.

Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'ndaki eğitimin devam ediyor mu? Mezuniyete ne kadar kaldı?

Milli olan futbolcuların üniversite sınavında başarı elde etmeleri daha kolaydı. Ben de bu avantajı kullanıp yükseköğrenim görmek istedim. Şu anda dördüncü sınıfta eğitimim devam ediyor. Tabii idman, kamp ve maçlar derken okuldaki derslere vakit ayırabilmek epeyce zor oluyor. Boş vakit buldukça derslere girmeye gayret ediyorum. İnşallah bu sene bitireceğim.

Artık futbolcular eğitimin önemini kavramış gibi. Eğitimli olmanın sana nasıl katkı yaptığını düşünüyorsun?

Biliyorsunuz, futbolculuk aslında riskli bir meslek. Ciddi bir sakatlıkta futbol hayatınızın bitmesi olasılığı var. Ayrıca, çok uzun yıllar yapılabilecek bir iş de değil. Bu yüzden çalıştırıcılık eğitimi görenler antrenör, beden eğitimi bölümünde okuyanlar da öğretmen olabiliyor. İnsanların geleceğinin bir garantisi gibi algılanabilir. Ben de bir üniversiteli olarak söyleyebilirim ki, yükseköğrenim görmek gerçekten güzel. İnsan kendini daha bilgili ve donanımlı hissediyor. Her futbolcu bunu yaşamalı.

Kulübün 100. yılda şampiyonluk gibi bir iddiası oldu. Bu iddia sizi hiç baskı altına sokuyor mu? Hedefi gerçekçi buluyor musun?

Bildiğiniz gibi Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş ile diğer Anadolu takımları arasında ekonomik yönden uçurum var. Her ne kadar Sivasspor bu üçlünün lig sıralamasındaki dizilişini bozsa da bütçe dengelerini değiştiremedi. Şu anda bizim de "Bu sezon şampiyon oluruz" dememiz insanlara komik gelebilir. Biz de bunu elde edebileceğimizin en iyisine ulaşmak şeklinde telaffuz edebiliriz. Bu hedef, Şampiyonlar Ligi'ne veya Avrupa Ligi'ne kalmak, hatta Türkiye Kupası'nı almak olabilir. Ayrıca, bu sezonu küme düşme korkusundan uzak geçireceğimize inanıyorum. Baskı konusuna gelirsek, bu iddianın kendisi değil ama kulüpte yaşanan değişiklik nedeniyle takımda bir hedefe odaklanma sorunu oldu. Sanki dikkatler dağıldı. Açıkçası, kulüpte yaşanan belirsizlik ortamı, 100. yılı gölgede bıraktı. Kaos ortamında insanların aklındakiler çok daha farklıydı. Örneğin, kulübü düzene sokmak, ekonomik yönden sıkıntıları atlatmak gibi dertlerimiz vardı. Artık değişim tamamlandığına göre, başkanın, hocanın ve camianın bu hedefe daha ciddi yaklaşacağı düşünüyorum. Şimdi artık 100. yılın öneminin bilincinde olup hedefe doğru koşmaya başlayacağız. Camia, teknik ekip ve oyuncular birleşince bütün engelleri aşarız.

Defansta süreklilik önemli

Azimli ve hırslı bir oyuncusun. Ayrıca gördüğüm kadarıyla defansla sürekli irtibat halinde olmayı seviyorsun. Sence bu iletişim bir kaleci için en önemli özellik mi? Senin için bir kaleci için olmazsa olmaz nedir?

Bir kaleci için en önemli nokta defansı ile iyi bir bütün oluşturabilmesi. Bizim takımda da son iki senedir defans sıkıntılar yaşıyor. Bunun sebebi de önümde oynayanların sürekli değişmesi. Geçen seneki defans oyuncularıyla bu seneki kadromuzdaki arkadaşlar yine farklı. Adı üzerinde, takım bir bütündür ama defans bence en önemli nokta. Defansı iyi oturttuğunuz takdirde diğer bütün mevkide oynayan oyuncular rahat edecektir. Defansla konuşma konusuna gelirsek, iletişim halinde olmak önemli, çünkü herkes 90 dakika boyunca aynı şeyi düşünemeyebiliyor. Birbirimizi uyararak, olası tehlikeleri en aza indirmeye çalışıyoruz. Bazen oyuncular dalıp gidebiliyor, kimisi iyi konsantre olamıyor. Bunların önüne geçmek için konuşuyoruz. Sürekli aynı defansla oynamak ise işin ideali. O zaman çok fazla uyarıya da gerek kalmıyor. Zaten herkes birbirinin bir sonraki hareketinin ne olacağını tahmin edebiliyor. Bence kalecinin sahip olması gereken iki önemli özellik var; zamanlama ve nerede duracağını bilme.

Hangi kalecileri beğeniyorsun?

Zamanlama ve nerede duracağını bilme konusunda en iyi kaleci Galatasaray'da da UEFA Kupası zaferini yaşayan Claudio Taffarel'di. Bu konularda kendime onu örnek almaya çalışıyorum. Diğer beğendiğim kaleciler de Rüştü Reçber ve Iker Casillas.

Seni fiziksel olarak Mateja Kezman'a benzetiyorlar. Bu benzerlik için neler söylersin?

Kezman Türkiye'ye ilk geldiğinde bu benzerlik gündeme oturmuştu. Hatta bir anımı da sizlerle paylaşayım. Fenerbahçe ile oynadığımız bir maç öncesinde seremonide, Ceyhun ve Tuncay ağabeylerim bunu bana söyledi. Kezman da yanlarındaydı. Karşılıklı gülmüştük. Özellikle, saçlarımı kısa kestirdiğim zaman ben de kendimi Kezman'a çok benzetiyorum.

Uzun yıllardır oynadığın Ankaragücü'nde sözleşmeni 1 yıl daha uzattın. Geleceğinle ilgili neler planladın? Kariyerin için bir sıçrama yapman gerektiğini düşünüyor musun? Hedeflerin neler?

Ankaragücü zaten büyük bir camia. Ayrıca, yeni başkan Ahmet Gökçek'in hem misyon hem de vizyon anlamında kulübü daha da ileriye götüreceğine inanıyorum. Sözleşmem sezon sonunda bitecek ama sonrası için şimdiden bir şey söylemek güç. Ankaragücü'nde kalabilirim ama çok cazip bir teklif alırsam ayrılabilirim de. Şu anda Ankaragücü'nde olmaktan gayet memnunum. Hedeflerim, Ankaragücü'nü en iyi yere getirmek ve A Milli Takım'da forma giyebilmek.

Teknik direktör Hikmet Karaman'ın senin için anlamı ve yeri çok farklı olmalı. Ve şu an kendisi takımın başında. Senin performansını olumlu etkiliyor mu bu durum?

Tabii ki etkiliyor. Hikmet Hoca, ben henüz 20 yaşındayken profesyonel takımda oynattı ve maçlara çıkardı. Arka arkaya forma vererek bana olan güvenini gösterdi. Bu, bir kaleci için çok genç bir yaş. Şimdi üçüncü kez Ankaragücü'nün başında ve iyi iletişimimiz devam ediyor. Kaleci antrenörümüz Ahmet Ziya Hocanın varlığı da benim için son derece olumlu. Benim A Milli Takım'a gelmemde onun da büyük emeği var. Bu yüzden kendisine bir kez daha TamSaha aracılığıyla teşekkür etmek istiyorum. Hem Hikmet Hoca hem Ahmet Hoca benim için ayrı bir öneme sahip.

Çok genç yaştan itibaren Milli Takım için aday kalecilerden biri olarak gösterildin ama yine de beklenen patlamayı yaptığın söylenemez. Bunu neye bağlıyorsun? Kulübünde bir kaleci rekabeti yaşanmaması olabilir mi?

Geçtiğimiz sezon yaşadığım sakatlık beni olumsuz etkiledi. Onun haricinde kendimi gayet formda hissediyorum. Yalnız, Ankaragücü'nde kaleci rekabeti yaşanmadığı görüşüne katılmıyorum. Bu durum, sadece geçmiş dönemlerde yaşanmıştı. Şimdi, kadromuzda olan kalecilerden hem Zafer ağabey hem de Bora, Süper Lig tecrübesine sahip. Bu bakımdan ciddi rakiplerim olduğunu söyleyebiliriz. Rekabetin her türlüsü güzeldir, takıma olumlu yansır.

En güçlü yanım yan toplar

Kaleciler kurtardıklarından çok yediği gollerdeki hatalarıyla gündemde oluyor. Senin için de bazen çok hatalı goller yediğin yolunda eleştiriler var. Böyle goller yemek her kaleci için normal midir? Yoksa senin açından hâlâ tamamlanması gereken eksiklikler mi var?

Kaleci hata yapıyor, çünkü o yalnız adam. Dünyadaki her kaleci gol yiyor. Ben de insanım, ben de hata yapabilirim. Mesela, benim hiç yan top sıkıntım yoktur ama geçtiğimiz sezonda iki hafta üst üste yan toptan gol yedim. Yapılan eleştirilere bir baktım, bir de ne göreyim; 'Serkan'ın yan topları çok zayıf' diye yazılmış. İnsanlar, bir oyuncunun maça hangi psikolojiyle çıktığını bilmeden yorumlar yapıyor. Her maça aynı şekilde hazırlanamazsınız. 2-3 hafta böyle hatalı goller yenebilir. Önemli olan hatalardan ders çıkarmak diye düşünüyorum.

Son sezonlara göre bu sezon yabancı kaleci sayısında bir artış var. Türk kalecilere duygulan güvende bir sarsılma mı var sence? Bunun sebebi nedir?

Aslında son dönemde altyapılardan gelerek forma kapan birçok Türk kaleci oldu. Manisaspor'dan Ufuk, Denizlispor'dan Cenk'i bunlara örnek verebilirim. Yabancı kalecilerin gelmesi Türkler için olumsuz bir durum yaratıyor. Bu sayının en aza inmesini sağlamak da yine Türk kalecilere düşüyor.

Türkiye'de "Kalecilikte deneyim esastır" görüşü var. Genellikle yaşı 25'ten yukarı kaleciler tercih ediliyor. Genç yaşta forma giymiş bir kaleci olarak bu anlayışı doğru buluyor musun?

Adanaspor'da 19 yaşındayken oynadım. Her ne kadar o sezon küme düşsek de son 9 maçta kaleyi ben korumuştum. Gayet de iyi bir performans sergilemiştim. Ertesi sezon ilk devrede 17 maça çıktım ve Ankaragücü'ne transfer oldum. Ankaragücü'nde Orkun ve Zafer ağabeylerim vardı. Çok sıkı çalıştım, çünkü formanın bir gün bana geleceğini biliyordum ve sonunda Hikmet Hoca gelince bana şans verdi. Verilen şansı çok iyi kullandım. Kaleyi alınca da arkası geldi zaten. Bence bir kaleci hazırsa oynayabilir. Genç, tecrübesiz gibi etiketlemelere gerek yok. Tecrübe yaşla değil, oynadığın maç sayısıyla, kişiliğinle, karakterinle ölçülür.

Seçme imkânın olsaydı hangi savunma dörtlüsünün arkasında oynamak isterdin? Bize isimlerini söyler misin?

Hikmet Hoca ile çalıştığımız bir sezonda, önümdeki defans dörtlüsü şöyleydi. Solda Ivaylo Petkov, önümde Sedat Bayrak, Emre Güngör ve sağda Abdurrahman Dereli. Biz o sezon ligin en az gol yiyen takımı olmuştuk. Dolayısıyla ben de en az gol yiyen kalecisi.

Schmeichel tipindeki çok uzun boylu ve iri yarı kaleci tipinin değiştiği, çabuk kalecilerin revaçta olduğu yönünde bir görüş var. Bu görüşe katılıyor musun? Bu bağlamda kendini nasıl değerlendiriyorsun?

Bu görüşe kesinlikle katılıyorum. Ben de kendimi çabuk kalecilere örnek gösterebilirim. Yalnız, her teknik direktörün tercih ettiği kaleci tipi aynı olmayabiliyor. Yalnız, neden bu değişim yaşandı, onun cevabını bilmiyorum.

Kaleci saha içinde yalnız adam olarak tanımlanır. Bu durum takım içindeki arkadaşlık bakımından saha dışında da geçerli midir?

Yok, iki durumun birbiriyle alakası yok. Çok güzel arkadaşlık bağlarımız var. En iyi arkadaşım da tak ımdaki diğer kaleci Bora.