TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Tony Sylva: "Kendimi ceza sahasına hapsetmem" 1.01.2009
Tony Sylva: "Kendimi ceza sahasına hapsetmem"

Onu 2002 Dünya Kupası'nda Senegal Milli Takımı'nın kalesinde rakibimiz olarak tanımıştık. Futbol altyapısını Fransa'da alan, 15 yıl boyunca kaldığı ülkede 10 sezonunu Monaco'da geçiren önemli bir file bekçisi. 33 yaşında transfer olduğu Trabzonspor'a ciddi katkılar sağlıyor. Kalecilik felsefesini açıklarken, kendisini bir libero gibi gördüğünü anlatıyor ve oyunu çok iyi okuyup katkı sağlamanın kaleci için önemli meziyetler olduğunu anlatıyor. Kalecilik kariyerini 40 yaşına kadar sürdürmeyi ve bu dönemi Trabzonspor'da tamamlamayı amaçlıyor.

Bize futbola başlama hikâyeni anlatır mısın?

Sanırım 11-12 yaşındaydım. Mahalle arasında arkadaşlarla maçlar yaparak futbol oynamaya başladım. Daha sonra Senegal 1. Ligi'nin Dakar isimli takımının altyapısına girdim. O dönemde, kendi başkanımın tavsiyesi ile Senegal'in başkenti Dakar'da Monaco tarafından finanse edilen bir futbol akademisine geçiş yaptım. Kulüp yetkilileri, buraya yaptıkları bir ziyarette beni beğendiler ve 1993 yılında beni Monaco'ya transfer ettiler. Önce PAF Takımı'nda, ardından da profesyonel takımda oynadım. 10 yıl boyunca forma giydiğim Monaco'da 3 kez Fransa İkinci Ligi'nden ekiplere kiralandım. Daha sonra da Lille'e geçtim.

Mevki olarak kaleciliği seçmenin özel bir nedeni var mı?

Aslında futbola forvet olarak başladım. Mahallede yaptığımız maçlarda duruma göre hem forvet hem de kaleci olarak oynardım. Açıkçası benden başka kalecilik yapacak kimse de yoktu. Böylelikle, kaleciliğe ilk adımı attım ama bundan hiçbir zaman pişmanlık duymadım.

Günümüzde kaleciliğin gereklilikleri değişti. Artık kaleciler, defansın son adamı gibi değerlendiriliyor ve topu oyuna sokma şekilleri büyük önem taşımaya başladı. Bu konuda neler söylersin?

Ben zaten kendimi hiçbir zaman ceza sahasına hapseden bir kaleci olarak görmedim. Adeta ikinci bir libero gibi hareket ettim. Teknik adamların da benim bu özelliğimi beğendiğine eminim. Oyunu çok iyi okumak ve oyuna katkı yapmak bir kaleci için önemli iki meziyet.

Trabzonspor'a gelene kadar hep Fransız takımlarında oynadın. Neden başka bir lige transfer olmak için 33 yaşına kadar beklemeyi tercih ettin?

Haklı bir soru. Gerçekten Fransa'da çok uzun bir süre geçirdim. Trabzonspor'un teklifi geldiğinde kendime şu soruyu sordum, "15 senedir buradayım. Fransa'yı ve burada oynanan futbolu çok iyi biliyorum. Neden başka bir ligi denemeyeyim?" Bu sorunun cevabını kendimce verince, Trabzonspor'a transfer olmakta hiç tereddüt etmedim.

Referansı Song'dan aldım

Trabzonspor'dan transfer teklifi alınca neler hissettin ve transfer kararını nasıl aldın? Türkiye'de oynamış ya da halen oynayan arkadaşlarından görüş aldın mı?

Teklif bana menajerim aracılığıyla iletildi. O sırada Senegal Milli Takım kampındaydım. Öneriyi duyunca çok mutlu oldum. Buraya gelmeden önce, bana Türkiye hakkında detaylı bilgi vereceğini bildiğim Rigobert Song'u aradım. Onun bana verdiği olumlu referansın ardından Trabzonspor'un teklifini kabul ettim.

Trabzonspor'a transfer olman bir hayli uzun sürdü. Lille kulübü ile aranda bir sorun olduğu yazılıp çizildi. İşin aslını senden dinleyelim.

Aslına bakarsanız, kendi açımdan Lille kulübünden ayrılmam konusunda bir sorun yoktu. Zira ben FIFA yönetmeliklerinde bulunan 17. maddeyi kullanarak, kulüple olan sözleşmemi tek taraflı olarak feshettim. Bu madde, 28 yaşa ulaşan oyuncuların transferini kolaylaştıran bir özelliğe sahip. Dolayısıyla, benim yaptığım bütün işlemler hukuka uygundu. Fakat Lille ile Trabzonspor arasında yaşanan anlaşmazlık ve gerekli prosedürlerin zamanında yerine getirilmemesi nedeniyle, ortaya böyle bir tablo çıktı.

Trabzonspor'a ilk geldiğin dönemde seni yedek olarak gördük. Bu dönemde içinde düzenli olarak oynayamama endişesi oluştu mu?

Tabii ki benim açımdan endişe verici ve sinir bozucu bir dönemdi. Çünkü bir takıma, bütün hafta boyunca antrenman yapıp, arkadaşlarınızı yedek kulübesinden izlemek için transfer olmazsınız. Yeni bir kulübe geldiğinizde amacınız oynamak ve bunu mümkün olduğu kadar sürekli hale getirebilmektir. Özetlersem, yedek kaldığım dönemde oldukça sıkıntılı zamanlar geçirdim. Eşimin verdiği destek sayesinde kötü duyguların üstesinden geldim.

24 yıldır şampiyonluğa hasret bir takımda oynuyorsun ve ligdeki zirve mücadeleniz devam ediyor. 16 maçlık ilk periyodu, aynı puanda olduğunuz Sivasspor'un ardından averajla ikinci bitirdiniz. Bu durum senin motivasyonuna katkı yapan bir etken mi?

Eski takımım Lille ile yaşanabilecek bütün büyük deneyimleri yaşamıştım. Şampiyonlar Ligi'nde ve UEFA Kupası'nda oynadık, Fransız Ligi'ni ikinci sırada tamamladık. Artık benim orada kalmamı gerektirecek bir neden ya da motivasyon etkeni kalmamıştı. Yeni bir heyecan yaşamak ve yeni keşifler yapmak için Trabzonspor'a geldim. Şimdi de zorlu rakiplerimizle birlikte zirvede yer alabilmek için mücadele veriyoruz. Bu durum bile beni motive etmeye yetiyor.

Bu noktaya tesadüfen gelmedik

Ligin ilk periyodu itibarıyla takımı değerlendirirsen, neler söylersin?

Bulunduğumuz yere kesinlikle tesadüf eseri gelmedik. Çünkü hem oyuncu kadromuz hem de teknik kadromuz kaliteli isimlerden oluşuyor. Takım bütünlüğümüz de çok iyi durumda. Bunun arkasından da başarının gelmesi doğal.

Bir kalecinin önündeki defans oyuncularıyla iyi iletişim kurması çok önemlidir. Senin arkadaşlarınla iletişimin nasıl? Defansta Türk de var, Hırvat ve Kamerunlu da.

Söylediğiniz gibi iletişim bir kaleci için en mühim konulardan bir tanesi. Bir tehlike anında arkadaşlarınızın dikkatini çekmeniz gerekebiliyor. Defansif olarak şu şekilde anlaşıyoruz. Ben Fransızca bildiği için Song'la iletişime geçiyorum. Song da İngilizce olarak Cale ve diğer Türk takım arkadaşlarımıza benim direktiflerimi iletiyor. Belki çok da kolay olmuyor ama hiç değilse kendimizce bir çözüm üretmiş olduk.

Trabzon şehrini nasıl buldun, adaptasyon sürecini tamamladığını düşünüyor musun?

Buraya gelişimin üzerinden yaklaşık altı ay geçti ve takımdaki diğer yabancı oyuncuların da yardımıyla adaptasyon sürecimi sorunsuz bir şekilde atlattığımı söyleyebilirim. Dolayısıyla, benim için Trabzon'a alışmak çok sıkıntılı olmadı.

Trabzonspor taraftarlarıyla iletişimin nasıl? Kendine gösterilen ilgiyi nasıl buluyorsun? Fransa'daki taraftar davranışlarıyla karşılaştırırsan neler söylersin?

Türkiye ile Fransa arasında taraftarların tavırları anlamında çok ciddi bir fark var. Lille'de de bizi çok sıkı destekleyen ve her maç tribündeki yerlerini alan sadık bir "kale arkası" grubu vardı. 90 dakika susmadan bağırırlardı. Burada ise çok daha sıcak bir atmosferle karşı karşıyayım. Takıma verilen destek bütün statta aynı şekilde coşkulu. Bu durum da taraftarların oyuna çok daha etkin bir şekilde müdahil olmalarını sağlıyor.

Türkiye'de seni en çok şaşırtan şey ne oldu?

Beni en çok buradaki idman düzeninin işleyişi şaşırttı. Hafta sonunda maçımız hangi saatte ise, hafta içinde yapılan idmanlar o saatte yapılıyor. Ben daha önce maçları hangi saatte oynarsak oynayalım, idmanların hafta içinde belli bir saatte yapılmasına alışmıştım. Bu yüzden yeni sisteme ayak uydurmakta güçlük çektim.

Türkiye'de oynayacağım aklımdan geçmezdi

Türk futbolu ile tanışman 2002 Dünya Kupası'nda Senegal-Türkiye arasında oynanan maçla olmuştu. O maçla ilgili anılarını bizimle paylaşır mısın?

Gerçekten çok zorlu bir maçtı. Oyun, kuvvet açısından birbirine denk takımların mücadelesine sahne olmuştu. Normal sürenin 0-0 bitmesinden de bunu anlayabilirdiniz. Bulduğu fırsatı kaçırmayan Türkiye, bize altın golü atarak maçı kazanmıştı. Samimi söyleyeyim, bir gün Türkiye'de futbol oynayacağım aklımdan bile geçmezdi.

O zaman gördüğün Türk futboluyla şimdi içinde bulunduğun Türk futbolu arasında bir karşılaştırma yapabilir misin? Fransa futboluyla ilgili yapabileceğin bir mukayeseyi de duymak isteriz senden.

Öncelikle daha çok fikir sahibi olduğum Fransız futbolu hakkında konuşayım. Samimi olmak gerekirse, benim ilk transfer olduğum dönemde, Fransa'daki futbol seviyesi çok daha üst düzeydeydi. Çünkü çok kaliteli oyuncular vardı ve bunlar şimdikinin aksine hemen yurtdışına gitmeyi düşünmüyorlardı. Şimdilerde oyuncuların biraz sivrilince ya İtalya ya da İngiltere'ye transfer olduklarını görüyorsunuz. Bu da Fransız Ligi'nin seviyesini biraz düşürdü. Türkiye'ye gelirsek, her ne kadar 2002'den bu yana olan gelişimi tam anlamıyla takip edemesem de şunu söyleyebilirim; buraya gelen yabancı oyuncuların sayısına ve niteliğine bakarak altı sene içinde ne kadar yol alındığını tahmin etmek zor değil. Maçlar yüksek tempolu geçiyor.

Antrenman ve maçlardan arta kalan vakitlerinde neler yapıyorsun? Hobilerin neler?

Otelde kalmaktan başka yapacak çok bir şey yok. Trabzon'da otelden dışarıya adımımı attığım anda yürümek bile zor hale geliyor. Şimdilik yapabildiğim tek etkinlik otelde kalıp televizyon seyretmek.

Ailenin hâlâ Fransa'da olduğunu öğrendik. Onları ne zaman yanına almayı planlıyorsun?

Ailemin buraya gelip sürekli olarak yaşaması pek imkân dâhilinde değil. Çünkü çocuklarım Fransa'da okula gidiyor. Trabzon'da ise Fransızca eğitim yapan bir okul yok. Çocukların okulu tatile girdiğinde beni ziyaret etmek için Trabzon'a geliyorlar.

Senegal'in 2010 Dünya Kupası elemelerinden grubunda 3. olarak elenmesini nasıl değerlendiriyorsun? Sorun neydi? Cezayir ve Gambiya'dan bu türlü bir çıkış beklenmiyor muydu?

Açıkçası ne Cezayir'in ne de Gambiya'nın böyle bir sürpriz yapmasını bekliyordum. Günümüz futbolunda artık küçük takım kalmadı. Artık her takıma saygı göstermeli ve rakibinizle bu çerçevede mücadele etmelisiniz. Biz Senegal olarak bunu yapamadık ve sonuçta çok büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Bunu hiç beklemiyorduk ama artık olan oldu. İçimizdeki bu kötü duyguyu atıp, milli takım olarak bir an önce yeni hedeflere odaklanmamız gerekiyor. Çünkü üstlenmemiz gereken yeni sorumluluklar var. Bir an evvel bu yenilgiyi kabul edip, bu kara sayfayı hızlıca çevirmemiz gerekiyor. Senegal futbolunun yeni rotasına girebilmesi için bu acil olarak yapılmalı.

Hangi kalecileri beğeniyorsun?

Kariyerime ilk başladığım zaman Bernard Lama ve yanında bir nevi çırak olarak bulunduğum Fabian Barthez hayran olduğum kalecilerdi. Bugün ise Manchester United'ın kalecisi Edwin Van Der Sar'ı büyük takdir ve beğeniyle izliyorum. Yaşına ve konumuna bakıldığında böylesine bir övgüyü fazlasıyla hak ediyor. Ayrıca Iker Casillas da performansındaki devamlılık nedeniyle bence ayrı bir yere konulmalı.

Barthez'le birlikte aynı takımda forma giymenin sana ne gibi katkılar sağladığını düşünüyorsun?

Barthez ile Monaco'da üç sezon geçirdim. Gerek idmanlarda gerekse maçlarda onu çok büyük dikkatle izledim ve sonunda da çok şey öğrendim. Örneğin, beğendiğim bir özelliğim olan topu oyuna iyi sokmamda, onu gözlemlemiş olmamın büyük etkisi var.

Kariyerinde bundan sonraki hedefin ne olacak?

Bundan sonra hedeflerim Trabzonspor ekseninde biçimlenecek. Umarım mücadele ettiğimiz bütün kulvarlarda zirveye çıkar ve taraftarların bizden beklentilerini karşılarız.

Ne kadar daha futbol oynamayı düşünüyorsun?

Yeteneklerimi kaybetmediğim müddetçe oynamayı düşünüyorum. Biliyorsunuz, kaleciler 40 yaşına kadar futbol oynayabiliyor. Trabzon'da ve Trabzonspor'da mutluyum. Futbolu burada bırakmak isterim ama zaman ne gösterir bilinmez. Futbolu bıraktıktan sonra amacım Senegal'e dönüp genç kaleciler yetiştirmek.