TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Milan Baros: "Galatasaray'ın kalitesi işimi kolaylaştırıyor" 1.01.2009
Milan Baros: "Galatasarayın kalitesi işimi kolaylaştırıyor"

Turkcell Süper Lig'e gelmiş en kariyerli oyunculardan biri. Kartvizitinde "Euro 2004'ün Gol Krallığı" ve "20005 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu" bulunuyor. Ancak ne Çek Ligi'nde ne de uzun yıllar farklı takımlarda forma giydiği Premier Lig'de Turkcell Süper Lig'deki gol ortalamalarına ulaşabildi. Ligde forma giydiği 14 maçta 14 golü bulunan ve krallık listenin başında yer alan Çek yıldız, bu performansını Galatasaray'daki takım arkadaşlarının kalitesine ve sürekli oynama fırsatı bulmasına bağlıyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

Euro 2004'te Gol Krallığı ve 2005'te Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşayan bir oyuncunun Turkcell Süper Lig'de oynamasından duyduğumuz memnuniyeti belirterek başlayalım ve hemen Banik Ostrava'da parlayıp Liverpool'a transfer olduğun günlere dönelim. Henüz 21 yaşındayken Dortmund, Juventus ve Inter'in transfer listesine girebilmen önemliydi. İlk sorum, o yaşta bu denli ön plana çıkmayı nasıl başardığın?

18-19 yaşımda profesyonel oldum ve 3 yıl boyunca Banik Ostrava'nın A takımında oynadım. Bu süreçteki performansımla birçok takımdan transfer teklifleri aldım ama Liverpool'unkini değerlendirdim. Çünkü küçük yaştan beri hayalim İngiltere'de futbol oynamaktı.

Liverpool'da bir Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşamana karşın sürekli oynayan bir futbolcu olamadın. Ardından Aston Villa'da da benzer sıkıntıları yaşadın. İngiltere'de aradığını bulamadığını söyleyebilir miyiz?

Futbolda böyle şeyler oluyor. Beni her iki takıma götüren teknik direktör de kısa zaman sonra takımdan ayrıldı. Yeni gelen teknik direktörler de kendi tercih ettikleri oyuncularla takımlarını kurmak istedi. Fakat ben hem Liverpool'da hem de Aston Villa'da takımın gol kralı oldum. Dolayısıyla İngiltere'de geçirdiğim dönemi kariyerimdeki bir düşüş ya da mutsuz yıllar olarak değerlendirmiyorum.

Ardından bir Lyon deneyimin var ve talihsiz bir olayla son buluyor. Orada ırkçılıkla suçlanmıştın. Bu konuda neler söylersin?

Ne yazık ki medya dünyanın her yerinde olmayan şeylerden kendisine malzeme çıkartıyor. Bu kesinlikle doğru değil. Ben yurtdışı kariyerimde oynadığım tüm kulüplerde son derece mutlu oldum ve hiçbir kulüpte ya da ülkede hiçbir oyuncuyla aramda sorun yaşanmadı. Lyon'da daha fazla kalmak istemememin tek nedeni vardı; o da daha fazla oynuyor olmayı istemek. Lyon'da bana tanınmayan şansları başka bir kulüpte aramayı arzu ettim.

Kulüp takımlarındaki gol performansına baktığımızda 3-4 maçta bir gol atabildiğini görüyoruz. Oysa Çek Milli Takımı'nda iki maçta bir gol atıyorsun. Bu farkı nasıl açıklayabilirsin?

Oynadığım kulüplerde başarılı olduğum için milli takım kadrosuna davet edildim. Form seviyemin yüksekliği nedeniyle de her iki maçta bir gol atma şansına sahip oldum. Ama oynayıp oynayamamak teknik direktörün tercihine bağlı bir şeydir. Kulüp takımlarında bazı maçlarda fazla süre alamadığınız için atamadığınız goller, sizin ortalamanızı doğal olarak düşürür.

İspanya'yı değil Galatasaray'ı tercih ettim

Galatasaray'dan teklif aldığında seni isteyen başka kulüpler de var mıydı? Neden Galatasaray'ı seçtin? Bu teklifte sana cazip gelen neler vardı?

Galatasaray'a gelmeden önce başka teklifler de almıştım. İngiltere'den bazı teklifler vardı ama 6 yıldır orada yaşıyordum ve artık sıkılmıştım. İspanya'dan bazı teklifler gelmişti ancak önerilen sözleşmeler benim çok tercih ettiğim şartları içermiyordu. Galatasaray'ın teklifi ise bana çok yakındı. Diğer taraftan düşünmek gerekirse Galatasaray gerçekten çok iyi bir takım. Büyük bir kulüp. İyi oyuncuları var. Avrupa kupalarında her sezon oynama şansına sahip. Onun dışında evinizde oynadığınız maçlarda stadın dolu olacağını biliyorsunuz. Galatasaray son derece tutkulu bir taraftara sahip. Tüm bunları birleştirdiğimde Galatasaray'ın teklifi, diğerlerinin arasında benim için en çekici olanıydı.

Galatasaray'ın senden önceki golcüsü Hakan Şükür'dü ve takım için efsane sayılıyordu. Transferin de onun yerine gerçekleştirildi. Böyle bir oyuncunun yerini doldurmak zorunda olmak seni endişelendirdi mi?

Ben hiç böyle düşünmedim. Zaten böyle düşünmemek de gerekir. Futbolda bir şey biter, yerine bir yenisi başlar. Hakan gerçekten çok önemli bir oyuncuydu. Galatasaray'ın en fazla gol atan oyuncusu oldu, gol rekorları kırdı fakat kariyerinin sonuna geldi ve artık yok. Ben de Galatasaray oyuncusu olarak elinden geleni yapmaya gayret etmekle yükümlüyüm. Mümkün olduğunca fazla gol atmak ve takıma katkı yapmakla sorumluyum. Hakan'ın yerini doldurup doldurmamakla ilgili hiç bir endişem olmadı.

Buraya gelmeden önce kafanda nasıl bir Türkiye ve İstanbul imajı vardı? Buraya geldikten sonra nasıl bir İstanbul'la karşılaştın?

Benim için bu imajın çok da önemi yoktu. Büyük kulüplerde futbol oynarken yaşam hep aynıdır. Antrenman yaparsınız, maç oynarsınız ve evinize gidip yemek yer, dinlenir, sonra da uyursunuz. Dolayısıyla ben Galatasaray'a gelmem söz konusu olduğunda hiç kimseye "Şehir nasıl bir yerdir, orada yaşam nasıldır?" diye sormadım. Çünkü bunu bilmeye ihtiyacım yoktu. Futbol oynadığınız zaman belli bir düzeyin üzerindeyseniz hayat sizin için her yerde aynıdır.

Şehri gezme fırsatı buldun mu? Beğendiğin ve beğenmediğin yönlerden söz eder misin?

Birkaç kez yemek yemek veya alışveriş yapmak için şehir merkezine gittim. İstanbul'un her şeyi kolaylıkla bulabileceğiniz çok güzel bir şehir olduğunu düşünüyorum. Şehirde alışmakta zorlandığım herhangi bir şey de yok. Benim için önemli olan bir an önce evime gidebilmek. Evime girdikten sonra da dediğim gibi hayat her yerde aynı.

Bir oyuncunun takımın bünyesine uyumu onun performansını fazlasıyla etkiler. Galatasaray'a geldiğinde takım arkadaşların seni nasıl karşıladı?

Yeni bir kulübe geldiğim zaman o kulübün tüm işleyişini bilmekle yükümlü değilim. Önemli olan tek bir şey var, takım arkadaşlarımla birlikte sahadaki en iyi sonuçları almak. Başarılı sonuçlar edindiğiniz zaman bu uyum sürecinin daha kolay atlatıldığını da görürsünüz. İyi sonuçlar sayesinde üzerinizdeki baskılar azalır ve alışmanız kolaylaşır.

Liverpool'dan takım arkadaşın Kewell'la birlikte olmak senin için bir avantaj sayılabilir mi?

Harry Kewell'la birlikte oynamanın ve aynı takımda bulunmanın tabii ki faydası var. Çünkü iyi bir oyuncu ve çok da iyi bir insan. Fakat sadece Harry ile değil diğer takım arkadaşlarımla da İngilizce konuşuyorum. Neredeyse takımdaki herkes kendisini İngilizce ifade edebiliyor. Benim için işleri kolaylaştıran sadece Harry'nin burada olması değil. Ama onun gibi bir oyuncunun Galatasaray'da olmasının kulüp için çok faydası olduğunu belirtmek isterim.

Galatasaray'da İngiltere'deki ortalamalarının üç-dört kat üzerinde bir gol ortalamasıyla oynuyorsun. Bunu neye bağlamak gerekir?

Röportajın başında dediğim gibi oynadığınız sürece kendinize güveniniz yerine gelir ve gol atarsınız. Örneğin bir Aston Villa'da öyle olmamıştı. Orada takım kompozisyonu da çok farklıydı. Çok genç oyuncular vardı ve o genç oyuncular kendilerinden beklenen verimi sahaya yansıtamıyorlardı. Galatasaray'da gerçekten bireysel yetenekleri çok güçlü, kaliteli oyuncular var. Böyle oyuncularla oynadığınızda gol atma şansınız daha yüksek oluyor. Galatasaray bana oynama ve gol atma şansını veren bir takım olduğu için performansım bu kadar yüksek.

Gazeteleri takip etmiyorum

Galatasaray'da üst üste gol atamadığın maçlar oldu ve basından eleştiriler almaya başladın. Bu konuda neler düşünüyorsun? Türk insanı biraz sabırsız mı yoksa dünyanın her yerinde böyle midir?

Türkiye'de gazeteleri hiç takip etmedim fakat tahmin ediyorum ki basın her yerde aynı. Sonuç itibariyle gazetecilerin işi bu. Bir şeyler yazmak zorundalar ve yazıyorlar. O sayfaların bir şekilde dolması gerek. Fakat futbolda 4-5 hafta gol atamamak da son derece olağan karşılanması gereken bir şey.

Bir futbol yorumcusu olsaydın, Milan Baros'u nasıl tanımlardın?

Futbol yorumcusu olmak istemiyorum ve dolayısıyla kendimi nasıl tanımlayacağımı hiç bilmiyorum.

Türk oyuncular hakkında bir kanaatin mutlaka vardır. Buraya geldikten sonra onları yakından tanıma fırsatı da buldun. Onları nasıl yorumluyorsun?

Türk Milli Takımı'nın son Avrupa Şampiyonası'nda geldiği yarı final bence Türk oyuncuların ne düzeyde olduğunu gözler önüne serdi. Son derece şanssız bir şekilde yarı finalde kaybettiniz. Evet, Türk Milli Takımı daha önce şanslı sayılacak maçlar da kazandı ama finali kaçırması şanssızlıktı. Galatasaray'da bulunan yerli oyuncuların tümü son derece kaliteli ve zaten hepsi Milli Takım'ın birer parçası. Elinizde bu kalitede oyuncular varsa, onları aynı düzeyde yabancı oyuncularla bir araya getirdiğinizde çok iyi takımlar oluşturabiliyorsunuz. Tıpkı Galatasaray'da olduğu gibi.

Ligimizde özellikle Anadolu takımlarından beğendiğin oyuncular var mı?

Maçlarımızı hep Cumartesi-Pazar oynadığımız için diğer takımları fazla seyretme şansım olmuyor. Dolayısıyla bu birkaç aylık dönemde diğer takımlardaki oyuncular hakkında çok fazla bilgi sahibi olamadım.

Avrupa Şampiyonası'nda Türkiye-Çek Cumhuriyeti maçı oldukça ilginç bir karşılaşmaydı. 2-0 öndeyken bu maçı kaybedebileceğiniz aklına gelmiş miydi? Sence bu yenilginin nedeni neydi?

Futbolun güzelliği burada zaten. Futbol bu nedenle bu kadar fazla ilgi çekiyor. Sevinirken, zafer şarkıları söylerken, 10 dakika sonra başınıza neler geleceğini bilemiyorsunuz. Maç 2-2 olduğunda herkes uzatmalara gidileceğini beklerken üçüncü golü yedik ve kaybettik. Bundan birkaç yıl önce benzer bir olayı İstanbul'da Liverpool formasıyla Milan'a karşı oynadığım Şampiyonlar Ligi finalinde yaşamıştım. 3-0 yenilgiden 3-3'lük beraberliği yakaladık ve penaltılarla kupayı aldık. Futbolun ne kadar değişken olacağını göstermesi açısından önemli bir örnekti ve dediğim gibi futbolun güzelliği de burada zaten.

Otoriteler, Karel Brückner'in 2-0'dan sonra seni oyuna almamasını büyük bir hata olarak değerlendirdi. Sen bu görüşe katılıyor musun? O maçta oyuna girseydin sonucu değiştirebilir miydin?

Öyle olsaydı ya da böyle olsaydı diye düşünmek istemiyorum. O gün sahada bir hücum oyuncusu daha olsaydı acaba bir gol daha atar mıydık, bunu bilemeyiz. Oynanmış, bitmiş bir maç. Ben hiçbir zaman geriye bakmamayı tercih ederim.

O maçta yedek kulübesinde otururken sarı kart gördün. O sırada ne yapmıştın?

Türk Milli Takımı'nın attığı ikinci golün ofsayt olduğunu düşünüyordum ve hakeme seslendim. Bunun üzerine sarı kart gördüm.

Biz kariyeri yüksek yabancı oyunculardan, genç Türk oyunculara yol göstermesini de bekliyoruz. Senin bu anlamda genç oyuncularla diyaloğun nasıl?

Dediğim gibi Galatasaray'da çok yetenekli genç oyuncular var ama bu tecrübeleri kendi kendilerine edinmek zorunda olduklarını bilmeleri gerek. Ben bazen onlara bir-iki tavsiyede bulunabilir ya da bazı şeyler gösterebilirim, ancak kendi çabaları olmadan, oynama şansı elde etmeden ya da oynayacak gibi çalışmadan hiçbir şey yapamayacaklarını bilmeleri lâzım. Benim onların kariyeri üzerinde bir etkim olamaz. Eğer bir yere geleceklerse bu sadece onların çok çalışmaları sayesinde olacaktır.

UEFA Kupası neden olmasın?

Premier Lig'de hep iyi oyuncularla dolu kadrolarda oynadın. Bugün formasını giydiğin Galatasaray'ın kadrosunu o takımlarla kıyasladığında ortaya nasıl bir tablo çıkıyor? Özellikle Galatasaray'ın UEFA Kupası'ndaki şansı hakkında neler söylersin?

Galatasaray yerli oyuncularla yabancı oyuncuların bir arayla geldiği son derece iyi bir karışım. Sadece 10-11 kaliteli oyuncudan oluşmuyor. Bizim her maçta sahada göremediğimiz, bazen yedek kulübesinde oturan bazen de kadro dışında kalan 18-19 çok iyi oyuncumuz var. Perşembe-Pazar oynadığımız yoğun tempo içinde sakatlıklar olması durumunda bile eksik oyuncuların yerine son derece iyi bir yeni oyuncunun geldiğini ve takımdaki o eksikliği hissettirmediğini görüyoruz. Evet, UEFA Kupası'nı kazanmak gerçekten çok zor fakat imkânsız değil. Olur mu, olur. Ama şimdiden Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı kazanma şansının ne olacağını söylemek de doğru olmaz. Bunu önümüzdeki dönemde göreceğiz. Kazanma ihtimalimiz var mı, tabii ki var.

Bundan sonrası için kariyer planlamanda neler var?

Bu cevaplandırması son derece güç bir soru. Şu anda Galatasaray'dayım ve kendime çok yakın hedefler koydum. Dolayısıyla birkaç yıl sonra ne yapacağım konusunda düşünmek dahi istemiyorum. Benim öncelikli hedeflerim Türkiye'de lig şampiyonu olmak ve ardından da UEFA Kupası'nı kazanmak. Bunlar çok yakın hedefler ve ben de kendimi bunlara odaklıyorum.

Bazı dizi ve filmlerde oynadığını biliyoruz. Futbolu bıraktıktan sonra oyunculuk yapmak gibi bir planın var mı?

Evet, bazı film ve dizilerde görüntülerim kullanıldı fakat ben kameranın önüne geçip oyunculuk yapmadım. Çeşitli maçlardan sahneler alındı ve o filmlerin içerisine monte edildi.

Fransa'da 271 kilometre hızla araba kullandığın için ehliyetinin alındığı doğru mu? Hız tutkunu musun?

Evet doğru. Ama her zaman öyle kullanmam. Arabayı yeni almıştım, yol dümdüzdü ve üç şeritli bir otoyoldu. Arabayı bir deneyeyim derken o sürate çıkmışım.

Futbol dışındaki hayatında neler var?

Kız arkadaşım tenis oynuyor. Ben de zaman zaman onunla oynamaya gidiyorum. İngiltere'deyken buz hokeyi oynardım ama burada böyle bir şansım yok. Bunların dışında okumayı severim. Boş zamanlarımda internete girip sörf yapmaktan hoşlanırım. Sinema ve tiyatroya giderim ama burada dil sorunu önüme engel çıkarıyor. Sinemaya gidebiliyorum ancak Türkiye'de tiyatroya gidememek benim için bir kayıp.