TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Golün yeni adresi: Mustafa Pektemek 31.10.2008
Golün yeni adresi: Mustafa Pektemek

Sakarya'nın Akyazı ilçesinde amatör olarak başlayan futbol kariyerini Sakaryaspor ve kiralık oynadığı Sarıyer'in ardından genç yetenekleri parlatmasıyla ünlü Gençlerbirliği'nde sürdürüyor. Süper Lig'de ilk sezonuna başarılı bir başlangıç yaptı. Usta işi gol vuruşları ve atletik yapısıyla genç neslin en iyi santrforlarından biri olarak gösteriliyor ve Ümit Milli Takımımızın ideal on birinde de yer alıyor.

Röportaj: İlker Uğur

Seni ilk defa Ümit Milli Takım'da, Bursa'da Çek Cumhuriyeti ile oynadığınız maçta fark etmiştim. Sahadaki duruşun ve hareketlerinden sıra dışı bir oyuncu olduğun belliydi. Yaşına rağmen oldukça tecrübeli bir forvet gibi oynuyordun. Öncelikle futbola nasıl başladığını anlatabilir misin?

Sakarya'nın Akyazı ilçesinde yaşıyordum. Orada Topağaçspor diye amatör bir takımda futbola başladım. Ondan sonra bir başka amatör takım olan Akasyaspor'a geçtim. Orada üç sezon oynadıktan sonra Sakaryaspor beni altyapısına aldı. Sakaryaspor altyapısında hiç resmi maç oynamadan A takıma çıkardılar beni. Ama 3 ay sonra tekrar altyapıya indim. Sakaryaspor Turkcell Süper Lig'e çıktığı zaman bir sezon PAF takımında oynadım. Yanlış hatırlamıyorsam 8. haftada Nejat Biyediç Hocamız beni A takıma çıkardı. Ligde ilk forma şansını veren de yine Nejat Biyediç oldu. O sezonun ikinci yarısında Sarıyer'e kiralık verildim. Sarıyer'de yarım sezon oynadım. Tekrar Bank Asya 1. Lig'de Sakaryaspor'la devam ettikten sonra bu sezon başında Gençlerbirliği'ne transfer oldum.

Futbola sokakta başlayan bir oyuncu olarak amatör takıma geçişin nasıl oldu? Biri seni gördü ve "Gel bizim takımda oyna" mı dedi?

Okul takımları arasında bir turnuva vardı. Ben de o turnuvada iyi futbol oynamıştım. Turnuvayı izleyen Topağaçspor'un yöneticileri de beni beğenmiş. Amatör futbola öyle başladım.

Başlangıçta voleybolcuydum

Genelde erkek çocuklarının büyük bölümü futbolcu olmayı dener ama çok azı bunu başarabilir. Senin geldiğin noktalara, yani Genç veya Ümit Milli Takımlara ulaşabilenlerin sayısı ise iyice azdır. Birçok genç oyuncu "Bu iş olmayacak" diyerek yarı yolda bırakır. Peki, sen futbola nasıl sarıldın, seni motive eden neydi?

Futbola başlamadan önce 3. sınıfta voleybol oynamaya başladım ve lisenin son sınıfına kadar futbolun yanı sıra voleybol oynamayı sürdürdüm. Yani hep spor yapıyordum. Aslında okulla da aram iyiydi ama başka hiçbir şey düşünmeden sürekli sporla ilgilendim. Zaten dayım da futbolcu olmamı çok istiyordu. Altyapıdayken bazen idmana gitmediğimde hemen arar ve "Neden antrenmana gitmedin?" diye sorardı.

Eskiden çocuklar futbol oynamak için anne-babalarından kaçarlarmış. Camdan kaçanları biliyoruz, dayak yiyenleri biliyoruz. Sende galiba tersi olmuş.

İlk başta babam eğitimimi sürdürmemi çok istiyordu. Sonra o da futbol oynamamı istedi. Voleybola yollamıyordu, kızıyordu ama futbola gitmeme o kadar karşı çıkmadı. Hatta futbolcu olmam için bana ilk teklif geldiği zaman en çok o istedi gitmemi. Sonunda o kadar da karşı çıkmadılar.

Tabii sistem de değişti. Eskiden futbol takımlarının imkânları bu düzeyde değildi. Bütün aileler "Futbolcudan bir şey olmaz" diye karşı çıkardı. Bir anda futbol takımlarının şartları düzelip art arda başarılar da gelince herkes futbolcu yetiştirmek ister oldu. Peki, Gençlerbirliği'nde bir anda A takıma çıkman, bir anda parlaman nasıl gerçekleşti?

Gençlerbirliği'ne zaten bu sezon geldim ve A takımda oynamaya başladım. Hemen hemen bütün maçlarda da 90 dakika oynadım. Sağ olsun Mesut Bakkal Hocam bana güvendi ve şans verdi.

Bunun nedeni Sarıyer'de güzel bir yarım sezon geçirmendi herhalde?

Sarıyer'de yanlış hatırlamıyorsam 15 maç oynadım, 4 tane de gol attım. Ön libero oynadığım maç oldu, sağ açık oynadığım maç oldu. Orada başarılı bir sezon geçirdim. Ondan sonra beni birçok kulüp istedi. Gençlerbirliği o sezon da istemişti ama Sakaryaspor yüksek bonservis bedeli istediği için gelememiştim. Ümit Milli Takım kadrosuna da Sarıyer'deyken alındım. O dönemde Ümit Milli Takım'ın başında Tolunay Kafkas Hoca vardı. Beni milli takımlara ilk çağıran da Tolunay Hocadır.

Spor yöneticiliği okuyorum

Peki, liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavına girdin mi?

Şu anda Sakarya Üniversitesi'nde Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'nda okuyorum. Yöneticilik ve spor yöneticiliği dersleri alıyorum.

Yani futbolculuk hayatında beklenmedik bir aksilikle karşılaşırsan B planın da hazır.

Hazır ama şu sıralar eğitimimin pek de iyi gittiği söylenemez. Sakaryaspor'da oynarken bile okula doğru dürüst gidemiyordum. Şimdi Ankara'ya geldim ve hiç gidemez oldum. Devamsızlık sorunum var.

Henry ve Eto'o hayranlığına bakarak senin Barcelona hayalin bulunduğunu da söyleyebilir miyiz?

Her oyuncunun mutlaka böyle hayalleri vardır ama bunları düşünmek için henüz erken. Şimdi böyle hayallerim olduğunu söylersem komik kaçar. Ben insanın hayallerine adım adım giderek ulaşmasından yanayım.

Eskiden Gençlerbirliği başaltı dediğimiz takımlardan biriydi. Dört büyüklerin korkulu rüyasıydı. Kötü bir dönemin ardından bu sezon sanki o haline doğru bir dönüş yapıyor gibi gözüküyor.

Şu an zaten bizim aramızda da konuşulan o. Aslında lige istediğimiz gibi başlayamadık. Kocaelispor ve Bursaspor maçlarında puan kaybetmeyi hiç beklemiyorduk. Hiç hesapta olmayan puanlar kaybettik. Ama sonrasında toparlanmayı da başardık. Gençlerbirliği'nin geçen sezon yaşadığı zor günlerin bu sezon da tekrarlanmaması için çok daha iyi olmamız gerekiyor.

İlk golü attığımda şaşırdım

Gençlerbirliği'nde ilk golünü attığın zaman ne hissettin?

Üçüncü haftada oynadığımız Eskişehirspor maçıydı. İki takım da o maça kadar henüz galibiyetle tanışmamıştı. İki gol birden attım ve elbette çok sevindim. Süper Lig'deki ilk gollerimi atmıştım ve açıkçası ilk golün ardından ne yapacağımı da şaşırdım. O anda gerçekten çok sevindiğimi ve koştuğumu hatırlıyorum sadece.

Yavaş yavaş medya da seninle ilgilenmeye başladı. Biraz kendini göstermeye başladığın ya da üç büyüklerle oynanan bir maçta gol attığın zaman herkes seninle konuşmak isteyecek. Taraftar sitelerinde ya da gazetelerde seninle ilgili yorumlar yapıldığında ya da futbolunla ilgili iyi veya kötü yazılar yazıldığında ne hissediyorsun?

İnsan iyi şeyler duyduğunda mutlu oluyor haliyle. Ama öyle taraftar sitelerini pek bilmediğim için bakmak mümkün olmuyor. Gazetelerde benimle ilgili güzel şeyler yazıldığında ailem de benimle gurur duyuyor, seviniyor.

Hakkındaki güzel yorumlar senin için de önemli bir motivasyon oluyordur herhalde.

İnsanlardan güzel şeyler duymak motive ediyor beni. İnsanın kendine güveni artıyor.

Futbolda kendine güven gerçekten de çok önemli. Peki, sen kendini özgüveni yüksek oyunculardan biri olarak görüyor musun?

Evet, güveniyorum. Zaten oyuncu kendine güvenmeden sahaya çıkarsa başarılı olabilmesi mümkün değil. Zaten Mesut Hocam da bana "Kesinlikle korkak oynamayacaksın. Sahaya her zaman kendi kişiliğini yansıtacaksın" diyor. Eğer ben birebir pozisyon bulup da rakibimin üzerine gitmezsem mutlaka kızar ve beni uyarır, "Sen böyle bir futbolcu değilsin" der. Tüm oyuncularına "Kendi kişiliğinizle oynayın, gerekirse topu kaptırın ama kendinize duyduğunuz güvenden taviz vermeyin. Kendi değerinizin farkında olun" tavsiyesinde bulunur.

Peki, seni profesyonel ligde oynatan ilk teknik direktör olan Nejat Biyediç nasıl bir hocaydı?

Nejat Biyediç benim için gerçekten çok önemlidir. Çünkü PAF takımından alıp ligde oynatan ilk teknik direktördür. Tolunay Hocamın da hakkını yemeyeyim. Onun da bana çok önemli katkıları var. İkisini de unutmam mümkün değil yani.

Gençlerbirliği'nde iyi oynamak, yakın dönemdeki en önemli hedefin olsa gerek. Peki, birkaç adım sonrasına baktığında kendini nerede görüyorsun? Böyle bir kariyer planı çizdin mi kendine?

Bundan sonra Türkiye'de dört büyükler dediğimiz takımlara gitmek istiyorum. Tabii öncelikle Gençlerbirliği'ne atacağım gollerle katkı sağlayarak ve kulübüme iyi bir gelir kazandırarak. Zaten başkanımız İlhan Cavcav da bunu hedefliyor. Sürekli genç oyuncuları keşfedip Türk futboluna kazandırıyor. Benim imza töreninde de aynı şeyleri söyledi.

Sen imza töreninde neler söyledin gazetecilere?

"Gençlerbirliği'nde yedek kalmaya değil, burada kendimi göstermeye, kulübüme faydalı olmaya geldim" dedim. Sadece bu kadar konuştuk zaten. Ama şu ana kadar gösterdiğim performansla da sezon başındaki sözlerimi şimdilik boşa çıkarmadım.

Takımdaki forvetlerle rekabetiniz nasıl? Bir de günümüz futbolunda tek forvet mi, çift forvet mi daha faydalı diye bir tartışma var. Senin için hangi sistemde oynamak daha verimli?

Gençlerbirliği'nde forvet mevkiinde Kahe, Bruce Djite, Kemal Akbaba ve ben varız. İki forvetli sistemle oynuyoruz. Baştan da söylediğim gibi ben sezon başından beri banko oynuyorum. Tek forvet mi, çift forvet mi meselesine gelince, bu takımın elindeki futbolcu portföyüne ve teknik direktörün oyun anlayışına bağlı bir tercih. Mesela biz Ümit Milli Takım'da farklı kazandığımız Çek Cumhuriyeti ve Ermenistan maçlarında tek forvet oynadık. Ama takımımız çok iyiydi ve tek forvete müsaitti.

Eskiden forvet oyuncularından gol atmaları beklenirdi. Şimdiyse örneğin Fenerbahçe Semih'i orta sahaya yakın oynatıyor ve oyun kurmasını da bekliyor. Bu biraz forvet oyuncularının yapısını değiştiriyor mu sence? Yani sahaya çıktığın zaman insanların senden daha çok şey beklediğini hissediyor musun? Yoksa sana sadece "Çık, gol pozisyonuna gir, gol at. Başka bir şey yapma" mı diyorlar?

Yok, hayır, öyle değil. Golü herkes atabilir oyunda. Bir oyuncunun özellikleri farklıysa bunu beklemezler zaten. Demek ki Semih'te öyle bir yetenek var ki, ondan oyun kurucu gibi oynamasını da istiyorlar. Bende böyle bir özellik yoksa zaten kimse oyun kurmamı istemez. Bence bu teknik adamın beklentilerine ve daha da önemlisi futbolcunun özelliklerine bağlıdır.

Sezonun devre arasında transfer teklifi alsan; mesela Premier Lig'den Middlesbrough ya da Portsmouth ayarında bir takım seni istese, böyle bir teklifi kabul eder misin?

Ben bu konuda kendim karar veremem. Çünkü çok erken olduğunu düşünüyorum. Bu aşamada benim adıma en doğrusunu hocalarım düşünür. Ama devre arasında değil de sezon sonunda böyle bir teklif gelirse düşünürüm elbette. Ancak sezon boyunca çok iyi performans göstermem ve kendimi kanıtlamam gerek. Kendime güvenim daha da artarsa yine hocalarımın görüşlerini alıp bir karar veririm. Onların bu konudaki düşünceleri benimkinden daha önemli çünkü.