TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Sülaleden futbolcu: Taner Gülleri 1.08.2008
Sülaleden futbolcu: Taner Gülleri

İnsanın babası, ağabeyi ve dayıları profesyonel futbolcu olunca, rotası da kendiliğinden çiziliyor sanki. Adana Demirspor'da başlayan futbol kariyeri boyunca birçok takımda oynasa da asıl patlamayı Bank Asya 1. Lig'de şampiyonluk yaşadığı Antalyaspor ve Kocaelispor'da gerçekleştirdi. Sakaryaspor'da oynadığı dönemde 5 kişinin hayatını yitirdiği kazada ölümden döndü. Şimdi 1. Lig'in gol kralı olarak geldiği Süper Lig'de geçmişteki hayal kırıklıklarının acısını çıkarmak istiyor.

Röportaj: Nihat Özten

Adana Demirspor, Tarsus İdmanyurdu, Fethiyespor, Bursaspor, Beykoz, Sakaryaspor, Kayserispor, Antalyaspor ve Kocaelispor gibi birçok takım dolaştın. Takım anlamında bir istikrar sağlayamıyorsun gibi görünüyor.

Evet doğru. Son 4-5 seneye kadar bir istikrar yoktu. Çünkü farklı engelleyici faktörlerle karşılaştım. Bende de suç yok mudur? Onların açısından bakıldığında vardır elbette.

Futbola başlangıcın nasıl oldu?

Futbolcu olmam kaçınılmazdı (Gülüyor). Şu anda Adana Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Başkanı olan babam, ağabeyim, dayılarım futbolcuydu zaten. Babam Ali Gülleri 1970'lerde futbola başlamış. Adana Demirspor ve Adanaspor'da uzun yıllar futbol oynamış. O da bir forvet oyuncusuydu. Ağabeyim Taşkın, Adana Demirspor'da geçen sezona kadar oynuyordu. Gültekin ve Selçuk dayılarım da Adana Demirspor ve Adanaspor'da yine uzun yıllar futbol oynadı. Gültekin dayım milli bile olmuştu. Selçuk dayım ise kaleciydi. Böyle bir aileden gelince futbolcu olmam gayet normal diye düşünüyorum. 10 yaşına geldiğimde babam elimden tutup beni Adana Demirspor'a götürdü ve zaten arkadaşları olan hocalara "Eti sizin, kemiği benim" diyerek teslim etti. Bir yandan da garanti olsun diye beni meslek lisesinin torna-tesviye bölümünde okuttu.

Futbola forvet olarak mı başlamıştın?

Evet. 1998'de Bursaspor'da oynadığım dönemde hocamız Sakıp Özberk takımda sakat ve cezalı oyuncuların çokluğundan dolayı beni iki maç stoper oynatmıştı. Onun dışında hep santrafor oynadım.

Adana Demirspor'un ardından futbol kariyerin nasıl gelişti?

Adana Demirspor'da iki sezon oynadıktan sonra devre arasında Tarsus İdmanyurdu'na kiralık gittim. Sonrasında yeniden Adana Demirspor'a döndüm ama beni istemediler. Bonservisimi alıp Fethiyespor'a gittim. Orada iyi bir sezon geçirip 18 gol attım. Transfer sezonunun başlamasından 3-4 ay önce Bursaspor'la anlaştım ama yeterince şans bulamayınca yarım sezon Beykozspor'a kiralık olarak gittim. Orada 11 gol kaydettim. Bursa'ya döndüğüm zaman takımın başında bulunan Alman teknik direktör Berger beni istemedi. Kiralık olarak yeniden Beykoz'a gittim. Beykoz'daki ikinci dönemimde yine iyi bir sezon geçirip 17 gol atınca tekrar Bursa'ya döndüm ve bir sezonu tamamladım. Ama sadece 10-15 maçın son bölümlerinde şans bulabildim. Sonra 2. Lig'deki Sakaryaspor'a transfer oldum. Sezona iyi başlamıştım ama Sivas'a giderken büyük bir trafik kazası geçirdik ve 5 arkadaşımızı kaybettik.

Ölümden kıl payı kurtuldum

Sen bu kazadan nasıl kurtuldun?

İlginçtir, otobüsün ön tarafında bulunan arkadaşlarımız ya vefat etti ya da ağır yaralandı. Ben hostes koltuğunda oturuyordum. Ama otobüs şarampole kaymaya başladığı anda bir anlık refleksle kendimi koridora attım. Sonrasını zaten hatırlamıyorum. Bel travması geçirdim, omuriliğim çatladı.

Sakatlık sonrası futbola dönüşün nasıl oldu?

Futboldan 1 ay uzak kaldıktan sonra oynadığım ilk maçta dizimden sakatlandım ve sezonu kapattım. Yani kaza ve sakatlık sonrası bir sezonu kaybettim. Ardından Kayserispor'a gittim. Sakatlıktan yeni çıkmıştım ve Levent Eriş Hocamla da problemler yaşadım. Yöneticilerin kalmamı istemesine rağmen 6 ay sonra ayrılıp Antalyaspor'a gittim. 2003-2004 sezonunun ikinci yarısında Antalyaspor'da oynadım. Çıkışım da orada başladı. Antalyaspor'daki 4 sezonumda ortalama 16-17 gol attım. Antalyaspor'un 2005-2006 sezonunda Süper Lig'e çıkmasında da katkım vardı.

Ama seni Antalyaspor'la Süper Lig'de pek izleyemedik. Bunun sebebi neydi?

Süper Lig'e yükseldiğimiz dönemde Antalyaspor'la yeniden anlaştım. Ancak sezonun yarısında gönderildim. Belki performansım pek iyi değildi ama Antalyaspor'dan gönderilme şeklim çok yanlıştı. Yılmaz Vural'ın yardımcısı beni telefonla aradı ve takımda düşünmediklerini belirtti. Ben de arkama hiç bakmadan ayrıldım. Çünkü istenmediğim yerde durmam. Ama gönderiliş tarzım çok yanlıştı. Orada yıllarca oynadım, kaptanlık yaptım. Tabii bunun tek sorumlusu Yılmaz Vural değildi. Yönetici ağabeylerimizin de bu olayda rolü vardı. Antalya halkı beni çok iyi tanır ama ayrılırken arkamda kimse durmadı. Ancak iyi ki de ayrılmışım. Kocaelispor gibi büyük bir camiaya geldim sonrasında.

Futbolcu bir aileden geldiğini anlattın. Elbette ki ailenin futboluna katkısı olmuştur. Peki, futbolculuğunun şekillenmesinde etkisi olan teknik adamlar kimlerdi?

Altyapıda beni yetiştiren Kartal Yaşar, Coral Hoca (Aydınoğlu), Bekir Hoca, Kasap Burhan (Duran), Rasim Gürcan, İlhan Aslan Adana Demirspor'un sembolleşmiş isimleridir. Üzerimde emekleri çok fazladır. Hepsinden Allah razı olsun. Bize önce ahlâklı, temiz kişilikli insan olmayı, sonra futbolu öğrettiler. Zaten Adana Demirspor'un altyapısı Türkiye'de sayılı altyapılardan bir tanesidir. Çok fazla futbolcu üretir. Orada yetiştiğim için çok mutluyum.

Biyediç'in çok faydasını gördüm

Profesyonel olduktan sonra sana ekstra bir şey kattığını düşündüğün özel bir teknik direktör var mı?

Bursaspor'da oynadığım dönemde Nejat Biyediç bana özel olarak forvet çalışması yaptırmıştı. Zaten beni Fethiyespor'dan da kendisi aldırmıştı. O dönemde yaptırdığı çalışmaların ileride çok semeresini gördüm.

Birçok takım ve şehir gezdin. Bu takım ve şehirlerden hangisinde daha mutlu olduğunu düşünüyorsun?

Kocaelispor'da hem şampiyonluk hem gol krallığı yaşadım. İnanın Kocaeli'de ve Kocaelispor'da bulunmaktan çok mutluyum. Kocaeli halkını çok seviyorum. Sağ olsunlar onlar da beni seviyor. Yani özetle Kocaeli.

Seninle ilgili istatistikleri incelerken çok ilginç bir şey gözüme takıldı. Boyunun uzun olmasına karşılık pek kafa golü atmıyorsun. Özellikle geçen sezon attığın 21 golün içinde hiç kafa golü yok.

Dediğiniz gibi gerçekten ilginç bir durum. Dışarıdan bakanlar boyumun uzun olduğunu görüp "Hava hâkimiyeti vardır" diye düşünüyor ama ben daha çok dripling özelliği olan bir oyuncuyum. Önüme top atıldığı zaman geriden de gelsem o topu alırım. Zaten bu sezon attığım gollerin 8-9'u bu şekilde oldu. Hızlı bir oyuncu olduğumu düşünüyorum. Geçemeyeceğim hiçbir defans oyuncusu yok diyebilirim. Kafa toplarını ise pek sevmiyorum.

Sahalarda unutamadığın bir hatıran var mı?

Geçen sezon son maçımızı Altay'la oynuyorduk ve 10. dakikada bir gol attım. Golden hemen sonra bir pozisyonda dizim yarıldı. Saha kenarında dikiş atıldı. Doktorlar oynamamam gerektiğini söyledi ama ben yine de sahaya girdim. Sadece 5 dakika dayanabildim. Sonradan düşünüyorum da büyük bir hata yapmışım. Futbolcular fedakârlık yapacağım, oynayacağım derken kendileri açısından telafi edilemeyecek durumlara düşebiliyor.

Uzun yıllar alt liglerde futbol oynadın. Kısa bir süre de olsa Süper Lig'de şans buldun. Süper Lig'le alt ligler arasında ne gibi farklılıklar gördün?

Arada fark var ama bu farkın o kadar da büyük olduğunu düşünmüyorum. Süper Lig'deki 4 büyük takımı ve her sene önemli çıkış yapan 1-2 takımı çıkartırsanız, geriye kalanlar çok üst düzeyde değil. Tek farkları kadrolarındaki yabancı oyuncular. Ayrıca Süper Lig'deki oyuncuların tecrübe farkı var. Bir de alt liglerde kendini göstermek isteyen genç oyuncu sayısı daha fazla olduğu için mücadele dozu ve fizik kondisyon daha ön planda.

Dört yabancı yeterli

Süper Lig'le alt ligler arasındaki farkın oluşmasında önemli olan farklardan birinin yabancı oyunculardan kaynaklandığını söyledin. Peki, Süper Lig'de uygulanan 6+2 yabancı kontenjanı uygulamasını nasıl değerlendiriyorsun?

Elbette ki yabancıların olması gerekiyor ama 6+2 bence fazla. Bu kadar fazla yabancının bulunması geriden gelen genç Türk oyuncuların önünü kesiyor. Bence artısı olmadan 4 yabancı yeterli. Bir de yabancı oyuncu geldiği takımda direkt oynamalı. Oysa bizde kulübede oturan yabancılar var.

Senin için "2. Lig golcüsü" yakıştırması yapılıyor. "Süper Lig'de bu kadar başarılı olamaz" diyenler var.

Bu eleştirilere katılmıyorum. Bir futbolcu 1. Lig'de 21 gol atıyorsa Süper Lig'de de atabilir. Bir futbolcunun kendine özgüveni varsa her platformda yeteneklerini gösterebilir. Çünkü her yerde aynı futbol oynanıyor. Belki mücadele düzeyi arasında fark var ama iyi çalıştıktan, kendine iyi baktıktan sonra bu farkın önemi kalmaz. İnşallah bu sezon Kocaelispor ile Süper Lig'de başarılı olurum da hem alt ligdeki oyunculara örnek olur hem de bu tarz eleştirilere cevap veririm.

Genellikle Süper Lig oyuncularının iyi para kazandığı, alt liglerdeki oyuncuların ise çile çektiği söylenir. Uzun yıllardır futbolun içindeki bir oyuncu olarak hayatını kurtardığını söyleyebilir misin?

Evet, Süper Lig'de önemli paralar dönüyor ama alt liglerde de oyuncularına iyi paralar veren kulüpler var. Mesela geçen sezon Eskişehirspor Süper Lig'deki birçok takımdan daha fazla para harcadı. Keza Antalyaspor da öyle. 1. Lig'deki her takımda üst düzey para kazanan aşağı yukarı 4-5 oyuncu var. Süper Lig'de ortalama bir oyuncu senede 700-800 bin YTL. kazanıyor. 1. Lig'deki bazı takımlarda oyuncular bu paraların üzerindeki rakamlara bile ulaşabiliyor. Ben de alt liglerde önemli takımlarda oynadım. Allaha şükürler olsun, üst düzeyde para da kazandım.

Kazandığın parayı nasıl değerlendiriyorsun?

Genelde yatırımlarımı gayrimenkul üzerine yaptım. Evet, bir nevi hayatımı kurtardığımı söyleyebilirim. Aileme de katkım oldu elbette. Sadece aileme değil sülaleme elimden geldiğince yardım etmeye çalışıyorum. Çünkü ben rahat bir hayat sürerken akrabalarımın zor durumda olması rahatsızlık verir. Elimden geldiği kadar ihtiyacı olan akrabalarıma yardım ettim. İmkânım olduğu sürece de yardım etmeye devam edeceğim.

Yaş itibarıyla futbolunun sonbaharını yaşadığını söyleyebiliriz. Futbolculuk hayatını bitirdikten sonra neler yapmayı düşünüyorsun?

32 yaşındayım ve aksi bir durum olmazsa en az üç sezon daha oynamayı düşünüyorum. Bu süre içinde antrenörlük kursuna gitmeyi ve sonrasında da antrenör olmayı istiyorum. Ama tabii hayatın neler getireceğini bilemeyiz. Futboldan kopmayı düşünmüyorum yani. Herkes bildiği işi yapmalı.

Futbol bir yana, saha dışında Taner Gülleri nasıl bir insan?

Arkadaşlarımın ve ailemin söylediğine göre çok iyi niyetli bir insanım. Elimden geldiği kadar tanıdığım, tanımadığım herkese yardım etmeyi severim. Zaten Türkiye'de elinde imkânı olanların, olmayanlara yardım etmesi halinde ne açlığın ne yoksulluğun kalacağını düşünüyorum. Bu arada aniden parlayan, çok çabuk sinirlenen bir yapıya sahibim. Bazen bir şey söylenmemesi gereken ortamlarda ani çıkışlarla insanların kalbini kırabiliyorum. Ama iki dakika sonra her şey güllük gülistanlık oluyor. Çünkü üzülüyorum.

Nelere kızar, nelerden hoşlanırsın?

Birisinin arkasından konuşulmasına, dedikodu yapılmasından çok kızarım. Bir şey söylenecekse insanın yüzüne karşı söylenmeli. Söyle ki, o da bilsin nasıl düşündüğünü ve ona göre hareket etsin. Hoşlandığım şeyse bana ilgi gösterilmesidir.

Futbol dışında kalan zamanında neler yaparsın?

8 yaşında Sude adında bir kızım ve 3 yaşında Ali adında bir oğlum var. Oğluma dedesinin adını koydum. Onun da futbolcu olmamak gibi bir şansı yok. Dedesi, babası, amcası, dayıları futbolcu. 1.5 yaşından beri topsuz bir yere gitmiyor. Arabada bile top oynuyor.