TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Fatih Egedik: "Futbola mecburdum" 1.08.2008
Fatih Egedik: "Futbola mecburdum"

Altay altyapısından yetişti, genç yaşta A takıma sıçrama yaptı. Denizlispor'da Süper Lig'in gediklisi oldu. Şimdi Konyaspor için ter akıtacak. Orta sahanın her bölgesinde ve forvette görev yapabilen bir joker. Oyun zekâsı ve fizik gücüyle dikkat çekiyor. Topa vurduğu günden beri futbolcu olmaktan başka bir şey düşünmediğini ve ailesinin harcadığı onca emeğin karşılığında kendisini buna mecbur hissettiğini anlatıyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

Altay ve Denizlispor'da oynadığın futbolla Süper Lig'in bilinen oyuncularından birisin ama kamuoyunun daha yakından tanıması açısından bize biraz kendinden söz edebilir misin?

1982'de İzmir'de doğdum. İlkokul 2. sınıfı bitirdikten sonra Altay futbol okuluna başladım. Futbola para vererek başlamıştım ama sonra merdivenleri yavaş yavaş tırmandım ve şimdi bu konumdayım.

Yani başlangıçta yetenek olarak seçilmemiştin ve futbolu öğrenmek için Altay'ın okuluna yazılmıştın öyle mi?

Aslında benim için yola çıktığım ilk günden beri hedef hep futbolcu olmaktı. Futbol hep birinci plandaydı. Açıkçası okulu hiç düşünmüyordum bile. Hayatımın her döneminde de böyle oldu zaten. Üniversiteyi de kazandım, Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'na girdim ama devamsızlıktan bırakmak zorunda kaldım.

Genellikle aileler çocuklarının okumasını tercih eder. Senin ailenin bu konudaki tavrı ne oldu?

En başından beri bana inandılar ve sürekli destek oldular.

Futbolculuk aslında riskli bir meslek. Bir sakatlık futbol hayatını bitirebilir ve ortada kalabilirdin. Hiç böyle bir endişe duymadın mı?

Oldu elbette. Zaten başıma birçok sakatlık da geldi. Sünnet olana kadar vücudumda hiç dikiş yoktu ama futbola başladıktan sonra vücudumun birçok yeri dikiş doldu. Ancak dediğim gibi, baştan itibaren futbolcu olmayı kafama koymuştum.

Peki, Altay'ın A takımına yükselirken neler yaşadın?

Altyapımız bayağı yetenekli oyunculardan kuruluydu. B Genç takımında oynarken Türkiye Şampiyonası'na gittik. Başlangıçta Aydın'da elemeler vardı. Üç maç oynadık ve ben oldukça iyi bir performans gösterip her maçta iki gol attım. Sonra bir Galatasaray maçı oynadık ve 1-0 yenikken benim attığım iki golle 2-1 kazandık. O dönemde bazı kulüpler bana talip olunca Altay kulübü de A takıma alınmama karar verdi.

Çok iyi bir altyapınız olduğunu söyledin; senin dışında bugün üst düzeyde futbol oynayan kimler vardı o takımda?

Tanıdığınız kimse yok. Biz o elemelerde averajla kaybettik. Eğer finale çıkabilseydik takımda 8-10 oyuncu üst düzeye yükselebilecekti. Ama kaybetmenin etkisiyle birçok arkadaşım "Biz ne olacağız?" endişesini yaşadı. Hedefi tutturamamanın etkisiyle birçoğunun futbol hayatı bitti.

Bir gol birçok gencin hayallerini bitirdi

O dönemde henüz 15 yaşındaydınız. Futbol geleceğinizi bir maçı ya da turnuvayı kazanmaya bağlamanız yanlış değil miydi?

O jenerasyon açısından söz ettiğim finaller çok önemliydi. Eğer Türkiye Şampiyonu olabilseydik her şey çok farklı gelişebilirdi. Bir gol averajıyla kaybettik ve o bir gol birçok genç oyuncunun futbol hayatını bitirdi.

Anlamadığım da o işte. 15 yaşındaki çocukların geleceğini bir golle belirlemek sistemin yanlışlığı değil mi sence de?

Doğru söylüyorsunuz ama biz kendimizi öyle şartlandırmıştık. Keşke psikologlarımız, mentörlerimiz olsaydı ve bir maçı ya da turnuvayı kaybetmenin önemli olmadığını o takıma anlatabilseydi. Çünkü gerçekten inanılmaz yetenekli arkadaşlarımız vardı. Benden yetenekliler de mevcuttu o kadroda. Ama benim çıktığım yol öyle bir yoldu ki, futbolcu olmaktan başka bir şey düşünmüyordum. Ailemin durumu çok parlak değildi. İlkokul döneminde tek başıma antrenmanlara gidemiyordum, annem beni getirip götürüyordu. Bu zahmete katlanmak kolay değildi. Bir yandan okula da gidiyorsunuz ve gözünüzü açacak vaktiniz yok.

Seni futbolcu olmaya motive eden en önemli faktör neydi bu zor şartlar altında?

Altyapıda olduğunuz dönemde futbol büyülü bir şey olarak görünüyor. O dönemde maddiyatı düşünemiyorsunuz. Bir yandan da yol ve malzeme masraflarınızla ailenize hep yük oluyorsunuz. Gece yatarken annemle babamın "Ayakkabısı eskidi, yenisini almamız gerek" gibi fısıldaşmalarını duyuyordum. Başlangıçtaki hedefim, onların emeklerini karşılıksız çıkarmamaktı. Ama tabii sonrasında hedefler büyüdü ve değişti.

Peki, ailenin hayatını değiştirebildin mi?

Elbette. Babam mobilyacıydı ve ben futbolcu olmasaydım şu an hâlâ çalışıyor olacaktı. Ama onların benden maddi açıdan bir beklentisi yok. Önemli olan hem onların hem de benim verdiğim emeklerin karşılıksız çıkmaması. Bundan büyük bir haz duyuyorlar.

Futboldan başkasını hiç düşünmedim

Futbolcu olmasaydın başka ne olabileceğini düşündün mü hiç?

Futbolcu olmalıydım, olacaktım. Bu sorunun cevabını şu an da veremem, eskiden de veremezdim. Çünkü tam anlamıyla futbola konsantre olmuştum. Size emek harcayan ailenize karşı kendinizi hem maddi hem de manevi açıdan borçlu hissediyorsunuz. Eğer futbolcu olmasaydım herhalde insanların ve özellikle de ailemin yüzüne bakamazdım.

Futbola başladığın dönemde örnek aldığın oyuncular var mıydı?

Tugay Kerimoğlu. Onunla yatıp onunla kalkıyordum. Bir defa Alsancak Stadı'na maça gelmişlerdi. Tugay ağabey takımla değil sadece topla ısınmıştı ve beni büyülemişti.

Futbol hayatını etkileyen teknik adamlar kimlerdi?

Altyapıdaki antrenörlerimiz genellikle emeğinin karşılığını alamayan insanlar. Onlara maddi açıdan daha fazla destek olunması gerekiyor. Çünkü futbola onlarla başlıyorsunuz ve her şeyi onlardan öğreniyorsunuz. Türk futbolunun gelişmesi açısından altyapı antrenörlerine özel önem verilmesi gerektiğini düşünüyorum. İsim olarak söylemek gerekirse beni ilk keşfeden Behiç Funda Hocam oldu. A takıma alan ise Ümit Kayıhan'dı. Başlangıçta çok kuvvetsiz ve cılız bir çocuktum. Ümit Kayıhan yönetiminde A takımla gittiğimiz yurtdışı kampında 20-25 günlük bir çalışmanın ardından geri döndüğümde insanlar "Sana ne oldu böyle?" diyerek fiziksel gelişmemi şaşkınlıkla karşılamıştı. Tamamen beslenme ve antrenmanın karşılığında sağlanan bir gelişmeydi bu.

Geçtiğimiz sezon seni farklı mevkilerde izledik. Bazen orta sahada bazen de forvette. Sen en verimli olduğun bölgenin hangisi olduğunu düşünüyorsun?

Asıl mevkim ön libero. O bölgede oynamaktan büyük keyif alıyorum ama geçtiğimiz sezon Denizlispor'da ön libero alarak sadece bir maç oynadım. Çoğunlukla orta sahanın sağında veya forvet ikilisinde yer buldum. Ama önemli olan nerede oynadığım değil, ilk on birin içinde bulunmam.

Bugün için ön libero mevkinde kimleri beğeniyorsun?

Tugay ağabey hâlâ oynuyor ve tabii ki bir numaram o. Aurelio'yu da çok beğeniyorum. Sadece onu izlediğiniz zaman neler yaptığını çok daha iyi görebiliyorsunuz. Çünkü o bölgedeki oyuncunun işi hiç bitmiyor. Forvete destek veriyorsunuz, defansa yardım ediyorsunuz, hücumdan dönen topları topluyorsunuz. Bu arada ön liberonun dışında Alex'in oyun bilgisini ve zekâsını çok beğeniyorum. Forvetlerden favorim ise Semih. Onunla B Genç Milli Takım'da beraberdik. O zaman da gol atıyordu, bugün de atıyor. Çok değişik bir oyuncu.

Ön libero kendini iyi ayarlamalı

Ön liberoların bir kısmı sadece top kazanmaya dönük oynuyor ama aslında günümüz futbolunda onlardan istenen hem top kazanmaları hem de kazandıkları topu olumlu kullanabilmeleri. Ancak iki işi bir arada yapabilen ön libero sayısı da fazla değil.

Bir ön libero için önemli olan, o agresiflikle kazanabildiği topları olumlu değerlendirebilmek. Yani Gattuso gibi agresif olup Pirlo gibi top kullanabilmek. Benim agresif oynadığım maçlar da oluyor, bir o kadar yumuşak ve pozitif top kullanabildiğim maçlar da. Ama ikisini bir arada yapabilmek kolay değil. Top kazanmaya konsantre olduğunuzda çok efor harcıyorsunuz ve ekstra bir şekilde kullanmaya kalkıştığınız topu kaybedebiliyorsunuz. Önemli olan efor harcadığınız sırada değil, dinlenmiş durumda ekstra bir şeyler yapabilmek. Bir ön liberonun oyun içinde bunu çok iyi ayarlaması gerekiyor.

Eleştirilere karşı tavrın nedir? Kulak mı tıkarsın, dinler misin?

Eleştiriler elbette olacak. Sonuçta futbol büyük bir sektör. Ancak futbolu bilen insanların eleştiri yapmasını tercih ederim. Stada gelen insanın futbolu bir futbolcu gözüyle izlemesini isterim. Bir pas atıyorsunuz ama top yerine gitmiyor. Eğer seyirci benim ne yapmak istediğimi anlar ve destek verirse ikinci pozisyonda o pası gerçekleştirebilirim. Ama sizin ne düşündüğünüzü bilmeden protesto ettiklerinde oyundan düşebiliyorsunuz.

Medyadaki eleştirileri nasıl karşılıyorsun?

Eleştiriye açığım. Ama genellikle maçtan sonra gazete okumayı çok sevmiyorum. Maçı kendi içimde yaşamayı tercih ediyorum. O anda kendime "Bugün ne yapabildin?" diye soruyorum, özeleştirimi yapıyorum. Eğer çok kötü oynamışsam sanki bütün insanlar bana bakıyormuş gibi geliyor.

Oynadığın maçları analiz yapmak açısından tekrar izler misin?

İzlerim tabii ama bütün futbolcular, oynadığı maçta girdiği veya kaçırdığı pozisyonları hafızasında tutar. Yine de görüntüleri izleyerek daha doğru özeleştiriler yapabilirsiniz.

Denizlispor'dan ayrılıp Konyaspor'u tercih etmenin nedeni neydi?

Denizli'de çok güzel günlerim geçti ama bir değişiklik istedim. Orada yüzüm eskimişti. Ayrıca maddi sıkıntılar da yaşamıştık. Konyaspor'u tercih etmemin önemli sebeplerinden birisi ise Raşit Çetiner'in Ümit Milli Takım'dan hocam olmasıydı. Konyaspor yaptığı transferlerle lige yeni bir heyecan getirecek gibi görünüyor ve bu yeni enerji de beni cezbetti açıkçası.

Milli Takımımızın Avrupa Şampiyonası'ndaki performansını nasıl değerlendiriyorsun?

Açıkçası Portekiz maçını izledikten sonra ümitsizdim. Ama sonrasında hepimizi utandırdılar. İlk maçı izledikten sonra gruptan çıkacağımıza inanmamıştım.

Semih'in golü bana ders oldu

Aslında başlangıçta bu kadar yıkıcı eleştiri yapmak yerine işin sonunu mu beklemek lazım sence?

Eleştiri yapanlar baştan söylenmesi gereken her şeyi söylüyor. Tüm alternatifleri ortaya koyuyorlar ve sonuç ne olursa olsun "Ben söylemiştim" diyorlar. Elbette sabredilmesi daha doğru. Çünkü futbolda neyin ne olacağı belli değil. Ben bile Hırvatistan karşılaşmasını izlerken Semih'in attığı golden önce maçı bırakmıştım. Ama o da bana ders oldu. Şimdi lig periyodunda yenik oynadığımız bir maçta böyle bir golü biz de atabiliriz. Futbolda olması imkânsız bir şey oldu. Demek ki bundan sonra da olabilir.

Dünya Kupası elemelerindeki şansımızı nasıl görüyorsun?

Takımın güveninin yerine geldiğini düşünüyorum. Rakiplerimiz açısından korkutucu bir takım haline dönüştük. Artık bizimle oynayan herkes hep bir tedirginlik yaşayacak. Bu tedirginliği de iyi kullanırsak her şeyi başarabiliriz.

Süper Lig'e baktığında şampiyonluktaki favorin kim?

Fenerbahçe çok ekstra gibi görünüyor. Geçtiğimiz sezon yenik duruma düştüğü

maçlarda bile futbol kalitesiyle kazanmasını bildiler. Galatasaray da kırılma noktalarını kazasız atlattı. Eğer o kırılma noktalarında takılsalardı yine Fenerbahçe şampiyon olurdu. Fenerbahçe'nin daha komple futbol oynadığını düşünüyorum. Şampiyonlar Ligi'nde de bunu fazlasıyla gösterdiler.

Bu sezon transferlerin içinde seni en çok etkileyen hangisi oldu?

Trabzonspor ilginç bir transfer politikası izledi. Gökhan gibi, Selçuk gibi çok kaliteli oyuncular aldılar ve neredeyse yepyeni bir takım kurdular. Ama bir anda sonuç almayı beklememek ve sabretmek gerekiyor. Ancak ben Ersun Hocanın uzun mesafede başarılı olacağına inanıyorum. Gerçekten bilimsel çalışan ve uzun vadede mutlaka başarılı olacak bir teknik adam.

Bazen saçmalıyorum

Saha içinde hakemlerle ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsun?

Açıkçası bazen saçmaladığım oluyor. İtiraz etmemek için kendimi çok geliştirmeye çalışıyorum ama içimdeki kaybetmeme hırsı yüksek adrenalinle birleşince beni bazen yanlış davranışlara itiyor. Maçtan sonra yaptığımın yanlışlığını hissediyorum ve hakemden özür diliyorum. Tabii saha içinde oyuncunun psikolojisinden anlayan hakemler de var. Siz sinirlendiğinizde yaptığı bir jestle bir anda öfkenizi sıfıra indirebiliyor. Bence bunu yapabilen hakem iyi hakemdir.

Seni en çok kızdıran ve en çok sevindiren şeyler nedir?

El şakalarına çok kızarım. En çok sevindiren ise ailemle birlikte olmak.

Ama şimdi onlardan ayrısın. Gurbet nasıl bir ortam senin için?

Gurbeti çok fazla bilmiyorum. Çünkü Denizli'deyken İzmir'e sık sık gidebiliyordum. Ama Konya'da böyle olmayacak. Bazen ailemi Konya'ya getirmeyi de düşünüyorum ancak burada tek başıma kalırsam daha başarılı olabileceğime inanıyorum. Tek başıma ayakta durmayı ve gurbeti öğrenmem gerekiyor. Bazı insanların askere gittiğinde olgunlaşması gibi ben de Konya'da ailemden uzakta kendimi geliştirebilirim.

Gelecekle ilgili planların neler?

Konyaspor benim için yeni bir sayfa. O enerjiyi hissediyorum. Ben de elimden geleni yapmak için çok gayret sarf edeceğim. Hedefler tabii ki bitmiyor. Önümüzde bir Dünya Kupası var. Ligde göstereceğim performansla Milli Takım'da yer almak istiyorum.

Daha önce Ümit Milli Takım'da oynamış ve bunun tadını almış bir oyuncusun.

Tabii ki orası çok farklı bir yer. Futbolculuğu had safhada hissediyorsunuz. Sanki Türkiye'den bir göreve giden keskin nişancılar gibi. İçinde bulunduğunuz ortam da çok üst düzeyde. Kaldığınız oteller, kamp yaptığınız mekânlar, çıktığınız sahalar, oynadığınız rakipler, hepsi son derece kaliteli.

Avrupa'da oynamak gibi bir düşüncen var mı?

Aslında Altay'da oynadığım dönemde Beşiktaş'tan ve PSG'den teklif almış ama kulübümü düşündüğüm için gitmemiştim. O dönemde menajerlik sistemi de gelişmemişti ve ben de duygusal davranmıştım.

Şimdi bir menajerin var tabii…

Evet, var ve ben bu düzenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Futbolcu sadece futbolu düşünmeli. Gideceğiniz takımda başkanla ya da yöneticiyle para pazarlığı yapmak hoş bir durum değil. Bu pazarlıklar yanlış anlamalara da yol açabilir.