TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Doğa Kaya: "Ön libero zeki olmalı" 1.08.2008
Doğa Kaya: "Ön libero zeki olmalı"
Teknik direktör bir baba ile beden eğitimi öğretmeni bir annenin oğlu olarak sporun içinde doğdu ve 6 yaşından itibaren futbolla haşır-neşir oldu. 70 kez Genç Milli Takımlar formasını giyip kaptanlık yapsa da kulüp takımlarında istediği noktaya gelemediğini düşünüyor. Son iki sezonunda OFTAŞ Spor ve Eskişehirpor'da iki kez şampiyonluk yaşadı. Bu sezon Süper Lig'de patlama yapmak istiyor. Eski bir 10 numara olarak bugün ön libero oynuyor ve görev yaptığı mevkide fizik güçten çok zekâ, sezgi, devamlılık ve dayanıklılık faktörlerinin öne çıktığını düşünüyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

Genç Milli Takımlarda oldukça fazla forma giymiş bir oyuncusun ama Süper Lig tecrüben fazla olmadığı için futbolseverler tarafından çok iyi tanımıyorsun. Seni kısaca tanıyarak başlayalım istersen.

1984 Ankara doğumluyum. İki kardeşiz. Ağabeyim reklamcı, annem emekli beden eğitimi öğretmeni, babam Özgün Kaya ise teknik direktörlük yapıyor ve şu anda Bugsaşspor'u çalıştırıyor.

O zaman senin futbola başlaman da baban sayesinde oldu, öyle mi?

Evet. Babam Petrolofisi'nin altyapı sorumlusuydu ve ben de 6 yaşımda orada futbola başladım. 15 yaşıma kadar da Petrolofisi'nde oynadım.

Sendeki yeteneği baban mı keşfetti?

Zaten kendimi bildim bileli futbol topu elimdeydi. Babam beni antrenmanlara götürüyordu ve 6 yaşımdayken kendimden çok büyük gruplarla idmanlara çıkıyordum. Çünkü o dönemde futbola başlama yaşı 12 civarındaydı. 15 yaşımda Gençlerbirliği'ne transfer oldum. 17 yaşımda Erdoğan Arıca döneminde de A takıma çıktım.

Bu noktada duralım. Babanın aynı zamanda antrenörün olması seni nasıl etkiledi?

İlk başlarda zor oluyor. Sonuçta küçüksünüz ve oynadığınız insanlar da her şeyin bilincinde değil. "Babası hoca, onun için oynuyor" diye konuştuklarını duyduğumda çok ağrıma gidiyordu. O yönden çok rahatsız oluyordum. Bunun dışında babam kime nasıl davranıyorsa bana da öyle davranıyordu.

Savunmayı Serpil Hoca'dan öğrendim

Futbolculuk kariyerinin oluşmasında en fazla katkı sağlayan teknik adam kimdi?

Genç Milli Takım'da Serpil Hamdi Tüzün'le çalışmıştım. Benim için en önemli antrenör oydu. O dönemde savunma yapmazdım. Savunma yönümü geliştirmemi Serpil Hocam sağlamıştı.

Gençlerbirliği'ne transferin nasıl gerçekleşti?

14 yaşımda Genç Milli Takım'da oynamaya başlamıştım ve yaş grubumun kaptanıydım. Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş da beni istiyordu ama Ankara'da olduğu için Gençlerbirliği'ni tercih ettim. O dönemde Gökhan Ünal ve Hakan Söyler'le birlikte 6 kişi Gençlerbirliği'ne transfer olduk.

A takıma hangi dönemde yükseldin?

17 yaşımda Erdoğan Arıca tarafından A takıma alınmama rağmen o sezon oynayamadım. Takım düşme potasındaydı. Sezon sonuna doğru ligde kalmamız garantilendiğinde şans bulacaktım ama fıtık ameliyatı geçirdim ve oynayamadım. Ertesi sezon Ersun Yanal geldi ve çok iddialı bir kadro oluştu. Orta sahada Tomas, Ahmed Hassan, Serkan gibi oyuncular vardı ve ben yine oynayamadım. O sezonun sonunda Kayserispor'a kiralık gittim.

Evet. Üst üste kiralık gittiğini görüyoruz.

O sırada psikolojik açıdan zor bir dönem geçiriyordum. Gençlerbirliği'nde hiç oynamadan Kayserispor'a kiralık gönderilmiştim. İşler istediğim gibi gitmiyordu. Genç Milli Takım'da çok başarılıydım, 70 kez ay-yıldızlı formayı giymiştim, kaptanlık yapıyordum, kendi yaş grubumun üstündeki takımlarda yer alıyordum ama kulübümde bir türlü çıkış yakalayamıyordum. Bu da beni mutsuz ediyordu.

Futbolu bırakacaktım

O hayal kırıklığından söz eder misin biraz? Futbolcu şans bulamadığı dönemde neler düşünüyor?

Oynamam gerektiğini düşünüyordum. Sonuçta bu futbolcu psikolojisidir ve her oyuncu oynaması gerektiğine ama hocanın kendisine şans tanımadığına inanır. Ama Ersun Hoca da kendisine göre haklıydı. Takım şampiyonluğa oynuyordu ve o da kazanan takımı bozmak istemiyordu. Bense o dönemde futbolu bırakma noktasına gelmiştim açıkçası. Hiç unutmuyorum, Toulon Turnuvası için Fransa'ya gitmiştik. Kiralık olarak Kayserispor'a gönderileceğimi söylediler. O dönemde 2. Lig'e gönderilmeyi kendime hiç yedirememiştim. Geleceğimle ilgili düşüncelerimde böyle bir şey yoktu ama gitmeye de mecburdum. Kayseri'ye gittiğimde orada oynamak istemedim. Psikolojik olarak rahat değildim. Zaten kamptan da ayrıldım ve sezon başı hazırlıklarına katılmadım. Geri döndüğümde devre arasına kadar Kayserispor'da da oynayamadım. Ardından şansım döndü. Devre arasında Kayserispor'un bir hazırlık maçında beni izleyen Ersun Hoca "Artık geri dönebilirsin" dedi. Eğer bu dönüş olmasaydı futbolu bırakacaktım. Yarım sezon Gençlerbirliği'nde zaman zaman oynadım ve Antalyaspor'a kiralık gönderildim.

Bu defa mutlu muydun?

Antalya'da daha mutluydum. Çünkü devamlı oynuyordum. Ama bu defa da takım başarısızdı. Sezon sonunda yeniden Gençlerbirliği'ne döndüm ve Olimpik Milli Takım'la Akdeniz Oyunları'na gittim. Orada bir çıkış yakalayınca Ziya Doğan beni takımda görmek istediğini söyledi. Ardından Mesut Bakkal geldi ve sezonu ara sıra oynayan bir oyuncu olarak tamamlayıp OFTAŞ Spor'a geçtim. Orada devamlı oynadım ve şampiyon olduk.

İyi ki Eskişehirspor'a gelmişim

OFTAŞ'tan niye ayrıldın? Sonuçta Süper Lig'e çıkan bir takımdı ve sen de sürekli oynayan bir oyuncuydun.

OFTAŞ'ta hem para hem de kariyer açısından bir aşama kaydedemeyeceğimi düşündüm. Çünkü Gençlerbirliği'nin bana bakış açısı eskisi gibi değildi. Bir çıkış yapmamı bekliyorlardı ve ben o çıkışı yapamamıştım. OFTAŞ'taki teknik direktörüm Metin Diyadin'in teklifi üzerine geçtiğimiz sezonun başında Eskişehirspor'a geldim ve iyi ki de gelmişim diyorum.

Oldukça bunalımlı ve zor günler geçirmişsin. Peki, bunca serüven içinde mutlu olduğun dönemler de yok muydu?

OFTAŞ Spor ve Eskişehirspor'daki günlerim mutlu dönemlerdi. OFTAŞ'ta çok iyi bir arkadaşlık vardı. Çünkü 15 yaşımdan beri bir arada oynadığım arkadaşlarımla OFTAŞ çatısı altında buluşmuştuk. Bir aile gibiydik. Çok iyi galibiyet serileri de yakalamıştık. O açıdan OFTAŞ'ta mutluydum. Ama taraftar açısından baktığınızda, futbolcu olduğumu Eskişehirspor'da anladım.

Mutlu olduğun iki takımda da teknik direktörün Metin Diyadin'di. Onun katkılarından söz eder misin bize?

Metin Hoca eğer size güveniyorsa bunu fazlasıyla belli eder. Bende böyle bir şey var. Hocamın bana güvendiğini hissedersem kesinlikle daha iyi oynuyorum. Bu belki bir zaaf, belki de bir avantaj. Hocamın bana güvenmediğini hissedersem ise tam tersi oluyor. Gerçi iki-üç sezondur bunu yaşamıyorum çünkü artık tecrübe kazandım.

Başlangıçta futbol idolün kimdi?

Tugay Kerimoğlu'nu çok beğenirdim. Sonrasında da Emre Belözoğlu ve Aurelio.

Futbola ön libero olarak mı başlamıştın?

Önce forvet oynuyordum. Daha sonra forvet arkası oynamaya başladım. Genç Milli Takımlarda Serpil Hamdi Tüzün savunma yönümü geliştirip ön liberoya çekti.

Fizik olarak çok güçlü görünmüyorsun. Bu bir ön libero için eksiklik sayılabilir mi?

Avrupa Şampiyonası'nda Hırvatistan'da Modric o bölgede oynuyordu. Son derece zayıf bir oyuncuydu ama çabukluk ve top kullanma yeteneği gibi daha farkı özellikleri vardı.

Sence bir ön liberoda aranılan öncelikli özellikler neler?

Oyunu iyi okumalı, iyi kurmalı. Rakip atakları akıllı bir şekilde kesmesi ve çok zeki olması gerekir. Topu kazanmak için fizik güç yetmiyor. Futbol zekânızla topun nereye geleceğini sezmeniz gerekiyor. Bence o bölgede çok fizikli olmanın anlamı yok. Devamlılık ve dayanıklılık daha önemli. Benim de bu konuda bir sorunum yok. Ama çabukluğumu kaybetmeden daha güçlü olabilirsem benim için bir avantaj olur. Mesela Aurelio da fizik gücü çok yüksek bir oyuncu değil ama Avrupa'nın en iyi ön liberolarından biri.

Ön libero için öne çıkan bir başka özellik de top kullanma becerisi. Geçmişte forvet arkasında oynamanın getirdiği avantajla bu konuda bir sıkıntı yaşamıyorsun sanırım.

Evet ama futbolda iyi pas yapmak tek başına başarabileceğiniz bir iş değil. Siz ne kadar iyi top kullanırsanız kullanın defansınızın topu oyuna iyi sokması, forvetlerinizin iyi top saklaması gerekiyor. Topu iyi kullanan tek oyuncuyla her şeyi yapamazsınız. Elbette geçmişte forvet arkasında oynamanın getirdiği iyi top kullanma avantajım var. Ancak bazen bu konuda sıkıntı da yaşıyorum. Eski günlerimdeki gibi "Şu topu alıp gitsem" diye içimden geçiyor fakat sorumluluklarım beni sınırlıyor.

Futbol hayatının unutamadığın anı hangisiydi?

Daha önce OFTAŞ Spor'da da şampiyonluk yaşadım ama Eskişehirspor'la elde ettiğimiz şampiyonluğun tadı çok başkaydı. OFTAŞ'ta şampiyonluk yaşarken sadece ailelerimiz bizi alkışlamıştı. Eskişehirspor ise şampiyonluğu çok isteyen bir camiaydı. Play-off'ta şampiyon olduğumuzda şehirdeki insanlar çılgına dönmüş. Ankara'dan bir arkadaşım maç günü Eskişehir'e gitmiş, herkes sokağa dökülmüş, onun da arabasını sallamışlar. Biz şehre döndüğümüzde de Vilayet Meydanı'nda muhteşem bir karşılama vardı. Tüm şehrin Eskişehirspor taraftarı olması da büyük bir avantaj.

Hedef orta sıralar olmalı

Eskişehirspor'un bu sezon hangi hedefi kovalaması gerektiğini düşünüyorsun?

Bence lige yeni çıkan takımların ismi ne olursa olsun hedefi orta sıralarda yer almak olmalı. Çünkü çok yeni bir kadroyuz, çok sayıda yeni oyuncu geldi. Bu da normal bir şey. Önemli olan oyuncuların birbirine uyum sağlaması. Aksi halde ne kadar iyi oyuncularınız olursa olsun başarı elde edemezsiniz. Geçtiğimiz sezon Ankaraspor iyi transferler yaptı ama küme düşmekten zor kurtuldu. Bu sezon düşme tehlikesi yaşamadan orta sıralarda yer alırsak hedefimize ulaşmış oluruz.

Doğru söylüyorsun ama galiba şehrin beklentileri biraz daha yüksek olacak.

Eskişehir'de her zaman çok fazlasını bekliyorlar. Çünkü geçmişte çok büyük başarılar yaşamış bir camia var. Ama eski günler yok artık. İnsanların da bunu anlaması gerek. Büyük takımların ekonomik güçleriyle bizimki aynı değil. Hele ilk sezonda zirveye oynuyoruz dersek komiklik yapmış oluruz.

Taraftar desteğiyle oynamakla taraftarsız oynamak arasında gerçekten çok önemli farklar var mı?

Kesinlikle çok büyük fark var. Eskişehir'de bazı maçlarımızı sadece taraftarımızla kazandık. Çok kötü başladığımız maçlar vardı ama taraftarın desteğiyle bu maçlardan galibiyetle ayrıldık. Bizim taraftarımız hakemi baskı altına almıyor ama rakibi ürkütüyor, bizi de motive ediyor. Böyle taraftar karşısında koşmaya ve sonuna kadar maça asılmaya kendinizi mecbur hissediyorsunuz.

Ülkemizde çok sık teknik adam değişiklikleri yaşanıyor. Sen de buna fazlasıyla şahit oldun. Bu değişiklikler futbolcuları nasıl etkiliyor?

Bu değişiklikler bana çok saçma geliyor. Bir de Metin Diyadin gibi çok sevdiğim bir hocayla iki kez ayrılık yaşadığım için çok üzülmüştüm. Tabii ki oynamayan oyuncu bu değişikliklere sevinir ama Metin Diyadin'in gönderilişleri çok yersizdi. OFTAŞ'ta bütün takım ağlamıştık. Eskişehirspor'da da Metin Hoca gittikten sonra bocaladık. Ama yerine gelen Nejat Biyediç de iyi bir antrenördü ve özellikle play-off'larda elinden geleni yaptı. Ancak şunu da söyleyeyim, eğer Metin Hoca gitmeseydi biz Süper Lig'e direkt çıkardık. Çünkü Nejat Hoca bitime 7 hafta kala geldi ve oyuncuları tanımıyordu. Onun sistemini ancak play-off'ta uygulayabildik. Bu da çok normal bir şey.

Artık kariyerimi planlamıyorum

Bundan sonraki kariyer planlamanda neler var?

Bu sezon hem benim hem de Eskişehirspor için çok önemli. Öncelikle burada iyi futbol oynamak istiyorum. Eskiden iki-üç sene sonrasını düşünürdüm ama hiçbir planım gerçekleşmedi. Artık hep önümdeki sezona bakıyorum ve OFTAŞ'ta da Eskişehirspor'da da sezonluk hedeflerine ulaştım. Şimdi de Eskişehirspor'da başarılı olmak amacındayım. Sonrasına bakacağım. Çünkü gördüm ki bu işler konuşmakla olmuyor. Hayal kurup da o hayalleriniz gerçekleşmediğinde kendinizi daha kötü hissediyorsunuz. Bu yöntemle artık hayal kırıklığı yaşamayacağımı düşünüyorum.

Seni iyi tanıyan dostlarına "Doğa nasıl bir insan?" diye sorsak nasıl bir cevap alırız?

Aslında çift karakterliyim. Bazen çok neşeliyim, çok gülerim, bazen de hiç kimseyle konuşmam. Beş dakikada değişebilirim.

Hayatta seni en çok kızdıran şey ne?

Vurdumduymaz insanlardan hiç hoşlanmam. İnsanların sorumluluklarını bilmesi gerektiğine inanırım ve ben de hayatımı bu doğrultuda yaşamaya çalışırım.

Futbolun dışındaki hayatında neler var?

Eskişehir'de çok fazla bir şeyler yapma şansınız yok. Çünkü herkes sizi tanıyor. Kız arkadaşınız olma şansı yok, bu da yanlış anlaşılabiliyor. Genellikle zamanımı evde geçiriyorum. Annem de sık sık yanıma geliyor.

Futbolcuların bu kadar baskı altında tutulması doğru bir şey mi sence?

Ankara'da böyle değildi aslında. Orada kimse kimseyi tanımaz. Ama Eskişehir'de kötü oynadığınız zaman dışarı çıktığınızda size laf atabilirler. Burada abartılı bir durum var. Kazandığınız zaman her şey tersine döner ve sizi sırtlarına alıp koşturabilirler. Ya da yemek yemeye gittiğiniz yerde para almazlar.