TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Volkan Demirel: "Kendimle gurur duyuyorum" 1.11.2007
Volkan Demirel: "Kendimle gurur duyuyorum"

Çok genç yaşta Fenerbahçe ve Milli Takım'ın kalesini devraldıktan sonra bir iniş süreci yaşadı. Her iki cephede de yedeğe düştü. Ancak yılmadı, direndi, çalıştı ve yeniden ayağına gelen fırsatı, bu defa iyi kullanarak kaybettiklerini geri kazandı. Hatalarından ders aldığını ve kötü günleri bir daha yaşamak istemediğini anlatırken, verdiği mücadelenin kendisini gururlandırdığını söylüyor.

İlker Uğur

Aslında çok ilginç ilerleyen bir kariyerin var. Fenerbahçe'yle şampiyonluklar kazansan da Volkan Demirel sürekli bir tercih öznesi olarak tartışılıyor. Senin kaleye geçtiğin ve geçmediğin zamanlarda hep adın gündemde oluyor. Böyle bir ortamda Fenerbahçe kalesini yeniden devraldın ve öncelikle nasıl hissettiğini sormak istiyorum?

Şu an kendimi gayet iyi hissediyorum. Daha da iyi olacağım. Dediğiniz gibi bir dönem Rüştü ağabeyle paylaştık kaleyi, şimdi de Serdar'la paylaşıyoruz. Bir futbolcu her zaman oynayacak diye bir şey söz konusu değil elbette ama dönem dönem performans kaynaklı inişler ve çıkışlar yaşanabiliyor. Bu da ilk onbirde ya da yedek kulübesinde olup olmayacağınızı belirliyor. Gün gelir kadroya bile giremezsiniz. Bunlar futbolculuk hayatında olan şeyler. Ama şu an her şey iyi gidiyor. Yeterli mi, değil tabii. Daha çok çalışarak, kendimi işime daha çok vererek daha iyi bir performans göstermek istiyorum.

Kalecinin kaderi bu herhalde. Tek kişi kaleye geçiyor ve bu hedef için mücadele eden 3 kişi var.

Sonuçta bir takımda 25-26 futbolcu var, bunların üçü kaleci ve sadece biri kaleye geçebiliyor. Bir kaleci sürekli oynadığı zaman kendisini geliştirebilir. Diğer futbolculara göre kalecinin oynama şansı daha az. Bir kez kaleye geçince de çalışıp formayı vermemek lazım. Ama performansı etkileyen pek çok faktör var ve bazıları elinde değil. Böyle sebepler nedeniyle formamı kaptırmış olabilirim ama şu an Fenerbahçe kalesinde olduğum için mutluyum. Formayı bırakmayı da düşünmüyorum.

Teknik direktörlerin Zico olsun, daha önce Daum olsun sana nasıl bir güven vermişlerdi?

Bence Zico çok iyi bir insan ve çok iyi bir teknik adam. Sırf ben değil, tüm takım her derdimizi Zico'yla rahatlıkla paylaşabiliyoruz. Bizimle arkadaş gibi ve onunla çalışmaktan mutluluk duyuyoruz. Ligde inişli çıkışlı bir grafiğimiz var gibi ama henüz yolun başındayız. Zamanla daha iyi neticeler alarak olmamız gereken yere yükseleceğimize inanıyorum.

Takımda bir Brezilyalı hegemonyası var gibi gözüküyor. Antrenmanlarınıza geldim birkaç kere. Örneğin Can Portekizce konuşmaya başlamış.

Biz onları aramıza almasını bildik. Onların da örf ve adetlerine uymaya çalışıyoruz. Doğum günlerini yumurtalarla kutluyorlar ve biz onlara uyuyoruz. Takım içerisinde güzel bir Brezilya-Türkiye anlaşması var. Bir sorun yaşamıyoruz uyum açısından. Kezman ve Appiah var başka ülkelerden gelen. Onlar da zaten birkaç sezondur bizimle birlikteler. Takım olarak iyi vakit geçiriyor, eğleniyoruz.

Roberto Carlos bize güven veriyor

Takımınızda kendisini en üst düzeyde kanıtlamış Roberto Carlos gibi bir oyuncu var. Carlos'un takıma etkisi nedir?

Takıma olan etkisi çok büyük. Bence bu etki Şampiyonlar Ligi maçlarında açıkça görülüyordur. Roberto Carlos'un ismi var, dünyaca çok ünlü bir insan ama bir o kadar da mütevazı. Küçükle küçük, büyükle büyük oluyor. Her çeşit insanla eşit seviyeye gelebiliyor. Davranışları ve yaklaşımıyla gerçekten çok sıcak. Tanıtım açısından Fenerbahçe'ye büyük katkıları olmasının yanı sıra sahadaki varlığıyla da bize büyük artılar katıyor. Rakip takımda çok önemli bir yıldız varsa, bizde de Roberto Carlos var düşüncesiyle sahaya çıkıyoruz. Taraftar da bunun bilincinde. Onun varlığı sayesinde herkes daha rahat ve güvenli oluyor.

Korku salıyorsunuz yani?

Muhakkak. Kendimi rakiplerin yerine koymadığım için bilemem ama rakipte Roberto Carlos var diye muhakkak bir çekingenlik olur. Bu Kezman ve Alex için de geçerli. Sonuçta Fenerbahçe artık bir dünya kulübü oluyor. Avrupa'da da kendisinden transferleriyle söz ettirmeye başladı. İnşallah bunu da başarılara dökersek çok daha güzel şeyler yaşayacağımızı düşünüyorum.

Defansla anlaşma sorunum yok

Kalecinin savunmasıyla anlaşması çok önemli bir şey. Sürekli bir iletişim halinde olmalısınız ki sorun yaşanmasın. Senin önünde ise Önder, Edu, Lugano ve Roberto Carlos oynuyor. Bu dörtlüyle nasıl anlaşıyorsunuz?

Benim önümde oynayan defans oyuncuların üçü yabancı, Önder de yurtdışında yetiştiği için o da fazla yerli sayılmaz. Yarı Türk, yarı Belçikalı. Bakıldığı zaman işim zor gibi görünüyor ama senin de dediğin gibi Can Portekizce öğrenmeye başladı. Benim bildiğim birkaç kelime var, onların da Türkçeden kulak alışkanlığı edindiği birkaç kelime var. O şekilde anlaşıyoruz. Zaten futbol bence göz oyunudur. Fazla konuşmaya gerek yoktur ama kalecinin konuşması gerekir. Ben de elimden geldiği kadar onlarla konuşmaya, diyalog kurmaya çalışıyorum. Ama beraber oynamaya alıştığımız için çoğu kez birbirimizin neler yapacağını biliyoruz artık.

Fenerbahçe'nin savunmanın göbeğinde büyük sorunlar yaşadığı dönem artık bitmiş gibi gözüküyor.

Tabii ki. Ama yeterli mi bu performans? Bence değil. Takım halinde daha çok çalışarak çok daha iyi noktalara gelebiliriz.

Volkan yedek kaldığı dönemde kendisini nasıl motive ediyordu?

Volkan her zaman kendisini saha içerisinde motive eder. Saha dışında ekstra bir motivasyona ihtiyaç duymuyorum. Herkes için de bu geçerlidir diye düşünüyorum. Sahada 90 dakika boyunca o motivasyona ihtiyacın var. Saha dışında değil. Bir gün önceden maçı düşünebilirsin ama maçı dakika dakika yaşamak yanlış diye düşünüyorum. Ben motivasyonumu sahada yapıyorum ve kendi açımdan haklı olduğumu da görüyorum.

Hatalarımdan ders aldım

Bir hata olduğu zaman, bir kötü maçın ardından sanki her şey ardı ardına geliyormuş gibi görünüyor gözümüze.

Belki bir hata yaptığınız zaman kendinizi baskı altında hissedebilirsiniz. Ben bunları geçen senelerde yaşadım. Yaptığım iki-üç tane hata var. Belki bunları kısmetsizlik olarak da nitelendirebiliriz. Ama bunları yaşadım ve ders çıkarmasını da bildim. İnsanlar hayatlarında hatalar yaparlar. Sadece kaleciler değil, futbolcular da hata yapıyorlar ama son adam olan kalecinin hatası sonuca direkt etki ediyor. Kaleci olan kişi zaten bu hatayı kaldırabileceği için kaleci oluyor. Ben de bu hataları kaldırabildiğim ve yoluma devam ettiğim için şu an ayaktayım ve Fenerbahçe takımının kalesini koruyorum, Milli Takım'a çağrılıyorum. O dönemden geçerek bu noktaya tekrar tırmanmak da bence büyük başarıdır. Bunu başardığım için kendimle gurur duyuyorum.

Ama bazen taraftarlar hatalara karşı toleranslı olmuyor. O dönemler taraftar ilişkileri açısından senin için nasıl geçti?

Taraftarın tepki göstermesi gayet normal ama bence onların da bazen kendilerini bizim yerimize koyması lazım. Çünkü çok büyük kitlelere hitap ediyorsunuz. Birisi Fenerbahçe camiası, diğeri Türkiye Milli Takımı. Sorumluluk duygunuz ve kendinize güveninizin çok yüksek olması lazım. Ben onların sadece şunu yapmalarını istiyorum. Kendilerini Volkan'ın yerine koysunlar. Ya da Rüştü ağabeyin veya Hakan'ın yerine koysunlar. Çünkü gerçekten yaptığımız iş kolay bir iş değil. Çok emek ve çok yürek isteyen bir iş. Ben bu işi bu kadar iyi yaptıkları için meslektaşlarımı kutluyorum ve birbirimize destek olduğumuz sürece Türkiye'de kaleciliğin çok ileriye gideceğine inanıyorum.

Jölemi değil oyunumu eleştirsinler

Peki, taraftarın tepkileri sende bir hayal kırıklığı yaratıyor mu? Bu kadar senedir oynadığın takımda şampiyonluklar görmüşsün ve bir mağlubiyet sonrası Volkan'ın jölesi üzerinden hakaretler başlıyor.

Futbolda dün yoktur. Her zaman bugün ve yarına bakmanız lazım. Ben eleştiriye her zaman açığım ama sahada yaptığım hatayla eleştirsinler beni. Jölemmiş, dış görünüşümmüş, başka şeylermiş. Eğer bunlarla ilgileniyorlarsa, çok kişinin başka şeyleriyle de ilgilenmeleri lazım. Beni oynadığım futbolla, saha içerisinde yaptığım hatayla sabaha kadar eleştirsinler. Ama özel hayatıma girmelerinde kasıt olabilir diye düşünüyorum. Ki bunu da yaşadım ve yaşamaya da devam ediyorum. Ama alıştım artık, gülüp geçiyorum.

Bir kaleci büyük bir hata yaptığı maçın ardından ne hisseder? Mesela İtalya maçında o hatayı yaptığın zaman gece yattığında neler düşünmüştün?

İnsan kendi kendisine gerekli muhakemeyi yapıyor ama üzerinde çok da durmamak lazım. Çıkarabileceğin dersleri çıkarmak en iyisi. Ama hatanın üzerinde çok durursan o hatayı tekrarlarsın. Ben de yaptığım hatanın üzerinde çok durmayıp dersimi çıkararak yoluma devam etmeyi tercih ediyorum.

İtalya maçının ardından bir sonraki maçın deplasmandaki Yunanistan karşılaşmasıydı. O maç öncesi herkesin üzerinde senden kaynaklanan bir çekingenlik vardı. Sen o dönem neler hissediyordun?

Genellikle iyi yapılan işler görülmez de kötü olanlar anımsanır. Yunanistan maçındaki kurtarışlarım çok hatırlanmaz ama İtalya maçındaki hata unutulmaz. Bunun doğru bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum. Ben belki hep kendi açımdan bakıyorum. Ama kendimi diğer insanların yerine de koymaya çalışıyorum. Herkesin düşüncesine de saygılıyım. Ben hatalarımdan ders aldım. Bunları tekrar yaşamak istemiyorum. Yaşamayacağıma da inanıyorum. Elimden gelenin en iyisini her zaman yapmaya çalışan bir insanım. Ne zaman görev verilirse de o görevi yapmaya hazırım.

Milli Takım kalesinde de bir rekabet söz konusu. Hiç olmadığı kadar çok sayıda yerli kaleci var. Eskiden iki yabancıdan birisi kaleci alınırken şimdi dört büyüklerin 12 kalecisinden 11'i Türk. Bu nasıl etkiliyor?

Bu bence çok olumlu bir gelişme. Çok Türk kalecinin olması önemli. Geçen senelerde bir Rüştü ağabey, bir Ömer ağabey vardı. Şu anki kaleci çeşitliliği Türkiye Milli Takımı için büyük bir kazanç. Rekabetin olduğu yerde başarı gelir. Her zaman Türk kalecilere güvenilmesinden yanaydım. Bunun gerçekleştiğini görmek mutluluk verici. Türk kaleciler kendilerini kanıtladılar. Rüştü ağabeyin arkasından çok iyi bir jenerasyon geldi.

Türkiye'de bu sezon oynayan yabancı kalecileri nasıl buluyorsun?

Hepsi seçilmiş kaleciler sonuçta ama maçlarını çok fazla seyrettiğimi söyleyemem. Vega'yı biliyorum, Ivankov'u da geçen senelerden biliyorum. Bence iyi kaleciler ama çok daha iyi yerli kaleciler var.

Türk kaleciliğinin gelişmesinde özellikle altyapıdan itibaren önem verilmesinin de bir payı var herhalde.

Mutlaka var. Çok iyi bir neslin gelmesinin nedeni altyapılardaki özenli çalışmalardır.

İnsanların merak ettiği konulardan bir tanesi de senin özel hayatın. Adı üzerinde özel ama boş zamanlarında neler yaptığını sorabiliriz sanırım.

Ailemle yaşayan bir insanım. İdmanların ardından arkadaşlarımla belki bir yemek yer ve evime çekilirim. Doğma büyüme İstanbulluyum. Gerçi babam Artvin, annem Rizelidir. Hiç ailemden kopmadım, her zaman da onlarla birlikteyim. Her ne kadar bu konuda söylentiler çıksa da hiçbir zaman ayrı bir evim olmadı. Evim, yurdum bellidir, merak eden gelip bakabilir. Gayet sakin ve normal bir hayat sürüyorum. Takımla beraber geceleri dışarı çıkarım, galibiyetlerden sonra eğlenceye gideriz. Kız arkadaşım derseniz, o yok. Eskiden vardı. Yalnızlığıma devam ediyorum. Ailemle mutluyum. Çok abartılacak bir hayatım yok.

İnternetle aran iyi sanıyorum.

Evet, kamp ortamında yapacak çok fazla şey olmayınca nette dolaşıyorum. Playstation'la oynuyorum. Arabalara meraklıyım. Ama bunu da eleştiriyorlar. İyi de yapsak kötü de yapsak eleştiriyorlar. O yüzden çok kafaya takmıyorum (Gülüyor).