TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Gürhan Gürsoy; Roman gibi bir hayat 2.07.2007
 Gürhan Gürsoy; Roman gibi bir hayat

1987'de Bulgaristan'da doğdu. Babası, bu ülkede bir Türk oyuncunun yükselebilme umudu bulunmadığını görünce ailesiyle birilikte İsveç'in yolunu tuttu. Hem İsveç hem de Türkiye Genç Milli Takımlarından teklif alınca hiç düşünmeden atalarının memleketini seçti. Adanaspor'un teklifini de "Türkiye'de önüm daha açık" düşüncesiyle kabul etti ve ailesini İsveç'te bırakıp Türkiye'ye yerleşti. 16 yaşında, Turkcell Süper Lig'de forma giyen en genç oyuncu unvanını kazanınca Fenerbahçe tarafından transfer edildi. İki sezon kenarda bekledi ve bu sezon kiralık gittiği Sivasspor'da kendini buldu. Şimdi yeniden döndüğü Fenerbahçe'de patlama yapacağına inanıyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

Bulgaristan doğumlusun, 20 yaşındasın, İsveç'te oynadın, Adanaspor'da vizyona çıktın, Fenerbahçe formasını giydin, son olarak Sivasspor'daydın. 20 yıla sığdırdığın ilginç bir hikâyen var galiba.

Gerçekten de öyle. 1987'de Bulgaristan'da doğdum. Ben 2 yaşındayken, isim değiştirme olayları sırasında ailem Türkiye'ye göçmüş. İzmir'de 3 yıl kaldıktan sonra geçim sıkıntısı nedeniyle yeniden Bulgaristan'a dönmüşüz. 7 yaşımda Bulgaristan'da futbola başladım. Mestanlı şehrinde yaşıyorduk ve ben de Rodopi takımında oynuyordum. Birkaç yıl sonra Kırcaali'ye transfer oldum ve 2000 yılına kadar oynadım. O yıl ailem bu defa da İsveç'e göç etti.

Bu göçün sebebi neydi?

Bulgaristan'da ciddi anlamda bir ayrımcılık var. Bir Türk futbolcunun yükselebilmesi mümkün değil. Halen Bulgaristan liglerinde Türk futbolcu görmeniz çok zordur. Hele güneyde Türklerin yoğun yaşadığı bölgelere hiçbir milli takım hocası gelip de futbolcu izlemez. Ailem bunu gördüğü için benim futbolcu olabilmemin önünü açmak adına İsveç'e göç kararı aldı. Bu kararda kız kardeşimin eğitimini sürdürebilmesi de rol oynamıştı.

İngilizce ve İsveççe biliyor

İsveç'te hangi aşamadan başladın futbol oynamaya?

Altıncı ligde bir takımda idmanlara başladım ve bir sezon sonra direkt FC Norkoping takımına transfer oldum. Eğitimimi karşılayacaklardı, bir de oda vermişlerdi. İngilizcemin yanında İsveççem gelişti. Sadece ailemden ayrı kalıyordum. A takıma yükseleceğim sırada beni izleyen Türk yetkililerden Milli Takım daveti aldım. İsveç Genç Milli Takımı'na da gidebilirdim ama elbette Türkiye'yi seçtim. O sırada 15 yaşındaydım. Türkiye'de Genç Milli Takım'la bir maç oynadım. Beni izleyen Bahri Kaya, Adanaspor'a davet etti. 10 gün denendim ve beğenildim. Kulübümle bağlarımı koparmak için yeniden İsveç'e döndüm. Oradan da A takımda oynama teklifi almıştım.

Neden İsveç'te devam etmedin de Türkiye'ye gelmeyi seçtin?

Türkiye'de daha fazla göz önünde olabileceğimi düşünmüştüm. Çünkü İsveç'te yaşarken de sürekli Türkiye Ligi'ni takip ediyordum.

Her zaman Fenerbahçeliydim

Peki, Türkiye'de tuttuğun bir takım var mıydı o dönemde?

Her zaman Fenerbahçeliydim. Sözünü ettiğim dönemde Tuncay ağabey yeni yeni yıldız oluyordu ve onu büyük bir ilgiyle takip ediyordum. Sonuçta Adanaspor'da oynamak üzere Türkiye'ye geldim. Ancak bir hafta sonra Bahri Kaya istifa etti ve benim de dünyam yıkıldı. Kara kara düşünmeye başladım. Ailem yurt dışındaydı ve beni isteyen antrenör de gitmişti. O dönemde takımın başına Yılmaz Vural geldi.

Bu da senin için bir şans oldu galiba. Çünkü sen 16 yaşında Süper Lig'de oynadın ve bu ligde forma giyen en genç oyuncu unvanını kazandın. Bunu da Yılmaz Vural'a borçlusun sanırım.

Sağolsun bu unvanı gerçekten de Yılmaz Vural'ın sayesinde elde ettim. Üstelik, 2-2 devam eden bir Fenerbahçe maçının son 10 dakikasında beni sahaya sürmüştü. Büyük bir cesaretti. Ondan sonra da gerisi geldi. O sezon iyi bir performans gösterdim.

16 yaşında bir çocuk Süper Lig oyuncuları arasında fiziksel açıdan ezilebilir. Sen nasıl başa çıktın bu zorlukla?

Yılmaz Hoca için bunun bir önemi yoktu. Bende bir ışık görmüştü. Adam geçip şut atabiliyor veya orta yapabiliyordum. Ama hiç ikili mücadele kazanamıyordum. Zaten Yılmaz Hoca da beni oyunun son bölümlerinde, rakip fizik açıdan yıprandıktan sonra oynatıyordu. Sonra Yılmaz Vural da istifa etti. Küme düşmemiz kesinleşmişti. Başımıza altyapıdaki hocamız Ahmet Ziya Yüce geldi ve beni sürekli ilk onbirde oynatmaya başladı. İyi maçlar çıkartınca üç büyüklerden teklifler aldım.

Evet, o dönemde transferin olay olmuştu. Fenerbahçe'ye gittin ama bir karışıklık da yaşandı değil mi?

Evet. Benim herkesle görüştüğüm yazılıp çizildi ama sadece Sayın Aziz Yıldırım'la görüştüm. Çünkü Fenerbahçeliydim. Adanaspor'la mahkemelik olma durumum vardı. Başkanım bana "Bütün sorunları çözeceğim. Telefonunu kapat, hiç kimseyle görüşme" dedi. Bulgaristan'a gidip tatilimi yaptım ve dönüşte de problemlerim çözülmüş olarak İstanbul'a gelip Fenerbahçe kampına katıldım.

Daum bana çocuk muamelesi yaptı

Ancak Fenerbahçe'de ters giden bir şeyler oldu ve şans bulamadın.

Açıkçası ben oynamayı bekliyordum. İlk onbirde olmasa bile kendimi yavaş yavaş kabul ettireceğimi düşünüyordum. Kampa geç katılmıştım ve teknik direktör Daum'du. Herkes de Daum'un gençlere bakışını bilir. Bana tamamen çocuk muamelesi yaptı diyebilirim. Bazen idmanlarda beni takımdan ayrı çalıştırıyordu. Takım iki onbirle çift kale maç yapıyordu, Daum 22. adamı bulamadığı zaman beni çağırıyordu. Yani antrenmanda bile birisi sakatsa yer alabiliyordum.

Acaba Daum senin fiziksel gelişimini henüz tamamlamadığını ve büyüklerin arasında ezilebileceğini düşünmüş olabilir mi?

Bu da doğru olabilir. Ya da bir deneme yapmış olabilir. Yani benim bu süreçteki davranışlarımı, asabileşip asabileşmediğimi kontrol etmiş olabilir. Ama hiçbir zaman yılmadım ve sürekli çalıştım. İlk sezonumda sadece Uşakspor'a karşı kupa maçında son 30 dakikada oynadım. Bir sezonum sadece idman yaparak geçti. İkinci sezonun başında ise 12 hafta süren bir sakatlık yaşadım. Devre arası kampında çıkış yakaladım ve sürekli onsekizde yer buldum. Kupa maçlarında ilk onbirde oynadım. Ligde de oynamaya başladım ve Daum'un gözüne girdim ama sezon sonunda şampiyonlukla beraber Daum da gitti.

Zico ile neler yaşadın?

U19 Takımı'yla Avrupa Şampiyonası finallerinde olduğum için sezon başı kampına katılamadım. Zico beni sadece televizyondan izledi. Geri dönüğümde benimle ilgilendi ama dördüncü haftada kiralık gideceğim söylendi.

Sen gitmek istiyor muydun?

Daha önceden kiralık gitmek için başvurmuştum ancak bu defa beklemiyordum. Sonuçta bu kararı kimin verdiğini de öğrenemedim ama boynumu eğip gittim.

Alex ve Tuncay'dan çok şey öğrendim

Bu süreçte takımdaki ağabeylerinin sana yaklaşımı nasıldı? Sonuçta sen oraya geleceğin yıldız adayı olarak gelmiş bir oyuncuydun.

Alex ve Tuncay ağabey başta olmak üzere bana büyük yakınlık gösterdiler. Bunu medyaya yaptıkları açıklamalarla da ortaya koydular. Bugün duran topları kullanıyorsam, bunu Alex'e borçluyum. Antrenmanlarda Daum ve Zico duran topları Alex'le çalışmamı istiyordu. Alex de sağolsun bu konuda bana her zaman yardımcı oldu. Sivasspor'da duran topları hep ben kullandım. Alex benden 8 yaş büyük ve şu anda duran topları benden iyi kullanıyor. Ama benim de önümde uzun yıllar var ve onu geçebileceğime inanıyorum. Tuncay ağabeyden de hırslı olmayı ve takımı ateşlemeyi öğrendim.

Neden Sivasspor'u tercih ettin? O dönemde seni isteyen başka takımlar da var mıydı?

Konyaspor ve Denizlispor'la da görüştüm ama Sivasspor'da Bülent Uygun ve Başkan Mecnun Otyakmaz Fenerbahçeli. Beni çok istemişlerdi. Bülent ağabey "Seni tekrar futbola döndüreceğim, yıldız yapacağım" demişti.

Ancak Bülent Uygun o dönemde menajerdi, takımın başında Karol Pecze vardı ve sen Sivasspor'da da uzun süre oynayamadın.

Pecze çok iyi bir insandı ama benimle kaynaşamadı. Bazen oynattı, bazen oynatmadı. Oynadığım maçlarda da oyuna sonradan girdim. Takım başarılı olamayınca teknik direktörlüğe Bülent Uygun getirildi. Devre arası tatiline girmeden bana özel bir program verdi. İsveç'e gittiğimde bu programı harfiyen uyguladım. Döndüğümde bomba gibiydim. 2-3 hafta sonra formayı kaptım ve bir daha da vermedim.

Ülkemizde genç oyuncuların yeterince oynama şansı bulabildiğini düşünüyor musun?

Büyük takımlara baktığımızda Fenerbahçe'de hiç bulamıyor diyebiliriz. Ama Beşiktaş'ta ve Galatasaray'da genç oyuncular var. Anadolu'da da birçok takım genç oyuncularına şans tanıdı.

Zico'nun açıklamasıyla güven kazandım

Sivasspor'da kiralıktın ve yeniden Fenerbahçe'ye döndün. Genç oyuncuların şans bulamadığı Fenerbahçe'de bu defa neler yapabileceğini düşünüyorsun?

Bu sefer farklı olacak. Kendime çok güveniyorum. Zaten lig bitmeden önce Zico'nun yaptığı bir açıklama vardı, "Gürhan'ın geri dönmesi çok iyi oldu" diye. Bu açıklama beni hem sevindirdi hem de kendime güvenimi biraz daha artırdı.

Ailen İsveç'te, sen burada yaşıyorsun. Zor bir hayat değil mi bu?

Gerçekten çok zor. Ailemden ayrı kalalı tam 5 yıl oldu. Annem, babam ve kardeşim benim her şeyim. Her gün telefonla görüşüyoruz. Şu anda kız kardeşimin eğitimin bitmesi için oradalar. Ben de sabrediyorum. Bir sene sonra yine hep beraber olacağız.

Galatasaray'a attığın beraberlik golü Fenerbahçe'nin şampiyonluğunu erken ilân etmesini sağladı. Neler hissettin o anda?

İnanın o anda aklımda Fenerbahçe ile ilgili hiçbir düşünce yoktu. 41 puandaydık ve 42 puan ligde kalma barajı olarak gösteriliyordu. Ben o gole 42 puana ulaştığımız ve ligde kalmayı garantilediğimiz için sevindim. Maçtan sonra Fenerbahçe'nin şampiyon olduğunu duyunca tabii ki sevincim ikiye katlanmış oldu.

Sivasspor formasıyla Fenerbahçe'ye karşı 2-2'lik maçta oynadın. O maçtaki duygularını anlatır mısın?

Orada da Servet ağabeyin attığı golün asistini yapmıştım. Çok samimi söyleyeyim, o maçta sadece kendimi Zico'ya ispatlama duyguları içindeydim. Hırsla, canla başla mücadele ettim.

Seni geleceğin Tümer'i olarak değerlendiriyorlar. Sen futbol stilini nasıl tanımlıyorsun?

Kendi kendimi anlatmam zor tabii. Ama hocalarımız da böyle benzetmeler yapıyor. Şu anda Tümer ağabey Türkiye'nin en iyi futbolcuları arasında. Mükemmel bir teknik, mükemmel bir futbol anlayışı. Onun gibi görüyorlarsa ne mutlu bana.

Başlangıçta bir idolün var mıydı?

Hiçbir zaman idolüm olmadı. Ama beğendiğim futbolcular elbette var. Recoba ile Aimar'ı çok beğenirdim.

Fakat ikisi de kaybeden oyuncular. Kendilerinden beklenen patlamayı yapamadılar.

Doğru, potansiyelleri çok büyüktü ama hak ettikleri yere gelemediler. Türk oyunculardan da Tümer, Tuncay ve Emre Belözoğlu'nu çok beğeniyorum. Arda da çok müthiş bir çıkış yaptı. Zaten Genç Milli Takımlardan da 5 yıldır arkadaşım. A Milli Takım'a kadar yükseldi ve onun için çok mutlu oldum. Biz de arkasından geliyoruz diye düşünüyorum. İnşallah ona yetişirim.

Anadolu'dan şampiyon çıkmaz

Anadolu'nun da havasını solumuş bir oyuncu olarak oradan bir takımın şampiyon olabileceğini düşünüyor musun?

Hayır. Anadolu futbolcusunun mantalitesi farklı. Kritik noktalarda kendine güveni eksiliyor, konsantre olamıyor. Zaten stresli maçlarda alınan sonuçlar da ortada. Hem maç içinde bir gol yiyence dağılıyorlar hem de bir yenilginin ardından toparlanmakta güçlük çekiyorlar.

Sence bunun sebebi sadece oyuncu mantalitesi mi yoksa şehir ve taraftar desteğinin eksikliği gibi faktörler de var mı?

O da olabilir. Anadolu'da gerçekten de yeterli taraftar desteği yok. Maddi güç de önemli. Anadolu takımlarının transferde çok kaliteli oyuncular alarak büyük takımlarla rekabet edecek bir kadro oluşturmaları da zor.

Birkaç yıl sonra Avrupa'yı hedefliyorum

Gelecekle ilgili ilk planın Fenerbahçe'de oynayabilmek. Sonrasında kendini nerede görüyorsun? Fenerbahçeli Gürhan olmak yeterli mi senin için?

Hiçbir zaman yeterli değil. İlk amacım Fenerbahçe'ye dönüp kendimi bütün Türkiye'ye ispatlamak, A Milli Takım'a kadar yükselip banko bir oyuncu olmak. Ondan sonra da arkasından Avrupa gelir diye düşünüyorum. Ama Avrupa için bugün erken. Bence Arda için de erken.

Neden?

Çünkü Arda sadece bir sezon büyük takımda oynadı. Ben de şu anda aynı yoldan geçiyorum. Sadece büyük takımda kendimi ispatlamam kaldı. Büyük bir takımda 2-3 sezon devamlı oynayıp istikrar yakalamak ve ondan sonra Avrupa'ya gitmek gerekir. 

Hayalini kurduğun bir lig var mı?

Menajerler beni izleyen takımların İspanya Ligi'nden olduğunu söylüyor. Hollanda'dan da izleyen birkaç takım olduğunu belirttiler. Ama ben kendi stilim açısından İspanya'yı tercih ederim.

İspanya'ya gidecek olsan ille de Real Madrid, Barcelona ya da Valencia gibi bir takımda mı oynamak istersin yoksa "Getafe de olur" mu dersin?

Tabii ki, sonuçta o da bir İspanyol takımı. Mutlaka büyük bir takıma gitmek gibi bir hedefim yok. Yurt dışında profesyonel bir takımda oynamak son derece gurur verici olur.