TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Adem Koçak: İstikrarın adı, görev adamı 1.05.2012
Adem Koçak: İstikrarın adı, görev adamı

Tam 12 yıldır aralıksız oynayan, Süper Lig'in en tecrübeli oyuncularından biri. Disiplinli yapısı ve mesleğine olan sevgisiyle gerçek bir profesyonel. Belirli bir çizginin altına hiç bir zaman düşmemesi onu vazgeçilmez oyuncular arasına sokuyor. Bu sezon Bursaspor'da giderek artan performansıyla tecrübesini ve profesyonel anlayışını takımına katkı olarak sunuyor.

Röportaj: Koray Kundakçılar

Bursaspor'un oyun sisteminde temel rolün ne?

Görevim temel olarak topun bizde kalmasını sağlamak. İlk olarak bunu söyleyebilirim. Bu kapsamda baktığınız zaman ne yapmam gerekiyorsa, nerede olmam gerekiyorsa, oyun içinde orada oluyorum ve topun bizde kalmasını sağlamaya çalışıyorum. Bunların dışında top bizdeyken oyunu kanatlara yayıp ataklarda hücuma destek vermek başlıca görevlerim arasında yer alıyor. Günümüz futbolunda iyi, göze hoş gelen bir oyun oynamak istiyorsanız topun sizde kalması gerekiyor. Ben de topun ilk olarak bizde kalmasını sağlayıp daha sonra hücuma katkı sağlıyorum.

N'diaye ile iyi bir uyum yakalayabildiniz mi?

Alfred çok iyi bir futbolcu, bunu hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim. İyi bir altyapı almış ve kalitesi ortada. Uyum konusuna gelince, daha iyi olabiliriz diyorum. Sonuç olarak mükemmel değiliz. Ama şunu söylemeliyim, ikinci yarıda daha iyi anlaşmaya başladık. Daha iyi bir uyum yakaladık. Tabii bunlar zamanla olacak şeylerdi. Örneğin ben ileri çıktığımda Alfred kaldı, o gittiğinde ben kaldım. Her geçen gün birbirimizi daha iyi tanıyoruz. Bence çok daha iyi uyum yakalayabiliriz. Aynı dili konuşmamız da bence büyük avantaj oldu.

Bu sezon sergilediğin performansı nasıl değerlendiriyorsun?

Bursaspor'a yeni geldiğimde çabuk uyum sağlayacağımı zaten biliyordum. İyi maçlar da çıkardım. Ligin 13. haftasındaki Eskişehirspor maçında bir sakatlık yaşadım. Bir ay sahalardan uzak kaldım. Malûm Ocak ayında çok yoğun bir dönem geçirdik. O dönemde fizik olarak tam hazır olmadan, ağrılarım tam olarak dinmeden oynamak durumunda kaldım. Bu da benim performansımı etkiledi. Son zamanlarda ağrılarımın dinmesiyle fizik olarak toparlandığımı düşünüyorum. Şimdi daha iyi oldum. Bursaspor'da oynadığım için çok mutlu olduğumu ifade etmeliyim. Profesyonel futbol yaşantımda 12 yılım geride kaldı. Hangi takımda neyle karşılaşacağınızı az çok tahmin edebilirsiniz. Gereği kadar uzun zaman futbol oynadıgımdan, Bursaspor'a geldiğimde de nasıl bir ortam bulacağımı biliyordum. Ayrıca benden neler beklendiğini de gayet iyi biliyorum. Şu anda Bursaspor'da çok iyi bir grup var. Ben buraya ilk geldiğimde bana çok yardımcı oldular. Bursa'da herhangi bir uyum sorunu yaşamadığımı düşünüyorum.

Zaman zaman fazla defansif oynadığın yönünde eleştiriler alıyorsun. Bunlara katılıyor musun?

Ben de bazen fazla defansif oynadığımı düşünüyorum. Ancak bu tamamen o günkü şartlarla ilgili bir durum. Ben de Messi gibi topu alıp, rakiplerimi çalımlayıp gol atmak isterim. Böyle bir şeyi hangi oyuncu istemez ki? Ya da Ronaldo gibi 40 metreden vurup gol atmayı... Ama sistemin içinde bir parçayım ve ne gerekiyorsa onu yapmaya çalışıyorum. "Defansın önünde durayım, hiç ileri çıkmayayım" diye bir önyargım da yok. O gün oyun ne gerektiriyorsa onu yapıyorum. Bütün bunları söylerken "Ben her şeyi iyi yapıyorum" demiyorum. Elbette eksiklerim var.

Uzun süredir gol atamıyorsun. Son golünü Türkiye Kupası'nda Ankaraspor-Kayserispor grup eleme maçında 10 Ocak 2009'da atmıştın. Bu durum üzerinde bir baskı oluşturuyor mu?

(Gülüyor) Oluşturmuyor ki atamıyorum. Şöyle ifade edeyim, ben atabilecek olsam arkadaşım daha müsait pozisyondaysa, inanın pas vermeyi tercih ederim. "Ben gol atayım, ben skor üreteyim" gibi bir düşüncem yok. Ama tabii ki gol konusunda kendimi geliştirmeliyim.

Ertuğrul Sağlam'ı daha önce çalıştığın teknik adamlardan ayıran özellikleri neler?

Bu çok zor bir soru. Ertuğrul Sağlam her şeyden önce iyi bir lider. Anadolu'da bir devrime imzasını atmış, çok özel bir isim. Elde ettiği bu başarı, tarifi ve ifade etmesi çok zor bir şey. Böyle bir isim için ne deseniz az kalır. Özellikle krizleri iyi yönetmesini biliyor. Bu konuda özellikle bir yeteneği olduğunu düşünüyorum. Bu özellik bir takım için çok önemli. Kriz anlarında liderin öne çıkıp sorumluluğu alması ve futbolcuya güven vermesi çok önemli. Ertuğrul Hocamız da bu konuda çok başarılı. Ayrıca çok çalışkan, futbolcusunun halinden çok iyi anlıyor, ruhlarına dokunmasını ve motive etmesini de çok iyi biliyor.

Takımın ikinci yarıdaki çıkışını neye bağlıyorsun? Sence Pinto'nun gelişi önemli bir rol mu oynadı yoksa başka faktörler de var mı?

Pinto'nun takıma önemli katkısı var. Bunu takımdaki her oyuncu da söyler. İlk yarıda baskı kurduğumuz maçlarda bile gol atamamanın sıkıntısını yaşadık. Tabii yeni bir takım olmamızın da bunda etkisi var. İlk devrede bir uyumsuzluk yaşadık. Biliyorsunuz sezona bir heyecan ve hevesle çok iyi başlamıştık. Sonrasında şanssız yenilgilerimiz oldu. Son dakikalarda yediğimiz kötü goller de var. Ancak futbolda mazeretlere yer yok. İkinci yarıda bu sorunların üstesinden gelmemiz gerekiyordu. Uyum konusunda önemli mesafeler aldık ve Pinto'nun da katkısıyla daha iyi bir takım olduk. 25. haftadaki Orduspor maçı bizim açımızdan dönüm noktasıydı. Bir şeylerin değişmesi gerektiğinin farkındaydık. Çünkü iyi bir takım olsanız bile sonuç alamadığınız zaman bunun pek önemi kalmıyor. Sonuç almak için daha çok mücadele etmemiz gerektiğini kendi aramızda yaptığımız konuşmalarda da ifade ediyorduk. Orduspor maçında taraftarımızın da inanılmaz desteğiyle iyi bir çıkış yakaladık ve sonrasında daha iyi sonuçlar almaya başladık.

Bursaspor son iki yılda Avrupa'da önemli tecrübeler kazandı. Önümüzdeki yıl da Avrupa'ya çıkarsanız daha başarılı olacağınıza inanıyor musun?

Bu sene de aslında talihsiz elendi Bursaspor. Ben yoktum. Ancak izlediğim kadarıyla çok ufak bir nüansla elendi. Günümüz futbolunda takımlar arasında büyük farklar yok, skorları detaylar belirliyor. Bursaspor'un Anderlecht maçında da öyle oldu. Umarım bu sezon sonunda da Avrupa'ya gitme hakkını elde eder, orada daha iyi şeyler yapabileceğimizi herkese gösteririz. Buna tüm kalbimizle inanıyoruz.

Gelecek sezon Bursaspor'un şampiyonluk şansını nasıl görüyorsun?

Bursaspor her zaman şampiyonluk mücadelesi içinde olması gereken bir takım. Dediğim gibi, bu yıl yeni bir grup oluşturduk. İkinci yarıdaki uyumu ilk yarıda yakalayabilseydik, ilk dört içinde olabilirdik. Bu durumu doğru değerlendirirseniz, Bursaspor'un artık her yıl zirve mücadelesi içinde bulunacağını söylemek yanlış olmaz. Umarım gelecek sezon aramıza katılacak oyuncularla şampiyonluk için mücadele verebiliriz. Artık rakiplerimizle aramızda çok fark yok. Bu sezon yakaladığımız uyumun üzerine kaliteli oyuncuların katılımı ve iyi bir başlangıçla yeni sezonda şampiyon olabiliriz. Çünkü Bursaspor olarak yenemeyeceğimiz takım bulunmadığını düşünüyoruz.

Trabzon'daki iki yılın hariç kariyerin Ankara'da geçti. Ankara'nın yaşamındaki yeri ne?

Ben gurbetçi bir ailenin çocuğuyum. Tatile geldiğimiz zaman günlerimizi hep Ankara'da geçirirdik. Ankara benim için çok ayrı bir yer. Futbola başladığım, profesyonel olduğum şehir. Bursa'ya gelmeden önce 5 senemi geçirdiğim bir şehir.

Doğduğun gibi Fransa'ya göç ettiniz. Bu durum senin futbolunu nasıl etkiledi?

Biz aslen Yozgatlıyız. Yozgat'ta iş imkânı fazla değil. O dönem dedemler çiftçilikle uğraşıyordu. Babam da iş bulmak için Fransa'ya gitmeye karar verdi. Daha sonra iki abim ve 1983 yılında ben de gittim. Orada yaşamaya başladık. Fransa'da herhangi bir kulüpte futbol oynamadım. Hatta futbolla ilgili her şeyi sokakta öğrendim diyebilirim. Fransa'da çok alt seviyelerde oynadım. Küçük bir şehrin amatör takımında forma giyiyordum. Hayatımın 16 yılını Fransa'da geçirdim. Ancak profesyonel bir futbol eğitimi almadım. Kendimi geliştirmek için futbol maçlarının özetlerini izlerdim ve antrenmanda bunları uygulamaya çalışırdım. Fransa'nın küçük şehirlerinden Autun'da, futbolu sokakta öğrendim diyebilirim. Okuldan kalan vakitlerimde hep futbol oynardım. Türkiye'ye geldikten sonra Ersun Yanal gibi bir teknik direktörle çalışmış olmak benim için şanstı. Ben de bu şansımı iyi kullandım diyebilirim.

Ankaraspor ve Trabzonspor arasında futbol tarihimizin en kapsamlı takaslarından biri gerçekleşmişti. Sen de bu takasın aktörlerinden biriydin. O transfer öyküsünü anlatır mısın?

Ankaraspor'da Ahmet Gökçek'in dönemin Trabzonspor Başkanı Nuri Albayrak ile ilişkileri çok iyiydi. Bu durumu da bana Ahmet Gökçek anlattı. Her defasında Nuri Albayrak'a "Bana Adem Koçak lâzım. Ne yapıp edip Adem'i almalıyım" diyerek diretmiş. Ve en sonunda da amacına ulaşmış. Nuri Albayrak, Ahmet Gökçek'in ısrarlarına dayanamayarak şöyle söylemiş, "Eğer Adem bir takıma satılacaksa, bu takım Ankaraspor olacak." Daha sonra da Trabzonspor'un bir sağ beke ihtiyacı olmuştu. Ankaraspor'da da Musa Büyük iyi bir performans sergiliyordu. Trabzonspor Musa Büyük'ü isteyince Ankaraspor da bunu fırsat bilip tamam dedi. Gerçekten çok kapsamlı bir transferdi. O dönemde benim karşılığımda Musa Büyük Trabzonspor'a transfer oldu. Ersen Martin de Mehmet Yılmaz karşılığında Ankaraspor'dan Trabzonspor'a transfer olmuştu. Djokaj da kiralık olarak Ankaraspor'a gelmişti.

Eski takımın Ankaragücü'nün şu anda bulunduğu durumu biliyorsun. Sence tekrar ayağa kalkabilirler mi?

Ankaragücü çok büyük bir camia, kesinlikle tekrar ayağa kalkacaklardır. Tabii bu durum şer gibi gözüküyor ancak her işte bir hayır aramak lâzım. Kulübün kendine gelmesi için bu durum bir fırsat olacak. Ben tekrar ve daha güçlü ayağa kalkacaklarını düşünüyorum. Aslında bu konuyla ilgili olarak uzağa gitmeye gerek yok. Çok kısa bir dönem içinde küme düşüp sonra şampiyon olan bir Bursaspor örneği var. Ankaragücü de bunu başarabilir. 100 yaşını geçmiş Ankaragücü çok büyük bir potansiyele sahip. Umarım bunu en kısa zamanda kullanmayı başarırlar.

Ankaragücü, Trabzonspor ve Bursaspor gibi taraftarı çok etkili takımlarda oynadın. Bunlardan hangi taraftar grubu takımı için ateşleyici güce sahip?

2001-2002 yıllarında Ankaragücü Avrupa kupaları için mücadele ediyordu ve inanılmaz bir taraftar kitlesine sahipti. Ancak son dönemlerimde çok sorun yaşandı. Taraftarlar takımın hocasını istemedi. Tabii belli bir güç kaybı oldu tribünlerde. Artık saha içinde oynanan futboldan çok saha dışı olaylara konsantre olan bir taraftar grubu vardı. Bu anlamda futbolcuyu motive edecek bir taraftar kitlesi oluşmuyordu. Trabzonspor'da oynadığım dönemde ise neticeye bağlı olarak takıma destek veren bir tribün vardı. Sonuçlar iyiyse coşku oluyordu. Ancak kötü sonuçlarda protestonun dozunu kaçıran bir izleyici kitlesi gördüm Trabzon'da. Hatta hiç unutamadığım bir an vardır. Şimdi isim ifade etmeyeyim; protestolar nedeniyle soyunma odasına ağlayarak giren arkadaşlarım olmuştu. Bu durum bütün takıma sirayet eder. Bursaspor taraftarı ise bambaşka. Her yere geliyorlar, bizi her zaman son dakikaya kadar destekliyorlar. Bu da futbolcuya büyük bir güven veriyor. Sonuçlar iyi olduğu zaman herkes takımın yanında olur. Önemli olan sonuçlar kötüyken de takıma destek verebilmek. Bursa'da protesto yok mu? Var. Ama dozunu çok iyi ayarlıyorlar. Bu da bizi sahada olumlu etkiliyor. Bursaspor taraftarını diğer taraftarlardan ayıran en önemli özelliklerinden biri bu bence... Bursaspor taraftarı başkadır. Süper Final'e kalmamızda çok büyük katkıları olduğunu söylemeliyim.

Bu yaz 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası var. Hangi ülkeleri favori olarak görüyorsun?

İspanya'yı favori olarak görüyorum. Ortada bir gerçek var. Şampiyonlar Ligi'ne bakıyorsunuz yarı finalde iki İspanyol takımı, Avrupa Ligi'nde yine İspanyol takımları çoğunlukta. Böyle olunca bu bir mesaj olarak algılanabilir. Futbolcuları inanılmaz yetenekli. Bu yetenek sistemle birleşince, başarılı olunmaması için hiçbir neden kalmıyor. Bir sistem takımı daha var, o da Almanya. İspanya'ya rakip olabilecek ülkelerden biri. Almanya'nın kalitesini elemelerde gördük. Onlar da başarabilir. Ayrıca Hollanda da beğendiğim bir takım.

Dünyada ve Türkiye'de beğendiğin oyuncular var mı?

Hollandalı Arjen Robben'i çok beğeniyorum. Çok özel bir oyuncu. Tabii bir de Messi var ve onu beğenmeyen yok. Çok ayrı özelliklere sahip. Onu canlı izleme fırsatı bulanlar kendilerini şanslı hissetmeli. Barcelona takımında hep farkı yaratan isim oluyor. Türkiye'de ise benim oynadığım en iyi oyuncu Fatih Tekke. Tam bir lider ve çok önemli özellikleri var. İnanılmaz bir yetenek. O boyda zamanlaması ve kafa vuruşu becerisiyle öne çıkan bir oyuncu. Onun gibi bir oyuncu daha görmedim. Liderlik özellikleri, çalım atması, sırtı dönük oynamasıyla gerçekten komple bir oyuncu. Onun için üzülüyorum. Keşke daha iyi takımlarda ülkemizi temsil edebilseydi.

Futbol dışında nasıl zaman geçiriyorsun?

Evcimen bir insanım, izin günleri dışında evden çıkmayı pek sevmiyorum. İzinli olduğum zaman ise eşim ve kızımla farklı şehirlere seyahat etmeyi seviyorum. Bu sezon çok yoğun bir fikstür olduğu için gezmeye de fazla zaman bulamadık açıkçası. Evde olduğum zamanlarda ise çok hareketli bir çocuk olan kızımla vakit geçirmeyi seviyorum.

Bursaspor önemli yetenekleri Türk futboluna kazandırmasıyla ünlü bir kulüp. Takımdaki gençlerden gelecekte yıldız olmasını beklediğin oyuncular var mı?

Diğer altyapılara baktığınız zaman Bursaspor'un çıkardığı isimler çok önemli. Bizimle idmana çıkan Emre Pehlivan, Okan Deniz, İsmail Odabaşı ve Sercan Şen en fazla sivrilen genç oyuncular. Okan Deniz'in topu alışından, stilinden çok iyi bir futbolcu olacağını anlıyorsunuz. Emre Pehlivan da çok yetenekli. Sercan Şen de gelecekte çok iyi bir kaleci olacak. Biraz tecrübeyle çok önemli yerlere geleceklerini umut ediyorum.

İlk profesyonel maçını hatırlıyor musun?

Kesinlikle hatırlıyorum. 2001-2002 sezonunda Samsunspor'a karşı oynamıştım. Son dakikalarda oyuna girmiştim. Hatta o dönemde Ertuğrul Hocamız da Samsunspor forması giyiyordu. Ancak karşılıklı oynayamamıştık. Sahada çok korkmuştum. Her ne kadar gereksiz olduğunu düşünsek de büyük bir baskı oluyor. Sanki tüm takımın yükü sizin sırtınızda gibi hissediyorsunuz. Ama çok güzel olmuştu. Maçı kazanmıştık ve benim için güzel bir başlangıç oldu diyebilirim.

En unutulmaz maçın hangisiydi?

Ankaragücü'ne iki gol attığım maçtı. Trabzonspor'da forma giyiyordum. 2004-2005 sezonuydu. O maçta iki gol birden atmıştım. Eski takımıma karşı bir yandan sevinirken bir yandan da üzülme duygusunu tatmıştım. Buruk bir sevinç yaşamıştım.

Defalarca Ümit Millî Takım forması giydin. Ancak bir türlü A millî olamadın. Bu durumda pek çok oyuncu var ülkemizde. Sence bu durumun nedeni nedir?

Dediğiniz gibi, bu durum sadece benim için geçerli değil. Türkiye'de bu durumu yaşayan bir çok oyuncu var. Bir sistem eksikliği vardı bana göre. Umarım Abdullah Avcı'nın gelişiyle bu durum düzelir. Ülkemizde çok önemli yetenekler var. Abdullah Hocanın gelmesi onlar için bir umut ışığı olacak diye düşünüyorum. Bizde, "Bu çocuk Ümit Millî Takım'da defalarca oynamış, demek ki yetenekli bir oyuncu. O halde A Millî Takım'a yükselmeli" denmiyor. Hangi takımda oynadığına bakılıyor. A Millî Takım'la Ümit Millî Takım farklı bir düzen. Aslında Ümit Millî Takım'ın bir üstü A Millî Takım olmalı. Bizim dönemimizde Ümit Millî Takım'ın teknik direktörü Ersun Yanal'dı. Tam A Millî Takım'da oynayacağımız olgunluğa eriştiğimizde teknik adam değişti, Fatih Terim geldi. Tabii onun da güvendiği isimler vardı ve o da sıfırdan başladı. Beğendiği, güvendiği oyuncularla yola devam etti. Bu tip sıkıntılar var ve bunu sadece ben yaşamadım. Abdullah Hocanın gelişiyle bu düzenin değişeceğine inanıyorum. Ümit Millî Takım'daki yetenekler için büyük bir fırsat var ve Türk futbolunun da kaderi değişecek.

Türk Millî Takımı'nın geleceğini nasıl görüyorsun? Abdullah Avcı'nın başarılı olması hangi faktörlere bağlı?

Abdullah Hocanın gelmesine çok sevindim. İnanıyorum ki başarılı olacak. Genç oyunculara önem veren bir teknik adam. Bunun yanında iyi bir grup yakalamak da önemli. Çünkü futbolda yetenek kadar uyumlu bir grup olmanız da elde edeceğiniz sonuç için çok belirleyici bir faktör. Abdullah Avcı zaten başarılı bir hoca. Umarım ülkemiz için daha da başarılı olur.

Genç oyunculara tavsiyelerin neler?

Genç oyunculara sadece şunu söyleyebilirim; kesinlikle küsmemeleri gerekiyor. Bize özgü bir alışkanlık var, hoca oynatmadığı ya da bir uyarıda bulunduğu zaman küseriz. Türk oyuncusu çok duygusal bir yapıya sahip. Oysa en kötü zamanda bile mücadeleyi bırakmamak, pes etmemek gerekiyor. Başarmak için daha çok çalışmalılar. Çalıştıkları ve mücadeleyi sürdürdükleri zaman başarılı olduklarını görecekler.

Genç antrenörlere neler tavsiye edersin?

Yanılmıyorsam Serdar Aziz'in sözüydü; "Ben her şeyi A takımda öğrendim" demişti. Oysa A takıma gelene kadar futbolcuların bir şeyler öğrenmesi gerekiyor. Hem fizik ve kondisyon olarak hem de taktik bilgisi olarak kendisini geliştirmesi gerekiyor. Tabii burada genç antrenörlere çok iş düşüyor. "Adem yetenekli, futbolcu olacak" diye değil de, "Ne yapar da Adem'i daha fazla geliştirebilirim" diye düşünmeleri gerekiyor. Avrupa'dan daha yetenekli oyunculara sahibiz. Ama onlar 18 yaşın geldiğinde taktiksel ve fiziksel olarak hazır halde oluyor. Bizim de artık bu seviyeye ulaşmamız gerekiyor.