Kayserispor ile başlamış oldum.
Kayserispor’daki ilk sezonunda
çok fazla şans bulamadın ve
toplam 8 karşılaşmada oynaya-
bildin. Bunun sebebi neydi?
Uyum sorunumu yaşadın?
Kayseri’de akrabalarım vardı.
Onların yanımda olması işlerimi
biraz da olsa kolaylaştırdı. Kay-
serili ve Türk de olsan sonuçta
Almanya’da doğup büyümüşsün.
Oranın kültürünü almışsın.
Sıkıntılar ister istemez oluyor.
Futbol farklı, imkânlar farklı. Al-
manya’da çocukluktan itibaren
seni malzemeler ve imkânlarla
şımartıyorlar. Kayserispor’a
geldiğimde malzemeciye “Abi
kramponlar ne olacak?” dedim.
Cevap “Ne kramponu kardeşim.
Hangisini giyersen giy” oldu.
Böyle ufak şeylerden bile ister
istemez bir şok yaşıyorsun. İşle-
rin Almanya’daki gibi olmadığını
gördüm ve sıkıntılar yaşadım.
Bir sezon sonra Erciyesspor’a
gittin. Erciyesspor’da kendini
bulduğunu görüyoruz ve 31
maça çıktın. O sezon nasıl geçti?
Aslında Erciyesspor’a zoraki ola-
rak gitmiştim. Transfer dönemi-
nin sonlarına yakındı. Kötü bir
sezon sonrasında oynamam
gerektiğini düşündüğümde
kulübüm beni bir alt lige ve aynı
şehrin takımı olan Erciyesspor’a
kiralama kararı aldı. Erciyes-
spor’da Mehmet Bulut Hoca-
mızla iyi bir başlangıç yaptık.
Hedefi şampiyonluk olan bir
takımkurulmuştu. Ama bir
Türkiye klasiği olan durum o
sezonda da yaşandı ve alınan
sonuçlardan dolayı hedef değiş-
tirmek zorunda kalan takım son
hafta kümede kalmayı başar-
mıştı. Bireysel olarak sezonun
benim için iyi geçtiğini söyleye-
bilirim. Çok fazla süre buldum ve
6 golle sezonu tamamladım.
Sonraki sezonu Kocaelispor’da
geçirdin ve sadece 10 maçta
oynadın. Kocaelispor o sezon
transfer yasağı almıştı ve zor bir
dönemden geçiyordu. O dönemi
nasıl hatırlıyorsun?
Kocaelispor’dan teklif geldi.
Cihat Arslan Hocanın ilk takı-
mıydı orası. Beni aradı “Gelir
misin?” diye ricacı oldu. Ben de
kendisiyle yüz yüze tanışmasam
bile telefonla da olsa görüştü-
ğümde çok sevdim ve teklifini
kabul ettim. Kocaelispor’un kam-
pına katıldım. Kampta sürekli ola-
rak “Transfer tahtası açılacakmı?
Transfer yasağı kalkacakmı?” diye
mırıldanmalar var. Bu konulardan
şüphelendim ve araştırmalara
başladım. Sonra transfer tahtasının
açılamayacağını duydum. İlk gitti-
ğimde cüzi miktarda bir peşinat
almıştım. Hocaya ayrılma konu-
sunda rica ettim. Kendisi de beni
kıramadı. İki hafta orada kaldıktan
sonra aldığım peşinatı da iade
ettim. Çünkü hak etmediğim bir
para diye düşündüm. Oradan
ayrıldım. Ama hiçbir takımla
anlaşmadım. Çünkü Cihat Hocayla
bağlarımı koparmamıştım. Kendisi
yeni bir yönetimin geleceğinden ve
transfer yasağını kaldıracağından
bahsedince son güne kadar bekle-
dim. 1 Eylül’de transfer tahtası
açılmadığı için sözleşme imzalaya-
madım ve maalesef 6 ay boyunca
boşta kaldım. Çok zor dönemden
geçtim. Futbolun en dibini Kocae-
lispor’da yaşadımmaalesef. Türki-
ye’nin en köklü kulüplerinden
birinde güzel günler yaşamak is-
terdim ama nasip olmadı. O 6 ayın
nasıl geçtiğini bir ben biliyorum.
O zaman oğlum yeni doğmuştu ve
onları Almanya’dan getirememiş-
tim. Hakikaten şu an anlatırken
bile zorlanıyorum. O dönem hem
maddi hem de manevi anlamda
çok zor günler yaşadım. 6 ay bo-
yunca tesislerde kendimi bir odaya
kapatarak antrenmanlara devam
ettim. Kulüple hiçbir bağım olma-
masına rağmen Almanya’ya döne-
medim. Neden öyle olduğunu şu an
anlatamam.
Arka arkaya üç sezon Orduspor
formasını terlettin. Her sezon
istikrarın yükseldi ve 30’un
üzerinde maçta forma giydin.
Takımının Süper Lig’e çıkmasını
sağladın. Kaptanlığa yükseldin.
O dönemki 1. Lig’de yılın 11’ine se-
çildin. Orduspor günlerin nasıldı?
Orduspor günleri benim adıma gü-
zeldi gerçekten. Çünkü Süper Lig’e
çıkma sevincini yaşadım. Normal
sezonda lige çıkabilirdik. Ancak
yaşanan bazı şanssızlıklar nede-
niyle bu hedefi tutturamadık.
Süper Lig’e yükselme final maçı
bizim adımıza rüya gibiydi. Kazanıp
şampiyon olmuştuk ama sanki
normal bir lig maçını kazanmış
gibiydik. Şampiyonluğun farkına
iki-üç gün sonra varabildik. Takım
olarak birbirini tamamlayan oyun-
culardan kurulu bir ekiptik. Herkes
bir değil iki-üç kişilik oynuyordu.
Ekstra efor sarf ediyordu. Bunun
sonucunda Süper Lig’e çıktık. Son-
rasında inişli-çıkışlı günlerimiz
oldu. Metin Diyadin Hoca bıraktık-
tan sonra dünyaca ünlü teknik di-
rektör Hector Cuper geldi. Oradaki
ikinci sezonumda takımkaptanlı-
ğına yükseldim. Dolu dolu üç sezon
geçirdikten sonra yaşanan düşüş
ve takımın alt lige düşmesinin
ardından gelen teklifler nedeniyle
ayrılmak zorunda kaldım.
Kariyerin boyunca istikrarlı bir
oyuncu oldun. Bu istikrarın altında
yatan sebepleri bize açıklar mısın?
Neleri doğru yaptın?
Ekmeğimizi futboldan kazanıyo-
ruz. Oynadığımız süre içerisinde
elimizden gelenin en iyisini yap-
mak ve karşılığını vermek zorun-
dayız. Yani hem saha içerisinde
hem de saha dışında profesyonelce
davranmalı ve yaşamalıyız. Temsil
ettiğimiz camiaların sorumlulu-
ğunu bilerek buna uygun hareket
ettiğinizde ve kendinize iyi baktığı-
nızda ortaya zaten bir istikrar çıkı-
yor. Bu söylediklerimi profesyonel
futbol yaşantımda yaptığıma
inanıyorum.
2013-2014 sezonunda yolun,
kariyerinin en güzel günlerini
yaşayacağın Konyaspor ile kesişti.
Transfer hikâyeni anlatır mısın?
Orduspor küme düştükten sonra
Trabzonspor beni istemişti. Trans-
ferde prensip anlaşmasına varmış-
tık ve iş sadece imzaya kalmıştı.
Bu arada Konyaspor da beni istedi.
Onlara Trabzonspor ile anlaştığımı
söyledim. O dönem Trabzonspor’un
sportif direktörü Ünal Karaman’dı.
Konyasporlu yöneticiler Ünal
Karaman ile durumu görüşmüş ve
benimKonyaspor’a transferimko-
nusunda izin almışlardı. Ünal Hoca
Trabzonspor ile görüşerek Konya-
spor’a transfer olmam için gereke-
nin yapılmasını sağladı. Takım
Bolu’da kamptaydı ve kampın da
son günüydü. Otele gittim imzayı
attım ve Konyasporlu oldum.
Konyaspor’da sen ve takım çok
başarılı işler yaptınız. TakımUEFA
Avrupa Ligi’ne katıldı, Türkiye Ku-
“
“
“
“
Kocaelispor’da transfer
tahtası açılmadığı için
sözleşme imzalayamadım
ve 6 ay boşta kaldım.
Futbolun en dibini yaşadım.
O 6 ayın nasıl geçtiğini bir
ben biliyorum. Oğlumyeni
doğmuştu ve onları
Almanya’dan
getirememiştim. Hakikaten
şu an anlatırken bile
zorlanıyorum.
Ekmeğimizi futboldan
kazanıyoruz. Oynadığımız
süre içerisinde elimizden
gelenin en iyisini yapmak
ve karşılığını vermek
zorundayız. Temsil
ettiğimiz camiaların
sorumluluğunu bilerek
buna uygun hareket
ettiğinizde ve kendinize iyi
baktığınızda ortaya zaten
bir istikrar çıkıyor.
Aykut Kocaman takımın
başına getirilerek temel
sağlam atılmış oldu. En
büyük etkenlerden bir
tanesi de yeni stadyumdu.
Başarımızın arkasındaki
en büyük sır; samimiyet,
şeffaflık ve aile ortamı oldu.
Sonuca daha direkt ve daha
hızlı gitme üzerinde
çalışıyoruz. Reşit Hocanın
da en büyük özelliğinin bu
olduğunu düşünüyorum.
Önceden gelen son
yıllardaki kompakt
yapımıza hızlı ve direkt
oyunu da eklediğimiz
zaman takımolarak bu
sezon ligde çok can
yakabiliriz diye
düşünüyorum.
58
59