52
53
Bu yazı yazılırken en azından
durumböyleydi ama şu an siz bu
satırları okurken belki Pogba ve
Neymar’ın arasında başka isimler
girecek, belki de yepyeni bahane-
lerle transfer istekleri duymuş ola-
cağız! Peki temel olarak bir futbolcu
neden yer değiştirmek ister?
Klasik bahaneler
Yıllardan beri değişmeyen gerçek-
tir; profesyonelliğe adım atan her
futbolcu en yükseği hedefler. Bir-
çoğu, en azından belli bir hırs sahibi
olanların tamamı, mevcut seviye-
sini nasıl daha yukarı çekebilece-
ğini düşünerek çalışır. Bu sayede
futbol dünyası da oyuncu yetiştir-
meye odaklanan kulüpler ve yetiş-
miş oyuncuyu parası neyse verip
almak isteyenler ekseninde döner
bir yandan. Örneğin yakın zamanda
Porto ve Benfica’nın yanı sıra bu
yaz ve geçtiğimiz yıl Monaco’dan
ayrılan tümkalburüstü isimleri bu
havuzda toplayabiliriz. Mendy,
Bernardo Silva, Bakayoko, Ederson,
Lindelöf, Semedo ve daha bir çok
isim, Avrupa’nın elit kulüplerine
adım atma hayaliyle bu takımların
formasını giydi. Yine Lukaku,
Lacazette ve Higuain gibi isimler de
sırasıyla Everton, Lyon ve Napoli’de
herhangi bir kupa kazanmanın çok
zor olması sebebiyle transfer istedi.
İlk örnek grubundaki oyuncular
yeni takımlarında halen kendini
kanıtlamak zorunda kalacak. Hatta
bu gruba Mbappe eklenirse o da
yeni formasını hak etmek adına
büyümek isteyecek. İkinci gruptaki
isimler ise eski takımlarında pekâlâ
kalabilirdi. Ancak kendi kaliteleri ile
takımın ortalama seviyesi arasında
ciddi bir fark oluşmuştu ve kulübün
bu farkı kapatmak adına önemli
yatırımlar yapma hedefi yoktu.
Veya varsa bile Lukaku vakasında
olduğu üzere o açık hâlâ ciddi
boyutta kalacaktı. Hâl böyle olunca
Lacazette Şampiyonlar Ligi’nden
feragat ederek Arsenal’e, Higuain
de hain sıfatı yemek uğruna
Juventus’a geçmeyi göze aldı.
Yüksek bir seviyede top oynama
isteğinden daha naif bir transfer
arzusu varsa o da forma şansı ara-
makta yatıyor. Wayne Rooney 13
yıldır formasını terlettiği Manches-
ter United’da kalsaydı onu ağırlıkla
yedek kulübesinin koltuklarını ısı-
tırken izleyecektik. Nitekimgeçen
sezon da üzerindeki kırmızı forma
nispeten kuru kalmıştı. Böylece
çocuk yaşta oynadığı kalbindeki
kulüp Everton’a doğru geri vites
yapmaktan imtina etmedi Rooney.
Benzer biçimde Alvaro Morata gibi
kaliteli bir oyuncu da Real Madrid’in
aşırı kaliteli kadrosunda harcan-
maktan sıkıldı ve Chelsea’ye imza
atıverdi. Geçen sezon ligde çıktığı 26
maçın 12’sine sonradan giren ve her
maç ortalama sadece 51 dakika sa-
hada kalan Morata, yine de attığı 15
gol ve “Real Madrid” etiketinin des-
teğiyle tam65 milyon euro değer
görmüş oldu. Son olarak ülkemize
bu yaz transfer olan isimlerden en
şöhretlisi olan Pepe’nin de Mad-
rid’de kalmak veya Paris’e gitmek
yerine İstanbul’u tercih etmesinin
altında “oynayabilmek” yatıyor.
Değer hissetmek
Bir de hâlihazırda elit bir kulüpte
oynayan, takımdaki yeri garanti
olan, neredeyse her sezon en az bir
kupa garantisi olan, mevkiinde
dünyanın sayılı isimleri arasında
yer alan fakat yine de ayrılmak
isteyen futbolcular var. Belki de
yer değiştirme psikolojisine giren
oyuncular arasında nüfusu en az
olan ama her seferinde futbolse-
verleri en fazla şaşırtan sınıfı onlar
oluşturuyor. Dolayısıyla bu yaz
şahit olduğumuz Bonucci ve
Neymar transferleri bizi bu konuda
doyurmaya yetti de arttı bile.
Bonucci’nin dünyanın en iyi ve
formda stoperi olduğunu söylesek
yüksek sesle karşı çıkan olmaz
sanırım. Juventus’taki 7 yıllık
kariyerinin sadece ilkinde Serie A
şampiyonluğunu kaçırmış, 3 Coppa
Italia’nın yanına 2 de Şampiyonlar
Ligi finali eklemiş bir isimBonucci.
Juventus, Conte ve Allegri’nin
ellerinde neredeyse Barcelona, Real
Madrid ve Bayern gibi elitlerin ara-
sına girmeye yaklaşırken o da piya-
sanın en komple defans oyuncusu
olarak sivrildi. Ama geçtiğimiz
sezon hem teknik direktörü hemde
iki takım arkadaşıyla yaşadığı geri-
lim, onu kurulu düzeninden kopar-
maya yetti. Belki de takımın doğal
lideri olarak kabul edilmeyi bekli-
yordu ve hatta bunu da hak edi-
yordu ama hayaller ve gerçekler
örtüşmedi. Önce antrenman esna-
sında hocasıyla, ardından söyle-
nene göre Şampiyonlar Ligi finalinin
devre arasında Barzagli ve Dybala
ile sert tartışmalara girdi. Yine de
takımdan ayrılmasını pek bekleyen
yoktu ama o Milan’ı tercih etti.
Milan da Bonucci’ye kaptanlık
pazubandını teslim ederek bir an-
lamda ona aradığı şeyi vermiş oldu.
Daha Bonucci’nin ayrılışını yeni
sindirmişken Neymar’ın PSG dedi-
koduları başladı ve günden güne
olgunlaşarak sonuca ulaşıverdi!
Aslında onun derdi Bonucci’ninkine
benzese de biraz daha derinlerden
geliyordu. Barcelona gibi bir kulüpte
takımın lideri olabilmek zordur.
Yetenek ve emekten daha fazlasını
ister. Lider olsanız bile o sıfatla uzun
süre kalmak daha da zordur, ki ör-
neğin Ronaldinho bile bunu başara-
madı. Takımneredeyse 10 yıldır
Messi’ye bağımlı halde. Enmükem-
mel olduğu ve en kolektif oyununu
sergilediği yıllarda bile Messi’yle
başka güzeldi Barcelona. Nou
Camp’ta patronun Messi olduğunu
oraya adım atarken Neymar da bili-
yordu. Ancak Brezilyalı büyüdükçe
Arjantinliye adım adımyaklaştı ve
bir noktadan sonra kendi çöplüğü-
nün kralı olmak istedi.
Neymar yeni kulübünde ne El Cla-
sico gibi bir hava soluyabilecek ne
de Atletico Madrid ve Sevilla
ayarında güçlü ekiplerle karşılaşa-
bilecek. Belki 5 yılda 5 Ligue 1
şampiyonluğu yaşayacak ama ona
Ballon d’Or kazandırabilecek bir
Şampiyonlar Ligi zaferi hâlâ çok
uzak bir ihtimal. Yine de Barce-
lona’daki takım arkadaşlarıyla
hiçbir şekilde bozuşmayarak saygı
çerçevesinde bu transferi istemesi,
onun kararında desteklenecek
noktalar olduğunu gösteriyor.
Bonucci ve Neymar manevî
anlamda daha değerli hissedebil-
menin peşinden gitti. Ancak onla-
rınkinden biraz daha farklı, biraz
daha bol sıfırlı değerlerin peşinden
gidenleri de sıklıkla görüyoruz.
Özellikle Amerikan Futbol Ligi MLS
ve Çin Ligi bu konuda başı çekiyor.
MLS yeniden canlanmaya başladı-
ğında Avrupa’da formu yokuş aşağı
inen ünlü isimleri çekebiliyordu.
Ancak Beckham’ın henüz 32 ya-
şında Atlas Okyanusu’nun ötesine
geçişi bir milat oldu. Kaka da aynı
yaşta o yola girerken, Giovinco gibi
İtalya Millî Takımı’na kadar yüksel-
miş bir isim 28 yaşında Toronto’ya
gitti. MLS’in dalgası yeterince büyü-
memişken Çinliler piyasaya dâhil
oldu ve o günlerde delilik gibi görü-
nen bonservis bedellerini masaya
koydu. Hulk, Jackson Martinez,
Oscar ve Alex Teixeira gibi Avrupa
piyasasında alıcısı olan ve tekrar
form tutabilecek isimler Uzakdoğu
yolcusu oldu. Tevez bile memleke-
tini özlediği için Avrupa’dan ayrıl-
mışken Çin’den gelen yıllık 35
milyon euroluk teklife hayır diye-
meyip tekrar sıla hasretini göze aldı!
Son olarak sırf bir kulübe aidiyet
duyduğu için transfer isteyen veya
gelen teklifleri elinin tersiyle iten
isimlere değinmek gerek. Paul Pog-
ba’nın bu dalda ilginç bir vaka oluş-
turduğunu söyleyebiliriz. Aslında
çok sevdiği Manchester United’dan
ayrılmak istemezdi ancak 19 yaşın-
daki oyuncu yeteneğinin farkın-
daydı ve neredeyse hiç forma şansı
bulamıyordu. Gelişmesi gerektiğini
biliyordu ve biraz da menajerinin
ittirmesiyle Juventus’a gidiverdi.
Torino’da bir anlamda evrimgeçirdi
Pogba. Juventus’ta kalsaydı hem
seviye hem takım içi statü hemde
kupa kaldırma ihtimali olarak
tatmin olacaktı fakat o kendini
Old Trafford’a ait hissediyordu. Onu
Manchester’a tek yönlü dönüş bileti
almaya iten şey de bu aidiyet oldu.
Elbette Pogba’nın aidiyet duygu-
sunu kesin çizgilerle netleştirmek
için biraz erken. Bu yazıya birkaç yıl
sonra tekrar rastlarsak Pogba’yı
başka bir takım formasıyla izliyor
olma ihtimalimiz hiç yok diyemeyiz.
İşte Francesco Totti ve Steven
Gerard gibi isimlerin değeri bu
noktada anlaşılıyor. İkisi de yete-
neklerinin karşılığını tam olarak
veremeyen kulüplerde yetişti,
kariyerinin zirvesindeyken sayısız
teklifler aldı ve hatta kaç kez ayrılı-
ğın eşiğinden döndü. Ne var ki
onların başlıca motivasyon kaynağı
ne para ne kupa ne de başka bir
şeydi. Totti ve Gerard, birer Roma
ve Liverpool âşığı olduğu için bu
yazıdaki hiçbir sınıfta yer almadı.
Her futbolcu transfer isteyebilir.
Sebebi seviye yükseltmek, forma
şansı bulmak veya daha fazla para
kazanmak olsun... Bugünkü yük-
sek rekabet ortamında artık özel-
likle yıldız oyuncuların ayrılık adına
daha fazla dayanağı var. Dolayısıyla
onu sadece kupalar kazanabilece-
ğine ikna etmek yetmiyor, değerli
hissettirebilmek de artık bir
gereklilik.
Lacezette
Bonucci
Pepe
Tevez